๑۩۞۩๑ Güncel Haberler & Tarihden Başlıklar ๑۩۞۩๑ => ilimdunyasi.com Haberleri => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 23 Mayıs 2011, 08:17:04



Konu Başlığı: 'Âdil idareci gerdanlıktaki yakut gibidir'
Gönderen: Ekvan üzerinde 23 Mayıs 2011, 08:17:04
'Âdil idareci gerdanlıktaki yakut gibidir'

(http://medya.zaman.com.tr/2011/05/23/mehmed.jpg)

"İnsanı hayvanlardan üstün tutan, açıklama ve nutuk aleti olan dil, Rahman Sûresi'nde de Rab Teâlâ tarafından zikredilmiş, eşi bulunmaz bir nimet olarak anılmıştır.



Şöyle buyuruyor: 'Rahman olan Allah Kur'an'ı öğretti.' Allah Teâlâ insanda alçak ve aşağı uzuvları da yarattı. Bu uzuvları yemeklerin çıkış yeri yaptı. O halde her kim sözün kötüsüne tabi olur, insanların hata ve günahlarını iştahla araştırırsa -ki insanların günahları tıpkı örtülmesi gereken avret uzuvlarına benzer- en güzel uzuvlarını en kötü yerlerde kullanmış olur. ... Bu adam insanlar arasındayken kuşlar arasında sineğe benzer. Sinek pis bedenlere konar, pis yerlerden gıdasını alır, temiz yerlerden uzak durur." Ebû Bekr Muhammed Turtûşî (1059-1126), "Sirâcü'l-Mülûk / Hükümdarların Kandili" adlı eserinde insanları birbirine karşı kışkırtmanın kötülüğünü bu ifadelerle anlatıyor. Turtûşî'nin ifadeleri, seçim öncesi şirazesinden çıkan siyasi tartışmaları çok güzel özetliyor aslında.

Turtûşî, İnsan Yayınları'ndan "Siyaset Ahlâkı ve İlkelerine Dair" alt başlığıyla çıkan kitabını zamanın hükümdarı Me'mûn el-Betâihî'ye nasihat etmek için kaleme almış. Her ne kadar önemli şahsiyetler olsalar da hükümdarların zihinlerinnde birçok problem bulunduğunu ve basiretlerine takılı kalmış perdeleri kaldıracak faydalı öğütlere muhtaç olduklarını söylüyor. "Allah sizi başarılı kılsın. Bilmelisiniz ki, kendisine en çok öğüt verilmesi gereken, hikmete ve bilgiye en çok muhtaç kişi, Allah'ın iktidar nasib ettiği kimsedir." diyor. Tercümesi 600 sayfaya yaklaşan ve çok miktarda kıssalar, alıntılar ile süslediği kitabını ise "Sirâcü'l-Mülûk (emirlere yol gösteren kandil) adını verdim. Hikmeti arayan kişi, bunu okuyarak filozofların sözlerine muhtaç olmaktan kurtulur. Hükümdâr bunu okursa, vezirlerle istişâre etmeye ihtiyacı kalmaz." diyerek methediyor.

Turtûşî, 'Sirâcü'l-Mülûk'ü idarede bulunanlar için yazdığını söylese de gerçek muhatabı bütün insanlar. Zira yöneticiler toplumun içinden seçilmiş kişiler. Dolayısıyla toplum ne kadar erdemli ise onlar da erdemli, toplum ne kadar karanlıklara bulaşmış ise idareciler de o nispette zulme ve zulmete bulaşmış demektir. İdareciler, kabın üstüne çıkan suya benzer. Yüzeydeki suyun bulanıklığından şikâyet ediliyorsa kabın dibindeki tortu çok daha fazladır: "Zaman, ehli için bir kaba benzer. Kabın yüzü dibinden daha temizdir. Küpün ağzı dibinden daha berrak ve saftır. Eğer bugünkü kralların geçmiştekiler kadar iyi olmadığını söylersen, şunu gözden kaçırmamalısın ki bugünkü halk da geçmiştekiler gibi değildir."

Adil sultanın gerdanlığa dizilen kıymetli taşların tam ortasındaki büyük yakut misali olduğunu söylüyor Muhammed Turtûşî. Zâlim ve gâsıp sultanı ise ayağa batan deve dikenine benzetiyor. O diken, tabii yerinde değil, bir insanın topuğundadır ve bedene sürekli acı vermektedir. Sonuçta iğne ve kancalarla topuktan çıkarılıp atılır. Böyle bir akıbete uğramamak için idareye soyunanların Turtûşî'nin nasihatlerine kulak vermesinde fayda var.


ZAMAN