> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli  (Okunma Sayısı 892 defa)
13 Ocak 2010, 18:14:57
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 13 Ocak 2010, 18:14:57 »



İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli
İlm´in konağı kalptir. Kalpten gayem; bütün âzaları sevk ve idare eden latifedir. İtaat edilen ve bütün âzalar tarafından hizmetine koşulan sadece bu kalptir. Bu kalbin, malûmatın hakikatlere izafesi, aynanın renkli sûretlere izafesi gibidir. Nasıl ki renklinin sûreti varsa ve o sûretin misali aynada belirip ayna ile meydana gelirse, böylece her malûmun bir hakikati var. O hakikatin de bir sûreti vardır. Kalbin aynasında o sûret belirip keşfolunur. Nasıl ki ayna başka, şahısların sûreti başka ise, aynada misâllerin meydana gelmesi de başkadır ki bunlar üç şekilde olur. Böylece

burada üç husus vardır:
1.Kalp
2.Şeylerin hakikatleri
3.O hakikatlerin bizzat kendisinin kalpte hâsıl ve hazır olması

Bu bakımdan âlim, kendisinde şeylerin hakikatlerinin misâlinin meydana geldiği kalpten ibarettir. Malûm ise, şeylerin hakikatinden ibarettir. İlim ise, o misâlin aynada hâsıl olmasından ibarettir. Nasıl ki, meselâ tutmak, el gibi bir tutucuyu, kılıç gibi bir tutulanı, kılıcın ele alınmasıyla kılıç ile el arasındaki bitişmeyi -ki, ona kabz ismi verilir- istiyorsa, öylece mâlûmun misâlinin kalbe vâsıl olmasına ilim ismi verilir.
Oysa hakîkat mevcuttur. Kalp de mevcuttur. Fakat ilim hâsıl olmamıştır. Çüpkü ilim hakikatin kalbe varmasından ibarettir. Nitekim kılıç da mevcuttur, el de mevcuttur. Fakat kabzın (tutuşun) ismi hâsıl olmamıştır. Çünkü daha kılıç ele geçmemiştir. Evet! Kabz, kılıcın bizzat kendisinin ele alınmasından ibarettir. Malûmun bizzat kendisi ise, kalpte hâsıl olmaz. Bu bakımdan ateşi bilen bir kimsenin kalbinde ateşin bizzat kendisi bulunmaz. Aksine orada bulunan, ateşin târifi ve ateşin sûretine uygun düşen hakikatidir. Bu bakımdan kalbi ayna ile tefsir etmek daha uygundur. Çünkü insanoğlunun özü aynanın içerisine girmez. Ancak aynanın hakikatine uygun bir misâlin kalpte var oluşuna ilim ismi verilir.

Sebepler Nasıl ki aynada şu beş şeyden dolayı sûret gözükmüyor ise...

1.Sırlanmadan, teşekkül etmeden, müdevver kılınmadan önce,demirin cevheri gibi sûretin noksanlığıdır.

2
.Her ne kadar şekli tam ise de bulanık, paslı ve kirli olması nedeniyledir.

3.Sûret cihetinden başka cihete çevrilmesidir. Sûretin aynanın arkasında olduğu zamanda olduğu gibi.

4.Ayna ile sûret arasında sarkıtılan perdeden dolayıdır.

5.İstenilen sûretin hangi cihette olduğunun bilinmemesinden dolayıdır ki bu bilgisizlik sebebiyle aynayı sûretin cephesine ve cihetine çevirmek zorlaşır.

İşte böyle bir kalp de kendisinde bütün emirlerdeki hakikatin künhü tecelli etsin diye hazırlanmış bir aynadır. Ancak şu gelecek beş sebepten dolayı kalpler ilimlerden boş bulunurlar:


I
.Çocuğun kalbinde olduğu gibi; kalbin zâtında bir eksiklik vardır. Çocuğun kalbi nâkıs olduğu için, orada malûmatlar belirmez.

II
.Şehvetlerin çokluğundan ötürü kalbin üzerinde biriken kir ve günahların bulanıklığıdır. Çünkü bu bulanıklık kalbin saflığını ve cilasını yok eder. Bu nedenle bulanıklığından ve karanlığından dolayı hakkın orada belirmesi mümkün olmaz. Nitekim Hz. Peygamber´in şu hadîs-i şerifinde buna işaret vardır:

Kim bir günah işlerse, o kimseden akıl bir daha dönmemek üzere ayrılır!

Yani onun kalbinde, eseri bir daha kalkmamak üzere bir bulanıklık meydana gelir. Çünkü onun bu bulanıklığı kaldırmak için en son yapacağı onu silecek bir sevabı işlemektir. Bu bakımdan eğer daha önce, günah yapmadan bu sevabı işleseydi, hiç şüphesiz kalbi daha fazla parlardı. Madem ki günah, bu sevaptan önce işlenmiştir, sevabın faydası düşmüş demektir.Ancak o sevap sayesinde kalp, günahtan önceki durumuna dönebilir. Fakat o sevaptan ötürü, günahtan önceki kalbin parlaklığına herhangi bir parlaklık eklenmez. İşte bu apaçık bir zarardır ve kurtuluşu olmayan bir eksikliktir. Bu bakımdan önce kirlenen, sonra temizlemek sûretiyle temizlenen ayna, kirlenmeden parlaklığını daha fazlalaştırmak için temizlenen ayna gibi değildir. O halde Allah´ın taatına yönelmek, şehvetlerin isteklerinden yüz çevirmek kalbi parlaklaştırır, saflaştırır. Bunun için de Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ´Bize itâat uğrunda mücahede edenlere gelince, elbette biz onlara yollarımızı gösteririz. Muhakkak ki Allah, iyilik yapanlarla beraberdir´ (Ankebût/69). Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Bildiğiyle amel eden bir kimseye Allah Teâlâ bilmediklerinin bilgisini ihsân eder.

III
. İstenilen hakikatin cihetinden döndürülmesidir. Çünkü sâlih ve itaatkâr bir kimsenin kalbi, her ne kadar saf ise de bu durumda orada hakkın açıklığı tam mânâsıyla belirmez. Çünkü hakkı talep etmediği gibi aynasını da istenilenin tam yönünde tutmamaktadır. Aksine çoğu zaman himmetini bedenî ibâdetlerin ayrıntılarıyla ve maişet sebeplerinin hazırlanmasıyla meşgul etmektedir. Rubûbiyet hakkında, ilâhî ve gizli hakîkatler konusunda fikrini düşünceye doğru yöneltememektedir. Bu bakımdan ancak kendisine, düşündüğü amellerin âfetlerinin incelikleri, nefis ayıplarının gizlilikleri inkişaf eder. Eğer bu hususta düşünüyorsa tabiî... Eğer yaşantısının maslahatları için düşünüyorsa, onun maslahatları kendisine inkişâf eder. Amellere bağlanmak ve ibadetlerin ayrıntıları hakkın tecelli ve inkişafına mâni oluyorsa, acaba hikmetini dünyevî şehvetlere; lezzet ve ilgilere sarfeden bir kimse hakkında artık nasıl düşünürsün? Acaba böyle bir kimse hakikî keşiften nasıl mahrum olmaz?

IV
.Hicab dır; zira şehvetini yenen, itaatkâr, hakikatlerin hakîkati hakkında saf bir düşünceye dalan bir kimse için bazen bu düşündüğü hakîkat keşfolunmaz. Çünkü ta çocukluk devresinden beri taklid yoluyla ve hüsnü zan ile kabullendiği bir inançtan dolayı o hakkı görmekten perdelenmiştir. Zira bu yanlış inanç,onunla hakkın hakikati arasına perde olarak girer. Taklidin zâhirinden elde ettiği zanndan başka birşeyin kalbinde inkişâf etmesine engel olur. İşte bu da büyük bir perdedir. Kelâmcıların ve mezheb müteassıblarının çoğu bu perde ile hakikatten geri
kalmışlardır. Hatta gök ve yerin melekûtu hakkında düşünen sâlih kimselerin çoğu da böylece mahrum kalmışlardır. Çünkü onlar da nefislerine dönüp kalmış, kalplerinde yerleşmiş birtakım taklidî îtikadlar yüzünden bu hakikatlerden perdelenmişlerdir ve onların o taklidî inançları, kendileri ile hakikatlerin idrâki arasında gerilmiş birer perde olmuştur.

V.
Matlûba götüren vesileyi bilmemektir. Çünkü ilim isteyen
bir kimse için, meçhul ile ilmi elde etme imkânı yoktur. Ancak insanoğlu, matlûbuna uygun ilimleri hatırlamak sûretiyle elde edebilir. İnsanoğlu, o ilimleri hatırlar ve nefsinde hususî bir şekilde
âlimlerce bilinen ve nazar-ı îtibara alınan yollardan elde ederse, o
zaman istediği yere ulaşabilir. Böylece matlubun hakikati onun
kalbinde belirir. Çünkü matlub olan ilimler, fıtrî ve yaratılıştan
değildir. Onlar ancak hâsıl olan ilimlerin ağını kurmak sûretiyle
elde edilirler. Hatta her ilim ancak daha önce geçmiş ve özel bir
şekilde birleşen ve biri diğerine yakınlaşan ve onların birleşmesinden üçüncü bir ilim hâsıl olan iki ilimden elde edilir.
Tıpkı yavrunun, erkek ve dişinin çiftleşmesinden meydana gelmesi gibi... Sonra tıpkı bir kimse bir tayı elde etmek istediği zaman,
onu eşek ile deveden veya insandan elde etme imkânına sahip
değilse, tayı ancak dişi ve erkek atın hususî bir aslından elde
edebiliyorsa, öylece her ilmin iki hususî aslı vardır. O asıllar
arasında birleştirmede takip edilen bir yol vardır. Onların
birleşmesinden istenilen ve istifade edilen ilim hâsıl olur. Bu
bakımdan o asılları bilmemek ve çiftlerin birleşme yolunu kestirememek, ilmin elde edilmesine mânidir. Bunun misâli ise, daha önce sûretin bulunduğu ciheti bilmemektir.

Hatta onun misâli şudur: İnsanoğlu ensesini ayna ile görmek istiyorsa, aynayı yüzünün tam hizasına tuttuğu zaman o aynayı ensesinin hizasına getirmiş sayılmaz. Bu bakımdan o aynada ensesi görülmez. Eğer aynayı ensesinin hizasına kaldırırsa, bu takdirde de aynayı gözünden kaçırmış olur. Ne aynayı ve ne de aynadaki ensesinin sûretini görebilir, Bu bakımdan ikinci bir aynaya muhtaç olur ki o aynayı ensesinin arkasına tutsun, önündeki aynayı da tam onun hizasına getirsin ki arkadaki aynayı görmüş olsun ve iki aynanın duruşu arasındaki uygunluğu gözetmeli ki ensesinin sûreti öndeki aynada görünsün, işte böylece ilimleri elde etmekte de acaip yollar vardır. O yollarda dolambaçlar ve kayganlıklar vardır. Bunlar ayna hakkında söylediklerimizden daha acaiptirler. Yeryüzünde o dolambaçlardan yürümenin keyfiyetini bilen insan pek azdır. İşte bunlar, kalpleri işlerin hakikatini bilmekten meneden sebeplerdir. Aksi takdirde her kalp fıtrî ve yaratılışının icabı olarak hakikatlerin mârifetin elverişlidir. Çünkü kalp, rabbânî ve şerefli birşeydir. Bu özellik ve şereften ötürü âlemin diğer cevherlerinden ayrılmaktadır ve ona Allah Teâlâ´nın şu ayetiyle işaret edilmiştir:

Biz emaneti göklere, arza ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, ondan korktular da onu insan yüklendi.(Ahzab/72)

Her çocuk fıtrat üzerine doğar. Ancak anne ve babası onu yahudi veya hiristiyan veya putperest yapar.15

Bu ayet-i celîle işaret eder ki, kalbin bir özelliği vardır.O özellik sayesinde kalp, göklerden, yer ve dağlardan ayrılır....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli
« Posted on: 19 Nisan 2024, 03:23:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli rüya tabiri,İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli mekke canlı, İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli kabe canlı yayın, İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli Üç boyutlu kuran oku İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli kuran ı kerim, İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli peygamber kıssaları,İlm´e Nisbetle Kalbin Hâli ilitam ders soruları, İlm´e Nisbetle Kalbin Hâliönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes