> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi  (Okunma Sayısı 533 defa)
22 Ocak 2010, 15:15:37
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Ocak 2010, 15:15:37 »



Bazı Hallerde Tedaviyi Terketmenin Makbul Olup Tevekkülün Kuvvetli Oluşuna Delâlet Etmesi

Seleften, tedaviye başvuranlar sayılmayacak kadar çoktur. Fakat büyük insanlardan bir kısmı da tedaviyi terketmiştir. Bu bakımdan onların bu hareketleri eksiklik zannedilir. Çünkü bu hareket güzel olsaydı, muhakkak Hz. Peygamber onu terkederdi; zira tevekkül hususunda başkasının hali Hz. Peygamber´in halinden daha mükemmel olamaz.

Hz. Ebubekir ölüm hastalığında iken kendisine şöyle denildi: ´Senin için bir doktor çağırırsak ne dersin?´ Hz. Ebubekir ise şöyle cevap verdi: ´Doktor bana baktı ve dedi ki: ´Ben istediğimi en güzel bir şekilde yaparım!´

Ebu Derdâ´ya hasta iken şöyle denildi: Sen nerenden şikayet ediyorsun?
- Günahlarımdan.
- Canın ne istiyor?
- Rabbimin mağfiretini.
- Senin için doktor çağıralım mı?
- Doktor beni hasta düşürdü!

Ebu Zer´in gözleri ağrıdığında kendisine şöyle soruldu:
- Keşke gözlerini tedavi ettirseydin!
- Onlarla meşgul olacak vaktim yok!
- Keşke Allah´tan sana afiyet ihsan etmesini isteseydin!
- Bu iki gözden benim için daha mühim olan bir hususta
O´ndan âfiyet istiyorum!

Rebî b. Hayseme´ye felç isabet etti. Kendisine denildi ki: ´Keşke tedavi olsaydın!´ Rebî ´Ben tedavi olmayı istedim. Sonra Ad, Semûd ve Ress kavmini hatırladım. Onların arasında gelip geçen birçok nesilleri hatırladım. Onların içinde doktorlar olduğu halde hem tedavi edilen, hem de tedavi eden helâk oldu. Afsun yapmak ve te-davi etmek onları kurtaramadı´.

Ahmed b. Hanbel derdi ki: ´Tevekküle inanıp bu yolun yolcusu olan bir kimsenin tedavi olmayı terketmesini, tedavi olmaktan daha iyi görürüm´.
Oysa Ahmed b. Hanbel´de de birçok hastalık vardı. O hastalıklardan tedavi olan bir kimse kendisine sorduğu zaman habervermezdi.

Sehl et-Tüsterî´ye şöyle denildi: ´Kul için tevekkül etmek ne zaman sıhhatli olur´. Sehl et-Tüsteri ´Bedeninde zarar, malında eksiklik olduğunda haliyle meşgul olup onlara iltifat etmediğinde ve Allah´ın kendisini murakâbe ettiğine dikkat ettiğinde´ diye cevap verdi.
Durum bu olduğu halde, seleften bazıları tedavi olup bu usulü bir yol olarak bırakmıştır. Bazıları da tedavi olmayı çirkin görmüştür. Hz. Peygamber ile onların fiilini birleştirmenin yolu insanı tedaviden uzaklaştıran mânilerin kontrol altına
alınmasıyla mümkündür. Bu bakımdan tedaviyi terketmenin birçok sebepleri vardır:
1.
Hasta ehl-i keşiften olup keşif âleminde ecelinin geldiğini ve tedavinin fayda vermeyeceğini görmelidir. Bu da bazen salih rüyalarla, bazen de tahmin ve zan ile, bazen de kesin bir keşf ile malum olur.

Bu Hz. Ebubekir´in (r.a) tedavi olmayı terketmesine benziyor; zira o ehli keşiftendi. Çünkü Hz, Âişe´ye mirası hakkında ´Onlar senin iki kız kardeşindir!´ dedi. Oysa o zaman Hz. Âişe´nin bir tek kızkardeşi vardı. Fakat Hz. Ebubekir´in hanımı o zaman gebeydi. Ölümünden sonra bir kız çocuğu doğurdu. Böylece anlaşıldı ki hanımının kız çocuğu doğuracağı Hz. Ebubekir´e keşfolunmuştu. Öyleyse ecelinin sona erdiğini de keşif yoluyla bilmesi uzak bir ihtimal değildir. Eğer böyle olmasa Hz. Peygamber´in tedavi olduğunu ve tedavi olmayı emrettiğini bildiği halde nasıl tedaviden kaçınırdı?

2. Hastanın kendi haliyle, sonucunun korkusuyla ve Allah´ın hâline muttali olduğunu bilmesiyle meşgul olmasıdır. Bu meşguliyet hastalık elemini ona unutturur. Bu bakımdan haliyle meşgul olduğundan dolayı kalbi tedaviyle meşgul olmaz.

Ebu Zer Gıfârî´nin konuşması da buna delâlet eder; zira şöyle demiştir: ´Ben iki gözümle ilgilenmekten meşgulüm´.

Ebu Derdâ´nın sözü de buna delâlet eder, zira o ´Ben ancak gü-nahlarımdan şikayet ederim!´ demiştir.

Bu bakımdan günah korkusundan dolayı kalben hissettiği elem, hastalıktan dolayı bedenen hissettiği elemden daha fazla görünür. O halde bu kimse azizlerinden birinin ölümüyle musibettar olan veya öldürülmek için sultanlardan birinin huzuruna götürülen korkak bir kimse gibidir. Kendisine ´Sen acıkmışsın, yemek yemiyor musun?´ denildiğinde, cevap olarak ´Ben açlığın elemini duymaktan meşgulüm´ demiştir.
Onun böyle söylemesi yemeğin açlığı gidermeye yaradığı´ haikatini inkâr etmek ve yemek yiyene ta´netmek değildir.

Sehl´in meşguliyeti buna yakındır. Nitekim kendisine şöyle soruldu:
- Kut (gıda) nedir?
-Kut, Hayy ve Kayyûm olanın zikridir!
- Biz bedenin ayakta durmasını sağlayan gıdayı soruyoruz!
- O, ilmin ta kendisidir!
- Biz senden gıdayı sorduk!
- Gıda zikrin ta kendisidir!
-Biz senden bedenin yemeğini sorduk!
- Senin bedenle ne ilgin var? Başlangıçta bedeni koruyan, sonunda da onu korur. O halde bedenin yakasını bırak! Bedene bir illet geldiğinde onu yaratıcısına götür. Görmez misin, sanatkârın yaptığı şeyde bir kusur görüldüğünde, o düzeltilmek için ustasına geri götürülür.

3.İlletin müzmin olmasıdır. O illete nisbeten kullanılan ilâcın fayda vermesi mevhum ve dağlama ile efsun etmenin yerine geçmesidir. Bu bakımdan tevekkül sahibi bir kimse bu şekildeki bir tedaviyi terkeder.

Rebî b. Hayseme´nin sözü buna işaret eder; zira o şöyle demiştir: ´Ad ve Semûd kavmini hatırladım! Oysa onların içeri-sinde dokorlar vardı. Tedavi eden de edilen de helâk oldu!´
Yani tedaviye güven olmaz. Bu da bazen esasında, bazen de hastanın gözünde böyledir. Çünkü tıp ile olan ilgisi ve denemesi azdır. Bu bakımdan faydalı olacağı zannî galip gelmez. Şüphe yok-tur ki ilaçları denemiş olan doktor, ilâçlar hakkında başkasından daha fazla inanç sahibidir. Öyleyse, güvenmek ve zannetmek inanç nisbetindedir. İnanç da deneme nisbetindedir. Âbid ve zâhidlerden tedaviyi terkedenlerin çoğunun dayanağı bu noktadır. Çünkü deva onun yanında asılsız ve mevhum birşey olarak kalmaktadır. Bu zan ise tıp ilmini bilen kimseler nezdinde bazı ilâçlar hakkında geçerli, bazısında da geçersizdir. Fakat´ doktor olmayan bir kimse bü-tün ilâçlara aynı nazarla bakar. Tedavi olmayı, dağlamak ve efsunlamak gibi şeylere dalmak olarak kabul eder. Böylece tevekkül ederek tedaviyi terkeder.

4. Kul tedaviyi terketmekle hastalığın devamlılığını sağlamak ister. Böylece Allah´ın belasına karşı sabretmekle hastalığın sevabını elde etmek veya sabır hususunda nefsini´ denemek ister!

Zira hastalığa sabretmenin sevabı hakkında uzun uzadıya hükümler vârid olmuştur.

Biz peygamberler topluluğu, insanların en fazla belaya uğrayanıyız. Bizden sonra en kuvvetli olanlar, belaya uğrar. Kul, imanı nisbetinde belaya maruz kalır. Eğer imanı sarsılmaz ise, Allah Teâlâ ona şiddetli bela gönderir. Eğer imanında zâfiyet varsa bela hafifletilir.45

Allah kulunu bela ile dener. Tıpkı sizin altını ateşle denediğiniz gibi... Sizden o altından tortusuz ve paslanmaz halis altın çıkaranınız olduğu gibi, kalitesi düşük altın çıkaranınız da olur. Kimisi de yanmış, simsiyah bir taş çıkarır.46

Muhakkak Allah Teâlâ herhangi bir kulunu sevdiği zaman, onu belaya maruz bırakır. Eğer sabrederse, onu kulluğuna kabul eder. Eğer razı olursa, onu seçer.47

Siz kaybolmuş merkepler gibi olmayı istiyorsunuz. Ne hasta olmayı ne de şifa bulmayı istiyorsunuz!48

İbn Mes´ud şöyle demiştir: ´Mü´mini kalp bakımından sıhhatli, beden bakımından da hasta görürsün! Münafığı ise bedenen sıhhatli, kalben hasta görürsün´.
Hastalığı ve belayı övme arttıkça, bir grup medh u senâ bakımından hasta olmayı sevdiler ve bunu ganimet saydılar ki hastalığa sabretmenin sevabına nail olsunlar! Onların kimi hastalığını gizler, doktora söylemezdi. Onun elemini çeker, Allah´ın hükmüne razı olurdu ve hakkın kalplerine hâkim olduğunu ve hastalığın kendisini haktan uzaklaştırmayacağını bilirdi. Hastalığın ancak azalarının çalışmasını engelleyeceğini ve Allah´ın hükmüne karşı sabrettikleri halde oturarak namaz kılmalarının, sıhhatle beraber ayakta kılınan namazdan daha üstün olduğunu bilirlerdi.

Haberde Allah Teâlâ´nın meleklerine şöyle ferman buyurduğu rivayet edilmiştir:
Kulumun işlemiş olduğu salih ameli yazın! Zira kulum benim kudretimin ipine bağlı bulunur. Eğer onu bu hastalık ipinden bırakırsam, eski etinden daha hayırlı et, kanından daha hayırlı kan ihsan edeceğim. Eğer onu öldürürsem mutluluğa götüreceğim.49

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Amellerin en üstünü nefislerin yapmaya zorlandıkları ameldir.50
Bu hadîsin tefsiri hakkında ´Kendisine hastalık ve musibet karıştırılmış amellerdir´ denilmiştir.

Bazen hoşlanmadığınız, birşey, hakkınızda hayırlı olabilir. (Bakara/216)

Sehl et-Tüsterî derdi ki: ´Kişi hastalıktan dolayı ibadetlerden gevşemiş, farzlarda kusur etmiş ise de, tedaviyi terketmek sadece ibadetler için tedavi olmaktan daha üstündür´.
Sehl´de ağır bir hastalık vardı. O hastalıktan tedavi olmuyordu. Fakat halkı aynı hastalıktan tedavi ederdi. Sehl, oturarak namaz kılan ve hastalıktan dolayı hayır işlerine koşmayan birini gördüğünde eğer bu kimse ayakta namaz kılmak ve ibadetlere zinde bir şekilde dalmak için tedavi olmak isterse onun haline hayret ederek şöyle diyordu: ´Haline rıza gösterip oturarak namaz kılması, ayakta namaz kılmak için tedavi olmaktan daha üstün-dür!´

Kendisine ilâç içilmesi hakkında sorulunca cevap olarak dedi ki...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi
« Posted on: 26 Nisan 2024, 06:09:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi rüya tabiri,Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi mekke canlı, Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi kabe canlı yayın, Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi Üç boyutlu kuran oku Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi kuran ı kerim, Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi peygamber kıssaları,Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesi ilitam ders soruları, Tevekkülün kuvvetli oluşuna delâlet etmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes