> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Mağrur olan dört sınıf
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mağrur olan dört sınıf  (Okunma Sayısı 953 defa)
19 Ocak 2010, 12:41:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 19 Ocak 2010, 12:41:19 »



Mağrur Olan Dört Sınıf ve Her Sınıfın Fırkaları 1- İlim Ehli


Bunlardan aldanan bir çok grup vardır. Bir grubu şer´î ve aklî ilimleri öğrenmişler, bu ilimlerde derinleşmişler ve onunla meşgul olmuşlardır. Âzaları kontrol etmeyi, günahlardan korumayı ve ibâdetlere has kılmayı ihmal edip ilimleriyle mağrur olmuşlardır. Allah katında büyük bir dereceye, ilimde büyük bir mertebeye ulaştıklarını ve bundan ötürü de Allah´ın onlar gibilerine azap etmeyeceğini zannederler. Hatta Allah´ın halk hakkındaki şefaatlerini kabul edeceği fikrine kapılmışlardır. Allah katında şerefli oldukları sebebiyle günah ve hatalarından dolayı Allah´ın kendilerini hesaba çekmeyeceğini sanmışlardır. Bunlar mağrur ve aldanmışlardır. Çünkü bunlar basiret gözüyle dikkat etseydiler, bileceklerdi ki ilim iki kısımdır: Biri muamele, diğeri mükâşefe ilmidir. Allah´ı ve Allah´ın sıfatlarını bildiren ilim -ki âdeten bu ilme mârifet ismi verilir- mükâşefe ilmidir.

Muamele ilmine gelince, helâl ve haramın bilinmesi, nefsin kötü ahlâklarının tedavisinin keyfiyeti ve ondan kaçmanın bilinmesi gibi şeylerdir. Bu ilimler, ancak amel etmek için istenir. Eğer amel etmeye ihtiyacı olmasaydı bu ilimlerin hiçbir kıymeti olmazdı. Bu bakımdan amel etmek için istenilen ilmin, amelsiz hiç-bir kıymeti yoktur. Bu hakikatin misali şudur: Hasta birisi vardır. Onun hastalığını ancak birçok maddeden yapılmış bir ilaç giderebilir. O maddeleri de ancak doktorların hâzıkları tanır. Bu kimse doktoru aramak için memleketinden ayrılır. Sonra hâzık bir doktora rastlar. Doktor ona o ilacı öğretir. İlacın karışımını, nevilerini, miktarlarını ve maddelerini tafsilâtlı bir şekilde öğretir. Bu karışımların nasıl dövüleceğini, nasıl katıştırılacağını, nasıl hamur yapılacağını öğretir. Dolayısıyle o da bunu öğrenmiş olur. Güzel bir yazı ile bundan bir nüsha yazar, evine döner. Yazmış olduğu yazıyı durmadan tekrar eder, başka hastalara öğretir.

Fakat o ilacı içmekle ve kullanmakla bir türlü meşgul olmaz. Acaba senin kanaatine göre, bu adamın bu şekildeki çabası kendisinde bulunan hastalığına hiçbir fayda verir mi? Heyhat fayda ne gezer? Eğer bu adam o tarifin bin nüshasını yazsa, onu bin tane hastaya öğretse ve hepsi de şifa bulsa, onu bin gece tekrar etse, yine de hastalığına bir fayda vermez. Parayı verip ilacı satın alıncaya kadar bu durum değişmez. Öğrendiği gibi karıştırıp, içmeyince ve acılığına tahammül göstermeyince ve içmesi de belli olan vaktinde, korunma ve şartların hepsini yerine getirdikten sonra olmayınca hiçbir fayda sağlamaz. Bütün bunları yaptığı zaman da şifa bulup bulmaması hususunda yine tehlikededir. Nerde kaldı ki hiç içmesin? Hiç içmese şifa bulması nerde kalır? Ne zaman o ilacın formülünü öğrenmesinin ve tekrar etmesinin kendisine kâfi geleceğine ve şifa vereceğine inanırsa, o zaman mağrur olduğu belli olur. İşte ibâdet ve taatlerin ilmini güzelce öğrenip o ilimle amel etmeyen fakih de aynen böyledir. Günahların ilmini güzelce öğrenip ondan korunmayan kötü ahlâkın ilmini iyice öğrenip onlardan nefsini temizlemeyen, iyi ahlâkın ilmini temelinden öğrenip onunla sıfatlanmayan bir âlim mağrurdur. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Muhakkak (nefsini küfür ve isyandan) temizleyen kurtulmuştur.(Şems/19)

Allah Teâlâ ´Nefsin tezkiyesinin nasıl yapıldığını öğrenen ve bu husustaki ilmi yazan ve halka öğreten felâha kavuşmuştur´ dememiştir. Bunun yanında şeytan insana der ki: ´Bu misal seni aldatmasın; zira davayı bilmek, hastalığı ortadan kaldırmaz. Senin gayen Allah´a ve sevabına yaklaşmaktır. Sevabı celbeden ilimdir´. Bundan sonra ilmin fazileti hakkında vârid olan hadîsleri okur. Eğer bu miskin adam, ahmak ve mağrur bir kimse ise, şeytanın bu sözleri hevasına uygun düşer. O da şeytanın sözünü dinler ve ameli bırakır. Eğer akıllı bir kimse ise şeytana der ki: ´Sen bana ilmin faziletlerini hatırlatır da ilmiyle amel etmeyen fâcir âlimin hakkında vârid olanları unutturur musun?´

Onun misali, köpeğin misali gibidir.(Araf/177)

Kendilerine Tevrat´la amel teklif edildikten sonra onunla amel etmeyenlerin hali ciltlerle kitap taşıyan eşşeğin haline benzer.(Cum´a/5)

Acaba köpeğe ve eşşeğe benzemekten daha büyük bir rezalet var mıdır?

Kim ilim yönünden gelişir, hidayet yönünden gelişmezse o gittikçe Allah´tan uzaklaşır.6
İlmiyle amel etmeyen âlim ateşe atılır, barsakları delinir. Değirmende eşeğin döndüğü gibi, ateşte o barsakların etrafında döner!7

İnsanların en şerlisi kötü âlimlerdir.8

Ebu Derdâ´nın şu sözü de böyledir:
´Bilmeyene bir defa veyl olsun! Eğer Allah dilerse ona bildirir. Bilip de amel etmeyene yedi defa veyl olsun!´ Yani ilim kişinin aleyhinde delildir; zira kişiye denilir ki: ´Bildiğinle nasıl amel ettin! Allah´ın şükrünü nasıl îfa ettin?´

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:


Kıyamet gününde azap bakımından insanların en şiddetlisi, Allah´ın ilminde fayda vermediği âlimdir.9

Bu ve Kitab ´ul-İlim´in Ahiret Alimlerinin Alâmeti bölümünde zikrettiğimiz benzeri hadîsler sayılmayacak kadar çoktur. Ancak bunlar, facir bir âlimin hevâ-i nefsine uygun düşmeyen şeyler hususunda vârid olan hadîslerdir. İlmin fazileti hakkında vârid olanlar ise, onun hevâ-i nefsine uygun gelir. Dolayısıyla şeytan onun kalbini hevâ-i nefsine meylettirir. Bu ise gururun ta kendisidir; zira eğer kişi fazilet gözüyle bakarsa, onun misali yukarıda zikrettiğimiz gibidir. Eğer iman gözüyle bakarsa, ona ilmin faziletini ve kötü âlimlerin zemmini haber verir. Onların halleri Allah´ın katında cahillerin hallerinden daha şiddetlidir. Allah´ın onun aleyhindeki delili kuvvet kesbetmesine rağmen hâlâ kendisini hayır üzerinde zannederse, bu gururun son derekesidir. Allah´ın sıfat ve isimlerinin ilmi gibi, mükâşefe ilimlerini bildiğini iddia eden ve bununla beraber ameli bırakan, Allah´ın emrini ve hududlarını çiğneyen bir kimsenin durumu daha şiddetlidir. Bunun misâli, padişaha hizmet etmek isteyen bir kimsenin misali gibidir. Bu kimse sultanın ahlâkını, sıfatlarını, zenginliğini, rengini, şeklini, uzunluğunu, genişliğini, âdetini, meclisini tanımış, fakat sultanın sevdiğini, sevmediğini, kızdığını veya razı olduğunu tanımamıştır veyahut da bunları da tanımıştır, fakat sultanı aleyhinde kışkırtacak bütün hareketleri yaptığı halde ona hizmet etmek ister. Sultanın sevdiği giyim şeklini, konuşma, hareket ve oturmasını muattal bıraktığı halde padişaha hizmet etmek ister. Sultanın bütün sevdiklerini bıraktığı, kızdığı herşeye bulaştığı halde, sultanın huzuruna gelip ona yaklaşmak ve onun özel hizmetkârlarından olmak ister. Bütün bu hususlarda sultanı tanıması, sultanın soyunu, ismini, memleketini, suretini, şeklini, hizmetçilerini sevk ve idare ettiği şeyler hususundaki âdetini, milleti hakkındaki muamelesini vasıta kılar. Bu gerçekten kötü bir gururdur; zira eğer bilmiş olduklarını bıraksaydı, sadece sultanın hoşuna gitmeyen ve gidenlerin bilgisini elde etmek için uğraşsaydı, onun bu meşguliyeti sultana yaklaşmasına ve özel hizmetkârlarından olup maksadına nail olmasına daha yakın olurdu. Kişinin takva hususunda kusurlu oluşu ve şehvetlerinin arkasına takılması delâlet eder ki onun için Allah´ın mârifeti hususunda mânâlar değil de sadece isimler ve tâbirler keşfolunmuştur; zira eğer o, Allah´ı gerektiği gibi tanımış olsaydı muhakkak Allah´tan korkar ve çekinirdi. Bu bakımdan akıllı bir kimsenin aslanı bildikten sonra aslandan çekinmeyip korkması düşünülemez. Oysa Allah Teâlâ, Hz. Dâvud´a ´Yırtıcı hayvandan korktuğun gibi (en azından o derecede) benden kork´ emrini vahyetmiştir.

Aslanın rengini, şeklini, ismini bilen bir kimse, bazen aslandan korkmaz. O âdeta aslanı tanımıyordur. Bu bakımdan Allah´ı bilen bir kimse, Allah´ın âlemleri helâk edip perva etmemesinin Allah´ın sıfatlarından olduğunu bilmelidir ve yine bilmelidir ki öyle bir ilah kudretinin altında bulunuyor ki, eğer onun gibi binlercesini helak etse, ebediyyen azabı onların üzerine yüklese, böyle yapmak O´nda zerre kadar tesir yapmaz ve bundan dolayı rikkate gelmez.

Allah´tan kulları içinde ancak âlimler korkar. (Fâtır/28)

Zebûr´un başlangıcında şu ibare vardır:
´Hikmetin başı Allah korkusudur´.

İbn Mes´ud şöyle demiştir: ´İlim yönünden Allah´ın korkusu kâfidir. Cehâlet yönünden Allah´a güvenerek mağrur olmak kâfidir´.

Hasan Basrî´den bir mesele hakkında fetva soruldu. O da cevap verdi. Bunun üzerine ona denildi ki: ´Bizim fakîhlerimiz senin dediğin gibi demezler´. Cevap olarak şöyle dedi: ´Sen hiç fakih gördün mü? Fakih o kimsedir ki gecesinde âbid, gündüzünde oruçlu, dünyasında zâhid olur!´

Bir defasında da şöyle dedi: ´Fakîh ne yağcılık yapar, ne de mücadele!´ Allah´ın hikmetini yayar, eğer yaymış olduğu hikmeti halk kendisinden kabul ederse, Allah´a hamd eder. Eğer yaymış olduğu hikmet gerisin geriye çevrilirse yine Allah´a hamdeder. O halde fakîh o kimsedir ki Allah´tan gelen emri ve yasağı anlamış, Allah´ın sıfatlarından, Allah´ın hoşuna gideni ve Allah´ın kerih gördüğünü öğrenmiştir. Böyle âlim hakkında şöyle denmiştir: ´Allah kime hayrı irade ederse onu dinde fakih yapar´. Kişi bu nitelikte değilse mağrurlardandır.

Başka bir grup vardır, ilim ve ameli muhkemce edinmişlerdir. Zahirî ibâdetlere devam ve günahları terketmişlerdir. Ancak kalplerini kontrol etmemişlerdir ki kendilerinden Allah katında kötü olan kibir, hased, riya, reislik ve yücelik talebi, akran ve emsale kötüyü istemek, memlekette ve halk arasında şöhret talep etmek gibi sıfatları sıyırıp atsınlar. Bazen de onların bazıları bunların kötü olduğunu dahi bilmez ve bunlara devam eder! Bunla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mağrur olan dört sınıf
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:15:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mağrur olan dört sınıf rüya tabiri,Mağrur olan dört sınıf mekke canlı, Mağrur olan dört sınıf kabe canlı yayın, Mağrur olan dört sınıf Üç boyutlu kuran oku Mağrur olan dört sınıf kuran ı kerim, Mağrur olan dört sınıf peygamber kıssaları,Mağrur olan dört sınıf ilitam ders soruları, Mağrur olan dört sınıfönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes