๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Süleyman => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Mayıs 2011, 18:12:32



Konu Başlığı: Şükretmesi
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Mayıs 2011, 18:12:32
b- Şükretmesi


Müttaki (takva sahibi) kulların bir özelliği de Allah'a hak­kıyla şükretmektir. Nimet vereni tanıyıp, bunu sözle, davranışla ve yalnızca Allah'a kullukla ortaya koymaktır.

Allah (c.c.), Hz. Davud'a görülmemiş nimetler ve armağan­lar verdikten sonra şöyle buyuruyor:

"...Ey Davûd ailesi, şükrederek çalışın; kullarımdan şük­retmekte olanlar azdır." [171]

Bunca nimetin, bunca bağış ve üstünlüğün karşılığı; kibir ve gurur değil, şükürdür. Elde olan servet ve güçle çalım satmak, insanlara tepeden bakmak değil; bu servetle Allah'ın rızasını ara­maktır. Nefsin isteklerini karşılamak üzere hesapsız yeyip içip eğlenmek değil, nimet verenin ölçülerine uymaktır. Nitekim en iyi şükür salih amel, yani faydalı ve Allah'ı razı edecek işleri yap­maktır.

Yalnızca sözle , 'Allahım Sana şükürler olsun' demekle şükredilmiş olmaz. Salih amelin içerisinde öncelikli olarak Al­lah'ı Rabbı olarak tanımak vardır. O Rabbı, yaratıcı, nimet verici, hüküm koyucu, hesaba çekici, kitap ve şeriat gönderici olarak bilmek ve böylece inanmak vardır. Sonra da O Rabbin ölçüleri­ne uymak, O'nun yasaklarından sakınmak, sürekli O'nu anmak ve ibadeti yalnızca O'na yapmak görevleri gelmektedir.

Bütün bunları yapanlar, Allah'a hakkıyla şükretmiş olur­lar. Şükretmek iman etmenin gereğidir. Allah'a karşı şükür göre­vini hakkıyla ancak iman edenler yerine getirebilir. Çünkü onlar nasıl şükredileceğini bilirler.

Hz. Süleyman bu şekilde şükreden bir kuldu.

“Allah'ın kullarından şükreden azdır.”  Bu âyet Hz. Süley­man gibi şükredenlerin faziletini ortaya koyduğu gibi, aynı zamanda Allah'ın lütuf ve bağışlarına şükretmenin önemine de işa­ret etmektedir. Öyleyse Rabbe hakkıyla şükür -şükredenler az olsa da- son derece önemli ve fazilet bakımından yüce bir dere­cedir. Buna karşın bunca nimete ve iyiliğe rağmen nankörlük ya­pıp şükretmemek te insanlar için bir kusur, bir kabahattir.

Ancak insanlar ne kadar gayret ederlerse etsinler, sınırlı bir güçle hakkıyla şükredemezler. Âyet bu gerçeğe de işaret et­mektedir.

Hz. Süleyman karınca vadisinden geçerken, karınca baş­kanının sözlerini duyunca hafifçe gülümsedi ve şöyle dedi:

"Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükret­memi ve razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et ve rahmetinle salih kullarının arasına kat."[172]

Karıncanın konuşmasını duymak, ne dediğini anlamak sı­radan bir şey değildi elbette. Bir peygamber kendisine bağışla­nan bir ilimle, bir mucize olarak küçücük bir hayvanın ne dedi­ğini anlıyordu.

Hz. Süleyman'ın bu üstünlük ve bağış karşısındaki tavrı son derece dikkat çekicidir.

Bu tavır inanmış bir kul tavrıdır. Bu davranış nimet vere­ni tanıma şuurudur. Bu, Rabbe hakkıyla teslim olmanın ortaya konuluşudur.

O, kendisine böyle bir nimet verilmesinin sebebine değil, bu nimet karşısında yapması gerekene dikkat çekiyor ve bu ya­pacağı şey konusunda Allah'tan yardım diliyor:

Hakkıyla şükretmek,

Salih amel isleyebilmek ve,

Allah'ın rahmetiyle salih kullarının arasına katılabilmek.

Hz. Süleyman bir peygamberdir. Günah işlemekten uzak­tır. Kur'an'ın övgüsünü kavuşacak kadar salih amel işleyen güzel bir kuldur.

Ama o yine de hakkıyla şükredebilmeyi, salih kulların arasına katılmayı istiyor. Bu tavır eşsiz bir örnektir. Anlayabilen için son derece yüce bir hedeftir. Allah'ın makamını tanımada derin bir şuurdur. Ve nimetin gerçek sahibini bilmede nümûne bir davranıştır

Hz. Süleyman, kendisine, ana ve babasına verilen nimet­ler için hakkıyla şükredebilmeyi istiyor. Allah'tan bu konuda şu­ur, dikkat ve imkan talep ediyor.

Onun babası Davud (a.s.)'tur. Bir peygamberdir, yüce bir in­sandır. Allah (c.c.) O'na da bol bol nimet vermişti. Rabbimiz, O'na verdiği nimetlerin bir kısmını anarak, Davud ailesinin şükretme­si gerektiğini söylüyor. Belli ki bu meseleye anne de dahildir. Kur'an ona verilen nimetleri ayrıca saymamakta, ancak o da aile­ye özel olarak bağışlanan nimetlerin yakınında bulunmaktadır.

Hz. Süleyman'ın annesi de saliha, ilim sahibi ve dindar bir insandır. Onun oğluna yaptığı şu nasihat onun bu yönünü gös­termektedir.

Cabir (ra)'in rivayetine göre Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

“Süleyman'ın annesi oğluna şöyle dedi: 'Ey oğlum! Gecele­ri çok uyuma. Çünkü (ibadet yapmaksızın) geceleri çok uyu­mak, kulu Kıyamet günü fakirlğe sürükler.” [173]

Onun bu duasını kabul edildiğini ve onun hakkıyla, gere­ği gibi şükrettiğini, Allah'ın razı olacağı amelleri işlediğini ve Al­lah tarafından Kur'an'da övülen salih kulların arasına katıldığını yine Yüce Kur'an'dan öğreniyoruz.

"O ne güzel kuldu. Şüphesiz, onun bizim katımızda gerçekten bir yakınlığı ve varılacak güzel bir yeri vardı." [174]

Kuşkusuz bu yakınlığa, ve güzel bir varılacak yere ancak hakkıyla şükreden kullar kavuşabilir. Hz. Süleyman bunun ta­rihte canlı örneğidir. [175]



[171] Sebe: 34/13.

[172] Neml: 27/19

[173] İbnı Mace, nak. İbni Kesir, Kasasu'l Enbiya, Beyrut 1319/1998, s: 442

[174] Sâd: 38/40

[175] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 91-94.


Konu Başlığı: Ynt: Şükretmesi
Gönderen: Rüveyha üzerinde 26 Ocak 2016, 19:57:22
Esselamu aleykum ve rahmetullah..Mevlam peygamberlerin şükründeb bizlere de nasip eylesin..Rabbim şükürsüzlükten muhafaza eylesin İnşaAllah.Rabbim razı olsun..