> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 1-2 > Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller  (Okunma Sayısı 1206 defa)
04 Şubat 2010, 12:28:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 04 Şubat 2010, 12:28:05 »



Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller

Kişinin ´teganniyi dinlemek haramdır´ sözünün mânâsı ´Allah bundan dolayı ceza verecektir´ demek ise, mücerret akılla bilinmeyen, aksine ayet ve hadîsten bilinebilecek bir hükümdür. Şer´î meselelerin bilinmesi ancak nassa hasredilmiştir veya nass ile sabit olan bir şeyin üzerine kıyas edilir. Nasstan gayem; Hz. Peygamberin sözü veya fiiliyle açığa vurduğu hakîkat demektir. Kıyastan gayem, Hz. Peygamberin söz ve fiillerinden anlaşılan mânâ demektir. Eğer birşey hakkında nass yoksa ve nass ile sabit olan birşeyin üzerine kıyas etmesi de doğru değilse, o şeyin haram olduğunu söylemek bâtıl ve fasittir ve o diğer mübahlar gibi işlenmesinde hiçbir sakınca olmayan bir fiil olarak kalır. Semâ´nın haram olduğuna ne herhangi bir nass, ne de kıyas dela let eder. Bunun hakikati haramlığma meyledenlerin delillerini ce vaplandırdığımız zaman açığa kavuşacaktır. Ne zamanki onların delillerine verilen cevap tamamlanırsa, o şekildeki hareket bu ga yeyi isbat etmeye yeterli olacaktır. Fakat bu sözü açarak deriz ki: Nass ve kıyas birlikte semânın mübah olduğuna işaret etmiştir.

Kıyas´a gelince, tegannide birtakım mânâlar bir araya gelmiştir. O mânâları önce teker teker tedkik etmek, sonra tü münü tedkik etmek uygun olur. Çünkü tegannide güzel, mevzun, mânâsı anlaşılan ve kalbi harekete geçiren bir ses vardır. En belir gin ve toplayıcı vasfı güzel ses olmasıdır. Sonra güzellik, mevzun veya gayri mevzun diye iki kısma ayrılır. Mevzun da şiirler gibi anlaşılır. Cansızların ve insan dışında kalan diğer canlıların sesleri gibi anlaşılmaz bölümlere ayrılır. Güzel olmak hasebiyle güzel ses dinlemeye gelince, bunun haram sayılması hiç de uygun değildir. Belki hem nassla, hem de kıyasla dinlenmesi helâldir.

Kıyas´a gelince, bu güzel ses, dinlemek hassasının lezzetlen mesine dönüşür. Bu da kendisine mahsus mânâsının idrak edilip kavranmasıyla hasıl olur. İnsanoğlunun aklı ve beş tane de du yusu vardır. Her hassanın idraki vardır. O hassanın müdre kâtında lezzet vereni vardır, Bu bakımdan bakışın lezzeti, güzel yüz, akar su ve yeşillik gibi güzel görünen şeylerdedir.

Kısacası diğer güzel renkler ki bulanık, çirkin ve istenilmeyen renklerin tersi olurlar ve onlar bakışın lezzetidirler. Koklamak için de güzel kokular vardır. Bunlar da çirkin ve pis kokuların karşılığıdır. Tatmak için lezzetli şeyler, yağlı, tatlı, mayhoş gibi lezzetler vardır...

Bunlar tabiatın nefret edip kaçtığı acılığın tersi ve karşılığıdır. Temas içinde yumuşaklık ve uygunluğun lezzeti vardır. Bu da sertlik ve katılığın karşılığıdır. Akıl için ilim ve ma rifetin lezzeti vardır. Bu da cehalet ve hamakatın tersi ve karşılığıdır.

İşte böylece kulak ile idrak edilen sesler de bülbül ve çalgı alet lerinin sesleri gibi lezzetli, merkep ve benzeri hayvanların anırması gibi çirkin kısımlara ayrılır. Şu kulak duyusunun kıyas ve lezzetinin sair duyular ve lezzetlerden daha açık ve zahir kılınması sanatın acaipliklerinden değil midir?
Nassa gelince, güzel sesin dinlenmesinin mübah olmasına, Allah Teâlâ´nın güzel sesle kullarına minnet etmesi işaret eder.. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Allah yarattığı şeylerde dilediği kadar (vasıflar) artırır. (fatır/1)
İşte bu ayetin tefsirinden Allah´ın dileğiyle artırılanın güzel ses olduğu söylenmiştir.
"Allah Teâlâ, gönderdiği peygamberlerin hepsine güzel ses vermiştir.7

Yemin ederim, Allah Teâlâ, Kur´an okuyan güzel sesli bir kişiyi, cariyesinin tegannisine meftun olan bir kimsenin ca riyesini dinlemesinden daha istekli bir şekilde dinler.8

Hadis-i şerifte, Hz. Dâvud´un medh-u senasını yapmak sade dinde Dâvud´un nefsi için ağladığında ve Zebur okuduğunda güzel sesli olduğu için insanların hatta cinlerin, vahşi hayvanların ve kuşların bile onun sesini dinlemek için bir araya geldikleri bildi rilmiştir.9 Öyle ki bazı zamanlar Hz. Dâvud´un meclisinde dörtyüz kişinin can verdiği bile olurmuş....

Hz. Peygamber (s.a) ashabından Ebu Musa el-Eş´arî´yi överek şöyle buyurmuştur:
Gerçekten ona Âl-i Dâvud´un mezamirinden bir mizmar ve rilmiştir.10

Seslerin en çirkini elbette ki eşek sesidir´ (Lokman/19) ayeti, mefhumuyla güzel sesin memduh olduğuna işaret eder. Eğer gü zel ses ancak Kur´an okumakta kullanılması şartıyla mübah olur demek caiz olsaydı, böyle diyen bir kimsenin bülbülün sesini din lemeyi de haram sayması gerekirdi. Çünkü o da Kur´an okumak tan değildir. Mademki, gafil ve mânâsız bir sesin dinlenilmesi ca izdir, acaba neden kendisinden hikmet ve doğru mânâlar anlaşılan bir sesi dinlemek caiz olmasın? Oysa ´şiirin bir kısmı muhakkak ki, hikmettir´ denilmiştir. İşte buraya kadar söy lediğimiz güzel ve tatlı olmak hasebiyle ses hakkındaki düşüncelerdir.

II.Derece

Vezinli ve güzel ses hakkındaki görüşe aittir. Zira vezin, güzelliğin ötesinde bulunan bir mânâdır. Nice güzel ses vardır ki, veznin dışındadır ve nice vezinli ses vardır ki güzel değildir. Vezinli sesler mahreçleri itibariyle üç kısma ayrılır. Vezinli sesler, mezamir, tanbur, kaval, davul ve benzeri gibi ya cansızlardan çıkar veya bir canlının gırtlağından çıkar. O canlı da ya insandır veya bülbül, kumru ve güzel öten kuşlar gibi başka hayvanlardır. Bu ses güzelliğiyle beraber vezinlidir. Başlangıçları, kesişleri ahenkli ve biri diğeriyle uygunluk arzeder. Bundan dolayı dinleyen zevklenir. Seslerde esas, canlıların gırtlaklarıdır. Diğer levh alet leri ise, gırtlakların sesi üzerine vazedilmişlerdir. Bu ise sanatı yaratılışa benzetmektir. Hiçbir şey yoktur ki, sanat ehli sanat larıyla onun resmine, Allah Teâlâ´nın yarattıklarından misali ol maksızın varmış olsunlar. Bu bakımdan yaratıklardan sanatlar bilinir ve çıkarılır ve sanatkarlar yaratıkları taklid etmişlerdir.

Bunun izahı oldukça uzundur. Bu bakımdan bu seslerin hoş oldukları için haram olmaları muhaldir. Zira bülbülün ve diğer kuşların seslerinin haram olduğuna hiç kimse kail değildir. Oysa hançere ve boğazlar arasında hiçbir fark yoktur. Cansız ve canlılar arasında fark yoktur. (Ha bülbülün hançeresinden çıkmış, ha in sanın). Bu bakımdan insanın isteğiyle diğer cisimlerden çıkan ses leri bülbül sesine kıyas etmek uygundur.
İnsanın hançeresinden çıkan veya kavaldan çıkan davul, tef ve benzerlerinden çıkan sesler gibi...

Bu saydıklarımızdan ancak me lahi aletleri, evtar (yaylı sazlar) ve şeriatça menedilen mezamirler bu hükmün dışındadır. Zira onlar insanoğlu keyf aldığı için yasak lanmış değildirler. Bunlar sadece insanoğlunun kendilerinden zevklendiği için yasaklanmış olsaydı, o zaman insanoğlunun zevk aldığı herşey bunlara kıyas edilerek yasaklanmalıydı. Fakat içkiler haram edildi. Halkın içkilerdeki alışkanlığı içki hususundaki ya sakta mübalağaya kaçmayı gerektirdi. Hatta içkiler ilk yasak landığında içkilerin küplerinin de kırılması emredildi. Bununla beraber içmenin şiar ve alâmetinden olan herşey haram edildi ki onlar da yaylı sazları ve mezamir´i tek başına çalmaktır. Bu bakımdan yaylı sazlar ve mezamirin çalınmasının haram olması, içkiye ittibaen olmuştur. Nitekim yabancı bir kadın ile tek başına bir yerde kalmak zinanın başlangıcı olduğu için haram kılındığı gibi... ön ve arka organların bitişiği olduğu için insanın baldırına bakmanın haram olduğu gibi... İçkinin azı her ne kadar sarhoş etmese de haram edilmiştir. Çünkü sarhoş edici miktara insanı davet eder Hiçbir haram yoktur ki, onun etraflarında gezilen bir alanı (korusu) olmasın. O haramdan ötürü haramlık hükmü o alana girmeye de şamil olmuştur ki orası haram için koruyucu bir yer olsun ve haramın etrafında yasak bir bölge teşkil etsin.

Nitekim Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Her padişahın bir korusu vardır. Allah Teâlâ´nın da giril mez korusu haramlardır.11

Bu bakımdan yaylı saz ve mezamir denilen aletlerin çalınması üç illetten ötürü içkinin haram ilan edilmesine tâbi olarak haram kılınmıştır:
1. Bu aletleri çalmak, insanı içkiye davet eder. Zira bu aletlerden alman zevk, ancak içki içmek sûretiyle tamamlanır. İşte bu illetten ötürü içkinin azı da haram kılınmıştır.
2. Bu aletlerin çalınmasının haram olması pek yakında içki içmeyi terkeden kimseler hakkındadır. Çünkü bunları çalmak içki meclislerini hatırlatır.Dolayısıyla içki içmenin sebebi olur.

Hatırlamak ise, şevkin iteleyiciliğine sebep teşkil eder. Şevkin itele yiciliği kuvvetlendiği zaman, o fiili yapmanın sebebi olur. İşte bu illetten ötürü ziftlenmiş kap, hanteme (testi veya yeşil testi) ve nakir (ağaç kökünden olup içinde hurma şarabı yapılan kap) denilen kaplarda şerbet yapmak yasaklanmıştır. Bunlar şarap yapmaya mahsus ve onun için hazırlanmış kaplardır. Bunun mânâsı şu demektir: Bunları görmek insana içkiyi hatırlatır.

Bu ikinci illet, birinci illetten ayrılır. Zira bu ikinci illette hatırlamakta herhangi bir zevk yoktur; zira içki kadehlerini ve kaplarını görmekte bir lezzet yoktur. Bunların haram oluşu, in sanoğluna içkiyi hatırlatıyor olmaları nedeniyledir. Bu bakımdan eğer şarkı dinlemek, insanı âdeti olduğundan dolayı içki içmeye teşvik edecek derecede içmeyi hatırlatıyorsa ve öyle bir şarkı ile be raber içki içmek de daha önceden dinleyenin âdetiyse böyle bir kimse dinlemekten menedilmiştir ve menedilmesinin sebebi de sadece bu illettir.

3. Şarkı dinlemek için bir arada toplanmaktır. Çünkü şarkı dinlemek için bir araya gelmek fısk ve fücur ehlinin âdetidir! Bu bakımdan onlara benzemekten menedilir. Çünkü kendisini bir kavme benzeten bir kimse o kavimden olur.12

Bu illetten ötürü biz, eğer sünnet bid´atçıların şiarı (alâmet-i farikası) olmuş ise, Sünnet´in terkedilmesine taraftarız. Böyle yapmamız ehl-i bid...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller
« Posted on: 29 Mart 2024, 14:58:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller rüya tabiri,Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller mekke canlı, Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller kabe canlı yayın, Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller Üç boyutlu kuran oku Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller kuran ı kerim, Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller peygamber kıssaları,Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller ilitam ders soruları, Semâ´nın Mübah Olduğuna Dair Deliller önlisans arapça,
Logged
04 Şubat 2010, 12:55:40
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 04 Şubat 2010, 12:55:40 »

Soru: Semânın haram olduğu durum ve yer var mıdır?
Cevap: Şu gelecek beş ârızdan dolayı haram olur:

1. Dinletende olan ârız.
2. Dinletme aletinde olan ârız.
3. Sesin nazmındaki ârız.
4. Dinliyenin nefsinde veya devamındaki ârız.
5. Şahsın avam halk tabakasından olmasındaki ârız. Çünkü semâ´nın rükünleri üçtür. Bunlar tahakkuk etmedikçe semâ vardır denilmez.

a. Dinleten
b. Dinleyen
c. Dinletme aleti

1. Dinleten (teganni eden) öyle bir kadın olmalıdır ki kendisine bakmak helâl olmasın, sesini dinlemekten ötürü fitneden korkulsun. Fitneye vesile olabilecek tüysüz çocuk da kadın mânâsmdadır. Bunun da kadın gibi dinlenmesi haramdır. Çünkü fitne korkusu vardır. Bu haramlık teganni için değildir. Aksine eğer kadının konuşmasında dahi sesinin fitneye vesile olacağından korkulursa kadınla karşılıklı normal konuşma ve sohbet de haram olur. Kadının Kur´an okuyuşundaki sesi de eğer fitneye vesile olursa haram olur. Fitnesinden korkulan tüysüz genç de böyledir!

Bu fıkıh bakımından iki yönlü ve muhtemel bir meseledir. Bu meseleyi iki esasa ve ters yönlere çekmektedir.

Birinci esas, yabancı kadınla tenha bir yerde bulunmak ve onun yüzüne bakmak haramdır. İster fitneden korkulsun, ister korkulmasın... Çünkü az da olsa fitnenin zannedildiği yerdir. Bu bakımdan ilahî nizam meselenin çeşitli sûretlerine bakmaksızın kapıyı kapatmayı gerektirmiştir.

İkinci esas, fitne korkusundan emin olunduğu zaman, tüysüz çocuklara bakmak mübahtır. Bu bakımdan tüysüz çocuklar bütün bu kapıyı kapatmakta kadınlarla aynı hükümde olmazlar. Tüysüz çocuklar meselesinde hâl ve duruma tâbi olunur. İşte kadının sesi bu iki esas arasında gidip gelmektedir. Eğer biz sesini, kadına bakmaya kıyas edersek, o vakit kapıyı tamamen kapatmak farz olur. Bu kıyas, yakın bir kıyastır. Fakat kadının sesi ile kadına bakmak arasında fark vardır. Zira şehvet, kabarmasının başlangıcında kadına bakmaya davet eder. Sesinin dinlenilmesine değil... Bakmanın temas şehve:ini tahrik etmesi, dinlemenin tah riki gibi değildir. Bakmanın tahriki daha şiddetlidir. Kadının şarkı söylemesindeki sesinden başka sesi avret değildir. Çünkü kadınlar sahabe zamanında erkeklere selâm verirlerdi, fetva sorarlardı. Sual, müşavere ve benzeri yerlerde erkeklerle konuşurlardı. Fakat teganninin şehvet tahrikinden daha fazla etki ve tesiri vardır. Bu bakımdan kadının sesini dinlemek, tüysüz çocuklara bakmak üze rine kıyas edilirse, daha güzel olur. Çünkü tüysüz çocuklar ör tünme ile emrolunmamışlardır.

Nitekim kadınların da seslerini kısmakla emrolunmadıkları gibi... Bu bakımdan kadın sesini din lemek hususunda, nerede fitnenin kopmasından korkulursa orada haramdır demek daha uygundur. İşte bu fetva benim nezdimde kıyasa en uygun olanıdır ve bu fetva Âişe validimizin hane-i saâde tinde şarkı söyleyen iki cariyenin hadîsiyle takviye edilmektedir. Zira bilinir ki Hz. Peygamber bu cariyelerin seslerini dinlemiş ve bundan sakınmamıştır. Fakat fitne Hz. Peygamber için korkutucu değildir. Bunun için Hz. Peygamber sakınmamıştır. Bu bakımdan bu durum karşısında hu fetva kadının ve erkeğin hallerine göre değişir. Gençlik ve ihtiyarlıkları dikkate alınır.

Bu gibi fetvalarda hallerle emrin değişmesi, uzak bir ihtimal değildir. Çünkü biz deriz ki, ihtiyar bir kimse oruçlu olduğu halde eşini öper fakat genç bir kimse için böyle yapmak caiz değildir. Zira öpmek oruçlu olduğu halde cinsî ilişkiye davet eder. Bu ise, mah zurludur. Kadının sesini dinlemek ise, kadına bakmaya ve yaklaşmaya davet eder. Bu ise haramdır. Bu bakımdan bu hüküm de şahıslara göre değişir.

2. İkinci ârız alettedir. Şöyle ki alet, içkicilerin veya kadın kılığına bürünmüş erkeklerin alâmetlerindendir!... Böyle bir alet, mizmarlar (bir nevi çalgı aletidir), evtar (kirişli ve telli sazlar) ve kube denilen davuldur! Bu üç çalgı aleti de yasaktır. Bunların dışında kalan aletler ise tef gibi mubah olmak esası üzerinde kalır. Her ne kadar tefin içinde halkaları bulunsa da... Davul,28 şahin

Bir grup da istisnasız her tür davulu haram saymıştır. Beyanın müellifi Sühreverdî bu gruptandır, Tabir diye anılan Kadîb hakkında da ulemanın ihtilafı vardır: Şafiîlerden Begavî ile Ebu Bekir b. Muzaffer, Hanbelîlerden Samirî ve İbn Hamdan, Hanelilerden es-Sadr´uş-Şehid haram olduğunu (Semay diye anılan bir çalgı aletidir) Tabir diye anılan kadip ve diğer aletler de mübah aletlerin misalidir.

3. Üçüncü ârız sesin nazmındadır. Bu da şiirdir. Eğer şiirde hıyanetten, fahişelikten, hicivden veya Allah´a ve Hz. Peygamber´ veyahut sahabe-i kirama yapılan iftiradan birşeyler nitekim rafızîler ashâb-ı kiram ve başka insanları kötülemek için böyle ter tibatlara girişmişlerdir varsa böyle bir şiiri dinlemek haramdır. İster okuyan nağme ile, isterse nağmesiz okusun. Dinleyen, oku yanın ve söyleyenin ortağı olur, Böylece belirli bir kadının vasfını belirten bir şiir de haramdır. Zira erkekler huzurunda kadının vasfını tasvir etmek caiz değildir.

Kâfirler ve bid´atçıları hicvetmeye gelince, böyle bir küfür caiz dir. Zira Hz. Peygamberin şairi Sabit´in oğlu Hasan ´Hz. Peygamberi müdafaa ve kâfirleri hicvederdi ve aynı zamanda Hz. Peygamber kendisine böyle yapmasını emir buyurmuştur.29

Nesih´e gelince, Nesih yanakların, şakakların vasıflarını, boyunun posunun güzelliğini ve kadınların diğer vasıflarını karıştırmak sûretiyle okunan şiirdir. Böyle bir şiirin okunmasında düşünmek gerekir. Sıhhatli fetvaya göre bu şiiri okumak, ister te ganniyle, isterse tegannisiz olsun haram değildir. Dinleyen bir kimse, bu vasıflarını belirli bir kadına hamletmemelidir. Eğer bu vasıfları ille de bir kadına hamletmesi gerekiyorsa, kendisine helâl olan eşine veya cariyesine hamletmelidir. Eğer bu vasıfları yabancı bir kadına hamlederse, bunun için kendisi günahkar olur. Bu kadın hakkında fikrini yorduğundan dolayı meşgul olur! Sıfatı busöylemişlerdir. Mâlikîlerin ´çalgı aletleri mutlaka haramdır´ demelerinden de haram olduğu görüşünde oldukları anlaşılır.

İmam Şâfiî ´Irak´ta Tabi?´ denilen birşey gördüm. Onu zındıklar icat etmişlerdir. Onunla halkı Kur´an ve zikirden alıkoyuyorlar´ demişse de, bu söz harama delâlet etmez. Aksine İmam Şafiî´nin onü başka bir illetten dolayı kerih gördüğüne delâlet eder.

Çobanların çaldığı kaval hususunda da ihtilaf vardır. Üç imamın kitaplarında olduğu gibi bir grup haram olduğuna taraftardır. Bir kısım Şâfiilere göre mübahdır. İbn Tahir Makdisî, Ebu Bekr el-Amirî, Gazâlî ve Rafı bu gruptandır. İbn Ferkah, İzz b. Abdisselâm, İbn Dakik el-id, Kadı Hüseyin, İmam Haremeyn bu huş nata mezhebin iki görüşünü de nakletmişlerdir. Maverdî ´Şehirlerde mekruh, sefer ve meralarda çalınması mübahdır´ demiştir (Bkz. İthafus-Saade, VII/505)

bir kimse için en uygun olanı, teganni dinlemekten tamamen sakınmaktır. Eğer kendisine bir aşk hâkim olursa, her dinlediğini ona yormalıdır. İster ona uygun lafızlarla olsun, ister olmasın. Zira hiçbir lafız yoktur ki, onu çeşitli mânâlara hamletmek müm kün olmasın! Bu bakımdan o kimse ki Allah sevgisi onun kalbine galip gelir, o şiirde geçen zülüflerden mesela küfür zulmetini hatırlar. Yanağın parlaklığıyla iman nûrunu, visalin zikriyle Allah´ın likasını, ayrılık zikriyle Allah´tan mahçup olup merdud lar kitlesinde olmayı, visal ruhunu teşvik eden koğucunun zikriyle, Allah ile daimi ünsiyeti teşvik eden dünyanın mânilerini ve âfetle rini hatırlamalıdır.

Bu kelimeleri bu mânâlara hamletmekte, bir istihraca, tefek küre ve mühlete ihtiyaç yoktur. Kalpte galip bulunan mânâlar lafızla beraber kişinin fehmine derhal intikal eder ve gelirler. Nitekim bir şeyhten şöyle rivayet edilmiştir. Bu zat çarşıdan geçer ken ´On salatalık bir habbeye (bir kuruşa)´ diyen birini işitince bu zat derhal vecde kapıldı. Kendisine ´Neden vecde kapıldın?´ diye so rulduğu zaman, şöyle dedi: Madem salatalıkların onu bir habbeye satılmaktadır, acaba şerlilerin kıymeti nedir?´ Başka biri çarşıdan geçerken Ey çöl saterisi (tereotu-kekik)!´ dedi. Bu sözü dinleyen kişi vecde geldi. Kendisine şöyle soruldu: ´Seni vecde getiren ne dir?´ Dedi ki: Ben onu dinledim, sanki şöyle diyordu: ´Çalış, gayret et! Benim sevabımı ve mükafatımı görürsün´.

Hatta acem asıllı bir kimse bazen arap diliyle manzum şiirler okunduğu zaman, vecde kapılır. Zira o şiirlerin bazı harfleri acem harflerine benzer ve acem asıllı zat, o harflerden başka mânâlar anlar.

Nitekim bazıları şu şiiri okumuştur:
Geceleyin sadece beni onun hayali ziyaret etti.
Ben de onun hayaline hoş geldin, safa geldin dedim.
Bu şiiri dinleyen acem asıllı kişi vecde geldi. Kendisine bunun sebebi Sorulduğu zaman dedi ki: ´Şair diyor ki, biz helak olmaya yaklaştık´. Hakîkaten acemin dediği doğrudur. Çünkü ´zar´ keli mesi acemcede ´helâke yaklaşan kimse´ demektir. Böylece acem asıllı kişi zannetti ki, hepimiz helake yaklaştık demek istiyor. Dolayısıyla ahiret helkini hatırladı.

Allah sevgisiyle yanıp tutuşan bir kimsenin vecde kapılması ise, anlayışına göredir. Anlayışı ise, hayaline göredir. Onun tahay yül ettiği mânânın şairin muradına ve diline uygun düşmesi şart değildir. Bu bakımdan bu vecd haktır ve doğrudur. Zira ahiret hel ´akini hisseden bir kimse için en uygunu, aklının müşevveş olması, azalarının tir tir titremesidir. Bu bakımdan durum bu olduktan sonra lafızların kendilerini değiştirmekte pek büyük bir fayda yok tur. Bir mahlukun aşkına düşen bir kimse için, en uygunu hangi lafızla olursa olsu...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes