> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 >  Tevazu sahibi olmanın yolu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevazu sahibi olmanın yolu  (Okunma Sayısı 655 defa)
19 Ocak 2010, 10:27:34
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Ocak 2010, 10:27:34 »



Kibri Tedavi Etmenin ve Tevazu Sahibi Olmanın Yolu

Kibir, helâk eden şeylerdendir. Kibirden tamamen kurtulan hiçbir insan yoktur. Kibri sökmek farz-ı ayndır. Kibir, sadece temenni ile sökülmez. Tedavi ile, kökünü kesen ilaçları kullanmakla kesilir. Kibri tedavi etmekte iki yol vardır: Birinci yol, kibrin temelini dipten kaldırmak, ağacını kalpteki kökünden söküp atmaktır. İkinci yol, ârızî olan kibri, insanın başkasına karşı kibirlendiği özel sebeplerde bertaraf etmektir.

Birinci Yol


Bu yol, kibrin kökünü kazımak hususundadır. Bu yolun ilacı, ilmî ve amelî olmak üzere iki kısımdır. Şifa ancak bu iki ilacı birden kullanmakla mümkündür. İlmî ilaca gelince, o ilaç, kişinin hem nefsini, hem de rabbini tanıması demektir. Kibri kazımak hususunda bu irfan kişiye yeter; zira kişi, hakkıyla nefsini tanıdığı zaman, her zelilden daha zelil, her azdan daha az olduğunu anlar.. Kendisine zillet ve tevazudan başka hiçbir şeyin yakışmayacağını da anlar. Rabbini tanıdığı zaman, azamet ve kibriyanın ancak Allah´a lâyık olduğunu bilir. Rabbini, O´nun azamet ve mecdini bilmeye gelince, bu husustaki söz oldukça uzar. Bu mükâşefe ilminin son noktasıdır.

Kişinin nefsini bilmesine gelince, bu da oldukça uzar. Fakat biz bu hususta tevazu ve güzelliği elde etmekte faydalı olan miktarı zikredeceğiz. Kişiye Allah´ın Kitabı´ndaki bir tek ayetin mânâsını anlamak kâfidir. Çünkü Kur´an´da basireti açık bir kimse için öncekilerin ve sonrakilerin ilmi mevcuttur.

Kahrolası insan, ne kadar da nankördür! Allah onu hangi şeyden yarattı? Bir nutfeden (meniden). Onu yarattı, ona biçim verdi. Sonra ona yolunu kolaylaştırdı. Sonra onu öldürdü de kabre gömdürdü. Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltecektir.(Abese/17-22)

İşte bu ayet-i celîle, insanoğlunun yaratılışının öncesine ve varacağı yerin sonuna ve ortasına işaret ediyor. İnsan bunu dikkatle izlesin ki ayetin mânâsını anlamış olsun!
İnsanın öncesine gelince, insan anılacak birşey değildir. Yokluk içinde nice asırlar durdu. Hatta onun yokluğunun öncesi yoktur. Acaba mahvolmaktan ve yokluktan daha hasis birşey var mıdır? İnsanoğlu da böyle idi. Sonra Allah onu şeylerin en mebzulünden (topraktan) yarattı. Sonra şeylerin en pisinden (meniden) meydana getirdi; zira Allah onu topraktan, meniden, kan pıhtısından, bir çiğnem etten yarattı. Sonra bir yığın kemik yaptı. Sonra kemiğe et giydirdi. İşte insanoğlunun varlığının başlangıcı anılacak birşey olacağı andan itibaren budur. Bu bakımdan insanoğlu ancak vasıfların en hasisi üzerinde olduğu an anılacak birşey oldu; zira insanoğlu yaratılışının başlangıcında kâmil ya-ratılmadı. Allah Teâlâ onu hareketsiz bir ölü olarak yarattı. Duymaz, görmez, hissetmez, kıpırdamaz, konuşmaz, çalışmaz, idrâk etmez ve bilmezdi. Bu bakımdan hayatına önce ölümüyle başladı. Kuvvetinden önce zafiyetiyle, ilminden önce sağırlığıyla, konuşmasından önce dilsizliğiyle, hidayetinden önce dalâletiyle, zenginliğinden önce fakirliğiyle, kudretinden önce acizliğiyle başladı.İşte bu, Allah Teâlâ´nın şu ayetlerinin mânâsıdır:
Onu yaratan hangi şeyden yarattı? Onu yarattı ona biçim verdi!(Abese/17-18)

İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan birşey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? Doğrusu biz insanı denemek için karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü yaptık.(İnsan/1-2)

Böylece Allah Teâlâ, önce insanı yarattı. Sonra ona minnet etti. Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.(Abese/20)

Bu ayet-i celîle insanoğlu için hayatı boyunca kolaylaştırılan şeylere işarettir.
Doğrusu biz insanı denemek için karışık bir nutfeden yarattık da onu işitici, görücü yaptık. Biz ona yolu gösterdik. (O) ya şükredici veya nankör olur.(İnsan/2-3)

Ayetin mânâsı şu demektir: İnsan cemad ve ölü olduktan sonra Allah onu diriltti. Birinci derecede toprak, ikinci derecede meni iken Allah Teâlâ ona hayat verdi. Sağır olduktan sonra ona dinleme âletini, gözü yokken ona göz, zafiyetten sonra ona kuvvet, cehaletten sonra ona ilim verdi. Azalarını, içindeki acaipliklerle ve alâmetlerle beraber yok iken var etti. Fakirlikten sonra zengin kıldı. Açlıktan sonra doyurdu. Çıplaklıktan sonra giydirdi. Dalâletten sonra hidayet etti. Dikkat et! Allah onu nasıl devirlerden geçirdi! Ona nasıl sûret verdi. Onun için yolu nasıl kolaylaştırdı ve yine insanın tuğyanına dikkat et ki insan ne kadar da nankördür. İnsanın cehâletine dikkat et ki o cehaleti nasıl belirtiyor!

İnsan, bizim kendisini nasıl bir nutfeden yarattığımızı görmedi mi ki şimdi apaçık bir hasım kesildi?(Yasin/77)

O´nun ayetlerinden biri sizi topraktan yaratmasıdır. Sonra da siz insan olarak çoğalıp yayılıyorsunuz!(Rûm/20)

Bu bakımdan Allah´ın insanoğluna bahşettiği nimetlerini dikkatle izle! Onu zillet, kıllet, hisset ve pislikten nasıl bu yücelik ve keramet mertebesine nakletmiştir? O, yokluktan sonra nasıl var olmuştur! İnsanoğlu haddi zatında birşey değildir. Acaba birşey olmayandan daha hasis birşey tasavvur edilebilir mi? Katıksız yokluktan daha değersiz birşey olabilir mi? Sonra insanoğlu Allah´ın kudretiyle mevcud birşey oldu. Ondan önce Allah (c.c) insanoğlunu ayaklarla çiğnenen zelil topraktan yarattı. Katıksız yokluktan sonra da necis olan meniden yarattı ki insan, zatının hasisliğini tanımış olsun ve böylece nefsini de tanısın! Allah Teâlâ, insana kemâl derecesinde nimet verdi ki rabbini, O´nun azamet ve celâlini tanısın! Kibriyanın (büyüklüğün) ancak o yüce Allah´a lâyık olduğunu bilsin! Bunun için de ona minnet ederek şöyle buyurmuştur:

Biz ona vermedik mi iki göz, bir dil ve iki dudak! Bir de ona (hak ve bâtıl) iki yol gösterdik!(Beled/8-10)

İnsanoğlunun başlangıcındaki hissetini tarif ederek şöyle buyurmuştur.
İnsan başıboş bırakılacağını mı sanır? Kendisi dökülen meniden bir nutfe değil miydi? Sonra kan pıhtısı oldu da (Allah onu) yarattı! Derken (insan) biçimine koydu.(Kıyâmet/36-38)

Bundan sonra Allah Teâlâ insanoğlunun üzerindeki nimetini zikrederek şöyle buyurmuştur:

Ondan iki çifti; erkeği ve dişiyi var etti. Bunları yaratan, ölüleri diriltmeye kâdir değil mi?(Kıyâmet/40)

O meniden erkek ve dişi iki eş yarattı ki üremek suretiyle insan varlığı devam etsin! Nitekim insan varlığının başlangıcı bu ise, onun durumları böyle ise, öyle bir kimseye haddini aşmak, kibir ve gurura kapılmak, böbürlenmek ne gerek? O kimse hakikatte hasislerin en hasisi, zayıfların en zayıfıdır. Fakat böbürlenmek, hasis kimsenin âdetidir. Hasisliğinden yüceldi mi burnu büyür, büyüklük taslar. Bu da öncesinin hasisliğine delâlet etsin diye böyle olmuştur. Günahtan dönüş ve ibâdete yöneliş ancak Allah´ın kuvvet ve kudretiyledir.

Evet! Eğer Allah Teâlâ, insanoğlunu kemâl derecesine getirip onun işini ona havale etse, onun ihtiyarıyla varlığını devam ettirse, insanın tuğyan etmesi, başlangıç ve sonucunu unutması mümkündür. Fakat Allah Teâlâ varlığın devamında çeşitli afetleri, acı balgam, yel ve kandan mürekkep olan zıt unsurları (elementleri) ona musallat kılmıştır. Onların bazısı, onun cüzlerinden bir kısmını istese de istemese de yıkar. O, ister istemez acıkır. İster istemez susar. İster istemez hastalanır. İster istemez ölür. Nefsine ne bir fayda, ne de bir zarar veremez. Ne şer, ne de hayr getirebilir. Bilmek ister, cahili olur. Almak ister, unutur. Bir şeyi unutmak ister bir türlü unutamaz. Kalbini, kendini ilgilendiren şeye çevirmek ister, vesveselerin içine dalar. Kısacası kalbine, nefsine sahip olamaz. Birşeyi ister, oysa çoğu zaman o şey helâk eder. İlaçlardan tiksinir, oysa ilaçlar ona fayda verirler. Gece ve gündüzün bir lâhzasında kulak ve gözünün dumura uğramasından, azalarının felç olmasından, aklının gitmesinden, ruhunun çıkıp uçmasından emin değildir. Dünyasında sevdiği herşeyin kendisinden alınmasından emin değildir. Bu bakımdan insan mecbur ve zelil bir yaratıktır. Eğer terkedilirse devam eder. Eğer götürülürse yok olur. Başkasının da hiçbir şeyine gücü yetmez. O halde insandan daha zelîl ne olabilir? Keşke insan nefsini tanımış olsaydı! Eğer cehalet olmasaydı kibrin nefsine yakışmayacağını fark ederdi. İşte insanoğlunun durumlarının normali budur. Bu bakımdan insanoğlu bunu düşünmelidir. İnsanoğlunun akibeti ve varacağı nokta ise şu ayetle işaret edilen ölümdür:
Sonra onu öldürdü de kabre koydu. Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltecek!(Abese/21-22)

Âyetin mânâsı, Allah insanın ruhunu, kulağını, gözünü, ilmini, kudretini, hissini, idrâk ve hareketini insandan alacaktır. İnsan başlangıçta olduğu gibi cansız bir şeye dönüşecektir. Onun sadece âzalarının şekil ve sureti kalır. Onda his ve hareket diye birşey kalmaz. Sonra toprağa konur. Bundan sonra necis, pis kokulu bir leş olur. Nitekim başlangıcında da tiksinilen bir meni olduğu gibi... Sonra âzaları çürür. Parçaları birbirini bırakır. Kemikleri parçalanıp toprağa dönüşür. Kurtlar parçalarını yer. Onun iki göz bebeğinden başlayıp onları çanaklarından çıkarırlar. Diğer âzâlarını da yerler. O kurtların kursağında pisliğe dönüşür. Öyle bir leş olur ki hayvanlar bile ondan kaçar. Her insan ondan tiksinir. Kokunun şiddetinden ondan kaçar. Onun en güzel hali, ilk aslına dönüşmesidir. Bu bakımdan o, kendisinden testiler ve küpler yapılan toprak olur. Ondan binalar inşa edilir. Var olduktan sonra yok olur. Öyle bir duruma gelir ki sanki dün hiç yokmuş gibi paramparça olur. Uzun bir zaman, başlangıcında olduğu gibi kalır. Keşke bundan sonra da kalsaydı. Eğer o toprak olarak bırakılsaydı ne iyi olurdu. Hayır! Toprak olarak bırakılmaz. Aksine uzun zaman çürümüş kaldıktan sonra rabbim onu diriltecek, ona belânın şiddet...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevazu sahibi olmanın yolu
« Posted on: 25 Nisan 2024, 07:30:42 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevazu sahibi olmanın yolu rüya tabiri, Tevazu sahibi olmanın yolu mekke canlı, Tevazu sahibi olmanın yolu kabe canlı yayın, Tevazu sahibi olmanın yolu Üç boyutlu kuran oku Tevazu sahibi olmanın yolu kuran ı kerim, Tevazu sahibi olmanın yolu peygamber kıssaları, Tevazu sahibi olmanın yolu ilitam ders soruları, Tevazu sahibi olmanın yoluönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes