> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > İhya-u Ulumiddin 1-2 > Allahın Zatı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Allahın Zatı  (Okunma Sayısı 770 defa)
27 Ocak 2010, 13:45:29
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 27 Ocak 2010, 13:45:29 »



Allah´ın Zatının Varlığı Hakkında

Bu rükün, Allah zâtının varlığı hakkındadır, Bu rüknün temelini, on ana esas teşkil etmektedir:

I. Esas: Vücûd

Işığı aranan nurların en evlâsı, Kur´an´ın irşad buyurduğu nûr´dur. Binaenaleyh Allah´ın beyanından sonra herhangi bir beyanın kıymeti yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Biz yeryüzünü beşik, dağları da birer kazık yapmadık mı? Sizleri de çift çift yarattık. Uykunuzu ise, bir dinlenme yaptık. Geceyi bir örtü, gündüzü ise geçim vakti kıldık. Üstünüze yedi sağlam gök bina ettik. İçlerine pırıl pırıl parıldayan bir kandil astık. Rüzgarların sıkıştırıp yoğunlaştırdığı bulutlardan, kendisiyle taneler, otlar, sarmaşdolaş bağlar bahçeler çıkaralım diye bol bol su indirdik.
(Nebe/6-16)

Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün arka arkaya gelişinde, insana yarar şeyleri denizde götürüp getiren gemilerde, Allah´ın gökten yağmur indirerek ölümden sonra arzı diriltmesinde, o arzda her türlü canlıyı yaymasında, rüzgârları her taraftan estirmesinde, yer ile gök arasında Allah´ın emrine tâbi bulutlarda akıl ve düşünce sâhibi olan bir topluluk için elbette ki Allah´ın kudret ve yüceliğine delâlet eden birçok alâmetler vardır. (Bakara/164)

Görmediniz mi, Allah yedi göğü tabaka tabaka nasıl yaratmış? Ay´ı içlerinde bir nur kıldı, güneşi de bir kandil... Allah sizi (babanız Adem´i) arzdan yaratıp meydana çıkardı.
(Nuh/15-17)

(Ey inkarcılar!) Sizi, biz yarattık! Hâlâ tasdik etmeyecek misiniz? Şimdi gördünüz mü (rahimlere döktüğünüz meniyi?) Onu (insan biçiminde) siz mi yaratıyorsunuz, yoksa biz miyiz yaratan? Aranızda ölümü ve biz dilediğimiz şeyi yerine getirmekten âciz de değiliz. Kılıklarınızı değiştirmeye ve sizi bilmeyeceğiniz bir surette yaratmaya da gücümüz yeter. Herhalde ilk yaratılışınızı bildiniz; o halde düşünsenize. Ya şimdi gördünüz mü o ektiğiniz tohumu? Onu siz mi bitiriyorsunuz yoksa biz miyiz bitiren? Dileseydik o ekini çerçöp haline getirirdik de şöyle gevelerdiniz: ´Doğrusu biz çok ziyandayız; büsbütün mahrumuz´. Şimdi içtiğiniz suyu bana haber verin! Onu buluttan siz mi indirdiniz, yoksa biz miyiz indiren? Dileseydik onu acı bir su yapardık. O halde (bu nimetlere karşı) Allah´a şükretseniz ya! Şimdi çıkıp yakmakta olduğunuz ateşi bana haber verin; onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa biz miyiz yaratan? Biz bu ateşi (cehennem ateşine) bir ibret ve sahradaki yolculara bir menfaat kıldık. O halde rabbini yüce ismiyle tesbih et! (Vâkıa/57-74)

Azıcık aklı olan bir insan, bu ayetlerin mânâsını düşünür, Allah´ın yer ve gökteki acaip ve garip yaratıklarına, hayvanlar ve bitkilerin yaratılışına azıcık göz gezdirirse, akılları şaşırtan bu emir ve sarsılmaz tertibi tedbir eden bir sâniin ve bu şekilde kuvvetli yaratan bir failin bulunması gerektiği kendisine gizli kalmaz. Hatta herşey bu sâniin tesiri altında bulunduğunu ve O´nun isteğiyle hareket ettiğini haykıracaktır. İşte bu sırra binâen Allah Teâlâ şöyle buyurmuyor mu?

Peygamberleri (onlara) şöyle demişti: ´Hiç gökleri ve yeri yaratan Allah´ın birliğinde şüphe edilir mi?´(İbrahim/10)

Zaten peygamberlerin (a.s), halkı Allah´ın birliğine dâvet etmek için gönderilmesinin hikmeti de budur...

Hz. Peygamberin "Halk ´lâ ilâhe illâllah´ desin diye gönderildim" sözü de buna delâlet eder. Halk hiçbir zaman ´Bizim bir, o âlemin de bir mabudu vardır´ demekle emrolunmadı. Çünkü Allah´ın bir oluşunun itirafı akim fıtratında yaratılmıştır ve doğumdan büyüyünceye kadar da devam etmektedir. İnsanların bu itirafına işaret etmek için, Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

Andolsun ki onlara ´Gökleri ve yeri kim yarattı?´ diye soracak olsan, mutlaka ´Allah´ diyecekler. De ki: ´Allah´a hamdolsun!´ Fakat onların çoğu (bu sualin kendilerini bağlayacağını) bilmezler. (Lokman/25)

(Ey Râsûlüm!) O halde sen yüzünü (eğriyi bırakıp doğruya giden) bir muvahhid (Allah´ı birleyici) olarak dine, (yani) Allah´ın insanları üzerinde yaratmış olduğu fıtrata çevir. Allah´ın yarattığı bu dini değiştirmeye kimsenin gücü yetmez. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
(Rûm/30)

Binaenaleyh insanın yaratılışında ve Kur´an´ın delillerinde Allah´ın birliğine ve varlığına dair o kadar yeterli delil vardır ki, başka bir delil armaya lüzum bırakmaz. Fakat biz düşünce ve tefekkür sahibi âlimlere uyarak, daha kuvvetli olsun diye birtakım aklî deliller getirelim!

Akılların bedâhet derecesinde bildiği hakikatlerden birisi şudur: Hâdis (yoktan var edilen) bir varlık, var oluşunda mutlaka kendisini var eden bir sebebe muhtaçtır. Kâinat hadistir (yoktan var edilmiştir) ve bu yüzden de var oluşunda bir sebebe, yani bir yar ediciye muhtaçtır.

´Hâdis bir varlık, var oluşunda mutlaka kendisini var eden bir sebebe muhtaçtır´ sözümüze gelince, bu hüküm açıktır. Çünkü her hâdis (sonradan var olan) bir vakitte var olmaya muhtaçtır. O ha-disin daha önce veya daha sonra var olması aklen caizdir. Binaenaleyh muayyen bir vakitte var oluşu, o vakitten evvel veya sonra olmayışı, mecburî olarak, bir tahsis edici ve müdebbirin mevcudiyetini itiraf ettirir.

´Kâinat hadistir´ hükmümüze gelince, bunun delili de şudur: Alemin cisimleri hareket ve sükûn bulmaktan asla hâli değildir. Hareket ve sükûn ise hadistir. Binaenaleyh hâdis olmaktan hâli olmayan birşey de muhakkak hadistir. Bu delilde üç dava vardır:

a) Âlemin cisimleri hareket ve sükûn bulmaktan hâli değildir. Bu dava, bedîhî ve zarûrî bir şekilde idrâk edilmektedir. Doğruluğu, herhangi bir teemmül ve düşünceye muhtaç değildir. Çünkü cisimleri hareketsiz ve. sükunsuz olarak düşünen bir kimse, cehaletin sırtına binmiş ve aklın yolundan sapmıştır.

b) ´Hareket ve sükûn hadistir davası.
Hareket ve sükûnun birbirini takip etmesi, ikisinin birden aynı anda vâki olmaması ve ancak biri sona erdikten sonra öbürünün başlaması, bu davanın doğruluğuna delâlet eder. Bu hakîkat, görünen ve görünmeyen bütün cisimler için geçerlidir.

Hiçbir sâkin cisim yoktur ki, akıl, onun hareket etmesinin caiz olduğuna hükmetmesin.. Ve yine hiçbir hareketli cisim yoktur ki akıl, onun sükûnet bulmasının mümkün olduğuna inanmasın. Binaenaleyh hareket ve sükûndan hangisi meydana gelirse sonradan vukûbulduğu için hadistir.

Vukua gelmeden önceki hal de yok olduğundan dolayı yine hadistir. Çünkü kadîm olsaydı yok olması muhal olurdu. Bunun delil ve burhanı, ilerde, Sâni-i Mutlak olan Allah´ın bekâ sıfatını isbata çalıştığımız bölümde gelecektir.

c) ´Hâdisden hâli olmayan da hadistir´ davası.

Bu davayı doğrulayan delil şudur: Eğer hakîkat böyle olmasaydı, her hadisten evvel, başlangıcı bulunmayan nice hadisler olacaktı. Eğer hadislerin tamamı nihayete ermeseydi, hâlihazırda bulunan hadisin varlığına sıra gelmezdi. Sonu olmayanın bitmesi veya yok olması ise muhaldir. Hem yine, feleğin sonsuz dönüşleri olmuş olsaydı, bunların adetlerinin ya çift veya tek; ya da tek ile çiftte veya ne tek, ne de çift olur ki bu muhaldir; Çünkü böylesi, menfî ile müsbetin bir arada bulunması demektir. Oysa ki nefy ile isbattan birisinin var oluşu diğerinin yok olmasını iktiza eder. Birinin varlığı diğerinin yokluğuna bağlıdır. Çift olması da muhaldir; çünkü çiftler birin eklenmesiyle tek olur. Sonu olmayanın biri nasıl olabilir? Tek olması da muhaldir; zira tek, birin eklenmesiyle çift olur. Halbuki adedlerine son ve nihayet olmayan birşey nasıl olur da bir´e muhtaç olabilir? Ne çift, ne tek olması da muhaldir; çünkü sonuçlu bir iştir ve sonuçlu olduğundan dolayı da mutlaka ya çift veya tek olacaktır. Binaenaleyh bu izahtan anlaşıldı ki, kâinat, sonradan var edilmiş hâdiselerden hâli değildir. O halde kâinat hadistir. Kâinatın hâdis oluşu sabit olduğu zaman, bizzarure bilinir ki; bir muhdis´e, yani yaratıcıya muhtaçtır.

II. Esas: Kıdem

Allah´ın ezelden beri kadîm olduğunu, vücudunun başlangıcı olmadığını, aksine kendisinin, herşeyin başlangıcı olduğunu, her ölünün ve her dirinin evvelinde O´nun varlığını bilmektir.

Eğer Allah kadîm değil de hâdis olmuş olsaydı mutlaka ve muhakkak diğer hadisler gibi bir yaratıcıya, "hâşâ" O´nu yaratan da başka bir yaratıcıya muhtaç olacaktı. Böylece bu ihtiyaç zinciri sonsuza doğru gidecekti. Halbuki sonsuza doğru giden bir zincir olamaz; nihayet evveli olmayan kadîm, bir yaratıcıya dayanır. Zaten maksûd ve matlubumuz da bu son şıkkın mevcudiyetidir ki biz bu kadîm yaratıcıya âlemin sânii, başlatıcısı, yaratıcısı, muhdisi ve mübdii adını vermişiz. (Celle Celâlühü ve amme nevâlühû).

III. Esas: Bekâ

Ezelî olan Allah Teâlâ´nın aynı zamanda ebedî olduğuna ve varlığının sonu olmadığına inanmaktır. Evvel, âhir, zâhir, bâtın O´dur. Çünkü kıdemi sabit olanın yokluğu muhaldir.

" Hâşâ" eğer yokluğu kabul edilirse, Allah Teâlâ ya kendi nefsiyle yok olurdu veya zıddı olan bir kudret tarafından yok edilebilirdi. Kendiliğinden devam ettiği düşünülen birşeyin yok oluşu caiz olsaydı, o zaman, kendiliğinden yokluğa düşünülen birşeyin de var olması caiz olurdu. Binaenaleyh, nasıl ki varlığın meydana gelişi bir sebebe muhtaç ise, aynı şekilde yokluğun vâki oluşu da bir sebebe muhtaçtır. Allah´ın, zât-ı ulûhiyyetin zıddı olan bir kudretle yok olması bâtıldır. Çünkü bu yok edici kudret kadîm ise, onunla beraber başka bir varlık düşünülemez. Halbuki daha evvel geçen birinci ve ikinci esaslarla All...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Allahın Zatı
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:21:47 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Allahın Zatı rüya tabiri,Allahın Zatı mekke canlı, Allahın Zatı kabe canlı yayın, Allahın Zatı Üç boyutlu kuran oku Allahın Zatı kuran ı kerim, Allahın Zatı peygamber kıssaları,Allahın Zatı ilitam ders soruları, Allahın Zatıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes