๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Süleyman => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 05 Mayıs 2011, 17:44:39



Konu Başlığı: Hüdhüdün haberi ve Hz. Süleyman ın mektubu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Mayıs 2011, 17:44:39
 

3- Hüdhüdün Haberi Ve Hz. Süleyman'ın Mektubu




Fazla zaman geçmeden hüdhüd kuşu geliyor ve Hz. Sü­leyman için cidden sürpriz olan bir haberi ona iletiyor.

Şimdi olayın ikinci tablosu ile karşı karşıyayız. Hüdhüdün ilginç haberi üzerine Hz. Süleyman'ın olgun ve yapıcı tavrını hep beraber seyrediyoruz:

"Derken uzun zaman geçmeden (hüdhüd geri) geldi ve dedi ki: 'Senin (bilgi gücünle) kuşatıp öğrenmediğin şeyi, ben kuşatıp öğrendim ve sana Sebe'den kesin bir haber getirdim.

Gerçeklen ben, onlara hükmetmekte olan bir kadın bul­dum ki, ona her şeyden (bolca) verilmiştir ve büyük te bir tahtı vardır.

Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da Güneşe secde ederler­ken buldum. Onlara şeytan yapmakta olduklarını süslemiştir, böylece onları (doğru) yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı on­lar hidâyet bulmuyorlar.

Ki onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilmekte olan Al­lah'a secde etmesinler diye (yapmaktadır).

Allah O'dur ki O'ndan başka ilâh yoktur, O, Büyük arşın da Rabbidir." [271]

Hüdhüd söze 'senin bilginle ulaşamadığın bir şeye ulaş­tım diyerek başlıyor ve Hz. Süleyman'ın dikkatini çekiyor. Çün­kü izinsiz kaybolmasından dolayı suç zanlısıdır ve belki de dön­düğü zaman arkadaşları ona Hz, Süleyman'ın tehdit dolu sözle­rini aktarmışlardır. Ya da Hz. Süleyman onu, izinsiz ayrılmasın­dan dolayı sorgulamıştır, o da bu şekilde kendini savunmuştur. (Allahü alem)

Bu ifadeler Hz. Süleyman'ın Sebe' ülkesi hakkında hiç bir sey bilmediğini göstermez. Sınırları Suriye'ye ve Kuzey Kızıldenize kadar uzanan, o günün şartlarında ticaret ve kalkınmada meş­hur olmuş böyle bir halkı hiç duymamış olması düşünülemez.

Öyleyse hüdhüd kuşunun demek istediği, Sebe'lilerin merkezinde gözlerimle şahit olduğum şeyler hakkında henüz sa­na bir bilgi ulaşmış bulunmuyor sözüdür. [272]

Hüdhüd, Hz. Süleyman'ın dikkatini çektikten sonra, ora­da gördüklerini anlatmaya başlıyor.

Sebe halkının başında bir kadın [273] bulunmaktadır ve onlara hükmetmektedir. Kraliçenin hükümdarlığı kuvvetlidir. Bu­nu hüdhüdün, 'ona her şeyd takım özellik en bolca verilmiş...' sözünden anlı­yoruz. Ayrıca ona ait özel bir tahttan bahsediyor. Anlaşılıyor ki taht bir lere sahiptir. Sebe' ülkesinin zenginliğini ve kalkınmışlığını gösterecek, kraliçenin güçlü yönetimini yansıta­cak şekilde yapılmış bir sanat eseridir, kıymetli madenlerle süslüdür, değerli taşlarla bezenmiştir. [274]

Hüdhüd belki de bu bilgileri büyük bir heyecanla anlat­mıştır. Hz. Süleyman'ın mülkünün yanında kraliçenin mülkünü düşünmüştür, her ikisi arasında benzerlikler bulmuştur. Hz. Sü­leyman'ın mütevazi tahtına karşın kadın olan bir başkanın, çok değerli, çok depdebeli bir tahta sahip oluşunu hayretle dile ge­tirmiştir.

Ancak Hz. Süleyman bütün bunlara önem vermedi. Çün­kü onun için dünyalık zenginliklerinin, süslü tahtların, insanın refahını sağlayan maddi güçlerin hiç bir değeri yoktu. O bunla­rın daha fazlasına sahipti. Bundan dolayı biraz sonra geleceği gibi kraliçenin gönderdiği maddi değeri çok yüksek hediyelere ihtiyacı olmadığını söyledi.

Ancak Hüdhüd, 'onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp Güne­şe secde ettiklerini gördüm deyince, daha fazla meraklandı ve hüdhüdün doğru söyleyip söylemediğini anlamak için onlara bir mektup göndermeğe karar verdi.

Sebe' kraliçesinin ve kavminin Güneşe tapmakta oldukla­rı Hz. Süleyman için en önmeli bir konuydu. Allah'ın kulların­dan bir grup O'nun nimetlerini yedikleri halde Güneşe ilâh diye tapınıyorlardı. Allah'tan başkasını tanrı edinmişlerdi. İnsanlara Tevhid dinini anlatmak ve onlara hidayeti göstermek üzere ge­len bir peygamberin, böyle ciddi bir konu dururken, ülkenin zenginliği ile, kraliçenin alımlı tahtı ile ilgilenmesi mümkün de­ğildi.

Böyle bir şeyi daha önceden duymamıştı. Bunu yalnızca hüdhüd görmüş ve şimdi ona haber veriyordu. Hüdhüd her ne kadar getirdiği haber için 'çok doğru ve önemli haber getirdim' dese de haber tek kişilik kanalla geldiği için, onunla hüküm ve­rilemezdi. Araştırma yaparak haberin doğru olup olmadığını an­laması gerekiyordu. Eğer haber doğruysa ona göre hareket ede­bilirdi. Böylece hüdhüd de izinsiz kayboluşuna açık bir delil ge­tirmiş olacak, hem de bilmeden kimseye haksızlık yapılmaya­caktı. Hz. Süleyman, tedbirli insandı, her şeyi yerli yerinde ve işin gereğine uygun yapardı. Hüdhüdü bu haberinden ötürü he­men doğrulamıyor, yalanlamıyor da. Ayrıca bundan dolayı da onu küçümsemiyor, tam tersine ona önem veriyor ve haberini araştırılmaya değer buluyor.

Sebe' halkı başlarındaki kraliçe ile birlikte Güneşe tanrı diye secde etmekteler. Çünkü şeytan onları çepeçevre kuşatmış, yaptıklarını kendilerine süslü ve doğru göstermiştir. Onlara gö­re Güneşin tanrı haline getirilmesinde herhangi bir yanlışlık yoktu. Çünkü şeytan onlara bunun doğru olduğunu telkin etmektedir. [275]

Şeytan onları öylesine sapıklıkta bırakmıştı ki, bundan do­layı düşünüp, akledip de gerçek hidayeti bulamıyorlar, ancak âlemlerin Rabbi Allah'a secde etmeleri gerektiğini anlamıyorlardı.

O Allah ki, yerde ve göklerde gizli olanı, insanlara rızık kaynağı olan şeyleri, toprağın ve yağmurun neler bitireceğini; insanların gizlediklerini de açığa vurduklarını bilir.

O öyle bir Allah'tır ki.O'ndan başka hiç bir ilâh yoktur. Güneş te Allah'ın bir yaratığıdır, nasıl ilâh olabilir ki? Allah'ın kür­süsü, O'nun varlığı ve hakimiyeti çok büyüktür, çok azametlidir.

Böyle olmasına rağmen, Sebe' halkı şeytanın aldatmasıyla büyük bir yanlışlığın içine düşmüş ve doğru yoldan sapmıştı.

Şimdi burada ilginç bir hüdhüd kuşu ile karşı karşıyayız. Bu kuş sıradan bir çavuş kuşu değil. Onun hem anlayışı var, hem de imanı var. Haberleri aktarırken de iyi bir ifade gücüne sahip. Gördüğü durumu net bir şekilde izleyebilecek ve anlaya­bilecek kabiliyette.

Bir kadının kraliçe, çevresindeki insanların da onun dev­let adamları olduğunu anladı. Sonra onların Güneşe secde ettik­lerini gördü ve bunu şeytanın aldatmasıyla bir sapıklık olduğu­nu bildi. Secdenin yalnızca büyük arşın (bütün varlıkların) sahi­bi Allah'a yapılması gerektiğini de ortaya koydu. [276]

Hüdhüd kuşunun bütün bunları öğrenip Hz. Süleyman'a mantıklı bir şekilde rapor etmesi; Hz. Süleyman'ın peygamberli­ğini işaret eden mucizelerden bir tanesidir. [277]

Bu olay bir gerçeği daha vurgulamaktadır. Allah (c.c.) Hz. Süleyman'a, hiç kimseye verilmeyen ilim, hüküm ve dünyalıklar verdi.

Onun vahye dayalı derin ilmi vardı. Bundan dolayı o ne kibirlendi, ne de kendisine verilen bütün bu nimetlere nankör­lük etti. Şükrünü ve kulluğunu hakkıyla yerine getirdi.

Âyet bu arada ilim sahiplerine bir hatırlatmada bulunu­yor:

İlimle büyüklenmemek, ben de biliyorum havalarına gir­memek.

Her şeyi bilen, Alîm olan Allah'ı unutmamak, ilmin O'ndan geldiğini bilmek, bu İlimle O'nu ve yüce kudretini idrak etmek ve yaratılış gerçeğini aramak.

Hz. Süleyman'a Allah (c.c.) bir şeyi bildirmişse o bilebilir­di. O'nun bundan öte bilgisi sınırlıydı. İşte küçük bir kuş, onun henüz bilmediği, bilgisiyle henüz ulaşamadığı bir haberi ona tam detayı ile, mantıklı bir şekilde bildiriyordu. Demek ki bir bi­lenden başka bir bilen daha bulunabilir.

Bazılarına göre hüdhüdün konuşması '...Onları Güneşe secde ediyorlarken buldum' cümlesiyle bitmektedir. Âyetin üs­lûbu gösteriyor ki hüdhüdün konuşmasına Allah (c.c.) tarafından bir ilave yapılmaktadır. 'O Allah'tan başka tanrı yoktur' cümlesi­ne kadar bu ilave devam etmekte, muhataplar da yalnızca hüd-hüd kuşuyla Hz. Süleyman değil, başta Hz. Muhammed'e karşı çıkan Mekkeliler ile birlikte bütün müşrikler olmaktadır. Onlar hisse alsınlar diye kıssanın bu bölümü özellikle vurgulanıyor.[278]

Hz. Süleyman, bu görevli kuşun verdiği haberin doğru olup olmadığını anlamak üzere bir mektup yazıyor ve bunu hüdhüde verip;

"...Bakalım doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mı oldun? Şu mektubu götür, kendilerine bırak. Sonra bir yana çekil de ne yapacaklarına bak." [279]

Âyetler mektubun içeriğini belirtmiyor. Bu hususu kapalı bırakıyor. Âyetleri okuyanlar mektubun içeriğini Sebe' kraliçesi­nin sarayında öğrenecekler. Mektup çok kısadır ve çok önemli bir mesaj taşımaktadır.

Burada hüdhüdün posta hizmetinde kullanıldığını görü­yoruz. Ancak o görevi posta hizmeti yapan diğer güvercinlerden çok farklıydı. O boynuna asılı, ya da tüylerinin arasına saklı olan bir mektubu yerine bırakıp kenara çekilmiyordu. Hz. Süley­man'ın emriyle kraliçenin ve adamlarının mektubun içeriğine nasıl tepki göstereceklerini, nasıl bir tavır takınacaklarım gözle­mesi ve ona rapor etmesi de gerekiyordu. [280]




[271] Neml: 27/22-26.

[272] Mevdudi, Tefhim: 4/105.

[273] Muharref Tevrat ta Sebe' kraliçesinden isim vermeden, Seba kraliçesi di­ye söz eder. (Tevrat, 1. Krallar, 10/1-10, 13, s:349, II. Tarihler, 9/1-9, 12, s: 436.

Sebe' kraliçesinin adının Belkıs b. Şurahil olduğu pek çok kaynakta yer al­maktadır. (en-Nisabûrî, T. R. Furkan, -Taberi'nin kenarında- 19/97, İbni Kesir, el-B. ve'n Nihâye, 2/21. E Razi, T. Kebir, 24/19. Ö. Zamahşerî, el-Keşşâf, 3/349) Ancak tefsırciler M.Û. 250 yıllarında yaşadığı bilinen Himyeri kraliçesi Belkıs'ı Sebe' kraliçesi zannedip Hz. Süleyman'a çağdaş yap­tıkları görülmektedir. O. Cilacı, S. Isl. Ans. Hz. Süleyman mad. 5/456) Bazı tarihçiler onun nesebini verirler ama aralarında görüş birliği yok­tur. Bazıları onun babasının bir cin olduğunu ileri sürerler. Güya dede si bir cini yılan olmaktan kurtarmış ve sonra da kızıyla evlendirmiş, Bel­kıs işte bu cinin kızıdır. Bütün bunlar aslı astan olmayan uydurma hu­rafelerdir, (tbni Kesir, el-B. ve'n Nihâye, 2/21. es-Sa'lebl, K. Enbiya, s: 314, İbni Esir, el-Kâmil fi'l Tarih, Beyrut 1385-1965 1/231-233. Kurtu-bl, el-C. Li-A. Kur'an, 13/122, 140-141. Âlusî. R. Meâni, 19/189) Belkıs'm babasının cinlerden olduğuna dair bir de hadis rivayet edil­mektedir ki bu hadis için alimler 'garip', 'zayıf haber' ve 'uydurma' de­mişlerdir. (Âlusî, R. Meânî, 19/189 İbni Kesir, el-B ve'n Nihâye, 2/21. İbni Kesir, K. Enbiya s: 444)

[274] Belkıs'ın tahtı hakkında bilgi veren kaynaklar onun büyük ve muhte­şem bir güzelliğe sahip olduğu fikrinde birleşiyorlar. Ancak tahtın süs-lemeleriyle, büyüklüğü ve üzerinde yer alan odalarla ilgili haberler te-mamen abartılı ve hayal ürünü şeylerdir. Bu kadar abartılı haberleri bil­menin de bir faydası yoktur. (Sa'lebî, K. Enbiya, s: 31. Tsbert, el-C. Be­yan, 19/92. İbni Kesir, el-B. ve'n Nihâye, 2/22. Kurtubî, el-C. li-A Kur'an, 3/123. Âlusî, R Meânî, 19/190. Kadı Beydavî, Tefsir, 2/174.)

[275] Neml Süresi 24. Âyet bir çok alime göre 'tilâvet secde'sidir. Bu âyeti okuyan veya işiten mü'minler, yalancı ilâhlara secde edenlerin aksine Allah'a secde etmek gerektiğini fiili olarak ortaya koyarlar.

[276] Prof. S. Kutub, fi-Z. Kur'an: 5/2639.

[277] O. Zamahşerî, el-Keşşaf: 3/348.

[278] F. Razi. T. Kebir: 24/193. Mevdudî, Tefhim: 4/106.

[279] Neml: 27/27-28.

[280] Hüseyin K. Ece, Hz. Süleyman, H. Ece Yayınları: 149-155.


Konu Başlığı: Ynt: Hüdhüdün haberi ve Hz. Süleyman ın mektubu
Gönderen: Melda üzerinde 08 Şubat 2015, 17:13:58
Sebe halkının gözünü şeytan booyamıştır yerlerin ve göklerin yaratıcısı Allak tır güneş de ALLAH ın emriyle hareket eder ALLAH kimseyi doğru yoldan çıkarmasın hidayete erdirsin


Konu Başlığı: Ynt: Hüdhüdün haberi ve Hz. Süleyman ın mektubu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 09 Şubat 2015, 02:22:20
s.a.. , Amin insaallah kardesim..Bunlar bizlere simdiki zamanda büyük örnekler..Rabbim c.c ilmimizi arttirsin insaallah.