> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Peygamberin Savasları > Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı  (Okunma Sayısı 1619 defa)
07 Ocak 2011, 14:40:13
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Ocak 2011, 14:40:13 »



10-Hz. PEYGAMBER ZAMANINDA DEVLETİN ASKERLİK TEŞKİLÂTI


Umumi Bilgiler:
 

278. Meslekten  olmayan bir  kimsenin  girişmiş bulunduğu elinizdeki şu kısa tetkikin, Hz. Peygam­ber zamanında askerlik teşkilâtının nasıl işleyip na­sıl tekâmül ettiğine dair mülâhhas bir bölüm ile ni-hayetlenmesi faydalı olur düşüncesindeyim.

279. İslâm Devleti,  Hz.  Peygamberin  gelip Me­dine'ye yerleşmesiyle fiilen de mevcudiyet kazanmış­tır, îster müdâfaa ve ister taarruz maksatlarına mü­teveccih olsun, başlangıçta askerî bir teşkilât mevzu bahis   değildi.  Hz.  Peygamberin   bütün   teşkilâtıyla kendine mâl edebileceği bir Devlet, İslâmdan evvel Medine'de mevcudiyet kazanmış da değildi; keza Hz. Peygamber Medine'yi kendi Devlet ülkesine ve esa­sen  kurulu  bulunan  idaresine  bağlamak  üzere  bir fâtih sıfatıyla da buraya gelmemişti.  Aksine  o  bu­raya elinde  hiç bir maddî vasıta olmaksızın,  dene­bilir ki bir mülteci olarak göçetmiştir. Medine'ye gel­diğinde  burada  bir karışıklık  ve  anarşi  havası  ile karşılaştı. Bu yüzden bir nevî Şehir-Devlet şeklinde siyasi bir teşkilât, ihdas edilmesi teklifinde bulundu; yerli ahali de buna muvafakat ettiler. Fakat her şe­ye yeniden başlamak icab ediyor, deneme ve tecrübe ile gelişmeyi temin lüzumu hasıl oluyordu.

280. Dikkati çeken nokta, Medine'deki karma­karışık insan yığınları arasına katılışından azamî al­tı ay sonra, yeni kurmuş olduğu devletin düşmanları­na karşı askeri seferler tertib etmeye başlayabilme-sidir. [375]

 

Savaşlarda Kollanan Gaye:
 

280/a.  Yukarda,   3  sayılı  paragrafta naklettiği­miz :

«Ben rahmet peygamberiyim, ben harp peygam­beriyim» şeklindeki hadisiyle Hz. Peygamber (S.A.), onun gözünde savaşın, kendisinden vazgeçilmesi mümkün olmayan bir «kötü gerek» olduğu ve asla kendine menfaat sağlamak gayesiyle ve kendi arzu ve isteğiyle hiç bir zaman harbe tutuşmadığını, olan savaşların ise, tamamen karşı tarafta bulunan ha­sımlarının arzu ve istekleriyle çıktığını beyân ve ifâ­de etmektedir. Bu duruma göre onun giriştiği savaş­larda kollanan gaye, düşmanı itaat altına almak ve onun bozuk mantık ve muhakemesini doğrultup dü­zeltmekti; asla onun kökünü kazıyıp yok etmek de­ğildi. Resûlullah Muhammed aleyh'is-salâtu v'es-se-IAm kan akıtma maksadına dayanan bir harp değil, psikolojik bir harp yapmayı tercih ediyordu. Tam ge­rektiği an ve yerde merhametli ve şefkatli davran­masını bilmiş ve Kurıan-ı Kerim'de yer alan şu âyet­teki prensibe göre   (K. 41/34)  hareket etmiştir:

«İyilik (hasenat) ve kötülük (seyyiâtJ bir dü­zeyde değildir. Sen en iyi olan şekilde hareket et!

Bir de bakarsın ki, seninle aranda düşmanlık bu­lunan kimse çok sıcak bir dost hâline geliver­miş!..»

Samhûdfnin naklettiğine göre (bk. ikinci neşir, Bey­rut, s. 1246) .müşriklerden Suheyl'ubn 'Amr, Bedr sa­vaşında Müslümanlar tarafından esir edilmişti. Me­dine'ye doğru götürülürken yolda, defi hacet etmek üzere Müslüman muhafızından müsaade istedi ve gözden uzaklaşıp bir tenhâ yere ulaşınca da kaçma­ya kalkıştı, takip edilip yakalandı; ancak Resûlullah onu, başvurduğu bu «hile» ve işlediği «savaş suçu» dolayısiyle cezalandırmamıştır. Diğer bir savaş esiri olan Ebû 'Azze, Medine'ye gelindiğinde, fidyei neca­tını ödemek üzere ne parası ve ne de bu konuda ken­disine yardım edecek bir kimsesi olduğunu beyan ederek şayet Resûlullah onu azâd edip serbest bı­rakacak olursa, medyunu şükran olacağını ve ilerde çıkacak savaşlarda asla ona karşı harbe tutuşmaya­cağını vâdetti. Böylece o, hiçbir şekilde fidye alınmak­sızın serbest bırakıldı. Fakat kısa bir zaman sonra, Müslümanlara karşı tertiplenen bir intikam savaşı­nın hazırlıklarına katılarak gönüllülerin ve paralı askerlerin toplanması işinde aktif bir rol oynadı. Da­ha sonra bir fırsatta yeniden Müslümanların eline esir düştü ki, Resûlullah bu defa onun boynunun vu­rulması için emir vermiştir (bk. îbn Kesir) Resûhü-lahın bizzat kumandanlığını yaptığı bir *seriyye»de, bir dinlenme molasının   verildiği bir  sırada Gevres  [376] adında bir düşman askeri, Resûluüah'ın hafifçe kes­tirmekte bulunduğu yere kadar ustalıkla ve gizlice sızıp onun bir kenara bırakmış olduğu kılıcını kap­tığı gibi karşısına dikildi ve şöyle haykırdı:

«— Şimdi sent benim elimden kim kurtaracak, ey Muhammedi?» Resûlullah yavaşça doğruldu ve bü­yük bir sükûnet içinde şu cevabı verdi:

«— ALLAH!..»

Düşman askeri hiç beklemediği bu cevap karşısında kendine sahip olamadı ve' elindeki kılıcı yere düşür­dü. Bu defa Resûlullah düşen kılıcı yerden aldı ve şöy­le hitâb etti:

— Yâ şimdi seni benim elimden kim kurtara­cak?!.»

— Hiç kimse!»

diye cevap verdi câhil düşman askeri Gevres tir tir titreyerek... Bunun üzerine Resûlullah onu affetmiş ve çıkıp gitmesi için yolunu açık tutmuştur (bk. Belâ-zuri, Ensâb). Bu olaydan ayrı, Selemet'ubn'ul-Ekvâ1, tek başına ve yaya olarak Fezâreli bir haydut sürüsü­nü takip etmiş ve bu haydutlardan, yağmalamış bu­lundukları malların hemen hemen yarısını esasen ye­niden eline geçirmiş bulunuyordu ki tam bu sırada, yanında silâhlı askerleri de olduğu halde Resûlullah koşup onun yardımına yetişti. Seleme Resûlullah'tan, susuzluk ve yorgunluktan elini kaldıramayacak hal­de bulunan bu haydut sürüsünü takip edip tamamını yok etmek üzere haklarından gelmesi için kendisine bir at vermesini rica etti ise de Resûlullah kendisi­ne şu cevâbı vermiştir:

«— Şimdi (onları) eline geçirmiş bulunu­yorsun; o halde yumuşak ve hoşgörü sahibi ol!» (bk. Îbn'ul-Cevzî, el-Vefâ, s. 696). Bütün bu gibi durumlarda düşüncesiz ve câhil put­perestler, hiç beklemedikleri bir şekilde uğradıkları bu merhamet ve şefkat yağmuru karşısında, eninde sonunda İslama girmişlerdir ki, Resûlullah'ın bir İlâ­hî Tebliğ Elçisi olarak esasen peşinde koştuğu ve kolladığı nihâi gaye de bundan başka bir şey de­ğildir. [377]

 

Muvazzaf Ve Devamlı Bir Ordu Kurulması:
 

281. Muvazzaf bir Ordu mevcut değildi ve hattâ böyle bir Ordunun teşkili için zarurî maddî vâsıtalar dahi yoktu: Devlet fakirdi ve muntazam gelirlere malik değildi; Kur'an-ı Kerim bu güçlüğü şöylece hal ve faslediyordu: -Orduya katılma Dinin bir rüknü, asıl vecibesidir. Alîah müslümanların şahıslarını ve mallarını Cennet karşılığında satın almıştır». Bu du­ruma göre Müslümanlar, ALLAH yolunda savaşma, öldürmek ve ölmek mecburiyetindedirler. [378] Bu durum­da bütün Müslüman halk muktedir savaşçılardan mü­teşekkil, devamlı - muvazzaf bir Ordu haline getiril­mişti. Herkes askerî tâlim ve terbiye görmek mecbu-riyetindeydi ki gerçekte Islama girişlerinden önce bi­le bu tâlime tâbi tutulmuşlardır. Hükümet gerek mad­di ve gerekse manevî imkânlarla olmak üzere her yol­dan bu işi destekleyip teşvik etmiştir. Bu arada şunu da göstermekte fayda vardır ki, Kur'an sadece mü­dafaa harbine müsaade etmektedir. Bu konu ile il­gili âyet şöyledir [379] «Sana harp açanlara karşı sen de Alîah yolunda savaşa gir ve mütecaviz, haddi aşan olma; gerçekte de ALLAH mütecavizleri sevmez. Artık onları (düşmanları) nerede bulursan öldür...». Aynı şekilde Kur'anm XXII. sûresinin 39-41. âyetlerinde: «Kendilerine harp açılanlara (savaş) izni verilmiş­tir...». Yukardaki ilk âyetin ikinci kısmı [380] ile düşman nerede bulunursa öldürüleceğine dair Kur'anın diğer âyetleri, kendisi ile esasen harp halinde bulunulan Devletler ahalisi hakkındadır. [381]

 

Askerî Seferler İçin Ordu Teşkili İşi:
 

282. Usul şöyle idi: Devlet Reisi ve Başkuman­dan yetkileri ve iktidarı içinde Hz. Peygamber, —bel­ki de itimat ettiği arkadaşlarıyla istişare sonucu— muayyen bir askeri seferin ihtiyaç gösterdiği asker miktarı üzerinde bir karara varır ve bunu herhalde bir cemâat namazı esnasında Camide ilân etmek su­retiyle bu maksatla açılan bir deftere kendilerini gö­nüllü olarak yazdırmalarını Müslümanlardan ister­di. Hiç kimse tertiplenen seferin ne tarafa olduğunu önceden bilemezdi, istenen asker miktarı temin edi­lir edilmez, Hz. Peygamber bunlara bir de Kuman­dan tayin der ve ancak bu kumandana gerekli tali­matı verir, askeri yönden takip etmesi gerekli yol ve usulleri bildirirdi. Bazen daha da tedbirli davramhp gizlilik içinde hareket edildiğini gösteren vâkı'alar malûmumuzdur: Hz. Peygamber, mühürlü bir zarfı Kumandana teslim eder ve ona «şu açık arazi isti­kametinde ilerle (bunun manâsı görünüşe göre, "sa­hil tarafına değil, aksi istikâmete doğru yürüyüşe geç" olmalıdır) ve üç gün bu suretle yol aldıktan son­ra mektubu aç, içindeki talimatı yerine getir!» derdi.

Her bir gönüllü kendi özel silâhları ile gelir ve şa­yet ihtiyaç varsa Hükümet dahi bu hususta yardım­da bulunurdu.

283. Yukarda gördüğümüz gibi ilk askeri sefer­ler (seriyyeler), müşrik Mekkelilere karşı kervan yo­lunu kapamak maksadıyla tertiplenmişlerdi.  Bu  şe­kilde bir  müdâhalenin   başlaması,   karşılıklı ve zin­cirlemesine tepkiler doğumuna âmil olmuştur. Hattâ bazen tabiatıyla pek ehemmiyet arzetmeyen maksat­lar için âni seriyyeler tertiplemek icab ediyordu. Bu gibi durumlarda, Devlet Başkanı ikamet ettiği mahal­lin hemen bitişiğinde tam Mescid'un-Nebî içerisinde müesses ve  Suffa diye  adlandırılan leylî üniversite kâfi bir kaynak teşkil etmiştir. Suffa sakinleri en za­hit  ve  en  heyecanlı,  ateşli,  umumiyetle  ticaret,  sa­nayi veya rizaî...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 07 Ocak 2011, 14:44:03 Gönderen: Sumeyye »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı
« Posted on: 25 Nisan 2024, 08:51:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı rüya tabiri,Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı mekke canlı, Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı kabe canlı yayın, Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı Üç boyutlu kuran oku Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı kuran ı kerim, Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı peygamber kıssaları,Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatı ilitam ders soruları, Hz. Peygamber zamanında askerlik teşkilatıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes