> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Tevbenin deva olması
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevbenin deva olması  (Okunma Sayısı 847 defa)
20 Ocak 2010, 14:40:02
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Ocak 2010, 14:40:02 »



Tevbe´nin Deva Olması ve Günahta Israr Düğümünün Çözülmesi
İnsanlar iki kısımdır:


Birincisi: Hevasına uymayıp, kötülüklerden kaçan ve iyiliklere devam eden gençtir. O genç hayırlar üzerinde ve şerden korunma atmosferinde büyümüştür. Bu genç hakkında Hz. Peygamber şöyle demiştir:
Gençliğin taşkınlığına kapılmadan kendini ibadete verip isyan etmeyen gence, Allah Teâlâ hayranlık duyar.77
Böyle genç pek ender bulunur.

İkinci kısım: Günah işlemekten uzak değildir. Sonra bunlar da günahlarda ısrar edenler ile günahlardan tevbe edenler diye iki kısma ayrılırlar. Bizim buradaki gayemiz ısrar düğümünü çözmekteki tedavi formülünü ve buradaki devayı zikretmek ve belirtmektir.

Tevbe´nin şifası, ancak ilacı ile hasıl olur. Hastalığı teşhis etmeyen ilacı tayin edemez; zira ilacı bilmek, hastalık sebeplerini ve zıdlarmı bilmektir. Bu bakımdan bir sebepten meydana gelen hastalığın devası; o sebebi çözmek, kaldırmaktır. Birşey ancak zıddıyla iptal edilir. Israrın sebebi gaflet ve şehvettir. Gaflete ancak ilim zıd düşer. Şehvete de şehveti tahrik eden sebeplerin kesilmesine sabır göstermek zıd düşer. Gaflet, günahların başıdır.

Onlar, Allah´ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimselerdir. İşte bunlar gafil olanlardır. Elbette onlar âhirette hüsrana uğrayacaklardır.(Nahl/106-109)

Bu bakımdan tevbe´nin devası, ancak ilmin tadından ve sabrın da acılığından yoğurulmuş bir macundur. Nasıl ki Sekencebin denilen madde şekerin tatlılığı ile sirkenin ekşiliğinden meydana geliyorsa ve bu maddelerin karışımı ile tedavi yapıldığında herbirinden başka bir maksat beklenir.

Çünkü safrayı tahrik eden sebepleri yok eder. işte aynen bunun gibi, kalpte bulunan ´ısrar hastalığının´ ilâcını anlamak gerekir. Madem ki durum budur, o halde bu ilacın iki aslî maddesi vardır. Onların biri ilim, diğeri sabırdır. Elbette bunların ikisinin beyanı da lâzımdır.

Soru: Her ilim ısrar düğümünü çözmeye elverişli midir yoksa özel bir ilim mi lâzımdır?

Cevap: İlimlerin tümü, kalplerin hastalıklarına devadırlar. Fakat her hastalığın özel bir ilmi vardır. Tıp ilminin özel olarak, hastalıkların tedavisine mahsus olması gibi. Her illetin özel bir ilmi vardır. Günahta ısrar etmenin devası (veya hastalığı) da böyledir. Bu bakımdan biz, beden hastalıklarının durumuna göre o ilmin özelliğini zikredelim ki anlayışa daha yakın olsun. Hasta bir kimse, birkaç şeyi tasdik etmey muhtaçtır.

Birincisi
, hastalığın ve sıhhatin birtakım sebeplerinin olduğunu kendi ihtiyarıyla o sebeplere müsebibleri tarafından tertiplendiği üzere vâsıl olunduğunu, tasdik edip doğrulamaktır. Bu inanç tıbbın aslına olan inançtır; zira tıbba inanmayan bir kimse, ilâçla meşgul olmaz. Böyle bir kimseye helâk gerekli olur. Bizim tedkik ettiğimiz hususta bunun karşılığı şeriatın esasına iman etmektir.

Şöyle ki: Ahiretteki saadetin bir sebebi vardır. O da ibadet ve itaattir. Şekavetin de bir sebebi vardır. O da günah ve isyandır. İşte bu, şeriatların aslına iman etmenin ta kendisidir. Böyle bir imanın, ya tahkik veya taklid yönünden hâsıl olması lâzımdır. Bu iki çeşit de imanın cümlesindendir. (Bu hüküm, ehl-i sünnet mezhebine ve taklidî imanın sahih olduğuna bînaendir).

İkincisi, hasta olan kimsenin belli bir doktor hakkında tip ilmini bildiğine, o ilimde mahir olduğuna, hile yapmadığına kesinlikle inanmasıdır; zira hastanın bu tür bir inancı olmadıktan sonra, sadece tıbbın aslının varlığına inanması, kendisi için fayda vermez. İncelediğimiz konuda bunun karşılığı Hz. Peygamberin bütün söylediklerinin hak ve doğru olduğuna, içinde yalan olmadığına iman etmektir.

Üçüncüsü, elbette hastanın, doktorun kendisine sakıncalı gösterdiği meyveler ve çoğu zaman zarar verici sebepler hususunda doktora kulak vermesi lâzımdır ki korunmayı terketmesi hususunda korku kendisine galip gelsin ve dolayısıyla korkunun şiddeti kendisini korumaya ve perhiz yapmaya şevketsin. Dinde bunun karşılığı, takvaya teşvik eden, günah işlemeyi ve hevaya tâbi olmayı sakıncalı gösteren ayetlere ve hadîslere kulak vermektir.

Bunlardan kulağına geleni, şeksiz ve şüphesiz doğrulamaktır ki tedavide son temel olan ve sabretmeye sebep olan bir korku meydana gelsin.

Dördüncüsü, hastalığına mahsus hususlarda ve bizzat perhiz edeceği hususta kendisine lâzım olan şeylerde doktora kulak vermesidir ki doktor ona önce fiillerinden ve hallerinden, yiyeceğinden ve içeceğinden kendisine zarar vereni tafsilatlı bir şekilde tanıtsın.

Bu bakımdan her hastaya herşeyden perhiz etmek gerekmez ve her ilâcı almak fayda vermez. Aksine her özel illetin özel bir ilmi, özel bir ilâcı vardır. Dinde bunun misali, her kul, her şehvetle mübtelâ olmaz. Her günahı işlemez. Aksine her mü´minin özel bir günahı veya özel olan günahları vardır. Onun hâlihazırda onların günah olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır. Sonra onların âfet ve zararlarının miktarını bilmeye ihtiyacı vardır. Sonra onlara sabretmenin nasıl olacağını, daha sonra da onlardan daha önce işlediklerini nasıl telafi edeceğini bilmeye ihtiyacı vardır. İşte bunlar birtakım ilimlerdir. Din tabibleri ancak bu ilimleri bilir ve bu ilimler onların ihtisas sahasıdır. Onlar peygamberlerin vârisleri olan âlimlerdir. Bu bakımdan âsi bir kimse, eğer günahını bilirse ona, doktordan ilâç talep etmek gerektir. Doktor da âlimdir. Eğer yapmış olduğunun günah olduğunu bilmezse, âlimin onu ikaz etmesi lâzımdır.

Her âlim bir iklimi veya bir beldeyi veya bir mahalleyi veya bir mescidi (bir meşhedi)78 gözetmelidir. Buraların ehline dinlerini öğretmelidir. Onlara zarar vereni, fayda verenden ayırmalıdır. Saadeti gerektirenden şekaveti gerektireni ayırmalıdır. Onlar kendisinden gelip soruncaya kadar ses çıkarmaması uygun değildir. Aksine halkı, dinlerini sormak için davet etmesi gerekir. Çünkü âlimler, peygamberlerin vârisleridir. Peygamberler halkı cehaletleriyle başbaşa bırakmamışlardır. Aksine halkın toplantı yerlerine gidip Allah´a çağırmışlardır. Başlangıçta halkın kapılarınım gezmiş, onları teker teker aramış, irşad etmişlerdir; zira kalpleri hasta olanlar hastalıklarını bilmezler. Yanında ayna olmayanın yüzündeki alacalığı bilmediği gibi... Bu vazifeyi yapmak bütün âlimler için farz-ı ayn´dır.

Bütün sultanlara (idarecilere) her köşe, her mahalleye dindar" bir fakîhi tayin etmek, o fakîhin halka dinlerini öğretmesini temin etmek gerekir; zira insanlar cahil olarak doğarlar. Mutlaka dinin aslında, ferinde onlara daveti tebliğ etmek gerekir. Dünya hastalar evidir; zira yeryüzünün karnında ölüler, sırtında da hastalar vardır. Kalp hastaları beden hastalarından daha fazladırlar. Alimler doktorlardır. Saltanat sahipleri de hastahaneleri yapıp düzenleyenlerdir. Bu bakımdan âlimlerin tedavisini kabul etmeyen bir hasta, sultana, şerrinden emin olunmak için teslim edilir. Tıpkı doktorun perhiz yapmayan bir hastayı veya deli olan bir hastayı zincirlerle bağlamak ve kelepçe vurmak için hastabakıcılarına teslim edip onun şerrini hem kendisinden, hem de diğer insanlardan menettiği gibi... Kalp hastalarının beden hastalarından daha fazla olmaları üç illetten ileri gelir:

Birincisi;
hasta kimse, hasta olduğunu bilmez.

İkincisi; onun neticesi bu âlemde (gözle) görülmez. Fakat beden hastalığı böyle değildir. Onun sonucu gözle görülen bir ölümdür. Tabiat bu ölümden ürker. Ölümden sonraki durum güzel görülmemektedir. Günahların sonu kalbin ölümüdür! Bu ise, bu âlemde görülmez.

Bunun için günah işleyen bildiği halde yine de günahlardan ürkmez. Bu sırra binaen günahkârın kalp hastalığında Allah´ın faziletine yaslandığını, bedenin hastalığını te
davi etmekte, hiçbir şeye yaslanmadan var kuvvetiyle gayret sar-fettiğini görürsün.

Üçüncüsü ki müzmin bir hastalıktır doktorun olmamasıdır; zira doktorlar âlimlerdir.

Şu asırda âlimler şiddetli bir hastalığa tutulmuşlardır! Kendi hastalıklarını tedavi etmekten aciz kalmışlardır. Hastalığın umumî olması onlar için bir teselli olmuştur.

Böylece eksikleri ortaya çıkmaz. Bundan dolayı onlar halkı dalâlete götürmeye vc halkın hastalığını artıran şeyleri halka işaret etmeye mecbur oldular; zira helâk edici hastalık, dünya sevgisidir. Oysa bu hastalık doktorlara (âlimlere) galip gelmiştir! Onlar artık halkı bundan sakındırmaya güç yetirememektedirler. Kendilerine ´Size ne oluyor ki ilâcı (ve tedaviyi) emrediyor, nefislerinizi unutuyorsunuz´ denmesinden çekinerek bunu yapmamaktadırlar! Bu sebepten ötürü hastalık halk arasında umumîleşti, veba büyüdü, tedavinin sonu kesildi. Doktorların (âlimlerin) olmamasından dolayı halk helâk oldu. Aksine (âlimler) doktorlar idlal etmenin (saptırmanın) ilimlerini elde etmekle meşguldürler. Keşke onlar, konuşmayıp susmuş olsaydılar. Çünkü onlar konuştukları zaman, ancak halk tabakasını tergib eden ve halkın kalbini kendilerine celbeden noktalarla ilgilenirler. Onlar bu hedefe ancak ümit vermek, ümidin sebeplerini korku sebeplerinden daha galip göstermek, rahmetin delillerini zikretmekle varabilirler. Zira bunları zikretmek kulaklara daha hoş ve tabiatlara daha hafif gelir.

Böylece halk, vaaz meclislerinden, günaha cüretkârlık yapmayı. Allah´ın faziletine fazlasıyla güvenmeyi öğrenerek dağılırlar. Ne zaman doktor cahil veya hain olursa, tedavi ile helâk eder. Çünkü ilâcı yerinde kullanmaz. Bu bakımdan ümit ve korku iki ilâçtırlar.

Fakat bu iki ilâç, illetleri zıd olan iki şahıs içindirler. Korkudan ötürü, dünyayı tamamen terkeden, nefsine gücü yetmeyeceği ş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevbenin deva olması
« Posted on: 24 Nisan 2024, 16:00:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevbenin deva olması rüya tabiri,Tevbenin deva olması mekke canlı, Tevbenin deva olması kabe canlı yayın, Tevbenin deva olması Üç boyutlu kuran oku Tevbenin deva olması kuran ı kerim, Tevbenin deva olması peygamber kıssaları,Tevbenin deva olması ilitam ders soruları, Tevbenin deva olmasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes