> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi  (Okunma Sayısı 852 defa)
13 Ocak 2010, 19:06:27
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 19:06:27 »



Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi
Tembel bir kimseye mücahede etmek, nefsi riyazete çekmek, nefsini temizlemek ve ahlâkını güzelleştirmek ağır gelir. Nefsin bu hâlinin kusurluluğundan, eksikliğinden ve kötü müdahelesinden ileri geldiğini bir türlü kabul etmek istemez. Bu bakımdan bu kişi, ahlâkın değişmesinin düşünülemeyeceğini, tabiatların değişmez olduğunu iddia ederek iki delil ile bu iddiasını isbata kalkışır.

1. Ahlak bâtının sûretidir. Nitekim şeklin, zâhirin sûreti olduğu gibi,... O halde kişi, zahirî hilkati değiştirmeye güç yetiremez. Kısa boylu bir kimse kendisini uzun boylu yapamaz. Uzun boylu bir kimse de boyunu kısaltamaz. Çirkin bir kimse sûretini güzelleştirmeye muktedir değildir. Bâtınî çirkinlik de aynen öyledir.

2. Ulemâ ´Güzel ahlâk ancak şehvet ve öfkenin silinmesiyle mümkündür´ demişlerdir. Oysa biz, uzun mücahede yapmak sûretiyle bunu denedik ve bildik ki bu, mizaç ve tabiatın isteğindendir. Hiçbir zaman insanoğlundan şehvet ve öfke ayrılmaz. Bu bakımdan insanoğlunun şehveti, nefsinden ayırmak için çalışması, faydasız bir şekilde vaktini boşa harcamaktır. Çünkü amaç, kalbin geçici zevk ve sefâlara dalmasını önlemektir. Bu ise, varlığı muhal bir şeydir.

Bu bakımdan cevap olarak deriz ki, ahlâklar değişmeyi kabul etmeseydi, nasihatlar, va´zlar ve edeblendirmeler bâtıl olup faydasız kalırdı! Hz. Peygamber (s.a) ´Ahlâkınızı güzelleştiriniz´36 buyurmazdı. Ahlâkın değişmemesi, Ademoğlu hakkında nasıl düşünülebilir? Oysa hayvanların huylarının bile değişmesi mümkündür. Zira doğan kuşu vahşetten yakınlaşmaya dönebilmektedir, Köpek, oburluğunu frenleyip avı sahibine bırakmaya alışmaktadır. At, serkeşlikten uysallık ve itaata geçmektedir. Bütün bunlar ahlâkların değiştirilmesidir. Bu konunun yüzünden perdeyi kaldıracak söz şudur:

Varlıklar, aslında ve tafsilinde insanların hiçbir dahli ve ihtiyarı olmayan kısımlara; gök, yıldızlar, bedenin iç ve dış ve âzâları, hayvanların diğer parçaları ve sonuç olarak kâmil bir şekilde var olanın, varlığından ve kemâlinden tamamen ayrılan şeyler ve eksik bir şekilde var olup şartı mevcut olduktan sonra kemâlin kabulü için kendisinde bir kabiliyet yaratılan kısımlara ayrılmaktadır. Bu ikinci kısmın şartı bazen kulun ihtiyarına bağlıdır.

Şöyle ki, hurma çekirdeği, bilfiil ne elma ve ne de hurmadır. Ancak insan müdahele edip, terbiye verdiği zaman, hurma olabilmesi mümkün olacak şekilde yaratılmıştır. Bu hurma çekirdeği terbiye edilse bile elma olmaz. Madem ki hurma çekirdeği, insanın müdahelesinden etkilenir, bazı durumları değil de bazılarını kabul eder, o halde öfke ve şehvet de böyledir. Biz onların silinmesini ve tamamen ortadan kaldırılmasını istediğimiz zaman, onları etkisiz bırakmak azminde olduğumuz an, buna asla bizim gücümüz yetmez ve yetmemiştir. Eğer onların uysallaştırılmasını, riyazet ve mücâhede sûretiyle itaat edecek şekle sokulmasını istesek, buna gücümüz yeter. Zaten biz bununla emrolunduk ve böyle yapmak bizim kurtuluşumuzun ve Allah´a varışımızın sebebi olur. Evet! Tabiatlar çeşitlidir, bazıları çabuk terbiye kabul eder. Bazıları da geç kabul ederler. Tabiatların çeşitli oluşunun iki sebebi vardır.

I. Fıtratta bulunan kuvvet ve bu kuvvet var oldukça devam etmesidir. Zira şehvet, öfke, gururun kuvveti insanoğlunda mevcuttur. Fakat bunların en zor ve en geç terbiye olanı şehvet kuvvetidir.

Zira şehvet kuvveti, bütün kuvvetlerden daha önce varolan bir kuvvettir. Zira çocuğun yaratılışının başlangıcında şehvet yaratılır,sonra yedi yaşından itibaren de öfke kendisi için yaratılır. Bundan sonra temyiz ve ayırdetmek kuvveti kendisinde yaratılır.

II. İnsan kendisinde bulunan bir huyunu beğenir ve ona uygun davranışlarda bulunur ve bunlara devam ederse, o huy kendisinde iyice yerleşir ve onu söküp atmak zor olur. İnsanlar bu hususta dört mertebeye ayrılır:

Birinci Mertebe
: Gaflette olan insandır ki hak ile bâtılı, güzel ile çirkini farketmez. Hatta yaratıldığı gibi kalmış, bütün inançlardan boş, lezzetlere tâbi olup şehveti de tamamlanmamıştır. Böyle bir kimse tedaviyi çabuk kabul eder. Bu sadece bir muallime, mürşide ve nefsinden onu hayra iteleyici bir kuvvete muhtaçtır ki onu mücahedeye sevketsin, böylece en yakın ve en kısa zamanda ahlâkı güzelleşsin!

İkinci Mertebe
: Çirkini bilir, fakat sâlih amel yapmayı âdet edinmemiştir. Hatta kötü ameli kendisine süslü gösterilmiştir. Onu alışkanlık haline getirmiştir. Bütün bunlar şehvetlerine itaat edip, bildiği doğrudan yüz çevirdiği için olmuştur! Bu da şehvetin kendisine galebe çalmasından ileri gelmiştir. Fakat amelinde kusurlu olduğunu bilir. Bu kimsenin durumu, birincisinin durumundan daha zordur. Zira bunun vazifesi daha fazladır. Buna gereken vazife, önce nefsinde yerleşen fesadı söküp atmaktır. Sonra nefsinde salâh ve takvâ sıfatını yerleştirmektir. Fakat bu kimsenin her durumunda riyazete tâbi tutulmaya kabiliyeti vardır. Eğer ciddiyet ve samimiyetle yanaşmak istiyorsa, terbiyeye elverişlidir.

Üçüncü Mertebe:
Çirkin ahlâkı hakkında, o ahlâklarla ahlâklanmanın vâcib ve güzel olduğuna inanmak, o ahlâkları hak ve güzel görmek ve onlar üzerinde ilerlemektir. Böyle bir kimse, tedavisi neredeyse mümkün olmayacak bir kimsedir. Bu kimsenin salâh ve takvâya yanaşma ihtimali çok zayıftır. Bunun sebebi ise, dalâlet ve sapıklığın sebeplerinin bu adamda birikmesidir.

Dördüncü Mertebe
: Fazileti, bozuk düşüncenin temeli üze-rinde gelişmekle ve onunla amel etmeye alıştırılmakla beraber oburluğun çokluğunda ve nefisleri helâk etmesinde görmez. Böbürlenmesinin ve böyle yapmasının kıymetini artırdığını zanneder. Bu mertebe daha önce bahsi geçen mertebelerin hepsinden daha çetindir ve bunun hakkında şöyle denilmiştir:

İhtiyarı riyazete tâbi tutmak zahmet çekmektir. Kurdu terbiye etmeye çalışmak da azap vermektir!´ Bu sınıflardan birincisi sadece câhildir. İkincisi câhil ve sapıktır. Üçüncüsü, câhil, sapık ve fâsıktır. Dördüncüsü, câhil, sapık, fâsık ve şerirdir. Onların delil olarak ileri sürdükleri diğer hayâle gelince, o hayal onların şu sözüdür: Âdemoğlu hayatta oldukça onun şehvet ve öfkesi kesilmez. Dünya sevgisi ve diğer sıfatları ortadan kalkmaz. Bu görüş, bir grubun yanılmasıdır. Bu grup zannetmiştir ki, mücahededen gaye bu sıfatları tamamen ortadan kaldırıp silmektir. Oysa bu sıfatların tamamen kaldırılması uzak bir ihtimaldir. Çünkü şehvet esasında bir fayda için yaratılmıştır. İnsanın yaratılışında şehvetin olması zarurîdir. Eğer yemek şehveti kesilirse, insanoğlu helak olur. Eğer cinsî ilişkinin şehveti kesilirse nesil son bulur. Eğer öfke tamamen ortadan kalkarsa, insan kendi nefsini helâk eden birşeye karşı koymaz ve helâk olur! Madeni ki şehvetin aslı kalıcıdır, o halde insanoğlunu şehvete götüren mal sevgisi de kalıcıdır. Öyle ki bu sevgi, onu mal edinmeye sevkeder. Oysa mücahededen gaye; bu sıfatları tamamen ortadan kaldırmak değildir. Aksine, bu sıfatları normale dönüştürmektir. İfrat ve tefritin ortasını bulmaktır. Öfke sıfatından gaye, korunmaktır. Kısacası kişinin kuvvetli olması, kuvvetiyle beraber aklına itaat etmesidir. Bunun için de Allah Teâlâ Feth sûresinin 29. ayetinde

Kâfirlere karşı şiddetli ve aralarında merhametlidirler´ buyurmuştur. Dikkat edilirse, Allah Teâlâ müslümanları şiddetle vasıflandırmıştır. Oysa şiddet ancak öfkeden doğup meydana gelir. Eğer öfke tamamen ortadan kalkarsa, cihad, da kalkar. Acaba şehvet ve öfkenin tamamen ortadan kaldırılması nasıl kastedilebilir? Oysa peygamberler bile şehvet ve öfkeden tamamen sıyrılmamışlardır. Zira Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:

Ben sadece bir beşerim. Beşerin öfkelendiği gibi öfkelenirim.37

Hz. Peygamber´in huzurunda hoşuna gitmeyen birşey konuşulduğu zaman, mübarek yanakları kıpkırmızı kesilecek derecede öfkelenirdi. Fakat hakikatten başkasını söylemezdi. Hz. Peygamber´in öfkesi, onu hakikatin çerçevesinden çıkarmazdı ve nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlıyanlar... (Âlu İmran/134)

Dikkat edilirse, Allah Teâlâ ´Öfkelerini kaybedenler´ dememiştir. Bu bakımdan öfke ve şehveti normal sınırda tutmak, akla galip gelmeyecek şekilde onları terbiye etmek, hatta onları aklın himayesi altına almak, aklı onlara hâkim kılmak mümkündür. İşte ahlâkın değiştirilmesinden gaye budur. Çünkü çoğu zaman şehvet, insanoğlunu tahakküm altına alır. Öyle bir hâle getirir ki insanın aklı o şehvetin fuhşiyata dönüşmesini önleyemez. Fakat riyazet yapmak sûretiyle şehvet normal sınıra çekilebilir ve görülüyor ki böyle olmak mümkündür. Tecrübe ve müşahede buna delâlet etmektedir. Ahlâkta ifrat ve tefrit değil de normalin matlûb olduğuna delâlet eden delil şudur: Cömertlik, şer´an ve dinen övülen bir ahlâktır. Kaldı ki cömertlik, israf ile cimrilik arasında bir ahlâktır. Allah Teâlâ cömerti medh u sena ederek şöyle buyurmuştur:

Ve harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar; harcamaları bu ikisinin arasında dengeli olur.(Furkan/67)

Elini boynuna bağlama, büsbütün de onu açıp israf etme ki sonra kınanmış olursun ve eli boş, açıkta kalırsın!(İsrâ/29)

Böylece yemek şehvetinde de gaye, donukluk ve oburluk değil, normal hareket etmektir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Ey Ademoğulları! Her namazınızda süslü elbisenizi giyin. Yeyin, için, israf etmeyin; çünkü Allah israf edenleri sevmez!(A´raf/31)

Onun be...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi
« Posted on: 25 Nisan 2024, 20:15:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi rüya tabiri,Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi mekke canlı, Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi kabe canlı yayın, Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi Üç boyutlu kuran oku Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi kuran ı kerim, Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi peygamber kıssaları,Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesi ilitam ders soruları, Riyazet Yoluyla Ahlâk´ın Değişmeyi Kabul Etmesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes