> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İlahi Armağan > 18. Meclis
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 18. Meclis  (Okunma Sayısı 754 defa)
31 Ocak 2011, 16:08:36
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 31 Ocak 2011, 16:08:36 »



18. MECLİS

 

Bu konuşma pazar günü Ribât’ta yapıldı.

Konuşma tarihi: Hicrî 16 Zilkade 545, Milâdî 1150.


 

Allah Teâlâ  iki cihad emretti. Biri içten, öbürü dıştan. İç âlem­de olacak cihad, nefisle, kötü arzularla, şeytanî duygularla olur. Ayrı­ca, isyandan dönmek, küçük hataları bırakmak da iç âlemde yapıla­cak cihad arasındadır. Haram olan şehevî arzuları bırakmak da bun­lar arasında sayılır.

Dış âlemde yapılacak cihad ise, Allah'a ve Peygamberi’ne (s.a.v) isyan edenleri yola getirmektir. İsyan kılıcı çekenleri hizaya getir­mektir. Oklarını kırmak ve mızraklarını parçalamak bu cihad arasın­dadır. Bu yolda öldürmek olduğu gibi, ölmek de vardır. Ama ne olur­sa olsun, iç âlemdeki cihad dış âlemdekinden daha zordur. Ve daima üzerinde durmak icap eder. Nasıl zor olmasın ki? Nefis bütün arzu­larından kesilir. Sonra tek yol açılır. O da Allah'ın emri yolu. Bu, onun doymak bilmeyen hırsını tatmin edemiyor!

Bir kimse, iki cihad vazifesinde de Allah'ın emrine uyarsa, ona dünya ve âhirette bol mükâfat vardır. Harp anında şehitler acı duy­mazlar. Ancak bir kimse kolundan alınan kandan ne kadar sızı du­yarsa şehit de kılıç darbesinden o kadar sızı duyar.

Bir hatalının günahı bırakması, susuzun suya olan ihtiyacı ka­dar önemlidir. Şehit bunu bilir, ölümden korkmaz. Şehadetle bütün hatalarının affına inanır. Bu yüzden hiç bir cihaddan çekinmez, ölüm acısını da duymaz.

 

* * *

 

Ey cemaat! Size teklif ettiğim iş, daha iyisini vereceğime karşılık­tır. Hakk’ı isteyenler, O’nun tarafından istenmiş olur. Bu zâtların her ânı bir olur. Kendine göre emri ve yasağı vardır. Zahirdeki emri yeri­ne getirdikten sonra, kalplerin hoşlanmadığı şeyi de yapmazlar. Bun­lar diğer insanlara benzemez. Hele Allah ve Peygamberi’nin (s.a.v) düşmanları olan içi bozuklara hiç benzemezler. İçi bozuklar ateşe atı­lacaklardır. Hakk'ı bilmeyen ve O’na düşmanlık eden nasıl ateşte yan­maz? Bunlar dünyada, Hakk'a uymuyorlardı. Şahsî olan kötü arzu, şeytanlık duygusu, kötü âdetler onları bu hâle getirdi. Dünyayı öbür âleme tercih ettiler.

Nasıl ateşe atılmasınlar ki, şu azîm Kur'ân'ı dinlediler, ama ona iman etmediler. Onunla iş tutmadılar. Ne emrini tanıdılar, ne de ya­saklarından vazgeçtiler.

Ey cemaat! Şu yüce Kur'ân'a inanınız. Ve işlerinizi ona göre ya­pınız. Yaptığınız işler Kur'ân'ın emri dahilinde ve temiz olsun. İşleri­nizde ihlâs olsun. Görsünler diye, iş yapmayınız. Bir iş yaparken içiniz başka, dışınız başka olmasın. Halkın övmesini beklemeyiniz, on­lardan bir şey ummayınız.

Bu söylenen şeyleri, halkın tümünden biri ancak yapabilir. Ça­lış, o bir kişi sen ol. Kur'ân'a iman edip işlerini ona göre yürütenler azdır. Ona iman edip iş tutanlar parmakla gösterilecek kadar az oldu­ğu için nifakçılar çoğaldı, ihlâs sahipleri azaldı.

Sizi Hakk'a kulluk etmekten ne aldı? O’na karşı tembelliği size kim dedi? Düşman tarafına çalışmayı size kim sevdirdi? Size kötü vaatlerde bulunan şeytandır. Onun vaatleri yalandır.

Can ve başları ile Hak tarafında olanlar, Hakk'ın emir ve teklif­lerinden dışarı çıkmazlar. Sabra dayanırlar. Sabır hâlinin Mevlâ'nın teklif ve kaderinde saklı olduğunu bilirler. Bu sebeple kader, kaza ve ilâhi teklifler ne yönde ise oraya koşarlar. Dünya ve âhiretin bol hayrına böylece kavuşurlar.

İlâhi tasarruf büyüklerin uyduğu şeydir. O tasarruf, büyükleri bir defa sabra götürür; sonra da şükre kavuşturur. Bulunca alır şükre­derler. Olmayınca sabra devam ederler. İlâhî tasarruf onları bu hâle getirir. Bir kere uzaklığa düşer, sonra yakınlığa ererler. Güçlük ve darlık duygusuna kapılırlar. Zengin veya fakir olabilirler. Hastalık ve afiyete de düşmeleri olur. Bütün bu hâllerinde, bir ellerinde sabır, öbüründe ise şükür bulunur. Ne olursa olsun cümle hâlde, düşünce­lerinin yükünü kalpleri taşır; kalpleri Hak tarafından muhafaza altı­na alınırsa üzüntüleri geçer, arzularına ermiş olurlar. Onlara göre kalpten daha önemlisi yoktur. Halkın ve kendilerinin selâmet üzere olmalarını dilerler. Herkes Yaratan’ını bulsun, O'nunla hoş olsun, bü­tün duaları budur.

Ey evlat! Sağlam ol; açık sözlü ve iyi olursun. Bir hüküm verir­ken için temiz olursa konuşman güzel olur; yaptığın işler iyi olur. İçi­ni temiz tutarsan dışın da hoş olur. Bütün selâmet, Hakk'a tâattedir. Tâat ise, Allah'ın emrini tutmak ve yasak ettiğini yapmamaktır. Ay­rıca, Allah'ın vermiş olduğu bütün emirlere boyun eğmek, emri dahi­lindedir. Allah'ın emirlerine koşana Allah yardım eder. O'nun tâatine koşana bütün yaratılmışlar yardımcı olur.

Ey cemaat! Sözlerimi kabul ediniz. Ben sizin için bir nasihatçiyim, iyiliğinizi dilerim. Ben sizlerden uzaktayım. Sizin varlığınıza da uzağım. Benim bütün varlığım sizden ayrıdır. Kendi varlığımdan da uzağım. Kurtuluşumu ilâhî fiillerin tecellisinde ararım. Sizin kurtuluşunuz için de aynı duyguyu taşırım. Beni itham etmeyiniz. Benim için dilediğimi size de isterim. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buyuru­yor ki: “İman sahibi, kendine istediğini din kardeşine de istemedik­çe olgunlaşamaz.”

Bu kelâm, reisimizindir, önderimizindir. Büyüğümüz ve idare edenimiz, böyle ferman eder. Bu sözün sahibi bizim şefaatçimizdir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz, yaratılmışların ilkidir. Âdem Peygam­ber’den bu yana her gelen elçi onu bize takdim etti. Kıyamete kadar onun takdimi devam edecek. Hiç bir kimseyi, kendisi için sevdiği şe­yi başkası için aynı duygu ile istemedikçe iman sahibi kabul etme­di. Kendine güzel yemek arıyorsan kardeşine de ara. İyi elbisen varsa iman kardeşin için de yapmaya çalış. Kendin için dilediğin yüksek rütbeyi, iman sahibi kardeşin için de iste. Bunları yapmadığın takdir­de olgun iman dâvasında bulunma. Kardeşin aç yatarken sen nasıl mal yığarsın! Sen mal yığmak sevdasındasın. Komşun fakir, çocuk­ların az şeyle geçinmekte.

Malın zekâtını ver. Her gün hayli para kazanmaktasın. Kâr üstü­ne kâr ediyorsun, yeterinden daha çok mal kalmış elinde; ama kim­seye vermek istemiyorsun. Sen bolluk içinde yaşarken, öbürlerinin darlığına nasıl tahammül ediyorsun? Yapamazsın, çünkü şeytan ve kötü duygular arkadan sana emir yağdırmakta. Onlar sana emir verdikçe hiçbir kimseye iyilik yapamazsın ve kimsenin iyiliğini düşün­men kabil olmaz.

Hırsın bol. İçinden çıkılmaz ümitlerin var. Dünya sevgisi içini kaplamış. Bunlara karşılık takva hâlin az, imanın zayıf. Bu hâller se­ni şirkçi yaptı. Küfre kattı. Mal ve halkı Allah'a karşı çıkardın.

Haberin var mı? Bir kimsenin dünya sevgisi artarsa hırsı çoğalır. Ölümü unutur. Hak’la karşılaşmayı aklına getirmez. Helâli, haramı ayırt etmez. Bu hâli ile Hakk'ı ve hakikati inkâr etmiş olur. Şu âyet-i kerime bunu haber veriyor: “Onlar ki, derler: Hayat yalnız bu hayattır, ölürüz, diriliriz. Zaman bizi helak eder.” (el-Mu’minûn, 23/37)

Hareketlerinle sanki onlardan biri olduğunu gösteriyorsun. Lâkin sen Müslümansın. Sen şahadetle bezenmişsin. O şahadet kanma ka­rışmış. Namaz kılmakta, oruç tutmakta İslâm ümmeti ile birsin. Yap­tığın diğer hareketler, âdet yerini bulsun diye namaz kıldığını gösteriyor. Sen yaptığını ibâdet sanıyor, dıştan halka iyi olduğunu göster­mek istiyorsun. Kalbin facir. Bu hâlin yararını nasıl bulursun?

 

* * *


 

Ey cemaat! Gece haramla oruç açarsanız gündüzün açlığı ve su­suzluğu neye yarar? Size ne faydası dokunur? Gündüz oruç tutmak­tasınız, gece haram yutmaktasınız! Gündüz ibâdet, gece isyan bay­rağı çekmek! Oruçlu olmanız, gündüzleri su içmenize mânidir. Bu­nu yapıyorsunuz, su içmiyorsunuz. Gece olunca Müslüman kardeşle­rinizi çekiştiriyorsunuz. Onları manen öldürüp kanlarını içiyorsunuz; iftarınızı bu kanla yapmaktasınız. Birçoğunuz, gündüz tutmuş oldu­ğu orucu, gece kötü işle bozmaktadır.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: “Ümmetim, Ramazan ayının kıymetini bildiği müddetçe zelil olmaz.”

Ramazan ayına, takva ile girmeli; onda tutulan oruç, yalnız Al­lah rızası için olmalı. İslâm dininin esasları da muhafaza edilmeli.

 

* * *

 

Ey evlat! Oruç tut. İftar zamanı fakirleri de gözet. Yediğinden biraz da onlar faydalansın. Bir kimse, yalnız yer ve yedirmezse ona fakirlik gelir; ona belâ ve darlık gelmesinden korkulur.

Ey cemaat! Midenizi doyurmaktasınız; ama komşunuz aç. Bu hâlde iman iddiasındasınız. Bu yanlıştır! İmanınız sıhhatli değildir. Sizden birinizin yanında bol yiyecek olsa, kapısına gelen dilenciye bir şey vermese, az zaman sonra o fakir gibi olabilir. Çocuklarının yiyeceğinden arta kalan şeyin hiç olmazsa bir parçası, fakirlere verilme­lidir. Niçin vermezsin? Yakında haberin gelir, o nimeti sana veren kudret onu elinden alır.

Yazık sana! Nasıl oluyor, hem namaz kılmaktasın, hem de faz­la malından ihtiyaçlı kimselere vermemektesin? Tevazu ile namaz kılacaksın, fakirlere sadaka vereceksin. Bu iki hâli benliğinde topla. Peygamber (s.a.v) Efendimiz bir eli ile devesine yiyecek, öbürü ile dilenciye sadaka verirdi. O tevazu sahibi idi. Koyununu eli ile sağar, yırtık elbiselerini kendisi dikerdi. Ona uymayı iddia kolay değildir, siz onun yaptıklarına uymuyorsunuz. Şahidiniz yoktur. Şöyle bir mi­sal vardır, denir ki: “Sen hâlis Yahudi isen mesele yok, değilsen Tevrat’ı bırak, oku­ma.” Ben de şöyle diyorum: “Müslümansan, onun şartlarını yerine getireceksin; aksi hâl­de ‘Ben Müslümanım’ deme.”

İslâm dininin şartlarını yerine getirmelisiniz ki, onun hakikatine erebilesiniz. Onun hakikati; Hak önünde teslim bayrağını çekmektir. Elindeki iyi şeyleri bugün kullara pay et; yarın Mevlâ sana rahmet­le bakar. Yeryüzündekilere şefkat duyunuz; tâ ki, gökyüzündekiler de size ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 18. Meclis
« Posted on: 24 Nisan 2024, 11:52:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 18. Meclis rüya tabiri,18. Meclis mekke canlı, 18. Meclis kabe canlı yayın, 18. Meclis Üç boyutlu kuran oku 18. Meclis kuran ı kerim, 18. Meclis peygamber kıssaları,18. Meclis ilitam ders soruları, 18. Meclisönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes