Konu Başlığı: Hz. Süleyman kıssası ve fikir cihadı Gönderen: Sümeyye üzerinde 04 Mayıs 2011, 14:29:46 15- Hz. Süleyman Kıssası Ve Fikir Cihadı (İctihad) Başkasının bağına giren koyunlarla ilgili davada Hz. Davud'un ve Hz. Süleyman'ın farklı farklı hükme vardıklarını Kur'an bize anlatmaktadır. Her iki yüce elçinin verdikleri kararlar doğru ve adalete uygun olmakla beraber; Hz. Süleyman'ın hükmünün çözüm olduğu anlaşılmaktadır. Hadis-i şerifte geçtiği gibi, çocuğunu kurt kapan anne hakkında her ikisinin verdiği hüküm de buna benzemektedir. Hz. Davud (a.s.) davalıların savunmasına, aralarındaki meseleyi delilleriyle anlatmaları üzerine adaletli bir hüküm vermişti. Hz. Süleyman (a.s.)ın hükmü ise davaya bir başka açıdan çözüm bulma metoduna dayalı idi ve daha isabetli bir karardı. Kur'an, bu olayı anlattıktan sonra Hz. Davud hükmünün yanlış olduğunu söylemiyor ve onu kınamıyor. Bu nokta dikkat çekicidir. Çünkü Hz. Davud (a.s.) önüne gelen davayı hak bildiği ölçülerle, adalete uygun bir şekilde çözmeye çalıştı. Adaletin gerçekleşmesi için bütün gücünü kullandı. Davalıları dinledi, zanlının savunmasını aldı, sonra da elindeki deliller ile en doğru sonuca ulaşmaya çalıştı. Davaya ne kendi çıkarı açısından baktı, ne de akraba, tanıdık, hısım açısından baktı. O bir peygamberdi ve asla adalete aykırı bir davranışta bulunmazdı. Hz. Süleyman'ın aynı konudaki görüşünün söz konusu edilmesi, dar anlamda içtihada, yani fikir cihadına, geniş anlamda fikir ve düşünce özgürlüğüne bir işarettir. Müslümanlara ait bir meseleyi, dini bir konuyu kaynaklara dayalı olarak çözmeye, o konuda en isabetli sonucu varmak için yoğun bir çaba harcamaya, kafa yormaya, uygun fikir üretmeye ictihad denildiğini hatırlayalım. Kur'an ve Sünnette hakkında herhangi bir hüküm bulunmayan bütün meseleler ictihad yapabilen müctehid alimlerin çabalarıyla çözüme kavuşmuştur ve kavuşacaktır. İslâmî ilimlerde derinleşmiş ve belli bir seviyeye gelmiş yetkin alimler, müslümanların karşılaştıkları problemleri iyi niyetle, İslâmın temel kaynaklarına bağlı kalarak ve onlara uygun olarak, insanlara faydalı olmak ve onlann dinlerini daha rahat yaşamalarını sağlamak üzere araştırırlar, fikir cihadı yaparlar, yani fikri açıdan yoğun çaba harcarlar ve olumlu bir sonuca varmaya çalışırlar. Bu gibi bilginlerin vardıkları sonuca (ictihad veya fetva), isabetli ise; hem müslümanların sorunu çözülmüş ve onlara bir fayda sağlanmış olur, hem de bu hükmü veren alim kişi çok sevap alır. İyi niyetine, bütün çabasına rağmen isabetli bir hükme varamazsa, bundan dolayı kınanmaz ve o yine sevap alır. Çünkü iyi niyetle gereken çalışmayı yapmıştır. Ancak herhangi bir bilgin İslâmî kaynaklara dayanmaksızın, onlara aykırı, birilerinin keyfi için veya heva ve hevesine uyarak dini konularda, rastgele fetva verirse, bu gibi kimseler hakkında iyi şeyler söylemek mümkün değildir. Bir takım cahillerin, bilmeden, deyim yerinde ise 'kafadan atma' görüşlerinin, hükümlerinin dinî konularda bir geçerliliği yoktur. İçtihadı genel anlamda fikir cihadı, düşünce üretmek üzere çaba harcama anlamına alırsak, bunu fikir hürriyeti olarak değerlendirmemiz mümkündür. İnsanlığın yaranna ya da onların bir problemini çözmeye yönelik, Allah'a isyan ve sapıklık anlamı taşımayan, zararsız düşünceleri geliştirme çabası alkışlanacak bir tutumdur. Bu bağlamda faydalı fikirler nereden ve kimden gelirse gelsin kabul edilebilir. Bu fikirlerin birbirine aykırı olması da çok önemli değildir. Önemli olan, o fikri üreten insanın iyi niyetli olması, gerçekten insanlara faydalı olmak için fikir çilesi çekmesi, kafa yorması, beyin faaliyetinde bulunmasıdır. Hz. Süleyman kıssasında müslümanlan öğrenmeye, ilme, ilimle iyi sonuçlar elde etmeye teşvik olduğu gibi; içtihada, fikir üretimine, düşünceleri geliştirmeye de teşvik bulunmaktadır. Ayrıca burada zararlı, batıl ve küfür olmamak şartıyla farklı hükümlere, farklı görüşlere karşı bir hoşgörü anlayışı da görmekteyiz. Müslümanlar buradan ders alarak düşünce ve farklı ictihad sonuçları önüne engel koymamalı, düşünce üretiminin önüne açmalıdırlar. Çünkü düşüncelerin çokluğu aynı zamanda çözüm çokluğu anlamına gelir. [386] [386] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 211-213. |