> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İlahi Armağan > 22. Meclis
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 22. Meclis  (Okunma Sayısı 1044 defa)
31 Ocak 2011, 15:51:53
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 31 Ocak 2011, 15:51:53 »



22. MECLİS

 

Bu konuşma sabah üzeri Ribât’ta yapıldı.

Zilkade’nin son günüydü. Hicrî yılı 545, Milâdî 1150. O gün hayli uzun konuştu.


 

Sorucu, şöyle sordu: “Dünya sevgisi beni kapladı. Kalbimden onu atmak istiyorum, yolunu göster; nasıl edeyim?”

Ona şunları söyledim:

“Dünyaya bir bak; enini boyunu öğren. Sahipleriyle nasıl da­laşıyor, dölleri ile nasıl beleniyor, onlara ne garip hileler yapıyor? Onlara yaptığı oyunları seyret. Onları nasıl azdırıyor ve aniden ar­kasına atıyor. Onu gözet, kendine yar olan kişilerle uğraşıyor, eğlendiriyor. Sonra onları yükseltiyor. Bir dereceden öbürüne geçiriyor. Aldattığı kimseleri, kandırması kabil olmayanların üzerine salıyor. Boyunlarına bindiriyor. Hazinelerini aldattıklarına veriyor, acayip iş­lerini onlara gösteriyor. Onlar da bunlara bakarken, varlıklarından uzak olup ferahlık duyuyorlar. Yüksekte olduklarına inanıp sevini­yorlar. İyi geçimlerine kanıyor, dünyanın kendilerine hizmet et­mesini bir nimet sayıyorlar. İşte bu hâlle dünya onları aldattı, bağ­ladı. Aradan zaman geçti, onları tepetaklak yere vurdu. Kemikleri kırıldı. Parçalandılar ve öldüler. Dünya onların bu hâlini görüyor ve gülüyordu. Ayrıca işleri karıştırmakta olan şeytan da yan gelip ke­yif çatıyordu.

Dünyanın işi budur. Birçok sultanlara böyle yaptı. Mülk sahip­lerini ve zenginlerin çoğunu yukarıda anlatılan hâle getirdi. Bu dünyanın âdetidir. Âdem Peygamber’den bu deme kadar, böyle geldi ve böyle gidiyor. O böyle yükseltir, sonra yere vurur. Kıyamete kadar bu perişanlık devam eder. Öne alır, arkaya atar, mal sevdirir, zengin eder, yedirmez, ihtiyaç içinde kıvrandırır. Bu kuvvetler dün­yaya yerilmiştir. Her iyiliği yapar, kendine çeker. Sonra boğazına bı­çağı dayar, boğazlar. Ondan kurtulan yoktur. Onun şerrinden emin olan olmaz. Ona galip gelen çok azdır. Ona mağlûp olmayan, onu yen­mek için yardım bulan ve şerrinden kurtulan büyüktür. Bu büyük, bir veya birkaç tanedir.

Ancak, dünyayı iyi bilen, şerrinden emin olur. Dünyadan kim çok sakınıyorsa, kurtulmanın fazlası ona nasip olur. Selâmete ermek için, onun bütün hâllerini öğrenmiş olmak gerektir.

Ey sorucu! Dünyaya kalbindeki gözünle bak. O gözle bakarsan, ayıplarını görürsün ve şerrinden emin olursun. Onu kalbinden çı­karmaya ancak gücün böyle yeter. Baş gözünü ona çevirir, süsleri ile uğraşmaya koyulursan ayıpları gözünden kaybolur, dolayısıyla kalbinden sevgisini çıkarıp atmak senin için mümkün olmaz. Onu, içinden atamazsın, ona ilgisizlik duygusu taşıman kabil olmaz. Bu yüzden seni öldürür. Başkalarına içirdiği zehri sana da içirir ve öl­dürür.

İçinden kopup gelen kötü duygulara cihad bayrağını aç. O duy­guların ıslâhına emin oluncaya kadar devam et. Onlar iyiye yönel­dikten sonra dünyanın ayıbını bilirsin. Ona ihtiyaç arz etmekten ken­dini alırsın.

Nefsin ıslâhı için kalbin ve sırrın sözü tutulmalıdır ve onlara uyan her duygu ıslâh olmuş sayılır. Azdırmaya yeltenen duygular ıslâh olmuş sayılmaz.

Nefsin ıslâhı için kalbin ve sırrın sözünün tutulması esastır. Ne­fis hem kalbe, hem de sırra uymalı. Onların yasak ettiği şeyi yapma­malı ve emrettiğini tereddütsüz yapmalı. Kalp ve sır nefse bir şey ve­riyorsa, az demeyip kanaatle yetinmeli. Hiç vermedikleri zaman da sabırlı olmalı. Nefsin iyi hâli böyle başlar, onda iyilik başladıktan sonra kötü hâlleri ölür. Kalbe döner. Onun emriyle hareket eder. Öy­le bir hâle gelir ki, artık ona nefis denmez, kalp denir. Başına takva tacını giyer. Yakınlık süsünü takar.

Size, iman etmek ve dile imanınızı tasdik ettirmek gerekir. Al­lah yoluna baş koyanları inkâr etmek size yakışmaz. Onlara da ina­nınız. Onlarla mücadele etmeyi bırakınız. Onlarla çekişmek size düş­mez. Onlar hem bu âlemde, hem öbür âlemde şahtır.

Hak yakınlığına onlar sahiptir. Ona sahip olunca, arta kalan ol­maz, yeryüzünde her ne ki var, onlara sahip olurlar.

Aziz ve Celil olan Hak, onların kalbine zenginlik duygusu ver­miştir. Yakınlığı ve ülfeti ile büyüklerin kalbini doldurmuştur. Nur­ları ve kerameti ile onları süslemiştir. Bu sebeple onların hiç biri, dünyalık olana bakmaz, dünyanın nimetini yiyenlere iltifat etmezler, önü hoş, ama onlar sonuna bakarlar. Dünyanın ilk yaratı­lışı ve miadı dolunca yıkılışı gözlerinin önüne gelir. Bolluğuna gurur duymaz, yokluğuna da üzülmezler.

Hak sır gözlerini bürür, başkasını görmezler, ölüm korkusu on­lara kulluk ettiremez. Melekten bir şey beklemek için kulluk etmez­ler. Onların yaratılışı Mevlâ için. O'nun sohbeti için. Hak, sebebini bilmediğiniz şeyler yaratmıştır. O istediğini yapar.

 

* * *

 

İman nurunu bir türlü ruhuna sindiremeyen münafık her sö­zünde yalan atar. Vaat ettiği zaman yerine getirmez. Emniyeti kötü­ye kullanır. Bu huyların kötülüğünü Peygamber (s.a.v) Efendimiz ha­ber vermiştir. Bunlardan kendini çeken, nifak hâlinden kurtulur. İyi huylar ayar taşıdır, daima elinde tut. İmanlı ile imanı kalbine yerleştiremeyen bunlarla ayırt edilir. Bu ayar taşını al. Bu aynayı al. Kendine bunlarla bak. Kalbine çevir ve içine yönel. Bak, hangi züm­reye dahilsin? Muvahhid misin, yoksa şirk ehli mi? İman sahibi mi­sin, yoksa münafık mı?

Dünya, tümüyle fitnedir. Bir uçtan öbür uca boş uğraşmadır. An­cak âhiret işlerinin yürütülmesi için alınan, iyi sayılır. Bunun da iyi niyetle alınması şarttır. Dünyalık şeyleri alırken iyi niyet beslenirse öbür âlem için olur. Her nimet iyi niyetle alınmalı. Ve Hakk'a şükredilmeli. Aksi hâlde nimet olmaz, felaket olur.

Allah'ın vermiş olduğu nimetleri şükürle bağlayınız. Allah'a şük­retmek iki yönden olur. Biri, kulluk etmek ve gönüllenmeden fakir­lere ihsan etmek. Diğeri ise, vereni itiraf etmek. O nimeti gönde­reni tam manasıyla anlamak. Onu gönderdiği için şükrü yoluna koş­mak. O nimeti veren, bizzat Hak Teâlâ’dır.

Bazı büyükler şöyle diyor: “Seni Allah'ı anmaktan alıkoyan her şey şomdur.”

O'nu dilden zikretmek, kalbi gafil koymak şomdur. Namaz, oruç ve diğer hayırlı işler O'nu anmak için yapılır. Yapılan işler O'nu an­maya iletmiyorsa onlar da şomdur.

O'nun sana gönderdiği nimetlere isyanla karşılık verdin. Çok önemli işler yapman gerekken önemsizlere gittin. Yalan, nifak, du­ruşunu ve hareketini kapladı. İçini dışını bozdu. Geceni ve gündü­zünü karıştırdı.

Şeytan sana neler yapmadı ki? Yalanı sana sevdirdi. Kötü işle­ri sana süsledi. Ta namazına kadar girdi. Şöyle ki, namaza başlar­ken: “Allah, en büyüktür” diyorsun; ama kalbinde küçük ilâhlar barınıyor.

Her itimat ettiğin nesne sana ilâh oluyor. Korktuğun ve bir şey­ler beklediğin şeyler sana putlardır. Sözün işine uymuyor. Sözlerin­den de bir şey beklenmiyor. Ne dediğin ve ne yaptığın bilinmiyor.

Bin defa kalbinle: “Allah, en büyüktür” de, bir defa da dilinle. Kalbinde bin tanrı yatarken dilinle: “Allah, en büyüktür” demen neye yarar? İçinde bulunduğun bütün kötü hâlleri bırak. Allah'a dön.

 

* * *


 

Ve sen, ilim öğrenen zât, hâlin nicedir? Yalnız ilmin ismi ile yetindin. Sana “Âlim” desinler diye ilmi öğrendin.

Öğrendiğinle amel etmek aklına gelmedi. O bilgi sana ne fayda sağlar? Bu hâlinle âlim olduğunu söylersen, yalancı olduğunu eren­ler yüzüne vururlar. Nasıl nefsini avutmakla kaldın? Yaptığın işi başkasına emretmek de ne demek oluyor? “Yapamayacağınız işi neden söylersiniz?” (es-Sâf, 61/2) âyet-i kerimesi, seni tehdit etmiyor mu, titremiyor musun? Yazık sana, halka doğruluk söylersin, ama işin yalan. Halka Allah'ın birliğinden dem vurursun; ama işin şirk. Halka ihlâs ve sağlam işin yolunu gösterirsin; fakat sen, görsünler ve desinler diye işler tutarsın. Sen bütün kötü işleri yaptığın hâlde halkı onlardan sakındırmaya kalkarsın. Gözlerinden utanma duygusu kalktı. İman sahibi olsaydın haya duygun olurdu. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Utanma duygusu imandan gelir.”

Senin için iman lâfı edilemez. İkanın zaten yok. Sende itimat edilecek bir hâl de kalmadı. İlme hıyanet ettin. Hak katında adın hainlerle yazıldı. Sana ilâç bilmiyorum. Ancak düşünüyorum; yalnız, tevbe aklıma geliyor. Tevbe eder, üzerinde durursan, kurtulacağına inanıyorum.

Allah'a ve kaderine iman besleyen zât, bütün işlerini O'na ısmar­lar. Hiç bir işinde O'na ortak koşmak aklına gelmez.

Şirk koşma. Halkı Hakk'a ortak etme. Mevlâ'ya gitmene halk perde olmasın.

Söylediğim şeyleri yapmak, her iman sahibinin vazifesidir.

Söylediklerimizi varlığına sindirene âfetler dokunmaz. Bütün hâ­linde selâmet üzere olur. Mücerret imandan, hakikî iman hâline ge­çer. Sonra velayet, bedeliyet hâli gelir. Daha sonra gaybiyet âlemi başlar. Bunlardan sonra, kutbiyet hâli çıkar. Bu, yâni kutbiyet, hâl­lerin sonu sayılır. Allah bu hâle gelen kulu ile övünür. Cin tayfası­na, insanlara ve meleklerine onu gösterir. Ruhlar âlemine de onu tanıtır. Kendine yaklaştırır. Halkın emrini ona verir.

Bu işlerin bir temeli, bir de başlangıcı olur. Başta Allah'a ve Peygamber’e iman, sonra her ikisini de dille tasdik etmek gelir.

Bu işin temeli İslâm dinine girmekle başlar, sonra kalbi imanla doldurmakla olgunluk yolunu alır. Allah'ın Kitabı’nda bulunanlarla amel gerek. Peygamber’in (s.a.v) çizdiği yolu izlemek icap eder. Daha sonrası, kalbe tevhid nurunu yerleştirip ihlâs sahibi olmaktır. Bunlar, imanın kemâl devresi sonunda başlar.

İman sahibi amelini ve işini görmeyi bir yana bırakır. Hak var­lığını perdeleyen her şeyden habersiz durur. İşler görülür; fakat o, bunların yapılmasından haberli değildir. O zât, nefsi ile daima cihad eder. Bütün yaratılmışları Hakk'a sığınmış olarak görür. Hak yoluna ko...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 22. Meclis
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:54:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 22. Meclis rüya tabiri,22. Meclis mekke canlı, 22. Meclis kabe canlı yayın, 22. Meclis Üç boyutlu kuran oku 22. Meclis kuran ı kerim, 22. Meclis peygamber kıssaları,22. Meclis ilitam ders soruları, 22. Meclisönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes