> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları  (Okunma Sayısı 1152 defa)
13 Ocak 2010, 18:49:12
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 18:49:12 »



Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları

Kalbin misali, bir kalenin misaline benzer. Şeytan, kaleye girmek isteyen bir düşmandır. Onu kuşatıp sahip olmak ister. Kaleyi düşmandan korumak ancak kapılarını, giriş noktalarını ve kalede açılan delikleri korumak ve oralarda nöbet beklemek sûretiyle mümkündür. Kalenin kapılarını bilmeyen bir kimse, o kapıların nöbetçiliğini yapamaz. Bu bakımdan kalbi, şeytanın vesveselerinden korumak farzdır. Hem de her mükellef kulun üzerine farz-ı ayındır. İnsanın, sayesinde farza yetiştiği şey de farzdır. Şeytanı defetmeye insanoğlu ancak onun giriş noktalarını bilmekle muktedir olabilir. Bu bakımdan onun giriş noktalarının bilinmesi farzdır. Şeytanın giriş noktaları ve kapıları kulun sıfatlarıdır. Bu sıfatlar pek çoktur. Fakat biz kocaman yollar ve geçitler mesabesinde olan büyük yollarına işaret edeceğiz. O yollar ki binlerce askerin yürümesiyle dahi daralmaz. Bu bakımdan şeytanın büyük kapılarından biri gazap (öfke) ve şehvettir. Çünkü öfke, aklın kandırıcısı ve helâk edicisidir. Ne zaman aklın askeri zayıflarsa, şeytanın askeri hücuma geçer ve ne zaman insan öfkelenirse, şeytan onunla oynar, tıpkı çocukların topla oynadığı gibi...

Rivayet ediliyor ki İblis, Hz. Musa´ya (a.s) rastladı ve ona şöyle dedi:
´Ya Musa! Sen o kimsesin ki Allah Teala seni peygamberliğine seçmiş ve seninle konuşmuştur. Ben de Allah´ın bir mahlukuyum. Günah işledim ve tevbe etmek istiyorum. Bu bakımdan rabbimin yanında bana şefaatçi ol ki rabbim tevbemi kabul etsin´. Musa (a.s) ´Olur´ dedi, sonra dağa çıkıp rabbi ile konuştuğu zaman oradan inmek istedi. O vakit Allah Teâlâ,
Musa´ya ´Ya Musa! Emanetini yerine getirdim. O halde git kendisine söyle, tevbesinin kabul olunması için gitsin Âdem´in mezarına (tâzim) secdesinde bulunsun´. Bundan sonra Musa (a.s), İblis´e rastladı ve kendisine dedi ki: Ya İblis! Senin dileğin kabul edildi. Tevbenin kabul edilmesi için, Âdem´in kabrine secde etmekle emrolundun´. Bu söz üzerine İblis öfkelenip böbürlendi ve dedi ki: ´Âdem hayatta iken ben ona (tâzim) secdesi yapmadım. Kaldı ki şimdi ölüdür. Şimdi ben ona secde mi yapacağım?´ Sonra dedi ki: Ya Musa! Sen rabbinin yanında benim için şefaatte bulunduğundan dolayı senin bende bir hakkın vardır. O halde (o hakkı ödemek için sana şunları tavsiye ediyorum):

Beni üç şeyin yanında hatırla! Böyle yaptığın takdirde o üç şeyde seni helâk etmeyeceğim:


1
.Öfkelendiğin zaman öfkenin benden geldiğini hatırla.Çünkü o anda benim ruhum senin kalbinde, gözüm senin gözündedir ve ben sende, kanın dolaştığı yerlerde dolaşmaktayım. Öfkelendiğin zaman beni hatırla! Çünkü insanoğlu öfkelendiği
zaman ben onun burnuna üflerim, o âdeta ne yapacağını bilmez bir şaşkına döner.

2.Düşmanla karşı karşıya geldiğin zaman beni hatırla! Çünkü ben o anda âdemoğluna gelir, ona zevcesini, çocuğunu hatırlatırım. O arkasını düşmana çevirip kaçıncaya kadar, yakasını bırakmam.

3.
Sakın mahremin olmayan bir kadının yanında oturma!Çünkü ben o kadının sana gönderilmiş elçisi olurum! Senin de ona gönderilmiş elçin olurum. Seni onunla ve onu da seninle fıtnelendirinceye kadar elçilik vazifeme devam ederim.

Şeytan bu sözüyle şehvet, öfke ve harisliğe işaret etti. Çünkü düşmandan kaçmak dünyaya haris olmaktan ileri gelir. Şeytanın, Hz. Âdem´in ölüsüne secde etmekten kaçınması ise haseddir ve hased de şeytanın giriş noktalarının en büyüklerindendir.

Rivayet edildiğine göre, velîlerden biri şeytana der ki
: ´Âdemoğlunu nasıl mağlup ettiğini bana göster!´ Şeytan da ona şöyle cevap verir: ´Ben öfke ve hevâ-i nefis ânında onun yakasına yapışırım´.

Hikâye ediliyor ki İblis bir rahibe göründü. Rahip, İblis´e şöyle sordu:

- İnsanoğlunun hangi ahlâkı sana daha yardımcıdır?

- Hiddeti! Çünkü kul, hiddetli olduğu zaman, çocukların topu evirip çevirmesi gibi biz de kendisini evirip çeviririz.

Şeytanın şöyle dediği rivayet ediliyor: ´Âdemoğlu nasıl beni mağlup edebilir? Zira o razı olduğu zaman, ben gelir kendisinin kalbine oturuncaya kadar ona yaklaşırım. Öfkelendiği zaman da onun kafasında karar buluncaya kadar uçarım!´

Şeytanın büyük kapılarından biri de hased ve hırstır. Bu bakımdan kul ne zaman herşeye karşı haris ise, harisliği onu şeylerin ayıbını görmekten kör ve duymaktan da sağır eder. Zira Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Bir şeyi sevmen, seni hem kör eder, hem sağır! (Onun ayıbını görmekten seni kör, kusurunu dinlemekten de sağır yapar).55

Basiret nûru ile şeytanın giriş noktaları bilinir. Ne zaman hased ve hırs basireti örterse, artık insanoğlu şeytanın giriş noktalarını görmez olur. O zaman şeytan fırsatı elde eder ve haris bir kimseye şehvete götüren her şeyi güzel gösterir, hatta şehvete götüren şey münker ve fahiş olsa dahi...

Rivayet ediliyor ki Hz. Nuh (a.s) gemiye bindiği zaman, her canlıdan bir çifti gemiye aldı. Nitekim böyle yapmasını Allah kendisine emretmişti. Bu esnada gemide tanımadığı bir ihtiyar gördü. Nuh (a.s) bu ihtiyara ´Seni buraya getiren nedir?´ diye sordu. İhtiyar ´Ben buraya senin arkadaşlarının kalplerine vesvese vermek için girdim, ta ki onların kalpleri benimle, bedenleri seninle olsun!´ dedi. Bunun üzerine Nuh (a.s) ona ´Ey Allah´ın düşmanı! Gemiden çık! Çünkü sen Allah´ın rahmetinden uzaklaştırılmış bir mel´unsun´ dedi. Bunun üzerine İblis, Hz. Nuh´a dedi ki: ´Beş şey vardır, onlar vasıtasıyla insanları helâk ederim. Onlardan üç tanesini sana haber vereceğim. İki tanesini ise bildirmeyeceğim´. Bunun üzerine Allah Teâlâ, Nuh´a vahy göndererek ´Sana söyleyeceği o üç şeye ihtiyacın yoktur. Bu bakımdan onları değil de söylemek istemediği o iki şeyi haber versin´ dedi. Hz. Nuh (a.s) İblis´e şöyle sordu: ´Söylemek istemediğin o iki şey nedir?´ İblis ´O iki şey sayesinde beni yalanlamazlar, bana muhalefet etmezler, onlar vasıtasıyla halkı helâk ederim. Onlardan biri hased, diğeri de hırstır! Hasedden ötürü lânetlendim ve Allah´ın rahmetinden kovulmuş bir şeytan oldum. Hırsa gelince, o da Adem´e (a.s) bir ağaç hariç, bütün cennet mübah kılındı. Ben ihtiyacımı, hırstan ötürü Âdem´den koparabildim´ dedi.

Şeytanın büyük kapılarından biri de her ne kadar helâl ve saf ise de doyasıya yemektir. Çünkü doymak, şehveti takviye eder. Şehvetler ise şeytanın silahlarıdır. Zira rivayet ediliyor ki İblis, Yahya b. Zekeriyya´ya göründü. Yahya (a.s) şeytanın üzerinde çengellerin takılı olduğunu gördü.

-Ey İblis! Şu çengeller nedir?

-Bunlar şehvetlerdir! Onlarla Ademoğlu´nu avlarım!

-Acaba bunlarda bana ait birşey de var mı?

-Sen bazen doyuyorsun! Biz bu takdirde senin namaz kılmanı ve zikir yapmanı ağırlaştırıyoruz.

-Acaba bundan başka bir şeyim var mı?

-Hayır!

-Yeminim olsun ki artık ebediyyen karnımı yemekle doyurmayacağım.

-O halde benim de yeminim olsun ki, bundan böyle hiçbir müslümana nasihatta bulunmayacağım.

Çok yemekte altı tane kötü haslet vardır:


1.Allah korkusunu kalpten çıkarır.

2.Halka karşı merhameti kalpten söker. Çünkü tok bir kimse herkesin tok olduğunu zanneder.

3.İbadetleri ağırlaştırır.

4
.Tok bir kimse hikmetli bir konuşmayı dinlediği zaman o konuşmanın kalbinde bir incelik meydana getirdiğini hissetmez.

5.Tok bir kimse, vaazda bulunur ve hikmetli konuşursa onun konuşması halkın kalbine tesir etmez.

6.Tokluk, kişide çeşitli hastalıklar doğurur ve hastalıklarını artırır,

Şeytanın kapılarından biri de ev eşyası, elbise, evin süsü ve fazla konforu sevmektir. Çünkü şeytan, bu süsün insanoğlunun kalbinde galip olduğunu görünce o kalpte yumurtlar, civcivler çıkarır ve böylece daimî bir şekilde insanı evi tamir etmeye davet eder. Evin tavanını ve duvarlarını süslemeye, odalar ve salonları genişletmeye teşvik eder. Elbisenin ve bineklerin süsüne davet eder ve bu hususta Ömrü boyunca onu kendisine hizmetçi yapar. Onu bir defacık buraya soktuğu zaman ikinci bir defa uğraşmasına gerek kalmaz. Çünkü bu şeylerin bazısı insanoğlunu diğerine çekip sürükler ve götürür. Böylece insanoğlunu bir şeyden diğer bir şeye -eceli gelip ölünceye kadar- bu dünya sevgisi sürükler götürür. İnsanoğlu, şeytanın yolunda ve hevâ-i nefsinin arkasındadır ve bu gidişatından ötürü imansız gitmesinden korkulur. Böyle bir gidişattan Allah´a sığınırız!
Şeytanın büyük kapılarından biri de halkın elindekine göz dikmek ve tamahkârlık yapmaktır. Çünkü bu tamahkârlık kalbe galip geldi mi, şeytan, malına göz diktiği kimseye karşı tasannu yapmasını ve süslü püslü görünmesini, riya ve hilelerin çeşitlerine bürünerek yağcılık yapmasını kendisine süslü gösterir. Hatta insanın tamah ettiği şey sanki onun ilahı olur! Böylece şeytan daimî bir şekilde o şeyi insana sevdirmenin yollarını araştırıp durur ve bu hedefe varmak için her çareye başvurur. En azından insanoğlu malına göz diktiği bir kimsede olmayan sıfatlarla o kimseyi över, ona karşı emr-i bi´l-ma´rûfu (iyiliği em-retmeyi) ve nehy-i an´il-münker´i, (kötülüğü yasaklamayı) terket-mek sûretiyle yağcılık yapar.

Saffan b. Selim rivayet ediyor ki: İblis, Abdullah b. Hanzele´ye göründü ve kendisine şöyle dedi:


- Ey Hanzele´nin oğlu! Benden sana öğreteceğim bi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları
« Posted on: 24 Nisan 2024, 10:06:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları rüya tabiri,Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları mekke canlı, Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları kabe canlı yayın, Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları Üç boyutlu kuran oku Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları kuran ı kerim, Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları peygamber kıssaları,Şeytan´ın Kalbe Giriş Yolları ilitam ders soruları, Şeytan´ın Kalbe Giriş Yollarıönlisans arapça,
Logged
13 Ocak 2010, 18:53:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 13 Ocak 2010, 18:53:56 »

Hasan Basrî der ki: Kulağımıza geldiğine göre İblis şöyle demiştir: ´Ben günahları, Ümmeti Muhammed´in gözünde süslü püslü gösterdim. Fakat onlar benim belimi, tevbe-istiğfar etmek sûretiyle kırdılar. Böylece ben onlara birtakım günahları cilveli bir şekilde gösterdim ki onlar onun günah olduğunu bilmedikleri için ondan istiğfar etmiyorlar. Bu günahlar da hevâ-i nefistir´.

Mel´un doğru söylemiştir. Çünkü Ümmet-i Muhammed, nefsin hevâlarının insanı günahlara çeken sebeplerden olduğunu bilmemektedir. O halde onun için nasıl istiğfar edip af dileyeceklerdir?

Şeytanın büyük hilelerinden biri de mezheplerde ve husûmette insanlar arasında vâki olan ihtilâflarla insanı meşgul edip insana nefsini unutturmasıdır.

Abdullah b. Mes´ud der ki
: ´Bir kavim oturup Allah´ı zikretti. Şeytan onları dağıtmak ve o meclisten kaldırmak için geldi. Fakat buna gücü yetmedi. O oturan gruba katılmak üzere ikinci bir grup geldi. Onlar dünya işlerinden konuşmakta idiler ve böylece Allah´ı ananların arasını bozdular. Kalkıp birbirlerine girişip kıyasıya dövüştüler. Oysa bu dövüşenler şeytanın hedefi değildi. Bunlar dövüşürken, Allah´ı ananlar, bu sefer, onları ayırmak için kalkıp meşgul oldular ve böylece meclislerinden dağılıp gittiler. Zaten şeytanın maksadı da bu idi.´

Şeytanın kapılarından biri de okumamış avam tabakasını Allah´ın zâtı, sıfatları ve avamın aklının yetmediği konularda onları düşünmeye zorlamasıdır ki onları dinin esasında şek ve şüpheye düşürsün, Allah´ın münezzeh olduğu hayâlleri onların kafalarına yerleştirsin! O hayâller ki insan onlarla kâfir veya bid´atçı olur. Oysa kişinin kalbine girmiş olan şek ve şüpheden dolayı kişi mesrur ve sevinçli olur. Çünkü kişi, kalbine geleni mârifet ve basiret sanmaktadır ve zanneder ki zekâsı ve fazla aklıyla kendisine keşfolunan bir hakikattir. Bu bakımdan insanların hamakat yönünden en şiddetlisi, akıllı olduğuna en fazla inanandır. İnsanların akıl yönünden en doğrusu, nefsini en şiddetli itham edenidir ve âlimler arasında en fazla soru soranlardır. Hz. Âişe Hz. Peygamber´in (s.a) şöyle dediğini nakleder:

Şeytan herhangi birinize gelerek der ki:


-Seni yaratan kimdir?

-Beni yaratan Allah Teâlâ!

-O halde Allah´ı kim yarattı?

Bu bakımdan sizden bir kimse böyle bir vesveseyi hissettiği zaman şöyle desin:
´Ben Allah´a ve onun Rasûlü´ne iman ettim´. Zira böyle demek ve inanmak, o vesveseyi kişinin kalbinden söküp atar.60

Hz. Peygamber (s.a), bu vesvesenin tedavisi hakkında tedkik yapmayı emretmemiştir. Çünkü âlimler değil, halk tabakası bu vesveseyi kalbinde bulmakta ve hissetmektedir. Oysa halk tabakasının vazifesi; iman edip kayıtsız-şartsız Allah´a ve nizamına teslim olmaktır, ibâdet ve geçimiyle meşgul olup, ilmi âlimlere terketmektir. Halk tabakasından olan bir kimsenin zinâ etmesi ve hırsızlık yapması dahi ilim hakkında konuşup fikir beyan etmesinden daha hayırlıdır! Zira ilmi tam mânâsıyla hazmetmeden Allah ve dini hakkında konuşan bir kimse, bilmediği bir noktadan küfre girmiş olur. Tıpkı yüzmeyi bilmediği halde denize atlayan bir kimse gibi... Şeytanın inançlar ve mezheplerle ilgili hileleri sayılmayacak kadar çoktur. Biz söylediğimizle sadece bir misâli belirtmek istedik.

Şeytanın kötü kapılarından biri de müslümanlar hakkında su-i zanda bulunmaktır. Nitekim Allah Teâlâ ´Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakınınız! Muhakkak ki zannın bir kısmı günahtır!´ (Hucurât/12) buyurmuştur. Bu bakımdan zanna dayanarak başkası hakkında şer ile hükmeden bir kimseyi şeytan, gıybeti yapılan adamın aleyhinde kışkırtmaktadır ki helâk olsun veya herhangi bir müslümanın hak ve hukukunu yerine getirmekte kusur göstersin veya gereken ikramında gevşeklik edip hakaret gözüyle baksın, nefsini ondan daha hayırlı görsün! İşte bütün bunlar insanı helâk eden âmil ve sebeplerdendir ve bunun için de Allah´ın şeriatı müslümanları itham oklarına hedef tutmayı menetmiştir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: İtham edileceğiniz yerlerden sakınıp korunun!´61 Hatta Hz. Peygamber (s.a) bizzat böyle yerlerden korunmuştur.

Safiye validemiz şöyle anlatır:. Hz. Peygamber (s.a) mescidde îtikâfta bulunuyordu. Ben Hz. Peygamber´e gittim ve yanında konuştum. Akşam olunca kalktım odama döndüm. Hz. Peygamber de benimle beraber gelerek beni uğurladı. O anda ensardan iki kişi Hz. Peygamber´e selâm vererek yanımızdan geçtiler. Bizden uzaklaşan bu iki kişiyi Hz. Peygamber geri çağırarak kendilerine şöyle dedi: ´Benim yanımda bulunan kadın zevcem Safiye´dir´. O iki kişi şöyle dediler: ´Ey Allah´ın Rasûlü! Biz senin hakkında hayırdan başka birşey düşünmemekteyiz´. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:

Muhakkak ki şeytan, Ademoğlu´nun bedeninde kanın dolaştığı gibi dolaşıp cevelân etmektedir ve ben şeytanın sizi hakkımda vesveseye düşürmesinden korktum.62.

Bak, Hz. Peygamber (s.a), bu iki kişinin dinleri hakkında nasıl şefkat göstermiş ve dinlerinin ifsad olmasından kendilerini nasıl korumuştur! Yine bak ki Hz. Peygamber, ümmetine ithamdan korunma yolunu göstermek sûretiyle nasıl şefkat göstermiştir ki muttaki ve dindarlığıyla tanınan âlim kişi dahi gevşeklik göstermesin ve demesin ki: ´Benim gibi âlim kişinin hakkında hayırdan başka birşey düşünülmez´. Böylece nefsine aldanıp mağrur olmasın. Çünkü insanların en muttakîsi ve en bilgini olan bir kimseye dahi bütün insanlar aynı gözle bakmamaktadırlar, bir kısım insanlar rıza, bir kısım insanlar da kem gözle bakmaktadırlar. Nitekim şair der ki:

Rıza gözü her ayıptan kapalıdır, görmez.
Fakat kem göz çürük tarafları araştırıp meydana çıkarır.

Bu nedenle su-i zandan sakınmak, şerir kimselerin ithamından korunmak farzdır. Çünkü şerir kimseler, bütün insanlar hakkında, şerden başkasını düşünmezler. O halde halkın ayıplarını düşünerek su-i zanda bulunan bir insanı gördüğün zaman bil ki bu insan iç âleminde çirkin ve habis bir insandır ve bil ki dışarıya sızan onun içteki habasetidir. O herkesi kendisinde bulunan sıfatla görmektedir. Çünkü mü´min bir kimse insanların mazeretlerini, münâfık bir kimse ise ayıplarını araştırır. Mü´minin kalbi bütün insanlar hakkında temizdir.

İşte buraya kadar saydıklarımız, şeytanın kalbe açılan giriş noktalarının bir kısmıdır. Eğer şeytanın bütün giriş noktalarını belirtmeye kalksam buna gücüm yetmez. Bu söylediklerimiz de başka noktalara dikkati çekmek için yeterlidir. Bu bakımdan Ademoğlunda bulunan her kötü sıfat, şeytanın silâhı ve giriş noktalarından bir noktadır. Eğer "Şeytanı defetmenin ilacı nedir? Acaba burada Allah´ın zikri kâfi midir?

İnsanoğlunun ´Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh´ demesi yeterli midir?" diye sorarsan bil ki, bu konuda kalbin ilacı, bütün bu giriş noktalarını, kalbi bu kötü sıfatlardan temizlemek sûretiyle kapatmaktır. Bunun izahı pek uzun sürer. Oysa eserin bu bölümünde bizim hedefimiz öldürücü sıfatların ilacını beyan etmektir. Bu sıfatların herbiri -ileride izah edileceği gibi- müstakil bir esere muhtaçtır.

Evet! Bu sıfatların temelleri kalpten sökülüp atıldıktan sonra şeytan durmaksızın kalbe uğrar ve geçer. Artık orada şeytanın durabilme imkânı sözkonusu değildir. Bu durumda şeytanı oradan geçmekten meneden Allah´ın zikri olur. Çünkü zikrin hakikati ancak kalp, takva ile tamir edildiği ve kötü sıfatlardan temizlendiği takdirde mümkün olabilir, Aksi takdirde zikir, nefsin konuşmasından fazla birşey ifade etmez. Kalpte müsbet olarak herhangi bir tesiri bulunmaz ve böylece şeytanın tasallutuna mâni olamaz! Bunun için de Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Allah´tan korkanlar, kendilerine şeytandan bir vesvese dokunduğu zaman Allah´ı ve azabı düşünürler. Bir de bakarsın ki onlar, doğru yolu bulup şeytanın vesvesesini atmışlardır bile...(A´raf/201)

Allah Teâlâ bu durumla, muttaki bir kimseyi tahsis etmiştir. Bu nedenle şeytanın misâli, aç olan ve sana yaklaşmak isteyen bir köpeğin durumuna benzer. Eğer senin önünde ekmek ve et yoksa ona ´hoşt´ demek sûretiyle köpek geri çekilir, sadece ´hoşt´ demek onu ürkütür.

Eğer önünde et varsa, o da acıkmış bir durumdaysa, sadece hoşt demekle geri çekilmez ve ete saldırır. Bu bakımdan şeytanın azığından boş olan bir kalpten şeytan sadece zikirle uzaklaşır. Şehvet kalbe galip geldiği zaman, zikrin hakikatini kalbin etrafına kaydırır ve böylece zikir kalbin merkezinde istikrar bulmaz ve şeytan gelip kalbin merkezinde karar kılar. Hevâ-i nefis ve kötü sıfatlardan tertemiz ve boş bulunan muttaki kimselerin kalplerine gelince, şeytan bu kalplere şehvet vardır diye değil de zikirden gafil olduğu için ansızın gelmektedir. Ne zaman bu kalbin sahibi zikre dönüş yaparsa, şeytan geri çekilir. Bunun delili şu ayettir:

Kur´an okumak istediğin zaman, hemen o kovulmuş şeytandan Allah´a sığın!
(Nahl/98)

Zikir hakkında vârid olan diğer ayet ve hadîsler de yukarıdaki ayet gibi bunun delilidirler.

Ebu Hüreyre der ki:) Mü´min bir kimse ile kâfir bir kimsenin şeytanı bir araya geldi. Görüldü ki kâfirin şeytanı semiz, oldukça dolgun ve giyinikti. Mü´minin şeytanı ise zayıf, pejmürde, tozlu topraklı ve çırıl çıplaktı. Kâfirin şeytanı mü´minin şeytanına şöyle sorar: ´Sen neden böyle zayıfsın?´ Mü´minin şeytanı şöyle cevap verir: ´Ben öyle bir kişi ile bulunuyorum ki yediği zaman besmele çekiyor, böylece ben aç kalıyorum. İçtiği zaman besmele çekiyor, böylece ben susuz kalıyorum. Giydiği zaman besmele çekiyor, böylece ben çıplak kalıyorum. Saçını sakalını yağladığı zaman besmele çekiyor, böylece benim saçım sakalım pejmürde kalıyor´. Kâfirin şeytanı bunları dinledikten sonra şöyle söyler: Takat ben...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes