> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Sıdk´ın hakîkati
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sıdk´ın hakîkati  (Okunma Sayısı 1024 defa)
23 Ocak 2010, 15:56:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 23 Ocak 2010, 15:56:42 »



Sıdk´ın Hakîkati, Mânâsı ve Mertebeleri


Sıdk kelimesi altı mânâda kullanılır: Sözde sıdk, niyette sıdk, azimde sıdk, azmi îfa etmekte sıdk, amelde sıdk, din makamlarının tahkikinde sıdk... Bütün bunlarda sıdk (doğruluk) ile sıfatlanan bir kimse Sıddîk´tır. Çünkü sıddîk demek, sıdkta (doğrulukta) ileri giden demektir. Sonra sıddîk (doğru)lar da çeşitli derecelere ayrılırlar. Kim de sıdk´ta bu altı şeyin biri varsa o, içinde nasibi olan şeye nisbeten sâdıktır.

I. Dilin Sıdk´ı
İlk sıdk, dilin sıdkıdır. Bu ise ancak haberlerde veya haberleri tazammun eden ve haberlere dikkati çeken hususlarda olur. Haber de ya geçmiş veya gelecekle alâkalıdır. Bunun içine, va´dini îfa etmek veya va´dine muhalif hareket etmek de girer. Her kulun haberlerin lâfızlarını koruması gerektir. Kul sadece doğru ile konuşmalıdır. Bu ise sıdkın çeşitlerinden en meşhuru ve en belirginidir. Bu bakımdan dilini, bir şeyi olduğundan hilafına söylemekten koruyan bir kimse sâdıktır. Fakat bu sıdkın iki kemâli vardır.

A) Birincisi târizlerden sakınmaktır. Nitekim şöyle denilmiştir: ´Târizlerde yalandan kaçınmaya yol vardır´. Bunun sebebi târizlerin yalanın yerine geçmesidir; zira yalanın mahzurlu olması, bir şeyi olduğu gibi değil, onun hilafına anlatmaktır. Ancak bazı hallerde yalana ihtiyaç hissedilir ve maslahat onu iktiza eder. Çocukların, kadınların ve benzerlerinin edeplendirilmesinde de bazen yalana ihtiyaç duyulur. Zâlimlerden sakındırmak için, savaşta da maslahat için yalana ihtiyaç duyulabilir. Düşmanların memleketin sırlarına vâkıf olmaması için maslahat yalan söylemeyi gerektirir. Bu bakımdan bunlardan birine mecbur olan bir kimsenin buradaki sıdkı Allah için konuşmasıdır. Hakkın ona emrettiği ve dinin istediği hususta konuşmalıdır. Öyleyse böyle konuştuğunda doğru olur. Her ne kadar konuşması muhatabına hakîkatin hilafını anlatsa bile; zira sıdk, zatı için istenilmemiştir. Hakka delâlet etmesi ve hakka çağırması için istenilmiştir. Bu bakımdan sıdkın sûretine değil, mânâsına bakılır.

Evet! Böyle bir yerde, yol buldukça târizlere kaymak uygundur. Hz. Peygamber (s.a) sefere çıktığında gideceği yere değil, başka bir yere doğru giderek esas amacını gizlerdi.50

Bunun sebebi haberin, düşmanlara varmasını ve dolayısıyla da hazırlık yapmalarını engellemekti. Bu hareketin yalanla bir ilgisi yoktur.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
İki kişinin arasını bulmak için yalan söyleyen, yalancı değildir!51

Şu üç kişiye maslahata göre yalan söyleme ruhsatı verilmiştir:
1. İki kişinin arasını bulan kimseye,
2. İki karısı bulunan bir kimseye,
3. Savaşta olan kimseye.
Buradaki sıdk niyet´e dönüşür. Bu bakımdan burada niyetin sıdkı ve hayrın iradesi gözetilir. O halde, kişinin maksadı doğru olup niyeti sabit ise, iradesi sadece hayır için tecerrüd etmiş ise, kişi sâdık ve sıddîk olur. Konuşması nasıl olursa olsun farketmez. Sonra burada târiz daha iyidir.

Târizin yolu, bazılarından hikâye edilen şu şekildir
: Zâlimlerden biri, seleften bir zâtı arıyordu. O da evindeydi. Hanımına ´Parmağınla bir daire çiz! Parmağını dairenin üzerine koy ve ´O burada değildir de´dedi.

Bunu yapmakla yalandan korundu. Zâlimi nefsinden defetti. Bu bakımdan onun sözü doğru idi. Zâlime de evde olmadığını anlattı.
Demek ki lâfızda birinci kemâl; açık lâfızdan ve târizlerden sakınmaktır. Ancak zaruret anında durum değişir.

B) İkinci kemâl; kendileriyle rabbine münâcat ettiği lâfızlarda sıdkın mânâsını gözetmesidir. Şu sözü gibi: ´Yeri ve gökleri yara-tan Allah için yüzümü yönelttim!´
Eğer kişinin kalbi Allah´tan dönük, dünyanın istek ve şehvetleriyle meşgul bulunuyorsa, bu sözde yalancıdır. ´Ancak sana ibadet ediyoruz´! ve ´Ben Allah´ın kuluyum!´ sözleri de ikinci kemâlin misalidir.

Kişi kulluğun hakîkatiyle sıfatlı bulunmadığı ve Allah´tan başka bir hedefi olduğu halde bunu söylerse, konuşması doğru olmaz. Eğer ´Ben Allah´ın kuluyum!´ sözünden kıyamet gününde, sıdktan dolayı mesul tutulursa, bunun tahkikinden aciz olur; zira eğer kişi dünyanın, nefsinin ve heveslerinin kölesi ise, bu sözünde doğru olmaz. Çünkü kişi bağlı olduğu şeyin kuludur. Nitekim İsa (a.s) ´Ey dünyanın kulları!´ demiştir....
Efendimiz Hz. Muhammed ise ´Dinarın kulu helâk oldu! Dirhemin kulu helâk oldu! Süsün ve yemeğin kulu helâk oldu!´ buyurmuştur.52

Dikkat edilirse kalbi bir şeye bağlı bulunan bir kimseye ´o şeyin kölesi´ adını vermiştir. Oysa Allah´ın hakikî kulu Allah´tan başka her şeyden âzad olup, mutlak mânâda hür olan kimsedir. Bu hürriyet ilerlediğinde kalp boşalır, orada Allah´ın kulluğu yerleşir.

Dolayısıyla Allah ve Allah´ın sevgisiyle bu hürriyet onu meşgul eder. Onun zahiri ve bâtını Allah´ın ibadetine bağlanır. Allah´tan başka bir maksadı olmaz. Sonra daha yüce bir makama varmak üzere bu makamı geçer. Bu ikinci makama hürriyet denir. Bu, şu demektir: Allah için olan iradesinde de âzad olmasıdır. Bu kimse Allah´ın kendisine irade ettiği yakınlık veya uzaklığa kanaat eder. Böylece iradesi Allah´ın iradesinin içinde yok olup gider. Bu kul Allah´ın gayrisinin kaydından âzad olmuş ve hürriyete kavuşmuş bir kuldur. Sonra nefsinin kaydından da âzad olmuş ve hür olmuştur. Nefsini kaybetmiş, mevlâsını bulmuştur. Mevlâsı onu harekete geçirirse hareket eder, onu durdurursa durur, onu bela verirse razı olur. Kısacası; onda herhangi bir talep, iltimas ve itiraz kalmaz. Hatta o, Allah´ın huzurunda tıpkı ölü yıkayıcının önündeki cenazeye benzer. Bu ise, Allah´a olan kulluktaki sıdkın en son noktasıdır. Bu bakımdan hakîki kul varlığı nefsi için değil, mevlâsı için olan kuldur. Bu derece sıddîkların derecesidir. Allah´tan başka her şeyden âzad olmaya gelince o, sâdıkların derecesidir. O derecelerden sonra Allah´a olan kulluk tahakkuk eder. Bundan önce sahibine ne sâdık, ne de sıddîk adı verilmez. İşte sözdeki sıdk´ın mânâsı budur.

II. Niyet´in ve İrade´nin Sıdk´ı
İkinci sıdk, niyet ve irade´dir ki bu da ihlâs ´a dönüşür ve şu demektir: Kişinin hareket ve hareketsizliğinde Allah´tan başka iteleyici bir kuvvetin olmamasıdır. Eğer ona nefsin isteğinden birşey katılırsa, niyetin sıdkı bozulur. Bu takdirde bu niyetin sahibine yalancı demek caiz olur. Nitekim İhlâsın fazileti bahsinde üç kişi hakkındaki hadîste bu ifade edilmişti.

Âlim bir kişiye ´Öğrendiğinle ne gibi bir amel yaptın?´ diye sorulduğunda ´Şöyle yaptım!´ dedi. Bunun üzerine Allah Teâlâ "Sen yalan söyledin! Sen ´filan adam âlimdir´ denilsin istedin" dedi.

Dikkat edilirse, Allah Teâlâ onu yalanlayıp ´Sen işlemedin´ demedi. Ona ´Sen irade ve niyetinde yalan söyledin´ dedi. Sıdk (doğruluk) kasıttaki tevhid´in sıhhati demektir.
Allah münâfıkların yalancı olduklarındı şahidlik eder. (Münâfikûn/1)

Münafıklar Hz. Peygamber´e ´Muhakkak sen Allah´ın Rasûlüsün´ dediler. Bu hüküm doğrudur. Fâkat Allah Teâlâ onları, sözleri bakımından değil, kalplerinde bulunan niyet bakımından yalandı. Yalanlama habere sirayet eder. Bu söz, hâl karinesiyle haber vermeyi tazammun eder; zira bu sözün sahibi içinden söylediğine inanır. Öyle ise hal karinesiyle kalbindeki mânâya delâlet etmekte yalan söyledi; zira o, kalbindeki niyete yalan söyledi. Diliyle söylediğinde değil. Bu bakımdan sıdk mânâlarından biri niyetin hâlis olmasıdır. Bu bakımdan her doğrunun elbette muhlis olması gerekir.

III. Azm´in Sıdk´ı

Üçüncü sıdk, azmin sıdkıdır. Muhakkak ki insan bazen azmi, amele takdim eder ve içinden şöyle der: ´Eğer Allah bana bir mal verirse hepsini veya bir kısmını O´nun yolunda sadaka veririm veya Allah yolunda bir düşmanla karşı karşıya gelirsem, perva etmeden, ölsem dahi onunla mücadele ederim. Eğer Allah bana bir yöneticilik verirse, adaletle hareket eder, bir insana meyletmek ve zulüm yapmakla Allah´a isyan etmem!´

İşte bu azmi, insan bazen kalbinde bulur. Bu doğru ve kesin bir azimettir. Bazen de insanın azminde bir kayma ve tereddüd olur. Azimetteki doğruluğa zıt düşen bir zafiyet olur. Bu bakımdan bu-radaki sıdk, tamlık ve kuvvetten ibarettir. Nitekim denilir: ´Filan adamın doğru bir şehveti vardır!´ Yine denilir ki: ´Şu hastanın şehveti yalancıdır!´
Hastanın şehveti sabit ve kuvvetli bir sebepten gelmeyince veya zayıf olunca böyle denilir. Bu bakımdan bazı kere sıdk zikredilir. Ondan bu mânâ kastolunur. Sâdık ve sıddîk o kimsedir ki bütün hayırlarda azimeti tam bir kuvvete tesadüf eder ki o kuvvette ne bir kayma, ne zafiyet ve ne de bir tereddüt yoktur. Aksine hayırlar üzerinde kesin olan bir azimle cömertlik yapar.

Bu, Hz. Ömer´in (r.a) dediği gibidir:
´Eğer huzura getirilip boynum vurulsa, bu durum bence içinde Ebubekir´in bulunduğu bir cemaata baş olmamdan daha sevimlidir´.
Hz. Ömer, Hz. Ebubekir varken emîr olmamayı kendi nefsinde kesin azmi, doğru muhabbet olarak buldu. Bu azmini verdiği misalle tekid edip güçlendirdi.

Sıddîkların azimetlerdeki mertebeleri değişiktir. Bazen azimete tesadüf edip sahibi olur. Fakat o hususta ölüme razı olacak dere-ceye varmaz. Reyiyle başbaşa bırakıldığında ölüme yanaşmaz. Eğer ona ölüm hatırlatılırsa, azmini kırmaz. Sâdık ve mü´minler arasında öyleleri vardır ki eğer nefsi ile Ebubekir´in öldürülmesi arasında muhayyer bırakılsa, kendi hayatı, Ebubekir´in hayatından daha kıymetli gelir.

IV. Azim´de Vefa

Dördüncü sıdk, azme vefa göstermektir. Nefis, bazen...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sıdk´ın hakîkati
« Posted on: 20 Nisan 2024, 10:33:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sıdk´ın hakîkati rüya tabiri,Sıdk´ın hakîkati mekke canlı, Sıdk´ın hakîkati kabe canlı yayın, Sıdk´ın hakîkati Üç boyutlu kuran oku Sıdk´ın hakîkati kuran ı kerim, Sıdk´ın hakîkati peygamber kıssaları,Sıdk´ın hakîkati ilitam ders soruları, Sıdk´ın hakîkatiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes