> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 >  Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb  (Okunma Sayısı 723 defa)
22 Ocak 2010, 15:12:23
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Ocak 2010, 15:12:23 »



Eşyaları Çalındığında Tevekkül Sahiplerinin Göstermesi Gereken Âdâb

Evinin eşyası elinden çıktığında tevekkül sahiplerinin yapmaları gereken birtakım âdâb vardır:

Birincisi: Kapıyı kilitlemesidir. Fakat kapının kilitlenmesine rağmen komşularına ´Siz de benim eşyamı koruyun´ demesi ve birçok kilitler getirip üst üste takması gibi korunma sebeplerinde de pek derine dalmamasıdır. Mâlik b. Dinar, kapısını kilitlemezdi. Fakat bir şeritle bağlar ve şöyle derdi: ´Eğer köpekler olmasaydı kapımı bağlamazdım´.

İkincisi: Hırsızları evine girmeye teşvik edecek bir eşyayı evde bırakmamalıdır ki onların günah işlemesine sebep olmasın veya o tahrik edici eşyanın evde bulunması, hırsızların isteklerinin kabarmasına vesile olmasın!

Muğire, Mâlik b. Dinar´a bir ibrik hediye ettiğinde Mâlik ona ´ibriğini geri götür! Ona ihtiyacım yoktur!´ dedi. Muğire ´Neden´ dedi. Mâlik ´Çünkü düşman bana hırsız onu çalar diye vesvese ve-riyor´ dedi. Sanki Mâlik, hırsızı günah işlemekten ve çalınmasından ötürü şeytanın vesvesesiyle kalbini meşguliyetten kurtarmak istemiştir.

Ebu Süleyman dedi ki: ´Bu, sûfîlerin kalplerinin zâfiyetindendir! Bu şahıs dünyada zühd gösterdi. Artık dünyalığı alıp götürenden ona ne zarar dokunur?´

Üçüncüsü: Evde bırakmaya mecbur olduğu eşyaya bir hırsızı musallat kılarsa bu ilâhî hükme razı olarak şöyle demelidir: ´Hırsız neyi alırsa, ona helâl olsun! Veya Allah yolunda olsun. Eğer hırsız fakirse ona sadaka olsun!´ Fakat fakirliği şart koşmaması daha evlâdır. Bu bakımdan eğer zengin veya fakir onu çalarsa iki niyeti olmalıdır. O niyetlerden biri, malını çalan adamı günahtan menedici olmasıdır; zira hırsız çoğu kez o malla zengin olur. Ondan sonra artık hırsızlıktan gevşer. Böylece onu helâl et-mekle haram yemenin günahından kurtarır.

İkincisi, başka bir müslümana zulmetmemesine niyet etmektir. Böylece malı başka bir müslümanın malına feda olur. Ne za-man ki malıyla başkasının malını korumayı niyet ederse veya hırsızdan günahını defetmeye veya günahını hafifletmeye niyet ederse müslümanlar için nasihatta bulunmuş olur ve Hz. Peygamber´in şu hadîsini nefsinde tatbik ve temsil eder:
Kardeşin ister zâlim, ister mazlum olsun ona yardımcı ol!30

Zâlime yardım etmek, onu zulümden menetmektir. Onun için yapmış olduğu zulmü affetmek, zulmü yoketmek ve onu menetmek olur. Kesinlikle bu niyetin hiçbir şekilde kendisine zarar vermediğine inanmalıdır. Zira bu niyette hırsızı herhangi bir mala saldırtınak ve ezelî kaderi bozmak diye birşey yoktur! Fakat zühdle niyeti tahakkuk eder. Eğer malı alınırsa, her dirhem karşılığı yediyüz dirhem kendisine verilir. Çünkü onu niyet ve kasd etmiştir. Eğer malı çalınmazsa yine ecri vardır.

Nitekim Hz. Peygamber´den azli terkedip nutfeyi (meniyi) merkezine yerleştiren bir kimse hakkında rivayet olunmuş ki bu cimada, doğup yaşayan ve Allah yolunda şehid olan bir erkek evladının ecri vardır. Her ne kadar evladı olmamış ise de yine böyledir. Çünkü kişi çocuğun olmasında sadece cima ile katkıda bulunmuş olur. Yaratma, hayat, rızık ve yaşatmak onun elinde değildir. Eğer evlat yaratılmış olsaydı, fiilinden ötürü baba sevab sahibi olurdu. Çünkü babanın fiili vardır. İşte hırsızlık da böyledir.

Dördüncüsü: Malının çalınmış olduğunu gördüğünde, üzülmemesi gerekir. Hatta elinden gelirse, sevinip şöyle demelidir: Eğer malımda hayır olmasaydı Allah onu almazdı. Sonra o malı Allah yoluna adamamış ise artık arkasına pek fazla düşüp müs-lümanlar hakkında su-i zanda bulunmamalıdır. Eğer Allah yo-´ luna adamış ise, arkasına düşmeyi tamamen bırakmalıdır. Çünkü onu nefsi için bir zahîre olarak ahirete göndermiştir. Eğer o geri
gelse dahi, Allah yoluna adadıktan sonra, kabul etmemesi daha evlâdır. Eğer kabul ederse, ilmin zahirine göre o mal onun mülkü-dür. Çünkü şahsın mücerred niyetle mülkü zâil olmaz. Fakat bu mal tevekkül sahipleri nezdinde artık güzel değildir.

Rivayet ediliyor ki Hz. Ömer´in devesi çalındı. Yoruluncaya kadar deveyi aradı. Sonra ´O Allah yoluna olsun!´ dedi. Camiye girip iki rek´at namaz kılınca arkasından bir kişi gelip ´Ey Ebu Abdurrahman! Senin deven falan yerdedir!´ dedi. Bunun üzerine ayakkabısını giyip kalktı. Sonra Estağfirullah deyip oturdu. Kendisine ´Gidip deveni getirmeyecek misin?´ diye sorulunca ´Ben onu Allah yoluna adadım´ dedi.

Meşâyihten biri şöyle demiştir:
Öldükten sonra rüyada bir dostumu gördüm. ´Allah sana ne gibi bir muamele yaptı?´ diye sorunca ´Beni affedip cennete dahil etti!´ deyip cennetteki konaklarını bana arzetti, onları gözümle gördüm. Fakat buna rağmen o mahzundu. Kendisine ´Allah seni affedip cennete soktuğu halde sen hâlâ niçin mahzunsun?´ diye sorunca, derinden bir iç çekerek dedi ki: ´Evet! Ben kıyamete kadar böyle mahzun kalacağım´. Ben ´Neden mahzun kalacaksın?´ diye sordum. O ´Ben cennetteki konaklarımı gördüğümde bana İlliyyîndeki makamlar gösterildi. Gördüklerimin içinde onlar gibisi yoktu. Onlara sevindim. Onlara girmek istediğimde biri onların üstünden ´Onu bu konaklardan geri çevirin. Bu konaklar ancak yolu geçenler içindir´ diye seslendi. Ben ´Yolun geçilmesi de ne imiş?´ diye sorunca denildi ki: ´Sen dünyada birşey için ´Bu Allah yolundadır´ diyor, sonra vazge-çiyordun. Eğer o yola devam etseydin biz de bu gün seni yolu geçmiş sayacaktık´.

Mekke´de bulunan âbidlerin biri beline kemer bağlı bulunan birinin yanında yatıyordu. Kişi uyanıp kemerinin kaybolduğunu görünce âbidin yakasına yapışıp ´kemerimi sen götürdün!´ dedi. Âbid, kişiye ´Senin kemerinde ne kadar para vardı?´ dedi. Kişi de ona parasının miktarını söyledi. Bunun üzerine, âbid, kişiyi evine götürüp ona o miktarı verdi ve bu olaydan sonra kemer sahibinin arkadaşları şaka ile kemeri aldıklarını söylediler, kişi arkadaşlarıyla beraber gelip altınları geri vermek istedi. Âbid, altınları kabul etmeyip ´Onlar helâli hoş olsun! Al, zira Allah için verdiğim bir malı geri alamam´ diyerek almamakta ısrar etti. Bunlar alması için ısrar ederken oğlunu çağırıp o paraları keselere taksim etti. Bir kuruşu kalmayıncaya kadar fakirlere dağıttı. İşte selefin ahlâkı böyleydi. Böylece bir fakire vermek için bir ekmek alan, o fakiri bulmadıkça ekmeği evine geri götürmeyi kerih gördüğünden, başka bir fakire verirdi. Dirhem, dinar ve diğer sadakalarda da böyle yapardı.

Beşincisi: Bu, derecelerin en düşüğüdür o da malını almak suretiyle kendisine zulmeden hırsıza beddua etmemesidir. Eğer beddua ederse, tevekkülü bozulur. Bu durum onun malının çalınmasına üzüldüğünü gösterir. Böylece zâhidliği de bozulur. Eğer bu hususta mübalağa yaparsa, musibetinden dolayı aldığı manevî ecri de yok olur; zira hadîste vârid olmuştur ki kendisine zulmedene beddua eden bir kimse ona yardım etmiş olur.

Hikâye olunuyor ki; Rebî b. Haysem´in yirmi dinar kıymetinde bir atı çalındı. At kaçırıldığı zaman ayakta namaz kılıyordu. Namazını yarıda bırakmadı ve onun arkasına düşmek için tınmadı. Bir grup insan gelerek kendisini teselli etmeye çalışınca onlara dedi ki: ´Ben atın yularını çözerken onu gördüm!´ Kendisine ´O halde, onu menetmekten seni alıkoyan neydi?´ denilince, cevap olarak ´Ben, attan bana daha sevimli gelen bir ibadet içindeydim!´ dedi. Bu sefer gelenler hırsıza beddua etmeye başladılar. Rebî ´Hayır! Bunu yapmayın! Hayırlı şeyler söyleyin! Çünkü ben o atı kendisine sadaka kılmışımdır´ dedi.

Çalınan bir eşyası hakkında seleften bir zata denildi ki;
- Neden sana zulmedene beddua etmiyorsun?
- Onu? aleyhinde şeytana yardımcı olmak istemiyorum.
- Acaba sana geri verirse ne yaparsın?
- Ne alır, ne de bakarım. Çünkü ben onu ona helâl ettim.

Bir başkasına denildi:
- Sana zulmedene beddua et!
- Bana hiç kimse zulmetmedi! Bana zulmeden ancak kendisine zulmetmiştir. O miskine nefsine zulmetmek yetmez mi? Bir de ona beddua edip de onun şerrine biraz daha mı ilave edeyim?

Bir kimse seleften birinin yanında, zulmettiğinden dolayı Haccac-ı Zâlim´e fazlasıyla küfretti. O mazlum selef, küfürbaza dedi ki: ´Haccac´a pek fazla küfretme! Haccac kimin malını almış, kanını akıtmış ise, bundan dolayı Allah ondan nasıl intikam ala-caksa, Haccac´ın haysiyet ve şerefini pay ü mal edenlerden de Haccac´ın hakkını alacaktır´.
Kul kendisine bir zulüm yapıldığında zulüm yapana küfrederse zulmünden fazla olan küfründen ötürü zâlim kendisinden hak talep eder ve zâlimin hakkı o mazlumdan alınır.

Altıncısı: Hırsızın azaba uğrayacağına üzülmesidir. Kendisini zâlim kılmayıp mazlum kıldığından dolayı Allah´a şükretmesidir. Dininde değil de dünyasında bir eksiklik yaptığından dolayı Allah´a hamdetmesidir.

Biri bir âlime, ´yolum kesildi, malım alındı´ diye şikayette bulundu. Alim, cevap olarak dedi ki: ´Eğer müslümanların içerisinde bunu helâl görenlerin olmasından üzülmen, malının alınışından dolayı olan üzüntüden daha fazla değilse, sen müslümanlar için nasihat yapmış sayılmazsın.

Ali b. Fudayl b. İyaz´ın31 Kâbe´yi ziyaret ettiği bir anda altınları çalındı. Ağlayıp üzüldüğünü gören babası kendisine Tara için mi ağlıyorsun?´ dedi. Ali ´Hayır! Allah´a kasem ederim ki para için ağlamıyorum. Fakat bu miskin hırsız için ağlıyorum ki kıyamet gününde hesaba çekilecek fakat elinde hiçbir delil yok!´ dedi

Bir zâta ´Sana zulmedene beddua et!´ denildiğinde ´Ona beddua etmekten beni onun için üzülmek alıkoymaktadır!´ dedi. İşte bun-lar selefin ahlâkı idi. Allah onların hepsinden razı olsun!

Dördüncü Durum
Dördüncü durum, hastayı ve benzerlerini tedavi etmek...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb
« Posted on: 20 Nisan 2024, 05:22:48 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb rüya tabiri, Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb mekke canlı, Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb kabe canlı yayın, Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb Üç boyutlu kuran oku Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb kuran ı kerim, Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb peygamber kıssaları, Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâb ilitam ders soruları, Tevekkül sahiplerinin göstermesi gereken adâbönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes