> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Korku´nun hakikati
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Korku´nun hakikati  (Okunma Sayısı 650 defa)
20 Ocak 2010, 15:11:25
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Ocak 2010, 15:11:25 »



Korku´nun Hakikati

Dünyada kulun rastladığı hiçbir şey, iki hâlin dışında değildir. Onlardan biri, kulun hevasına uygun olanıdır. Diğeri kulun tabiatına uymayan, tiksindiği şeydir. Kul bunların ikisinde de sabra muhtaçtır. Kul, bütün durumlarında bu iki çeşidin birinden veya her ikisinden de uzak değildir. Bu bakımdan kul, hiçbir zaman sabırdan müstağni değildir.

Birinci Çeşit
Kulun hevasına uygun olanıdır. Bu da sıhhatli ve selâmetli olmak, malın, mertebenin ve aşiretin çokluğu, sebeplerin genişliği, yardımcıların çokluğu ve dünyanın bütün lezzetleridir. Bu şeylerde kulun sabra şiddetli ihtiyacı vardır; zira kul, eğer nefsini bunlara dalmaktan, bunlara meyletmekten engelleyemezse, bu durum kulu, saldırganlık ve tuğyana doğru götürür. ´Çünkü insan kendisini müstağni gördüğü zaman tuğyan eder´. Hatta ariflerden biri şöyle demiştir: "Bela karşısında mü´min, afiyetler karşısında ise ancak sıddîk bir kimse sabredebilir´

Sehl et-Tüsterî şöyle der: ´Afiyet üzerinde sabır, bela üzerindeki sabırdan daha şiddetlidir´. Dünyanın kapıları ashab-ı kirâm için açıldığı zaman, onlar da şöyle dediler: ´Biz fakirlik fitnesiyle mübtelâ olduk, sabrettik! Zenginlik fitnesiyle mübtelâ olduk, sabrede-medik!´ Bunun için Allah Teâlâ kullarını mal, kadın ve evlat fitne-sinden sakındırarak şöyle buyurmuştur:
Ey iman edenler! Mallarınız, çocuklarınız sizi Allah´ı an-maktan, alıkoymasın. Kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanlardır.(Münâfikun/9)

Ey iman edenler! eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları size düşmandır, onlardan sakının. Bununla beraber affeder, kusurlarına bakmaz, günahlarını örtersiniz, şüphe yok ki Allah gafûrdur (çok bağışlayandır), rahimdir (çok merhametlidir).(Tegâbün/14)

Hz. Peygamber de şöyle demiştir
: ´Evlat, cimrilik, korkaklık ve üzüntü sebebidir´.18 Hz. Peygamber, torunu Hasan´ın gömleğinin eteğine basıp düştüğünü görünce, minberden inerek onu kucakladı, sonra şöyle buyurdu:

Allah doğru söylemiştir: ´Mallarınız ve çocuklarınız (sizin için) bir bela ve imtihandır´. (Teğâbün/15)

Ben onun düştüğünü gördüğüm zaman, gelip onu kaldırmaktan kendimi alamadım.19

İşte burada, basiret sahipleri için ibret vardır. Bu bakımdan asıl hüner, âfiyet ve bollukta sabretmektir. Afiyet üzerinde sabretmenin mânâsı, ona meyletmemek ve onların kendi yanında emanet olduğunu ve bu emanetin yakın bir zamanda asıl sahibine iade edileceğini bilmek, nefsini bunlarla ferahlansın diye salıvermemek, nimete, lezzete, lehv u lâ´be dalmamak, malında Allah´ın haklarını o malı infak etmek sûretiyle gözetmek, halka yardım etmek sûretiyle bedeninin hakkını ödemek, dilini doğru söylemek sûretiyle korumaktır. Allah´ın kendisine ihsan ettiği diğer nimetlerde de böyle yapmaktır. Bu sabır, şükre bitişiktir. İleride geleceği gibi ancak şükrün hakkını eda etmekle tamamlanır. Zenginlik karşısındaki sabrın daha şiddetli olması, şu hikmetten ileri gelmektedir: Çünkü bu sabır, kudret ve gücü yettiği halde yapılan sabırdır.

Hz. Ali (r.a) ´Güç yetmemek ismettendir demiştir. Hacamat yapmaya ve kan aldırmaya karşı başkası deruhde ettiği zaman sabretmek, kendi nefsinden kan aldırmana ve kendi kendine hacamat tatbik etmene karşı sabretmekten daha kolay gelir. Yemeğin bulunmadığı anda acıkan bir kimsenin sabretmesi; lezzetli ve güzel yemekler hazır bulunduğu ve onları yemeğe gücü yettiği halde sabretmekten daha zor değildir. Bu nedenle zenginliğin fitnesi çok daha büyüktür.

İkinci Çeşit
İkinci çeşit, hevâ-i nefse ve tabiata uymayana sabretmektir. Bu da ya kulun ihtiyarına bağlı ibâdet ve günahlar gibi veya kulun ihtiyarına bağlı olmayan musibet ve felâketler gibi şeylerdir, fakat onu izale etmekte kulun ihtiyarı vardır. Eziyet verenden intikam almak sûretiyle gönlünü rahatlatmak gibi...

Birinci Kısım
Birinci kısım, kulun ihtiyarına bağlı olan kısmıdır. Bu kısım, kulun ibadet veya masiyet diye nitelendirilen fiilleridir. Bunlar da iki çeşittir:
A) İbadet

Kul, ibadete sabretmeye muhtaçtır. İbadette sabır şiddetlidir. Çünkü nefis, tabiatıyla kulluktan ürker. Rubûbiyyet arzusunda bulunur.

Bunun için ariflerden biri şöyle demiştir: ´Hiçbir nefis yoktur ki Firavun´un taşıdığı arzuyu içinde taşımasın´. Firavun´un arzusu şu sözüdür:
Ben sizin en yüce rabbinizim!(Nâziat/32)

Fakat Firavun, bu sözü söylemeye ve kabul edilmesine imkân bulup da söylemiştir; zira o, kavmini tâzib etti. Onlar da kendisine itaat ettiler. Bu bakımdan kölesi, hizmetkârı ve kahrı ile itaati altında bulunan herhangi bir kimseye karşı bu anlamda bir davranış içine girmeyen hiç kimse yoktur.

Her ne kadar bunu izhar etmekten menedilmiş ise de; zira onların hizmette kusur ettikleri zaman gazaba gelmesi öfkelenmesi ve ´Nasıl bu kusuru yapıyorsun?´ diye garipsemesi ancak gizli bir kibirden, kibirden ve rubûbiyette münakaşa etmekten neşet eder. Madem durum budur öyleyse kulluk, mutlak mânâda nefse zor gelir. Sonra ibadetlerden bir kısım vardır ki insan tembellik sebebiyle ondan hoşlanmaz. Namaz gibi... Diğer bir kısım vardır ki insan cimrilik sebebiyle on-dan hoşlanmaz. Zekât gibi... Diğer bir kısım vardır ki insan, tembellik ve cimrilik sebebiyle, ondan hoşlanmaz. Hac ve cihad gibi...

Bu bakımdan ibadete sabır, şiddetlere sabır demektir. Allah´a ibadet eden bir kimse ibadetinde sabretmeye üç durumda muhtaç olur:

1
.Birincisi ibadetten öncedir. Bu, niyetin tashihinde, ihlasta,riyanın şaibelerine sabretmekte, âfetlerin büyüklerine sabretmekte, ihlas ve vefa üzerinde azmini akdetmektedir. Bu tür sabır, niyetin ve İhlasın, riya âfetlerinin, nefis desiselerinin hakikatini bilen bir kimse nezdinde şiddetli sabırdandır.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) buna dikkati çekerek şöyle buyurmuştur:
Ameller ancak niyetlere bağlıdır, her şahıs için niyet ettiği vardır.20

Allah Teâlâ da şöyle buyurmuştur:
Oysa kendilerine, dini yalnız Allah´a hâlis kılıp O´nu birleyerek Allah´a kulluk etmeleri emredilmişti.(Beyyine/5)

Yine Allah Teâlâ sabrı, amelin üzerine takdim ederek şöyle buyurmuştur
:
Ancak sabredip salih ameller işleyenler müstesnadır. (Hûd/1l)

2.İkincisi amel durumudur ki bir kul amel esnasında Allah´tan gafil olmamalıdır Amelin adab ve sünnetlerini araştırmada tembellik etmemelidir. Amelin sonuna kadar edebe
riayet etmelidir. Bu bakımdan gevşekliğe davet edenlere karşı,ameli bitirinceye kadar sabretmelidir.Bu sabır,sabrın şiddetlilerindendir.

Nitekim şu ayet-i celîle´den bu mânâ kastedilmiştir:
Böyle salih amel işleyenlerin mükafatı ne güzeldir. Onlar ki sabrederler ve yalnız rablerine tevekkül ederler.(Ankebût/58-59)

3.Üçüncüsü amel bittikten sonradır; zira kişi ameli ifşa etmek, riya ve gösteriş için ameli belirtmeye karşı sabretmeye muhtaçtır.Ameline beğenme gözüyle bakmaktan, ameli iptal edip eserini yakacak her harekete sabretmeye muhtaçtır.
Sakın amellerinizi iptal etmeyin. (Muhammed/33)

Sakın sadakalarınızı minnet etmek ve başa kakmak sûretiyle iptal etmeyin (boşa çıkarmayın).(Bakara/264)

Bu bakımdan sadaka verdikten sonra minnet etmeye ve başa kakmaya sabretmeyen bir kimse muhakkak amelini boşa çıkarmıştır. İbâdetler farz ve nafile diye iki kısma ayrılırlar. Kişi bütün bunlara karşı sabretmeye muhtaçtır.

Allah Teâlâ bunları şu ayet-i celîle´de derlemiştir:
Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı ve akrabaya vermeyi emreder.(Nahl/90)

Bu bakımdan ayette bahsi geçen adalet farzdır, ihsan ise nafile ibadettir. ´Akrabalara vermek´ ise mürüvvet ve sılayı rahimdir. Bütün bunlar sabra muhtaçtır.

B) Masiyetler
Kulun günahlara karşı sabretmeye çok fazla ihtiyacı vardır. Allah Teâlâ, günahların çeşitlerini şu ayette derlemiştir:
Allah zinadan, fenalıklardan ve insanlara zulm yapmaktan da nehyediyor.(Nahl/90)

Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Muhâcir kötülüğünü terkeden ve hevâ-i nefsi ile cihada girişendir.

Günahlar, hevâ-i nefsin teşvikçisinin isteğidirler. Günahlara karşı sabretmenin en zoru, âdet yüzünden alışık olduğu günahlardan sabretmektir; zira muhakkak ki âdet, beşinci bir tabiattır. Ne zaman âdet şehvete eklenirse, o zaman şeytanın ordularından iki ordu birleşmiş olur ve Allah´ın ordusuna karşı mücadeleye girişir. Bu takdirde dinin teşvikçisi şehveti sökmeye muktedir olamaz. Sonra eğer o fiil yapılması kolay olan şeylerden ise, ona karşı sabredip yapmamak nefis için en ağır bir yük olur. Açıkça tariz yoluyla nefsini övmek, riyakarlık yapmak, yalan söylemek ve gıybetten meydana gelen dile mahsus günahlara karşı sabretmek gibi..

Kalplere eziyet veren mizahın çeşitleri, istihza ve hakaret mak-sadıyla kullanılan kelime çeşitleri, ölüleri, ilimlerini, ahlâklarını ve mertebelerini tenkid etmek (ve benzerlerinden) oluşan dile mahsus olan günahlara karşı sabretmek gibi... Çünkü bunlar zâhirde gıybet, bâtında nefsi övmektir. Bu bakımdan nefsin burada iki şehveti vardır: O şehvetlerden biri; başkasını nefyetmek, diğeri ise kendini isbatlamaktır! Bu şehvet sayesinde insanın tabiatında bulunan rubûbiyet davası, şahıs için tamam olur. Oysa bu durum, şah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Korku´nun hakikati
« Posted on: 16 Nisan 2024, 16:35:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Korku´nun hakikati rüya tabiri,Korku´nun hakikati mekke canlı, Korku´nun hakikati kabe canlı yayın, Korku´nun hakikati Üç boyutlu kuran oku Korku´nun hakikati kuran ı kerim, Korku´nun hakikati peygamber kıssaları,Korku´nun hakikati ilitam ders soruları, Korku´nun hakikatiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes