> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Tevbe´nin şartlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevbe´nin şartlar  (Okunma Sayısı 615 defa)
20 Ocak 2010, 14:29:32
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Ocak 2010, 14:29:32 »



Tevbe´nin Tamamı, Şartları ve Hayatın Sonuna Kadar Devamlılığı
Biz tevbe´nin azim ve kasdî gerektiren bir pişmanlıktan ibaret olduğunu söyledik. O pişmanlığı, günahların insan ile sevdiğinin arasında perde olduğunu bilmek doğurur.

İlim, pişmanlık ve azmin her biri için devamlılık ve tamam olmak sözkonusudur. Bunların tamam olmalarının alâmeti, devamlılıklarının da şartları vardır. Bu bakımdan onları belirtmek gerekir. İlim, ilmi düşünmek, tevbe´nin sebebini düşünmek ve tedkik etmek demektir. Bu ileride gelecektir.

Pişmanlığa gelince, pişmanlık sevdiğinin elden kaçacağını hissettiğinde kalbin elem duyması demektir. Bunun alâmeti; hasretin, üzüntünün, gözyaşı dökmenin, ağlamanın ve düşünmenin meydana gelmesidir.

Bu bakımdan evlâdının veya nezdinde aziz olan bazı kimselerin başına gelen bir felâketi hisseden bir kimsenin musibeti ve ağlaması uzar. Acaba insanın nezdinde nefsinden daha aziz olan ne vardır? Ateşten daha şiddetli hangi felâket sözkonusudur? Felâketin gelişine günahtan daha fazla delâlet eden hangi şey vardır? Acaba Allah ve peygamberinden daha doğru olan hangi haber verici vardır? Eğer doktor denilen bir tek insan kişiye ´evladının hastalığı iyileşmeyen bir hastalıktır´ ve ´evladın ölecektir´ dese, derhal onun üzüntüsü artar. Bu bakımdan evladı nefsinden daha aziz, doktor da Allah´tan ve Hz. Peygamber´den daha sadık ve bilgin, bu üzüntü de ölüm ve ateşten daha şiddetli değildir.

Günahların Allah´ın öfkelendiğine delâlet etmesi, hastalığın ölüme delâlet etmesinden daha keskindir. Günahlarla ateşe maruz kalmak, hastalıkla ölüme mâruz kalmaktan daha şiddetlidir. Bu bakımdan pişmanlığın elemi ne kadar şiddetli olursa, günahların pişmanlıktan ötürü bağışlanması da o kadar fazla ümit edilir. Öyleyse pişmanlığın doğruluğunun alâmeti kalbin rikkati, gözyaşlarının fazlasıyla akmasıdır.

Tevbe edenlerle oturun! Çünkü onların kalbi daha incedir.53

Pişmanlığın doğruluğunun alâmetlerinden biri de o günahların rahatlığı yerine acısının kalbe yerleşmesidir. Bu bakımdan günaha meyletmenin yerini günahtan tiksinme, günaha rağbetin yerini de nefret alır.

İsrailiyat´ta şöyle vârid olmuştur ki peygamberlerinden biri, uzun seneler ibâdete daldıktan sonra tevbesinin kabul olunmasına dair bir işaret görmeyen bir kulun tevbesini kabul etmesi hususunda Allah´a ricada bulunduğu zaman, Allah Teâlâ o peygambere şöyle buyurmuştur: ´İzzet ve celâlim hakkı için, eğer göklerin ve yerin ehli, bu kişi hakkında şefaatta bulunsalar bile, kendisinden tevbe ettiği günahın tadı kalbinde oldukça onun tevbesini kabul etmeyeceğim´.

Soru: Günahlar tabiaten sevilen amellerdir. Bu bakımdan kişi bunların acısını nasıl hissedecektir?

Cevap: İçinde zehir elan bir balı yiyen, lezzeti sebebiyle onu idrâk etmezse ve lezzetli sayarsa hastalanır, hastalık ve elemi uzarsa, kılları dökülürse, azaları felç olursa, bu durumda ona o zehir gibi içinde zehir bulunan bir bal ikram edilse, o da aç ve tatlıya iştiyaklı ise böyle bir kimse o baldan nefret eder mi, etmez mi? Eğer ´Hayır etmez!´ dersen, senin bu sözün, görüneni ve zarurî olanı inkâr etmektir. Aksine o kişi, içinde zehir olmayan baldan da zehirli bala benzediği için çoğu zaman nefret eder.

İşte tevbe edenin günahın acılığını hissetmesi de böyle olur. Çünkü bilir ki her günahın zevki, balın zevki gibidir. Yapacağı da zehirin yapacağı şeydir. Tevbe ancak böyle bir iman ile olduğu zaman sahih olur. Böyle bir iman pek nadir olduğundan dolayı tevbe de pek nadir olur. Tevbe edenleri Allah´tan yüzçevirmiş, günahları hafife almış ve üzerinde ısrar eder görürsün!

İşte tevbe´nin tamam olmasının şartı budur ve bu şartın ölüme kadar devam etmesi gerekir. Bütün günahlarda da bu acıyı hissetmesi gerekir. Her ne kadar o günahlar daha önce işlenmemiş ise de.... Nitekim bal içinde zehir içen bir kimse ne zaman soğuk suyun içinde, balın içinde olduğu gibi zehir olduğunu bilse, soğuk sudan dahi nefret eder; zira onun zararı baldan değil de balın içindeki zehirden gelmektedir.

Tevbe edenin zararı da yaptığı hırsızlık ve zina cihetinden gelmez. Aksine bu hareketin Allah´ın emrine muhalefet olması cihetinden gelir. Bu her günahta câridir.

Bundan doğan niyete gelince, o niyet geçmişi telafi etmenin iradesidir. Onun hal-i hazırla ilgisi vardır. O hal-i hazırda yapmış ve hal-i hazırda yapmakta olduğu her mahzurlu şeyin terkini gerektirir. Hal-i hazırda kendisine teveccüh eden her farzın edasını vâcib kılar. Onun mâzi ile de ilgisi vardır, o da ölüme kadar ibadetlerin ve günahı terketmenin devamlı olmasıdır. Mazi ile ilgili olan tevbe´nin doğru olmasının şartı şudur: Fikrini bâliğ olduğu ilk güne döndürüp, geçmiş ömrünü sene be sene, ay be ay, gün be gün, nefes be nefes tedkik etmektir. Geçmiş ibâdetlerde hangi kusurları işlemiş olduğuna bakmalıdır. Geçmişte hangi günahları işlediğine bakmalıdır! Eğer bir namazı terketmişse veya o namazı pis bir elbise ile kılmışsa veya niyetin şartını bilmediğinden sahih olmayan bir niyetle kılmışsa, onu kaza etmelidir.

Eğer elden kaçırdığının sayısında şüphe ederse bâliğ olduğu müddetten itibaren hesap etmelidir. Kesinlikle edâ ettiği miktardan geri kalanı kaza etmelidir. Bu hususta zann-ı galiple hükmedebilir. Zann-ı galibe ise araştırma ve ictihâd yoluyla varır.

Oruca gelince, eğer onu sefer halinde terketmiş, daha sonra kaza etmemiş ise veya kasden bozmuşsa veya gece niyeti unutmuş ve orucunu kaza etmemiş ise, bütün bunları araştırma ve ictihadla anlamalı ve kazasıyla meşgul olmalıdır.54

Zekâta gelince, bütün malını saymalı, malı kazandığı günden itibaren senelerin sayısını hesaplamalıdır, bâliğ olduğu zamandan itibaren seneleri hesaplamasına gerek yoktur. Çünkü çocuğun malında da zekât vâcibdir.55

Zann-ı galiple zimmetinde olduğunu bildiği zekâtını vermelidir. Eğer mezhebine uygun bir şekilde değil de başka bir şekilde zekâtını vermişse, mesela ayette bahsi geçen sekiz sınıfa değil de (Hanefî mezhebinde olduğu gibi) bazılarına vermiş ise veyahut da Şafiî mezhebinden olduğu halde malın bizzat kendisini zekât olarak vermemiş de (Hanefî mezhebinde olduğu gibi) bedelini vermişse, bütün bunları kaza etmelidir. Çünkü mezhebine muhalif vermiş olduğu zekât kâfi değildir. Zekâtın hesabı ve onu bilmek oldukça uzar. Burada şifa verici bir düşünceye ihtiyaç vardır. Bunu zimmetinden çıkarması için âlimlerden bu mesuliyetten çıkış keyfiyetini sorması gerekir.

Hacca gelince, eğer geçmişte hacca gitmeye gücü olduğu halde, bir türlü hacca gitmemiş, şimdi ise iflas etmişse bu durumda hacca gitmesi gerekir. Eğer iflasla beraber, hacca, gitmeye gücü yetmiyorsa, bu durumda helâlinden yol azığı kazanmalı (ve hacca gitmelidir). Eğer kazancı ve malı yoksa, bu takdirde, halktan zekât veya sadaka isteyip, onunla hacca gitmelidir; zira haccetmeden önce ölürse âsi olarak ölmüş olur.

Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
(Kendisine farz olup da) haccetmediği halde ölen bir kimse, ister yahudi, ister hıristiyan olarak ölsün!56

Güçten sonra meydana gelen âcizlik, hac farizasını düşürmez. İşte ibâdetleri tedkik ve telafi etmenin yolu budur.

Günahlara gelince, bâliğ olduğunun başlangıcından itibaren kulağını, gözünü, dilini, karnını, elini, ayağını, tenasül uzvunu ve diğer azalarını tedkik etmesi farzdır.

Sonra günlerinin ve saatlerinin tamamını gözden geçirmelidir. Günahlarının defterini tafsilatlı bir şekilde incelemelidir ki günahlarının küçük ve büyük hepsine birden muttali olsun! Kendisiyle Allah arasında vâki olan, kulların zulmüyle ilgisi bulunmayan, mahrem olmayan kadına bakmak, cünüp olarak camide oturmak, abdestsiz mushafa dokunmak, bir bid´ata inanmak, içki içmek, çalgı dinlemek ve kulların zulmüyle ilgili olmayan diğer günahlar gibi... Bu günahlardan tevbe etmek, pişmanlık ve bunlardan ötürü hasret duymakla olur. Şöyle ki: Büyüklük ve müddet bakımından o günahların miktarım saymalı ve o günahların her biri için o günaha uygun bir ibadet yapmalıdır. Bu bakımdan günahlar kadar sevap yapmalıdır.

Bunu da Hz. Peygamber´in şu hadîsinden ilham alarak ayarlamalıdır:
Nerde olursan ol, Allah´tan kork! Günahın akabinde sevap işle ki günahı silsin!57

Çünkü haseneler (sevaplar) günahları giderir. (Hûd/114)

Bu bakımdan çalgı aletlerini dinleyen bir kimse, bunları Kur´ân dinlemekle, zikir meclisinde oturmakla telafi etmelidir. Abdestsiz olarak mushafa dokunmaya, mushafa ikram etmek ve onu çokça okumak ve öpmek suretiyle telafi etmelidir. Bir mushaf yazdırıp telafi etmelidir, İçki içmeyi, helâl içecekleri sadaka vermekle telafi etmelidir. Bu helâl içecekleri de o haramdan daha güzel ve nezdinde daha sevimli olduğu halde sadaka olarak vermelidir.

Bütün günahları saymak mümkün değildir. Ancak maksad, günahın zıddı oları yola girmektir; zira hastalık zıddıyla tedavi edilir. Öyleyse kalbe günahtan ötürü gelen her karanlık ancak o günahın zıddı olan bir haseneyle gelen nur ile silinir. Zıdlar birbirlerine uygun olanlardır. Bunun için her günahı cinsinden olan bir hasene ile silmek uygundur. Fakat bu hasene onun zıddı olmalıdır; zira beyaz siyahla giderilir. Hararet veya soğuklukla değil... Bu tecrîd ve tahkik, silme yolunda hakîmâne hareket etmenin bir kısmıdır. Bu bakımdan burada ümit daha doğrudur, ibâdetlerin bir türüne devam etmekten daha fazla buna güvenilir. Her ne kadar ibâdetin bir türüne devamlılık da günahı silmekte müessir ise de...

İşte Allah ile kul arasındaki günahın silinmesi hakkındaki hüküm budur. Birşeyin zıddıyla telafi edilmesine ´Dünyanın sevgisi, her hatanın başıdır´ hadîsi delâlet eder. Dünya peşine gitmenin alâmeti, onunla sevinmek, ona meyletmektir. Bu bakımdan şüphe götürm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevbe´nin şartlar
« Posted on: 23 Nisan 2024, 11:27:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevbe´nin şartlar rüya tabiri,Tevbe´nin şartlar mekke canlı, Tevbe´nin şartlar kabe canlı yayın, Tevbe´nin şartlar Üç boyutlu kuran oku Tevbe´nin şartlar kuran ı kerim, Tevbe´nin şartlar peygamber kıssaları,Tevbe´nin şartlar ilitam ders soruları, Tevbe´nin şartlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes