> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Tevekkül hali
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevekkül hali  (Okunma Sayısı 994 defa)
22 Ocak 2010, 15:28:57
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Ocak 2010, 15:28:57 »



Tevekkül Hali

Daha önce tevekkül makamının ilim, hâl ve amelden mürekkeb olduğunu söylemiş, ilim´in ne olduğunu da beyan etmiştik.

Hale gelince, tevekkül, tahkik noktasında halden ibarettir. İlim ise, onun temelini teşkil eder. Meyvesi ise ameldir. Tevekkül´ün tarifinin beyanına dalanlar, oldukça değişik ve birçok ibareler ileri sürmüşlerdir. Herkes kendi nefsinin makamından ve kendi hali olan tevekkül´den bahsetmiştir. Nitekim sûfîlerin de bu şekilde, öteden beri gelen bir âdeti vardır. Bu sözleri nakletmek ve çoğaltmakta bir fayda yoktur.

Biz buradan doğrudan doğruya perdeyi kaldıralım. Tevekkül, vekâlet mastarından türemedir. Denir ki: ´Filan adam durumunu falana tevkil etmiştir´. Yani ona havale etmiş ve o hususta ona güvenmiştir. Kendisine durum havale edilen kişi ise vekildir. Durumunu kendisine havale eden onu acizlik ve kusur yapmakla itham etmedikçe ve kendisine güvendikçe, nefsi ona emniyet eder ve ona güvenir. Bu bakımdan tevekkül, kalbin sadece şekil üzerine itimat etmesinden ibarettir. Husumette vekil olana bir misal verelim: Kimin aleyhinde bâtıl ve zayıf delillerle bir dava ikame edilirse, o da bu çürük davayı meydana çıkarmak için, bir kimseye vekâletini verirse, o kimseye ancak onda şu dört vasfın bulunduğuna inandığından dolayı verir:
1. Hidayetin zirvesinde olması,
2. Kuvvetin zirvesinde olması,
3. Fesâhat ve belâgatın zirvesinde olması,
4. Şefkat ve merhametin zirvesinde olması.
Müvekkil, vekilinde bu dört vasfın bulunduğuna inanırsa ona güvenir.


Hidayet´e gelince, vekil onun vasıtasıyla davanın çürük noktalarını keşfetmesi ve davadaki gizli hilelerin hiç birinin kendisine kapalı kalmaması için lâzımdır. Kudret ve kuvvet ise, yağcılık yapmaması, korkmaması, utanıp çekinmemesi ve hakkı açıkça söylemesi için lâzımdır; zira kuvvet ve kudretten mahrum olan bir vekil, çoğu kez, hasmın hilelerine vâkıf olduğu halde, hasımdan korktuğu veya çekindiği veya utandığı için veyahut da hakkı haykırmaktan alıkoyan bir engelden dolayı o çürük noktayı belirtmez!

Fesâhat´a gelince, o da kudrettendir. Ancak fesâhat lisanında bulunan bir kudrettir ki vekil onun vasıtasıyla kalbin cesaretle ve işaret ettiği her hakîkati belirtir. Bu bakımdan hilenin merkezlerini teşhis eden her âlim, dilin keskinliğiyle o hilenin düğümünü çözmeye muktedir değildir.

Şefkat´in zirvesine varmasına gelince, bu vasıf olduğunda vekili müvekkili hakkında var kuvvetini sarfetmeye teşvik eder. Çünkü vekilde kudretin bulunup da müvekkilin işine gereği gibi sarfedilmezse kâfi gelmez.

Vekil hasmının mı yoksa müvekkilin mi davayı kazanacağına, hakkının bununla olup olmayacağına perva etmedikçe onun muktedir olması kâfi değildir. Eğer müvekkil, belirtilen bu dört vasıfta veya bunların birinde şüpheli ise, veya hasmının bu vasıflarda vekilinden daha kuvvetli olduğunu mümkün görürse, bu takdirde nefsi vekili hakkında mutmain olmaz, kalbi daima ürperir, vekilin kusurunu telafi etmek için hile ve tedbirleri aramakla uğraşır. Bu bakımdan müvekkilin fazla güvenmekteki durumlarının derecesi, bu dört hasletin vekilde bulunmasına inanmasının kuvveti derecesindedir. Kuvvet ve zaaf hakkındaki zanlar ve inançlar çok değişik manzaralar arzeder. O halde müvekkillerinin halleri de itminan ve güven hususunda sayılmayacak kadar değişiktir ki içinde

zayıflıktan eser bile olmayan yakîn derecesine varıncaya kadar... Tıpkı vekilin müvekkili için helâl ve haram demeden mal toplamaya koşması gibi... Bu takdirde müvekkil için, vekilinde şefkatin ve gerekli dikkatin bulunduğuna yakîn hâsıl olur. Bu bakımdan vekilde bulunması güven veren dört hasletten biri, kesin olarak tahakkuk eder. Böylece diğer hasletlerin de kesin olarak vekilde bulunduğuna inanması düşünülebilir.

Bu da uzun deneme ve haberlerin tevatürü ile mümkündür. Yani mütevatiren vekilin, zamanındaki insanların hepsinden daha fasîh ve beliğ olduğunu belirtmek bakımından hepsinden daha kuvvetli bulunduğu, hakka yardım etmekte herkesten daha atılgan olduğu, bâtıl ile hakkı tasvir etmek hususunda insanların en kuvvetlisi olduğunun zikredilmesi gibi.. Bu misaldeki tevekkülü bildiğinde Allah´a olan tevekkülü de buna kıyas et! Eğer keşif vasıtasıyla veya kesin bir inançla kalbinde daha önce geçtiği gibi Allah´tan başka bir fâilin bulunmadığı takarrur edip bununla beraber Allah´ın tam ilme ve kullarına yetecek nisbette kudrete, sonra gerek ferde, gerek bütün cemiyete rahmete, inayete ve şefkatin tamamına sahip olduğuna inanırsa, O´nun kudretinin ötesinde bir kudretin, ilminin ötesinde bir ilmin, inayet ve rahmetinin ötesinde bir inayet ve rahmetin olmadığına inanırsan, bu takdirde şüphesiz ki kalbin sadece Allah´a tevekkül eder, hiçbir yönden Allah´tan başkasına iltifat etmez.

Kendine ve kuvvetine bile iltifat etmez. Çünkü Allah´tan başka kimseye dönüş ve Allah´tan başka ibadet edilecek yoktur. Nitekim hareket ve kuvveti zikrederken, tevhid bahsinde bu durum geçti. Çünkü günahtan dönmek, hareketten, kuvvet ve kudretten ibarettir. Eğer nefsinde bu hali hissetmezsen bunun sebebi iki şeyden biridir: Ya bu dört hasletten birinden ötürü yakîn zafiyete uğramıştır veya galebe çalan vehimlerden ötürü kalp ürkmüş, kalbi istila eden korkudan dolayı zayıf ve hasta olmuştur. Zira kalp bazen vehme tâbi olarak ürker. Yakînde bu eksiklik olmadığından dolayı vehme itaat eder. Çünkü bal yiyen bir kimsenin huzurunda balı, insan pisliğine benzetirsen ve bunun üzerine basa basa söylersen, çoğu kez kalbi bal yemekten nefret eder ve bir daha bal yemek kendisine güç gelir. Eğer akıllı bir kimse ölü ile beraber kabirde yatmaya zorlanırsa veya bir yatakta veya bir evde bulunmaya zorlanırsa, tabiatı bundan ürker. Her ne kadar onun öldüğüne kesinlikle inanıyorsa da hâl-i hazırda onunla taş arasında fark olmadığını idrâk edip, Allah´ın sünnetinin şu anda o ölüyü diriltmeyeceğini biliyorsa da durum yine de değişmez...

Nasıl ki Allah Teâlâ´nın kuvvet ve kudreti onun elindeki kalemi yılan yapmaya, kediyi aslana çevirmeye yetiyorsa da, Allah´ın sünnetinin böyle olmadığını bildiği gibi... Bu yakîn derecesinden şüphe etmediği halde, aynı yatakta ölü ile beraber yatmaktan veya aynı evde ölü ile bulunmaktan tabiatı ürker. Fakat diğer cansızlardan ürkmez. Bu ise kalpte bir korku ve bir tür zafiyettir. Az da olsa insan bundan uzak değildir. Bazen bu korku kuvvet bulur, hastalığa dönüşür. Hatta kapıları sağlamca kilitlediği halde, tek başına evde yatmaktan bile korkar! Bu bakımdan tevekkül ancak kalbin ve yakîninin kuvvetiyle birlikte tamamlanır; zira bu iki kuvvetle kalbin sakinleşmesi hâsıl olur. Bu bakımdan sükûn kalpte birşey, yakîn ise başka bir şeydir. Nice yakin vardır ki onunla beraber itminan yoktur. Nitekim Allah Teâlâ Hz. İbrahim´e şöyle buyurmuştur:
Allah ´inanmadın mı?´ demişti. İbrahim ´Evet inandım. Fakat kalbim tam itminana kavuşsun diye sordum´ dediKullarla aziz olmayı talep edeni Allah zelîl eder.16

Tevekkülün mânâsı sana keşf olunduğunda ve tevekkül diye adlandırılan hali bildiğinde, bil ki bu halin kuvvet ve zâfiyet bakımından üç derecesi vardır:


Birinci Derece

Bu derece, bizim söylediğimizdir. O da kişinin, Allah hakkındaki halinin ve Allah´ın kefillik ve inayetine olan güveninin tıpkı vekile olan güvenindeki hali gibi olmasıdır.

İkinci Derece
Bu daha kuvvetlisidir. Allah ile olan hali çocuğun annesine karşı olan hali gibi olmasıdır. Çocuk annesinden başkasını tanımaz, ondan başkasına sığınmaz ve ondan başkasına güvenmez. Annesini gördüğünde her durumda onun eteğine yapışır, onu bırakmaz. Annesinin bulunmadığı yerde başından bir kaza geçerse, ilk önce anneciğim diye bağırır. Kalbine ilk gelen annesidir; zira annesi sığınağıdır; zira annesinin kefaletine, kifayet ve şefkatine güvenmiştir. Öyle bir güven ki çocukta bulunan ayırdetme kabiliyeti ile meydana gelen bir tür idrâkten farklı değildir. Zannedilir ki bu, çocukta bir tabiattır. Öyle ki çocuk bu hasletlerin tafsilatını anlatmakla mükellef kılınsa, lâfzını söylemeyi, mufassal bir şekilde zihninde bulundurmaya bile gücü yetmeyecektir. Fakat bütün bunlar idrâkin ötesindedir. Kimin kalbi, nazarı Allah´a olursa, çocuğun annesine bağlı oluşu gibi o da Allah´a bağlanır ve hakkıyla Allah´a tevekkül eder. Çünkü çocuk annesine tam anlamıyla güvenir. Bu derece ile birinci derece arasındaki fark, bu şahsın tevekkül sahibi oluşudur. Tevekkül hususunda, tevekkülünden fani olmuştur; zira kalbi ne tevekküle, ne de tevekkülün hakikatine iltifat etmez. Sadece kendisine tevekkül edilen Allah´a iltifat eder. Bu bakımdan kalbinde kendisine tevek-kül edilenden başkasına yer kalmamıştır.
Birincisine gelince o, tekellüf ve çalışma ile tevekkül eder olmuştur. Tevekkülünden fani olmamıştır; zira tevekkülüne bakar, onu sezer. Bu ise, bir olduğu halde kendisine tevekkül edilenin mü-lâhazasından çeviren bir meşguliyettir.

Sehl et-Tüsterî´den, ´Tevekkülün en alt derecesi nedir?´ diye sorulunca bu dereceye işaret ederek dedi ki: ´istekleri terketmektir!´ ´Orta derecesi nedir?´ diye sorulduğunda şöyle dedi: ´İhtiyar´ı terketmektir!´
Bu ise ikinci dereceye işarettir. En yüksek derecesinden soru-lunca onu söylemeyerek şöyle demiştir: ´En yükseğini ancak orta dereceye varan tanır ve bilir!´

Üçüncü Derece
Derecelerin en yücesi olan üçüncü derecesi ise, hareketlerinde ve hareketsizliğinde ölü, yıkayıcısının elinde nasılsa, Allah´ın huzurunda öyle olmasıdır. Ölüden sadece şu bakımdan ayrılır: Nefsini ölmüş ve ezelî kudretin elinde, ölü yıkayıcısının ölüyü çevirdiği gibi evrilip çevriliyor görür. Bu, öyle bir kimsedir ki yakînî, kendisinin hareket, kudret, irade, ilim ve diğer sıfatların mecra ve me...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevekkül hali
« Posted on: 18 Nisan 2024, 18:16:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevekkül hali rüya tabiri,Tevekkül hali mekke canlı, Tevekkül hali kabe canlı yayın, Tevekkül hali Üç boyutlu kuran oku Tevekkül hali kuran ı kerim, Tevekkül hali peygamber kıssaları,Tevekkül hali ilitam ders soruları, Tevekkül haliönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes