> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İlahi Armağan > 60. Meclis
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 60. Meclis  (Okunma Sayısı 987 defa)
28 Ocak 2011, 18:16:08
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 28 Ocak 2011, 18:16:08 »



60. MECLİS

 

Bu konuşma, salı günü öğlende yapıldı.

Konuşma tarihi: Hicrî 3 Recep 546, Milâdi 1151.


 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur:

“İnsanın, İslâmiyet’ine dair iyilik alâmeti şudur ki: Dünya ve âhirette iyiliğini görmeyeceği işleri terk ede.”

Her kim ki, İslâmiyet’i cihetiyle güzelleşir, özüne yararı olan şey­lerle meşgul olur. Hiçbir faydası olmayan işleri bırakır. Lüzumsuz işlerle uğraşmak, battal ve heves düşkünlerinin işidir.

Mahrum odur ki, Hakk'ın emrine göre hareket etmeye ve hu hâ­linden de rıza isteye. Ayrıca, Hakk'ın yasakladığı şeyle de amel ede. Bu amel mahrum olmanın tâ kendisidir; ölüm buna derler; ilâhî dergâhtan tart budur.

Dünya ile uğraşıyorsan, iyi niyet sahibi olmalısın; iyi niyet bes­lemeden dünyaya sarılmak, felâketin tâ kendisidir. Bölük pörçük iş­lerle uğraşmak, işin kabulünü sağlamaz. Kalbin kirli olduğu hâlde dışının temiz olması fayda veremez. Dış yönünü Peygamber (s.a.v) Efendimiz’in sünneti ile beze; kalbini de Kur'ân'a göre ayarla. Kalbi­ni kötü şeylerden esirge; tâ ki, duyguların esirgene.

Akıllı ol. Yaptığın iş, ölüme inanan ve onun geleceğini bilen kim­senin yapacağı şeyler değil. Hakk'a kavuşmayı bekleyen ve O'nunla muhasebeye oturmaya inanan, işlerin karşılıklı görüşüleceğini bekle­yen ve O'ndan korkan kimsenin işi değildir.

Sağlık sahibi bir kalp, tevhid, tevekkül ve yakin doludur. Onda başarı, ilim ve iman vardır. O sahih kalbe Hak yakınlığı verilir. Bu vergi ile halkın âciz, zayıf durumunu görür ve bilir. Ayrıca onları, ellerinde maddî şey bulunmayan fakir kişi görür. Bununla beraber en küçük yavruya bile kibirli ve gururlu olmaz. Ama Allah'a isyan eden kâfir ve münafıkla karşılaşırsa, aslan gibi pençeleşir. Bu işte yalnız Allah için gayret eder. Bu şahıslar, iman sahibinin gözünde birer et parçası hükmünü taşır. İman sahibi, sâlih müttakî kimseler önünde tevazu gösterir ve engin gönüllü olur. Verâ sahiplerine de tevazu gös­terir. Bu Hak yolcularını Hak Teâlâ anlatırken şöyle buyurur: “Onlar, aralarında merhamet ve şefkatle dolu olup küffar kar­şısında şiddetli ve kuvvetli olurlar.” (el-Feth, 48/29)

 

* * *

 

Ey bidat yoluna sapan, Allah'tan başka hiç kimse: “Ben Allah’ım” demeye güç yetiremez. Bu kelâm Rabb’imiz olan Allah Teâlâ'ya hastır. O, dilsizler gibi, kulların kelâmı gibi laf etmez; açıktan konuşur: “Muhakkak ben Allah’ım.” (Tâhâ, 20/14)

Derken, Musa Peygamber’e tekitli konuştu. Hak Teâlâ, Musa Peygamber’le olan konuşmasını şöyle anlattı: “Allah, Musa ile tam bir konuşma yaptı.” (en-Nisâ, 4/164)

Hak Teâlâ'nın işitilen ve anlaşılan kelâmı vardır. Allah Teâlâ Musa Peygamber’e şöyle hitapta bulundu: “Yâ Musa, muhakkak ben âlemlerin Rabbi Allah’ım.” (Tâhâ, 20/14) Bunun manası şöyledir: “Ben ne melek, ne cin, ne de insim; âlemlerin Rabb’iyim!” Bu kelâmla Firavun'un: “Ben sizin yüce Rabb’inizim” sözünü yalanlamış oldu. Ve onu, ulûhiyyet iddiasında boşa dü­şürdü: “Benden gayrisi ulûhiyyet iddiasında bulunamaz, çünkü Allah benim.” Her kim bu davaya kapılırsa yalancı olur; bu yalan davaya ne Firavun, ne de halktan biri yetkili olabilir.

O yüce kelâmın Musa Peygamber’e tecellisi aşağıda bir nebze an­latılacaktır.

 

* * *

 

Musa (a.s) Peygamber, karanlık gecenin ve doğum sancısı çe­ken hanımının üzüntüleri içinde idi. Bu sıkıntılar içinde Musa Pey­gamber’in iman kuvveti kendini belli etti. Hak Teâlâ ona bir nur gös­terdi, iman kuvveti icabı gördüğü nurun harika cezbesine kapıldı. Yanındakilere dedi ki: “Oturunuz, bir ateş seziyorum, ben bir nur gördüm. Onu kal­bim, sırrım, mana âlemim, özüm gördü. Hakkımda verilen ezelî hü­küm geldi. Hidayet yolum açıldı. Halktan bana bir gına geldi. Vela­yet ve hilafet geldi. Esası buldum, teferruat gitti. Esas mülke erdim, mülk sahibi olmaktan azat oldum. Artık Firavun'dan korkmuyorum, önce bende bulunan korku şimdi Firavun'a geçti.”

Bu sözlerden sonra nura doğru yürüdü. Onlar, artık arkada kal­mıştı. Aramadı, sormadı. İşte iman sahibi böyledir.

Hak Teâlâ, onu kendine yakın kılmıştı. Yakınlık kapısına davet etmişti. Bu hâli pek kestiremedi. Sağa, sola, öne ve arkaya bakmaya koyuldu. Bu bakışı kalpten oluyordu. Her ne kadar baktıysa da Hak'­tan gayri her yanın kapalı olduğunu gördü. Bu kere nefsini, hevâyı ve duygularını, alışmış olduğu şeyleri, ehlini, bulunduğu hâlin cüm­lesini karşısına aldı, konuştu:

“Ben Rabb’imin nurunu sever oldum. Ona gidiyorum. Benim için avdet nasip olursa gelirim.” dedi.

Dünyaya, içindekilere ve sebeplere, şehvet arzularına, bütün yaratılmışlara, sonradan olmuşa ve yapılmışa veda etti. Onları yapana koştu. Bunları yaparken ehlini, yavrusunu ve bütün sebepleri Hakk'a ısmarladı.

Bazı helâl olan şeyler vardır ki, uzak kalanlara saklı tutulur. Buğz ehli ondan uzak kalır, sevgi ehli onu bulur. O helâl şey, nadi­ren değil, ekseri saklı durur. Bu helâl dediğimiz iş Hakk'ın kelâm te­cellisine mazhar olmaktır.

Şu kalp sıhhat bulur, temiz olursa, her yerden Hakk'ın kelâmını işitir. Bir yönden değil, şeş (altı) cihetten görür, işitir. O kalp, her nebinin, rasûlün, sıddîkın ve velî kulların gayplerinden gelen kelâmı işitir. Kalp kelâm tecellisine erince, Hakk'a yakın olur. Bu yakınlık hayat verir, ölümü de, onlardan ayrılıkla başlar. Hoşnut olduğu şey, onunla münacat hâlidir. Hiçbir şeye susuzluğa, çıplak kalmaya, sonradan olan bazı şeylerin elden çıkmasına aldırış etmez.

Hakk'ı dileyen kimsenin hoşnut olması tâatle hasıl olur. İrfan sahibi ve Hak tarafından arzulanan kimsenin sevdiği ise Hak yakın­lığıdır. Ey yapmacık işlerle yetinen, anlattığımız işler, içinde bulun­duğun şeylerle olmaz. Bu iş nefsin, hevânın, tabiatın varlığı, gece namazı ve gündüz orucu ile bulunmaz. Halka gösteriş ve cehaletle tutulan oruç fayda vermez; böyle yapılan işlerin yararı bulunmaz.

Yazık oluyor sana; kurtulmak istiyorsan ihlâs sahibi ol. Kuru ekmek yemek ve kaba libasla işler elde edilmez. Doğru ol, erersin. Hakk’ın yakın olursun. Himmetini yüce tut, yükselirsin. Teslim ol ki selâmet bulasın. Uyar ol, sana da uyulur. Razı ol, senden de razı olur­lar. Süratle yerinden kalk. ötesini Hak Teâlâ senin için bitirir.

Allah’ım, dünya ve âhiret işlerimizi sen idare et. Bizi, ne nefsi­mize, ne de halktan birine bırak.

 

* * *


 

Peygamber (s.a.v) Efendimiz, bir kudsî hadîsi şöyle anlatır: “Hak Teâlâ Cibril'e hitaben şöyle der: Yâ Cibril, falanı ayılt, falan da uyusun.”

Bu kudsî hadîs iki şekilde tefsir edilir:

“Hakkında ayıltma emri verilen, sevgi ehlidir; uyutulması iste­nen ise, sevilmiştir.

Şu adam muhabbetimi iddia eder, onu ayılt. Onunla münakaşa etmek dilerim; tâ ki, Benden gayrisi onun gözünde kalmasın. Onu kaldır; tâ ki, iddia ettiği şeylerin şahitlerini getirsin. Ve sevgi babın­da hakikati bulsun.

Öbürünü uyut. O yolumda hayli yorgunluk çekti. Zâtımdan gay­rinin varlığı onda vücut bulmadı. Sevgisi uğrumda oldu. Dâva ve şa­hidini kazandı. Ahdimi yerine getirdi. Şimdi sıra Bende. Ona yaptığım vaadi yerine getireceğim. O Benim misafirimdir. Misafirden hiz­met talep edilmez; yorucu işlere sokulmaz. Onu lütuf köşemde uyu­tacağım. Fazilet soframda oturtacağım. Yakınlık işimi ona verece­ğim. Zâtımdan gayri her şeyi ondan yok edeceğim. Onun sevgisi tam­dır. Sevgi işini ikmal eden için, zorluk kalkar.” Bir başka mâna daha:

“Onun sesini sevmiyorum; uyut ki, sesini işitmeyeyim. Öbürünün sesini duymak istiyorum, onu da ayılt.”

Seven kimsenin, Hak tarafından da sevilmesi için kalbini Mev­lâ'dan gayri her şeyden arî tutması gerekir. Seven kimse, iman, te­vekkül, tevhid ve ikan bakımından kemale ererse mahbûb olur. Güç­lük gider, rahatlık gelir. En güç iş, Hak tarafından sevilmiş olmakta, O'nun sevgisi kazanıldıktan sonra her şey kolay olur.

Meselâ, bir kimse düşünelim, gece gündüz yol kat eder. Sebebi, bir şahsın sevgisidir. Yolda bin türlü korkulu dakikalar geçirir, ye­meye ve içmeye önem vermez, tâ, o şahın kapısına varıncaya kadar böyle devam eder. Şahın bu gelişten haberi olunca, hizmetçilerini ona karşı çıkarır, ağırlatır. Özel bineklere bindirirler. Sonra hamama gö­türür, temizler, güzel elbise giydirir, koku sürerler. Daha sonra şahın huzuruna çıkarırlar. Şah da onu karşısına alır, hâlini hatırını sorar. Mülkünde olan en güzel nimetleri ona verir. Ve onun mahbûbu olur. O seven kişi, bu güzel hâli bulup şahın sevgilisi olduktan sonra yor­gunluk, korku duyar ve geldiği yere dönmek diler mi? Nasıl dilesin, dilemez. Çünkü orada yerli oldu. Hayatı emniyet altına alındı. İşbu misal bir kalbedir. Kalp, Hakk'a vasıl olduktan sonra Hak yakınlı­ğından bir yer alır, Hakk'a münacat eder. O'nun yanında emin olur. O'nu bırakıp başkasına gitmeyi artık istemez.

Kalbin bu makama çıkması için farzları eda etmesi gerek. Ha­ram ve şehevî şeyleri yapmaması icap eder. Mubah ve helâl olan kıs­mı ise, varlıkla, şehvetle, hevâ ile almaması gerekir. Bu hâle ermek için şifa veren verâ hâlini bulmak, tam bir yeterlik duygusuna sahip olmak lazım olur. Zühd ve verâ, bu yolda önce yapılması gere­ken küçük işler sayılır. Büyüklerine gelince, onlar da, Hakk'ın zâtın­dan gayri şeyleri bırakmak ve nefse, boş arzulara ve şeytana muha­lif olmaktır. Baştan sona nefsin halk denen nesneden temiz olması da birinci derecede gelir. Sonra, övülmek, kötülenmek, verilmek, alın­mak gibi şeyler o kul için eşit olmalıdır.

Bu yol için bir iki cümle daha söylenir ki, onları da şöyle anlat­mak mümkün olur: Bir işin evveli şehadet getirmek, sonrası da se­vilmeyi ve kov...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 60. Meclis
« Posted on: 26 Nisan 2024, 03:32:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 60. Meclis rüya tabiri,60. Meclis mekke canlı, 60. Meclis kabe canlı yayın, 60. Meclis Üç boyutlu kuran oku 60. Meclis kuran ı kerim, 60. Meclis peygamber kıssaları,60. Meclis ilitam ders soruları, 60. Meclisönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes