> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 3-4 > Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı  (Okunma Sayısı 665 defa)
22 Ocak 2010, 13:56:35
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Ocak 2010, 13:56:35 »



Zaruret Olmaksızın Dilenmenin Haram Olması ve Dilenmeye Mecbur Olan Fakirin Âdâbı

Kendisine gelen şey hususunda, fakirin üç şeyi mülâhaza etmesi uygundur.
1. Malın kendisini,
2. Verenin hedefini,
3. Kendisinin almaktaki hedefini.


Malın kendisine gelince, malın helâl ve bütün şüphelerden uzak olması gerekir. Eğer malda şüphe varsa, onu almaktan sakınmalıdır. Biz helâl ve haram bahsinde şüphenin derecelerini, nelerden sakınmanın farz olduğunu ve neden sakınmanın müstehab olduğunu zikretmiştik.
Verenin gayesine gelince, ya fakirin kalbini hoş edip, muhabbetini talep etmektir bu takdirde bu hediyedir veya sevaptır ya da Allah için ona yardım etmektir bu takdirde sadaka ve zekât olur veya anmak, riyakârlık ve gösteriştir. Bu da ya mücerred olarak kastolunur veya diğer gayelerle karışık olarak kastolunur.

Birincisi
Hediyeyi kabul etmekten ibaret olan birinci kısma gelince, hediye kabul etmekte sakınca yoktur. Çünkü hediyeyi kabul etmek Hz. Peygamber´in sünnetidir. Fakat hediyede minnetin olmaması gerekir. Eğer hediyede minnet varsa, en iyisi terkedilmesidir. Eğer onun bir kısmı hakkında minnetin büyük olduğunu bilirse, o kısmı geri vermeli, diğer kısmı kabul etmelidir. Çünkü Hz. Peygamber´e (s.a) yağ, peynir ve bir koç hediye edildi. Hz. Peygamber yağ ile peyniri kabul edip koçu geri verdi.50

Aynı zamanda, bazı insanların hediyesini kabul eder, bazılarınkini geri çevirirdi:
Ben Kureyşî, Sakafî, Ensarî ve Devs kabilelerinden başkasından hediye kabul etmemeye azmettim.51

Tabiînden bir cemaat da böyle yapmıştır. Feth b. Şahref el-Mevsilî´ye içinde elli dirhem bulunan bir kese gönderilince, Atâ´nın Hz. Peygamber´den rivayet ettiği şu hadisi nakletti:

Kim istemeden kendisine bir rızık gelir, o rızkı geri çevirirse, onu Allah´a geri çevirip veriyor demektir. (Bu da Allah´ın ikramını kabul etmemek olur!)52

el-Mevsilî, bu keseyi açtı, bir dirhemini aldı ve diğerini geri verdi.

Hasan Basrî de bahsi geçen hadîsi rivayet ediyordu. Fakat bir kişi kendisine bir kese ve bir bohça dolusu da Horasan´ın ince elbisesinden getirdi. Bunu geri çevirdi ve şöyle dedi: ´Kim benim bu meclisimde oturup insanlardan gelen bu gibi hediyeleri kabul ederse, o kıyamet gününde nasibi olmadığı halde Allah´ın huzuruna varır´.

Hasan Basrî´nin bu sözü delâlet eder ki âlim veya vâiz verileni kabul ederse, durumu daha şiddetlidir. Oysa Hasan, arkadaşlarından hediye kabul ederdi.

İbrahim et-Teymî, arkadaşlarından bir veya iki dirhem gibi bir miktarı ister, fakat arkadaşı olmayan bir kimse ona yüzlerce dirhem teklif etse almazdı.

Seleften biri, dostu kendisine mal verdiği zaman, dostuna ´Onu yanında bırak! Dikkat et! Eğer onu kabul ettikten sonra senin kalbinde sevgim, kabul etmeden önceki sevgimden daha üstün ise bana haber ver onu alayım. Aksi takdirde almayacağım´ derdi.

Bunun alâmeti, eğer hediyeyi geri çevirirse, geri çevirmenin kendisine zor gelmemesi, kabul etmekle sevinmesi, dostu hediye-sini kabul etti diye onu canına minnet saymasıdır. Eğer hediyeyi kabul eden ona bir minnet karıştığını bilirse, buna rağmen onu kabul etmek mübahtır. Fakat sadık fakirlerin nezdinde mekruhtur.

Bişr el-Hafî dedi ki: ´Sırrî es-Sakatî hariç, hiç kimseden birşey istemedim. Çünkü nezdimde Sırrî es-Sakatî´nin dünya hakkındaki zâhidliği takarrur etmiştir. O, birşeyin elinden çıkmasıyla sevinir, kalmasıyla üzülür. Öyle ise istemekle onun sevdiğinde ona yardımcı
olmuş olurum´.

Bir Horasanlı, Cüneyd-i Bağdâdî´ye hediye olarak bir mal getirdi. O maldan yemesini istedi. Cüneyd dedi ki:
- Onu alıp fakirlere dağıtacağım.
- Böyle yapmanı istemiyorum.
- Ben ne zamana kadar yaşayacağım ki bunu yiyeyim?
- Onu tatlı ve güzel yemeklere sarfetmeni istiyorum.
Bunun üzerine Cüneyd o malı kabul etti. Horasanlı dedi ki:
- Bağdad´da senden daha fazla bana minnet yükleten birini tanımıyorum.
- Ancak senin gibilerden hediye almak uygun olur!

İkincisi
İkincisi, sadece sevap için olmasıdır. Bu da ya sadaka veya zekâttır. Bu bakımdan sadakayı (zekâtı) alan, nefsinin sıfatlarını tedkik etmeli, zekâta müstehak olup olmadığını araştırmalıdır. Eğer şüpheye düşerse alması şüpheli olur. Bunun tafsilâtını ´Zekâtın Sırları´ bahsinde zikretmiştik. Eğer aldığı sadaka ise, sadaka veren dindar olduğu için ona veriyorsa, içine bakmalıdır. Eğer gizli olarak bir günah işleyen bir kimse ise ve sadakayı veren eğer o günahı bilirse, kendisinden kaçacağını ve kendisine sadaka vermek sûretiyle Allah´a yaklaşmayı ummuyorsa böyle bir sada-kayı alması haramdır. Nasıl ki sadaka veren, sadaka verdiği kimseyi âlim veya Ehl-i Beyt´den sanıp sadaka verirse ve haddi zatında sadaka alan da böyle değilse, aldığı sadaka katıksız haram ise, aynen onun gibi bu da haramdır!

Üçüncüsü
Verenin gayesi gösteriş, riya ve şöhret sahibi olmaktır. Bu bakımdan bu kimsenin bozuk maksadını yüzüne çarpmak ve sadakasını kabul etmemek daha uygundur; zira böyle bir kimseden sadaka almak, onun yanlış hedefine yardımcı olmak demektir. Süfyan es-Sevrî, kendisine verilen sadakayı geri çevirip şöyle derdi: ´Eğer onların böbürlenerek bu sadakayı zikretmeyeceğini bilmiş olsaydım kabul ederdim!´

Âlimlerden biri kendisine gelen hediyeleri reddetmekten dolayı kınandı. Buna cevap olarak şöyle dedi: ´Ben onların hediyelerini ancak onlara şefkat ve nasihat olsun diye reddediyorum. Çünkü onlar hediyelerini zikrederler ve onun bilinmesini isterler. Bu bakımdan hem malları gider, hem de ecirleri yanıp kül olur!´

Almaktaki gayesine gelince, verilen sadakaya muhtaç olup olmadığını, nafakasına sarfedip sarfetmediğini araştırması gerekir. Eğer verilene muhtaç olduğu halde, verilen sadaka ve veren kimse hakkında zikrettiğimiz şüphe ve âfetten selâmet kalmışsa, bu takdirde en faziletlisi almaktır.
Zenginliğinden veren bir kimse, ecir bakımından, muhtaç olduğu zaman alan bir kimseden daha büyük değildir.53

Kim dilenmek ve gözetmeksizin kendisine birşey gelirse, o gelen Allah tarafından kendisine sevkedilen bir rızıktır. O geleni geri çevirmesin.54

Âlimlerin biri şöyle demiştir: ´Kim kendisine verildiği halde almazsa, istemiş de kendisine verilmemiş kimse gibidir!´

Sırrî es-Sakatî? İmam Ahmed b. Hanbel´e birşeyler gönderirdi. Bir defasında İmam Ahmed hediyeyi geri çevirdi. Bunun üzerine Sırrî es-Sakatî kendisine ´Ey Ahmed! Hediyeyi geri çevirmenin âfe-tinden sakın. Çünkü geri çevirmenin âfeti, almanın âfetinden daha şiddetlidir´ dedi. Bunun üzerine İmam Ahmed ona ´Söylediğini bana tekrar et!´ dedi. Sırrî söylediğini tekrar etti ve İmam Ahmed ´Ben o hediyeyi yanımda bir aylık nafakam olduğundan dolayı geri çevirdim. Bu bakımdan onu benim için yanında sakla! Bir aydan sonra bana gönder´ dedi.

Âlimlerden biri şöyle demiştir: ´İhtiyacına rağmen verileni geri çevirmenin, tamahkârlık belâsına, şüphe veya benzerine gir-meye sevketmesinden korkulur´.

Kişiye gelen mal, ihtiyacından fazla ise durumuna bakılır: Durumu ya nefsiyle meşgul olmaktır veya fakirlerin işlerini tekeffül etmek ve onlara tabiatındaki şefkat ve cömertlikten dolayı infak etmektir. Eğer nefsiyle meşgul ve ahiret yolunun yolcusu ise almasının hiçbir mânâsı yoktur. Çünkü bu durumda almak, sadece hevâ-i nefse tâbi olmaktır. Oysa Allah için olmayan amel sadece şeytanın yoluna dâvet eder. Kim korunun etrafında dolaşırsa (bilmediği halde) koruya girmesi pek yakın bir ihtimaldir! Sonra o kişinin iki makamı vardır. Onların biri açıkta sadakayı almak, gizlice sahibine geri vermektedir veya açıkta almak, gizlice fakirlere dağıtmaktır. Bu makam sıddîkların makamıdır. Nefse gayet ağır gelir. Ancak riyazet ile nefsi itminana kavuşan bir kimsenin gücü buna yeter! İkincisi, sahibi onu daha muhtaç bir kimseye sarfetsin diye almaması veyahut alıp daha muhtaç bir kimseye vermesidir. Bu iki durumu da gizlice veya açıkça yapabilir. Biz daha önce fa-kirliğin bazı hükümleriyle beraber, zekâtın esrarı bahsinde açıkça almanın mı, gizli almanın mı daha iyi olduğunu zikretmiştik.

İmam Hanbel´in Sırrî es-Sekatî´nin hediyesini almamasına gelince, bu ancak İmam´ın o sadakaya muhtaç olmamasından ötürüdür; zira o zaman imamın yanında bir aylık azığı vardı. Onu alıp da başkasına sarfetmek sûretiyle nefsini meşgul etmeye de razı olmadı. Çünkü bu tür meşguliyette âfetler ve tehlikeler vardır. Muttakî bir kimse ise, âfetlerin bulunduğu yerden kaçar. Çünkü şeytanın nefsini aldatmasından emin değildir!

Mekke-i Mükerreme´de mücavir olanlardan biri şöyle anlatıyor: ´Yanımda biraz para vardı. Onları Allah yolunda infak etmek için hazırlamıştım. Kâbe´yi tavaf etmiş, bitirmiştim. Gizli birsesle şöyle diyen bir fakiri dinledim:
- (Yârab) Gördüğün gibi açım! Gördüğün gibi çıplağım! Acaba gördüğün hakkında ne diyorsun ey gören ve görülmeyen Allah!?
O fakire baktım. Sırtında iki tane eskimiş elbise vardı. Bedenini örtecek gibi değildiler. İçimden dedim ki: ´Buna sarfetmekten daha iyi bir yer göremiyorum!´ Hemen paraları ona getirdim. Paralara bakıp onlardan beş dirhem aldı ve ´Dört dirhem iki tane peştamalın sermayesidir. Bir dirhemi de üçe ayırıp infak edeceğim. Gerisine ise benim ihtiyacım yoktur´ deyip gerisini bana iade etti.
Onu ikinci gece gördüm. Sırtında iki tane yeni peştemal vardı. Bu manzara karşısında içimde ona karşı birşey doğdu. Bana baktı, elimden tuttu. Beni beraberinde yedi tur tavaf ettirdi. Her turu yer madenlerinden bir cevher üzerinde oluy...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 14:07:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı rüya tabiri,Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı mekke canlı, Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı kabe canlı yayın, Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı Üç boyutlu kuran oku Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı kuran ı kerim, Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı peygamber kıssaları,Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbı ilitam ders soruları, Dilenmeye mecbur olan fakirin adâbıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes