> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir  (Okunma Sayısı 599 defa)
19 Ocak 2010, 13:02:14
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Ocak 2010, 13:02:14 »



Tevbe Herkese ve Her Hâlükârda Vacibdir

Kur´an´ın zahiri bu hükme delâlet eder; zira Allah Teâlâ umumî olarak şöyle buyurmuştur:

Topluca Allah´a tevbe edin ki felaha eresiniz.
(Nûr/31)
Basiret nuru da insanı bu hükme irşad etmektedir.

Zira tevbenin mânâsı
; Allah´tan uzaklaştıran ve şeytana yaklaştıran yoldan dönmek demektir. Böyle bir dönüş, ancak akıllı bir kimse için düşünülebilir. Akıl, ancak şehvet, gazab ve şsytanm insanı aldatma vesileleri olan diğer kötü sıfatların kemâlinden sonra kemâl bulur; zira aklın kemâli ancak yaş kırka geldiği zaman olur. Aklın esası, ancak bulûğa yaklaşıldığında tamamlanır. Onun başlangıcı çoğu zaman yedi seneden sonra belirir. Şehvetler, şeytanın askerleridir. Akıl da meleklerin ordularmdandır. İkisi bir araya geldiğinde mecburî olarak aralarında savaş patlak verir; zira biri diğerinin yanında duramaz. Çünkü birbirine zıddırlar. Bu bakımdan aralarındaki boğuşma, gece ile gündüzün, nur ile zulmetin arasındaki boğuşma gibidir. Biri galebe çaldığı zaman, zarurî olarak diğeri kaçar! Şehvetler çocuk ve gençlerde akim kemâlinden önce yerleştikleri zaman şeytanın orduları gelmiş ve mekânı istilâ etmiş demektir. Kalp bunlara yakınlık göstermiş olur. Şüphesiz ki bu takdirde şehvetlerin isteklerine uyması da normal olur ve bu durum kalbe hâkim olur. Artık kalbin bu durumdan kurtulması zorlaşır. Sonra Allah´ın hizbi ve askeri olan akıl ortaya çıkar ve tedricî bir şekilde dostlarını düşmanların ellerinden ve esaretinden kurtarır. Fuğer akıl kuvvet bulmaz ve kemâle ermezse, kalp memleketi şeytana teslim olur. Şeytan da va´dini yerine getirir! Zira şeytan şöyle demiştir:

Eğer beni kıyamet gününe kadar ertelersen, onun zürriye-tini, pek azı müstesna kandırıp kendime bağlarım.
(îsra/62)

Eğer akıl kemâle erip kuvvetlenirse, onun ilk meşgalesi şehvetleri kırmak, âdetlerden ayrılmak, tabiatı cebr yoluyla ibâdetlere zorlamak suretiyle şeytanın ordularını yok edip uzaklaştırmak olur. Tevbenin mânâsı bundan başka birşey değildir. Böyle olmasının isbatı da şehvetten, rehberi şeytan olan bir yoldan dönüp Allah´ın yoluna yönelmektir.

Varlık âleminde hiçbir insan yoktur ki şehveti aklından önce şeytanın silahı olan tabiatı, meleğin silahı olan tabiattan önde bulunmasın. Bu bakımdan şehvetlerin gücünü artıran yoldan dönüş, ister peygamber olsun, ister ahmak bir kimse, her insan için zaruridir. Zannetme ki bu zaruret sadece Âdem´in özelliğidir.

Sakın sanma ki hilekârlık sadece Hind´indir. Her güzelin tabiatı Hind´in tabiatı gibidir.
Bu durum ezelî bir hükümdür. İnsan cinsine farz kılınmıştır. Bu, hiç kimsenin değişmesini ümit etmediği ilâhî kanun değişmedikçe bu farzın hilâfî mümkün değildir. Bu bakımdan kim kâfir ve cahil olduğu halde bülûğ çağma ererse, cehaletinden ve küfründen tevbe etmesi farzdır.

Ne zaman annesine ve babasına tâbi olarak ve İslâm´ın hakikatinden gafil bulunarak müslüman olduğu halde bâliğ olursa, bu sefer İslâm´ın mânâsını anlamak suretiyle gafletinden tevbe etmesi farzdır; zira kendisi müslüman olmadıktan sonra, anne ve babasının müslüman oluşu kendisine fayda sağlamaz. Eğer bunu anlarsa, âdetinden ve önleyici olmaksızın şehvetlerin arkasında koşmasından, Allah´ın menetmek, bırakmak, ayrılmak ve başıboş gitmek hususundaki sınırlarına dönmekle tevbe etmesi farzdır. Bu şekilde tevbe etmek, tevbe kapılarının en zorudur. Burada insanların çoğu helâk olur; zira bu tevbeyi elde etmekten aciz kalmışlardır. Bütün bunlar, dönüş ve yakınlıktır.

Bu bakımdan bu durum tevbe´nin her insan için farz-ı ayn olduğuna delalet eder. Hiçbir insanın tevbeye muhtaç olmadığı düşünülemez. Nitekim Adem´in (a.s) tevbe etmekten müstağni olmadığı gibi... Öyle ise babanın müstağni olmadığı bir şeyden evlat da müstağni olamaz.

Tevbefnin daima ve her durumda yapılmasının farziyeti şu demektir: Hiçbir insan günahsız değildir; zirâ peygamberler bile bu zellelerden kurtulamamıştır.

Nitekim Kur´an´da ve hadîslerde peygamberlerin bu zellelerden tevbelerinden ve hatalarından ötürü ağlamalarından haber verilmektedir. Eğer azaların günahından bazı durumlarda kurtulursa, kalp ile günahları arzu etmekten kurtulamaz.

Eğer kalp de bazı durumlarda günahları arzulamaktan kurtulursa, Allah´ın zikrinden gaflet ettiren şeytanın vesveselerinden kurtulamaz.

Eğer bundan da kurtulursa Allah, Allah´ın sıfatları ve fiilleri hakkındaki ilim hususunda kusur ve gafletten kurtulamaz. Bütün bunlar, eksikliktir. Bunun sebepleri vardır. Sebeplerin zıdlarıyla meşgul olmak suretiyle sebepleri terketmek, onun zıddına dönmek demektir. Tevbeden de maksat dönüştür. Hiçbir insanın bu eksiklikten uzak olması düşünülemez. Ancak insanlar miktar hususunda birbirlerinden ayrılır. Asıl ise bütün insanlarda vardır. Bunun için Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur.

Benim de kalbimin üzerine pas çöker. Öyle ki gece ve gündüz yetmiş defa Allah´tan af talebinde bulunurum.

Bunun için Allah Teâlâ, peygamberine şöyle demek suretiyle ikramda bulunmuştur:

Öyle ki Allah senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlayıp üzerindeki nimetini tamamlayacak ve seni dosdoğru bir yola iletecektir.
(Fetih/2)

Hz. Peygamber´in´ yüce makamına rağmen hali bu olursa, acaba başkasının hali ne olacaktır?

Soru: Kalbe gelen şeylerin eksiklik olduğu gizli değildir. Kemâl bunlardan uzak olmaktadır. Allah´ın celâlinin marifetinde kusur da eksikliktir. Mârifet arttıkça kemâl artar. Eksikliğin sebeplerinden kemâle yönelmek dönüştür. Dönüş de tevbedir. Fakat bunlar farzlar değil de faziletlerdir. Sen tevbe´nin her durumda vâcib olduğunu mutlak bir şekilde söyledin. Oysa bu gibi şeylerden tevbe etmek farz değildir; zira kemâlin idrâki şer´an vâcib değildir. Bu bakımdan senin ´tevbe her durumda vâcibdir´ sözünden maksad nedir?

Cevap: Daha önce insanın yaratılışının gereği olarak şehvetlere uymaktan kurtulamayacağı söylenmişti. Tevbe´nin mânâsı; sadece şehvetleri terketmek değildir.

Aksine tevbe´nin tamamlanması, geçmişi tamamiyle telâfi etmekle olur. İnsanın peşinden sürüklendiği her şehvetten bir karanlık insanın kalbine yükselir.

Nitekim insanın nefesinden berrak aynaya buharın yükseldiği gibi... Eğer şehvetlerin karanlığı birikirse, (kalp üzerinde) ´Reyn´ denilen pas olur. Nefesin buharının aynada biriktiği zaman lekeye dönüştüğü gibi... Nitekim Allah Teâlâ şöjde buyurmuştur:

Hayır! Doğrusu onların kazandıkları günahlar kalplerini kaplamıştır.
(Mutaffifîn/14)

Bu bakımdan ´reyn´ (pas) biriktiği zaman mühre dönüşür. Aynanın yüzündeki buhar gibi o mühürle kalp mühürlenir. Birikip zaman uzadıkça, demirin içine işler, onu ifsâd eder.

Artık ondan sonra işlem kabul edemez hale gelir, pastan mühürlenmiş gibi olur. Şehvetlerin arkasında gitmeyi terketmek de kâfi gelmez. Kalpte tabiatlaşan o pasların silinmesi lâzımdır.

Nitekim eğer aynada tabiîleşen kirler silinmezse, sadece buharları silmenin kâfi gelmediği gibi. Günahlar ve şehvetlerden kalbe zulmet yerleştiği zaman da durum böyledir. Bu bakımdan kalbe ibadetlerden bir nur yükselir. O ibadetlerin nuruyla nıâsiyetin zulmeti silinir.

Buna Hz. Peygamberin şu hadîsi işaret etmektedir:

Günahın ardından sevab işle ki sevab günahı silip yok etsin!

O halde kul kalbinden günahların eserlerini, sevap işleyerek silmekten müstağni değildir. Bu hüküm önce saflaşan sonra ârızî sebeplerle kararan kalp için sözkonusudur. İlk cilalama uzun sürer; zira aynadan pası silmek hususunda cilalama ile meşgul olmak, aynanın aslıyla meşgul olmak değildir. Bunlar uzun uzadıya meşguliyetlerdir. Asla sonu ve ardı gelmez. Bütün bunlar tevbeye dönüşür.
Senin ´Boyle bir tevbeye farz denilmez. Aksine o fazilet ve kemâli talep etmektir sözüne gelince, bil ki vâcib´in iki mânâsı vardır.

Birincisi şeriat sahasına giren ve bütün halkın ortak olduğu vâcibdir. Eğer bütün halk onunla meşgul olursa âlem harap olmaz. Bu bakımdan eğer bütün insanlar hakkıyla Allah´tan ittika etmekle mükellef olursa, hepsi maişeti terkedip dünyayı tamamen bırakırlar. Sonra bu durum takvanın iptaline yol açar; zira maişetler fesada uğradığı zaman, hiç kimse takva için çalışmaya vakit bulamaz. Örücünün, çiftçinin, fırıncının ihtiyacını kazanmak için meşguliyeti bütün hayatını kapsar. Bu bakımdan bütün bu dereceler farz değildirler.

Vacibin ikincisi; âlemlerin rabbinden matlûb olan yakınlığa varmak için sıddîklar arasında Makâm-ı Mahmud´a. ermek için gerektir. Makâm-ı Mahmûdfa ulaşmak için, bizim söylediklerimizin tamamından tevbe etmek vâcibdir.

Nitekim nafile namaz için abdest almak vâcibdir; zira nafile namaz kılmak ancak taharetle mümkündür. Fakat nafile namazın faziletinden mahrum kalmaya razı olan bir kimseye nafile namaz için abdest almak vâcib değildir.

Nitekim göz, kulak, el ve ayak, insan varlığında şarttır; yani onunla dünyada yüksek derecelere varmak ve kâmil bir insan olmak isteyen bir kimse için şarttır. Hayatın aslıyla kanaat eden, şiş üzerindeki bir et parçası gibi olmaya, atılmış bir paçavra gibi olmaya razı olan bir kimse için ise, ne göz, ne el ve ne de ayak şart değildir. Bu bakımdan ammenin fetvasına dahil olan vâcibler ile ancak kurtuluşun aslına varılır. Kurtuluşun aslı hayatın aslı gibidir. Kurtuluşun aslından öte bulunan saadetler ki hayat onlarla sonuçlanır ve o saadetler hayatın tanziminde gereken alet ve azaların yerine geçer. Enbiya, evliya, ulema ve üstün olan insanlar burada gayret göstermişlerdir. Onların hırsları bu noktaya yönelir. Onların gayreti bunun etrafında döner. Onlar bunun için dünya lezzetlerini tamamen terkederler.

Hz. İ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:06:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir rüya tabiri,Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir mekke canlı, Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir kabe canlı yayın, Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir Üç boyutlu kuran oku Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir kuran ı kerim, Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir peygamber kıssaları,Tevbe herkese her hâlükârda vacibdir ilitam ders soruları, Tevbe herkese her hâlükârda vacibdirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes