Konu Başlığı: Hz. Peygamber s.a.v. in tatbikatı Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Ocak 2011, 14:31:53 Hz. Peygamber (S.A.) in Tatbikatı: Hz. Peygamberin hayatında daha pek erken bir devrede bayrak görülür; buna hayret etmemelidir. Zira Mekke'li hemşehrileri İslâm öncesinden beri esasen bayrağa sahiptiler. Evvelce Hicret yolculuğunu gösterirken zi kret-miştik ki, Hz. Peygamber Mekke'den Medine'ye giderken, Eşlemlerin arazisinden geçtiği sırada bunların başkanları Bureyde, İslâmı kabul etmiş ve Hz. Peygambere iki' kişilik bir muhafız kıtası tahsis etmişti. İşte bunlar iki ayrı bayrak çekmiş vaziyetteydiler. Kettâni, et-Terâtîb'ul İdâriyye adlı eserinde' [397], İbn Hib-bân'dan naklen verdiği malûmata göre mezkûr Bureyde alelacele bu bayrakları yapıp temin etmek kastıyla sarığının kumaşmı kesmişti. Medine'ye varışından itibaren sadece birkaç ay geçmesini müteakip Hz. Peygamber artık harp halinde bulunduğu Mekkelilere ait kervanların yolunu kesmek veya sair hedeflere evvelce gösterildiği gibi bazı askerî birlikler (seriyye) göndermeğe başlamış1 ti. İşte bu seferlerde kullanılan bayraklara dair malûmat şöyledir: 1. Ubeydet'ubn'ul-Hâris'in seferleri: îbn Hişâm'-m İbn İshak'tan naklettiğine göre [398] Hz. Peygamber, ona bir râye vermişti. İbn Sa'd'ın Vâkıdî'den rivayet ettiğine göre [399] ona beyaz renkli bir liva vermiş ve bayraktar olarak da Mistet'ubn Usâse vazife görmüştür. Taberî ise îbn İshak ve Vâkıdî'den kaynak olarak istifade ettiğinden her iki bayrak adını da zikreder. 2. Hamza'nın seferi: îbn Hişâm'a göre [400] râye; İbn Sa'd'e göre1 [401] ise beyaz bir liva1 ve" bayraktarı Ebû Mer-sed Kennâz'ul-Ğanevî idi. Taberî (1.) numarada olduğu gibi iki ayrı bayraktan bahseder. 3. Sa'oVubn Ebi Vakkas seferi: İbn Sa'd'a göre' [402] bayraktarı el-MiWâd'ubn'Amril-Behrânî olan beyaz bir Iivâ* idi. 4. el-Ebvâ'ya karşı Hz. Peygamberin seferi: İbn Sa'd'a göre [403] Hamzanın bayraktarlığını yaptığı beyaz bir liva1 idi. Taberi'de aynısıdır. 5. Buvât'a karşı Hz. Peygamberin seferi: îbn Sa'd'a göre" [404] bayraktarı Sâ'd' ubn Ebi Vakkas olan beyaz bir liva'. 6. Hz. Peygamberin Kurzul-Fihri'yi takibi esnasında .- tbn Sad'a göre [405] bayraktarı Aliyy'ubn Ebi Tâ-lib olan beyaz bir liva'. 7. Zu'1-Uşeyre'ye karşı Hz. P eygamberin seferi: îbn Sa'd'a göre [406] Hamza'nın bayraktarlığını yaptığı beyaz bir Iivâ'. 8. Bedr savaşında Hz. Peygamber Mus'ab'ın bayraktarlığını yaptığı beyaz bir liva'. Ayrıca El-Uka-ab adını taşıyan ve Ali tarafından taşman ve diğeri Sa'd'ubn Mu'az'il-Ensârî'nin bayraktarlığım yaptığı iki siyah râye Hz. Peygamberin huzurunda tutulmuştur. [407] Birçok da Iivâ vardı: Mus'ab'ın elinde Muhacirûn zümresinin, el-Hubab'ubn'ul-Munzir'in elinde esar zümresi arasından Hazrec'in, Sa'd'ubn Mn*V.« önelinde yine Ensâr. zümresinden Evs in Hvâ'lan gibi Hasım taraf olan Mekkeliler de üç livaya sahiptiler: Biri Ebû Aziz'ibn Umeyr ve diğeri en-Nadr'ubn'ul-Hâ-ris ve nihayet bir üçüncüsü Talhat'ubn Ebî Talha tarafından taşınandır ki bütün bu bayraktarlar Abd'ud-Dâr kabilesine mensuptular.[408] 9. Benû Kaynukaa'ya karşı Hz. Peygamberin seferi : Hamza tarafından taşınan beyaz bir Hvâ'ya sahipti. Bu seferde râye mevzubahs olmamıştır.[409] 10. Karkarat'ul-Kudr'a karşı Hz. Peygamberin seferi: Ali'nin bayraktarlığını yaptığı, rengi hususunda bir sarahata rastlanmayan bir livâ'ya sahipti.[410] 11. Uhud savaşında Hz. Peygamber: Üç adet mızrak getirildi ve bunlara üç ayrı Iivâ' çekildi; Evs'in bayraktarı Useyd'ubn Hudeyr, Hazrec'in eKHubâb'-ubn'ul-Munzir ve Sa'd'ubn Ubâde ve Muhâcirûn'un AH ve Mus'ab idi. [411] îbn Hişâm'da [412], Mus'ab şehid edilince, Hz. Peygamberin livâ'yı Ali'ye verdiği... ve Uhut'ta harbin kızıştığı bir sırada, Hz. Peygamberin Ensar'm Râye'si altına oturduğu ve Ali'ye: «Râye'yi ilerlet!» şeklinde bir emir gönderdiği Kaydedilmektedir. 12. Hamrâ'ul-Esed'e karşı Hz. Peygamberin seferi : Uhüd harbinden bir gün evvel kuUemlmış olan Iivâ' bu savaşta çekilmiş olduğu mızraktan henüz indirilmeden Uhud'a gelinmişti. Ebû Bekr veya Ali tarafından taşınmıştır.[413] 13. Ebû Sâlime'nin başkanlığında Katan'a karşı tertiplenen sefer: Bir Iivâ'[414] 14. Hz. Peygamber sefer maksadıyla ikinci defa olarak Bedr'e geldiğinde Ali tarafından taşman bir liva[415] 15. el-Mureysi'ye karşı Hz. Peygamberin seferi: Ebû Bekr'in bayraktarlığım yaptığı Muhâcirûn'un ve Sa'd'ubn Ubâde'nin bayraktarlığım yaptığı Ensann râye'si[416] 16. Hendek savaşı: Düşman Mekke'den yola çıkarken livâ'sını Abd'ud-Dâr kabilesinden Osman'ubn Talha'ya tevdi e'tmişti" [417] Hz. Peygamberin bu savaştaki bayrağına dâir bir malûmat mevcut değildir. 17. Gâbe'ye karşı Hz. Peygamberin seferi: Bir mızrak ucuna çekilmiş ve Mıkdâd'ubn Amr tarafından taşman bir liva".[418] 18. Dûmet'ül-Cendel'e karşı Abd'ur-Rahmân 'ibn Avf'ın seferi: Hz. Peygamber kumandanın sarığını kendi eliyle sarmış ve sonra Bilâl'e, livâ'yı kendisine tevdi etmesi emrini vermiştir.[419] 19. Hayber savaşında Hz. Peygamber: Ali'nin bayraktarlığım yaptığı beyaz râye [420]; burada bir gün, bir burca karşı tertiplenen hücumda Hz. Peygamber râyesini Ebû Bekr'e tevdî etti. Fakat muvaffakı yy et elde edilmedi. Ertesi gün râyeyi Ömer'e tevdi etti ve yine muzaffer olunamadı ve üçüncü gün onu Ali'ye verdi ve bu defa zafer tahakkuk etti. [421] Çok kıymetli malûmat veren İbn Sa'd'a göre [422]: Hayber'e varılmasını müteakip Hz. Peygamber muhtelif râyeler dağıtmıştır. O devre kadar sadece liva* mevcuttu. Ancak Hayber savaşından sonradır ki râyeler kullanılmağa başlamıştır. Hz. Peygamberin siyah renkli râyesi kendi zevcesi Ayşe'ye ait bir kaftan veya sjrt atkısından (bürd) biçilip dikilmişti ki bu râye, Ukaab adını taşıyordu. Beyaz renkli livâ'sını ise Ali'ye tevdi etmişti. Bir diğer râyeyi el-Hubâb'ubn'ül-Munzir'il-Hazrecî'ye bir diğerini Sa'd'ubn Ubâdet'iI^Evsi'ye vermişti. İbn Sa'd eserinde [423] bazı kaleleri fethetmeğe muvaffak olan Ali'ye verilen râyenin tarihini hulâsa olarak zikretmektedir. Aynı tarihî malûmatı verirken Taberî, «râye» ve «liva'» şeklinde iki ıstılah kullanmaktadır. Râye adını taşıyan bayrakların ilk olarak Hayber savaşı esnasında ortaya çıktıkları hakkında Serahsî'nin Şerhu's-Siyer'il-Kebîr, 5. bölümüne de bakılabilir. İbn Kesir'e göre [424] Hz. P eygamberin Ukaab denen siyah râyesi Hz. Ayşe'nin mirt'inden (Burdun eş anlamında bir kelime, kaftan) imal edilmişti. Bu mirt, mü-reccel idi. Lisânu'1-Arab adlı büyük arapça lügatinde [425], bu kelime hem müreccel ve hem de noktasız olarak murahhal okunabilir ve mânası (yün ve ipek karışımi) hazz denen bir dokumadır; rahl (nakliye devesi?)'ler v.s. gibi her nevi nakış ve desenleri hâvi bulunmaktadır. el-Kettânî, et-Terâtîb'uI-İdâriyye [426] adlı eserinde el-Kudâî'nin el-İnbâ'ından nakletmektedir ki Hz. Peygamberin râye-Ukaabı siyah yünlüdendi. Yine aynı müellif, İbn Cumâ'a'mn Muhtâr'us-Sîre adlı eserinde naklettiğine göre Hz. Peygamberin râye'si siyahtı ve kare şeklindeydi. Nakış olarak numre mücmele (sık «puanlı, noktalı) bulunuyordu. 20. Mu'ta seferi: Hz. Peygamber beyaz renkli İivâ'yı Zeyd'übn Hârise'ye tevdî etmişti. [427] İbn Hişâm aynı şey için liva' olduğu kadar râye ıstılahını da kullanmaktadır". [428] Taberi ise sadece râye ıstıîahıyla iktifa etmiştir. 21. Mekke'nin fethi sırasında Hz. Peygamber: O, Kudayt'a ulaşıldığında ayrı kabilelere ait askeri kıtalara ayrı ayrı livâ'lar ve râyeler tevdi etti. Hz. Peygamberin râye'si Sa'd'übn Ubâde'nin elindeydi. Fakat Hz. Peygamber onun Mekkelileri kılıçtan geçirmeyle tehdit ettiği haberini alınca, onu bunun elinden aldı ve oğlu Kays'ubn Sa'd'ibn Ubâde'ye verdi... Hz. Peygamberin çadırı el-Hacûn'a kurulmuştu ve Zübeyr'ubn ül-Avvâm buraya kadar kendi râye'si ile beraber gitti ve bunu da oraya dikti. [429] İbn Kesir [430] dört aded sünen hadîs kitabı zikrederek Mekke'nin fethi günü Hz. Peygamber'in Uvâ'sımn beyaz renkli olduğunu söylemektedir. 22. Huneyn'de Hz. Peygamber- Hz. Peygamber fecirden itibaren ordunun yayılması emrini verdi ve Hvâ ve râyeleri dağıttı; (askerlerin bir çoğu için) çok sayıda bayrak vardı: Muhâcirlerinki Ali'nin elinde bir liva*, Sa'd'übn Ebî Vakkas'm elinde bir râye ve Ömer'in elinde bir râye olmak üzereydi. Hazreclilerin bir Uvâ'sı el-Hubâb'ubn'ul-Munzir'in elinde ve dendi-ğine göre aynı kabilenin bir diğer Iivâ'sı Sa'd'übn Ubâdenin elindeydi. Evs'in Iivâ'sı Useyd'ubn Hudeyr'-in elindeydi. Ve Evs ile Hazrec'in her bir boyu (batn'ıî için ya bir liva ya bir râye mevcuttu. Aynı şekilde Arabistan'ın muhtelif kabilelerine ait kıt'alarm her birinde ünlü kişilerin taşıdığı livalar ve râyeler mevcuttu.[431] 23. Tayy'Iara karşı, Ali'nin seferi: Siyah bir râye ve beyaz bir Uvâ' mevcuttu".[432] 24. Tebük'de Hz. Peygamber: Ensâr ve diğer kabilelerde ya bir Uvâ veyahut bir râye mevcut bulunuyordu.[433] 25. Ali'nin Yemen seferi: Hz. Peygamber ona bir Hvâ vermiş ve kendi eliyle sarığım sarmıştır[434] 26. Usâme'nin Filistin seferi: Bureydet'ubn'ül-Huseyb'il-Eslemî'nin taşıdığı bir liva' mevcuttu[435] 27. Bir gün Medine camiinde büyük bir kalabalık toplanmıştı ve bir de siyah bir râye bulunuyordu. Bu hadîsi nakleden râvinin suali üzerine kendisine Amr'ubn'ul-Âs'm bir askeri seferden dönmüş bulunduğu cevabı verilmiştir.[436] 28. el-Berâ'ubn'Azib şöyle nakleder: Bir râye taşıyan amcama rastladım. Sormam üzerine, «kendi pederinin dul zevcesi ile evlenmiş olan birinin katillerini cezalandırmak üzere Hz. Peygamber tarafından sefere çıkarıldığı» cevabını vermişti. [437] Burada sefere gönderilen bir tek şahıs mıdır, yoksa bir birliğin başkanı olup birlik mensuplarıyla mukarrer bir buluşmaya mı gidiyordu? Diğer bilinen askeri seferlerden burada bahsetmiyoruz. Zira kaynaklar bunlar hakkında malûmat verirlerken, bayrak meselesine dâir en ufak bir tafsilât vermezler. Tafsilâtını yukarda verdiğimiz bu 28 askerî seferde, bayrak konusu ile ilgili olarak sefer sırası bilhassa dikkatimizi çekmektedir. Çünkü Hayber harbinden evvel cereyan etmiş olan seferlerde râye adlı bayrağa dâir bir sarahat mevcut olmayıp, sâdece liva' adı geçmektedir, yine Hayber savaşı sırasında hem birçok Iivâ'lar ve hem de birçok râyelerin mevcudiyetinden bahsedilmektedir (çok sayıda bayrak olması belki de 1600 kadar çok sayıda askerin bu harbe iştirakiyle alâkalıdır). Bayrakların böylece çok sayıda bulunduğu İbn Sa'd tarafından zikredilmiştir. Fakat aynı müverrih 15 numaada aksini söylemektedir ve keza 8 numaradaki malûmat, verilen bu bilginin ister - istemez aksi gibi durmakta ve o sırada cereyan eden hâ-disatın bünyesine zıt düşmektedir. Zira ordu içinde çeşitli menşe'lere sahip fakat çok yekûnlara baliğ olan birçok kimseler var olunca her bir müşterek menşe' taşıyan sınıf, ayrı bir zümre, ayrı bir birlik teşkil ediyor ve ayrı bir bayrağa sahip olması gerekiyordu. Hz. Peygamber dâima Muhacirûn ile Ensâr ve Ensâr zümresi içinde de Evs ile Hazrec arasında, bizzat İbn Sa'd'm da kabul ve ifade ettiği gibi",[438] bir alınganlık çıkabileceği endişesini taşımıştır.' 1 ve 2 numaralarda görüldüğü gibi aynı şey, bazı kaynaklar tarafından liva', diğerleri tarafından da râye olarak adlandırılmaktadır ki bu durum, her iki ıstılahın da esasında eş anlamlı olduğunu ve birbirlerinin yerine kullanılabileceğini ve henüz Hayber devrindeki teknik mânâyı iktisab etmediğini ve ancak bu Hayber savaşm-dadır ki ordu kumandanının Hvâ çekme hakkına ve orduya mensup her bir birliğin de râye sahibi olma hakkına malik olduğunu isbat etmektedir. , Kelime aslı bakımından liva', «sarılıp dürülen şey»e işaret eder ki, teşhire ihtiyaç duyulmadığı vakit, rabtedilmiş bulunduğu bir nevi mızrağın üzerine sarılıp dürülen kumaş parçası manasınadır. Râye kelimesinin kökü «görmek»dir ki, kendinin veya düşman ordusunun merkezini gösteren şeya işaret eder, yani kumandanın itibarî olarak bulunduğu yeri gösterir. Bayrak kelimesini ifade etmek üzere Arapçada eş anlamlı bazı kelimeler de vardır: Fakat Hz. Peygamberin hayatıyla ilgili tarihî malûmat arasında bu kelimelere rastlamadık, bu yüzden bunlarla vakit kaybedecek değiliz. [439] Çeşitli Bilgiler: a) Sa'd'ubn Mâlik Ebe'1-Kânûd'il-Ezdi adındaki kimse, Islâmı kabul ettiğini bildirmek üzere Medine1ye geldi ve Hz. Peygamber onu kabilesine başkan olarak tayin etti ve ona, üzerinde beyaz renkli bir HİLÂL bulunan siyah bir Râye tevdi etti[440] b) Hz. Peygamber Ebû Zur'at'ut-Tumâli'ye (acaba es-Sumâlî midir ve bunu kendi kabilesine başkan olarak tayin için midir?) bir Râye tevdi etti. Bahis konusu Râye beyaz bir ruk'a (acaba deri parçası mı?) idi ve bir zira' eninde bir zira1 boyundaydı[441] c) Kattâni, en-Nesâî ve Ebû Dâvûd'dan naklen, Mekke'nin fethi sırasında Hz. Peygamberin livasının sarımtırak beyaz (ebyad'ul-asfar) olduğunu beyan etmektedir [442] Ben en-Nesâî'nin eserinde yaptığım araştırmada böyle bir kayda rastlayamadımsa da, Ebû Dâvûd'da" [443] bu bayrağın sâdece beyaz olduğu zikredilmektedir ki, aynı hususta İbn Mâce'de de teyit edici bir nakil vardır [444] Yukarda eserinin zikri geçen yerinde Kettânî; Ebû Dâvûd'dan naklen Hz. Peygamberin râyesinin siyahımsı sarı (Safrâu'l-ağbar) olduğunu söylemekte ise de Ebu Dâvûd yukarda zikredilen aynı yerde şöyle söyler: «Siyah kare şeklinde ve numrâ (yani noktalı, puanlı veya çizgili nakışlar bulunan) kumaştan biçilip dikilmişti». Yukarda zikredilen aynı yerde Kettâni İbn Cumâ'a'nın Muhtâr'us-Sîre adlı eserinden naklen Hz. Peygamberin livasının koyu siyah (ağbâr'ul-esved) renkte olduğunu beyan etmekte ise de eseri görüp bunu tahkik etme imkânını elde edemedim. d) İbn Abbâsın naklettiğine göre, Hz. Peygamberin livası üzerinde kelime-i şehâdet bulunmaktaydı. Yâni: ibaresi işlenmişti [445] Fakat burada verilen mercii tahkik benim için imkânsız olmuştur. e) Hz. Peygamberin bir râyesi Ukaab (kartal) bir diğeri ise rîbe adını taşımaktaydı[446] Bu bahis için derlenip toplanmış olan yukarki malûmattan çıkan neticeye göre Hz. Peygamber zamanında orduya mahsus asgari iki nevi bayrak mevcut bulunuyordu ki renkleri başka başkaydı. Bir kimseyi kabilesinin başkanı olarak tayin ederken Hz. Peygamber ona bir bayrak tevdi ediyordu. Sulh zamanında kabile başkanının hemen yarlında çekili durması bir yana, belki de aynı bayrak o kabileden merkezî İslâm ordusuna katılan birliği, bu ordu içinde diğerlerinden tefrik etme işinde kullanılıyordu. Muhtemelen Hz. Peygamberin seferden sefere değişmeyen hususi bir bayrağı vardı. Bu bayrak, askeri sefere başkanlık edecek herhangi bir kimseye, sefere çıkarken Hz. Peygamber tarafından mutlaka veriliyor da değildi. Muhtelif kabilelerden gelen ve ordunun çeşitli kıtalarını teşkil eden kuvvetlerin ayrı bayraklarım hesaba katmasak bile, büyük bir orduda başkumandan için bir sancak ve süvari kıtalarında, sağ ve sol kanatta, cephede v.s. yerlerde keza öncü ve ardcı olarak vazife gören her bir ayrı birliğin kumandanı için ayn bayrakların mevcudiyetini düşünmek pek tabiî ve mâkûl olacaktır. [447] Netice Bu konuda söylenecek şeyler şimdilik kâfi adde-dilmeiidir. Okuyucu o devirde nelerin mevzu bahis olduğu ve ayrıca bunların nasıl ve ne istikametlerde inkişâf ettiği hususunda böylece bir fikre sahip olmuş bulunmaktadır. 296. Hindistan / Dekkan eyaletinin Haydarabat şehrinde geçen' talebelik yıllarımda izci şefimiz olan Ali Musa Rıza Bey bana, 1932'de ilk defa Hicaz'a hareket ederken havalinin gezib dolaştığım yerlerinin harita ve krokilerini çıkarma fikrini verdiğinden dolayı, burada minnet ve şükranlarımı arzederim. Fakat 'ancak bu, mahdut bir sahada kaldı ve ben sadece Uhud havalisinin haritasını çıkarmaya muvaffak olabildim. 1939'yılında mezkûr havaliyi yeniden ziyaret ettiğimizde, bu defa Bedr ve Tâ'if civarını da görmek, buralarda dolaşmak saadetine erdim. Bu se-yahatlarımdan sonra Bedr haritasını hazırladım ve Uhud'u yeniden-gözden geçirerek Hendek haritası ile karşılaştırdım. Aynı senenin haziran ayında Fransa'nın Sorbonne Üniversitesinde bu mevzuda projeksion-lu bir konferans vermek üzere davet edildiğimde, ilk defa bu malzemeyi efkârı umumiyeye arz etme fırsatını elde etmiştim. Bu arada Paris'te, gayet kısa bir zamanda haritaların çizilmesi ve bunların projeksion filimlerinin hazırlanmasında emeği geçen M. Glaezer'e teşekkürlerimi arzetmem benim için bir borçtur. Sonra 1946 yılında tekrar, fakat bu sefer daha uzun bir müddetle İslâmm bu mukaddes mıntakalarım ziyaret fırsatını elde ettim. Bu seyahatim esnasında Hendek muharebesinin cereyan ettiği sahanın haritalarını, mühim birçok noktaların mahallerini tesbit etmiş olduğumdan, yeni baştan hazırlamak icab etmiştir. Hindistan'da bir şehir olan Kuravai yerlilerinden Nevvâb tarafından, kendi cip otomobili ile yüksek Uhud dağlarının etrafından dolanarak Birket'uz-Zubeyr'e ve 'Âqul gölüne ve şâir yerlere kadar dolaştırıldım. Bu arada Şeyheyn'in çifte kulelerinin bulunduğu yeri meydana çıkarma saadetine de eriştim. 1964 yılında Medine'yi yeniden ziyaret etme şerefine erdiğimde, Hayber'e de kısa bir ziyarette bulunmuştum; bu ziyaretimde bana yardımları dokunan Medineli dostlarıma burada teşekkürler ederim; Allah onlardan razı olsun! 297. Bütün bunlara rağmen meslekten yetişme bir harita mühendisi olmadığımdan ve elimin altında küçük bir pusula ve bir fotoğraf makinesi müstesna, hiç bir âlet bulunmadığından, bu haritaları sizlere bu şartlar altında yapabildiğim en iyi şeyler olarak arzetmenin mahcubiyeti içindeyim. Şayet bu harita ve vesikalar benden daha kabiliyetli birine ilham verecek olursa, işte o zaman bu eser esas gayesine varmış olacaktır. Ancak Saudî Hükümeti bana veya başka bir kimseye daha başka sahaları, bilhassa Vâdı'l-Qurâ, Tebûk, Dûmet'ul-Cendel, Maqnâ, Cer-bâ\ Azruh, Mu'ta ve şâir bölgeleri tetkik ve Hz. Peygemberin buralarda giriştiği harplerin haritasını çıkarma fırsatını verirse, çalışmalardan elde edilecek neticeler, katlanılan zahmeti mutlaka telâfi edecektir. Bunun kısa zamanda tahakkukunu Allahtan niyaz ederim. [448] Bibliografya Alî el-Muttaqî (Ö. 975), Kenz'ul-Ummâl, Haydarabad 1311 (Cild ve Hadîs sırasına göre) el-Azraqî (Ö. 219), Ahbâr Mekke, Leipzig 1855 Belâzurî (Ö. 27D), Enşâb'nl-Eşrâf, Kahire (I. Cild), el yazması Beyhaqî (Ö. 458), Sünen'ul-Kubrâ, Haydarabad 1344 (on cild) Beyhaqî (Ö. 458), Dalâil'un-Nubuvve, İstanbul (el yazması) Bezzaz, Müsned, el yazması 8uhâri(îrnâm)(Ö. 256), esSahlh (Kitab ve Bâb sırasına göre)' Ebû Dâvud (Ö. 275), Sünen Ebû Nu'aym (Ö. 430), Delâil'un-Nubuvve, Haydarabad 1320 Ebû Nu'aym (Ö. 430), el-Muntaqâ (hususî el yazması) Ebû Ubeyd (Ö. 224), Kitâb'ul-Emvâl, Kahire 1353 (Hadîs sırasına göre) el-Fâsî. Taqî'ud-Din (Ö. 832), Tahsil'ulMerâm fi Ahbâr Bel det'ilharâm, Karaviyyin (Fas), el yazması Gibbon, Decline and Fail of the Roman Empire, Oxford Unî- versity Press Halebî (Ö. 1044), Stre (Însân'ul-Uyûn), Mısır llanlidullah. Muhammed, İslâm Peygamberi, İstanbul 196*3 (I. Cild) ve 1960 (II. cild) ve İstanbul 1981 (IV. yayın). Hamidullah, Muhammed, İslâmm Hukuk İlmine Yardımları, İstanbul 1962 (S. Tuğ derlemesi) Hamİdullalı, Muhammed, el-Vesâiq'ıi€-Siyâsiyye, Kahire 1956/ Beyrut 1969. el-Hatîb'ut-Tibrîzî, Mişkât'ııl-Mesabîh (muhtelif neşirler) el-Hâzimi Emâkin, İstanbul ve Strasburg (Fransa) el yazmaları Jbn Abd'il-Berr (Ö. 463), İslî'âh, Haydarabad 1309 (Biografi sırasına göre) Jbn Asâkir (Ö. 571), Te'rîh Dimaşq, Sam 1371/1951 İbn'ul-Cevzî (Ö. 497), el-Muctebâ min'el-Mucteriâ, Kahire ve İstanbul el yazmaları lbn Habîb (Ö. 245), Muhabbar, Haydarabad 1361 İbn Hacer (Ö. 852), el-îsâbe, Kalkütta 1356 İbn Hanbel (Ö. 241), Musned; Kalıire 1313 (Henüz tamamlanmamış olan yeni neşir (1368) hadîs sırasına göredir) İbn Hişâm, Sîre, Göttingen 1858 İbn Kesir (Ö. 774), Terîh (el-Bidâye v'en-Nihâye), Kahire 1351/1932 İbn Mâce (Ö. 275), Sünen (Kitab ve Bâb sırasına göre) İbn Manzûr el-İfrîgî (Ö. 711), Lisânul-Arah, Kahire 1374/1955 İbn Sa'd (Ö. 230), Tabaqât, Leiden 1904-12 el-İsbehânî. Ebûl Ferec (Ö. 356), Kitâb'ul-Eğânî, Kahire 1285 Kettânî, Abd'ul-Hayy, et-TerâtWul:îdânyye, Rabat 1346-1349 el-Maqrîzî (Ö. 845), İmtaul-Esma, C. I, Kahire 1941 el-Matarî, et-Ta'rîj Bimâ Ensel el-Hucre Min Me'âlim Dâr'il-ll'tcre, Medine-$eyhulislam Arif Hikmet Bey Kütüphanesinde el yazması Menâzir Ahsen Ğîlânî, Ebû Zerr Gıfârî, Karachi (İkinci Tabı) el-Merğınânî, Burhan'ed-Dîn, ez-Zahîret'ul-Burhâniyye, İstanbul — Yeni Cami Ktb., el yazması Mes'ûdî (Ö. 326), ei-Tenhîh v'el-İsrâf, Leiden İ894 Müslim, İmâm (Ö. 261), Sahih (Kitâb ve Hadîs sırasına göre) Nesâ'î (Ö. 303), Sünen (Kitab ve Bâb sırasına göre) Qays*ubn'ul-Hatim, Dîvân (Ktnvalski neşri), Leipzig 1914 Samhûdî, Vefâ'ul-Vefâ, Kahire 1326 Sorahsî (Ö. 483), Mebsût, Kahire 13244331 Serahsî (Ö. 483), Şerh'us-Siyer'il-Kelrir, Haydarabad 1335-36 Suheylî (Ö. 581), Revz'ul-Unuj, Mısır 1914 eş-Şe'mî, Muhammed'ubn Yûsuf (Ö. 942), es-Sîre eş-Şe'miyye Şiblî Nu'mânî, Sîret'un-Nebt Azamgarh/Hind. (ikinci tabı) Taberi (Ö. 310), Te'rîh, Leiden 1897 Taberî (Ö. 310), Tefsir, Kahire 1322-1330 Tirmizî, Sahîh Vâqıdî (O. 207), el-Meğûzî, British Museum (London), el yazması War Office Regulations, No 2, London Ya'qûbî (Ö. 284), Te'rîh, Leiden 1883 Dergi ve Armağanlar: Attı del IH. Congresso di Stııdi Arabi e Islam.ici, Ravello 1966 (ed. Naples 1967) Islamıc Culture, Haydarabad — Dekkan Islamic Literatür, Lahore The Islamic Revieıv, Woking/İngiltere Journal of Pakistan Historical Society, Karachi Studi Orientalisticı (Levi Della Vida'ya Armağan) [449] [397] C. I, s. 317. [398] S. 418. [399] U/l, s. 2. [400] S. 419. [401] II/l, s. 2. [402] II/l, s. 3. [403] II/l, s. 3. [404] II/l, s. 4. [405] II/l, s. 4. [406] II/l, s. "4. [407] bk. ibn Hişâm, s. 432-433. [408] îbn Sa'd, H/l, s. 8. [409] İbn Sa'd, II/l, s. 19. [410] İbn Sa'd, II/l, s. 21. [411] İbn Sa'd, II/l, 26; 27. [412] S, 5Se-^7. [413] İbn Sa'd, H/l, s. 34. [414] İbn Sa'd, II/l, s. 35. [415] İbn Sa'd, II/l, s. 42. [416] İbn SaU II/l, s- 45. [417] ibn Sa'd, H/1, s. 47. [418] İbn Sa'd, II/l, s. 58. [419] İbn Hişam, s. 992. [420] İbn Hişâm, 756. [421] ibn Hişâm, s. 761-762. [422] II/l, s. 77. [423] II/l, s. 80-81. [424] Bidâye, VIII, 293. [425] Ra-ha-lâm maddesine bakınız. [426] C. I, s. 321-322. [427] İbn Sa'd, II/l, s. 93. [428] S. 794, 795, 796. [429] îbn Sa'd, II/l, S. 97-98. [430] Bidâye, VIII, 293. [431] İbn Sa'd, II/l, s. 108. [432] îbn Sa'd, II/l, s. 118. [433] İbn Sa'd, II/l, s. 119. [434] îbn Sa'd,.II/l, s. 122. [435] îbn Sa'd, II/l. s. 136. [436] îbn Mâce, 24. kitap, 20. bâb. [437] İbn Hanbel. IV, 297; [438] İbn Sa'd, III/l, İ51. [439] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 243-251. [440] İbn Hacer, İsâbe, No. 4083. el-Kettâni, Terâtib, I, 320. [441] Kettâni, et-Terâtîb, I, 320 de bu konuda ibn Mihde'yi zikretmektedir. [442] et-Terâtib, I, 321. [443] Kitab'ul-Cihad, 69. bâb. [444] Sünen, 24. kitab, 20. bâb [445] Kettâni, et-Terâtîb, I, 321. [446] Kettâni, aynı eser, aynı yerde. [447] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 251-254. [448] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 254-256. [449] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 257-259. Konu Başlığı: Ynt: Hz. Peygamber s.a.v. in tatbikatı Gönderen: ✿ Yağmur ✿ üzerinde 07 Ocak 2014, 16:55:11 Bir vatan ancak milletini ve yurdunu sevmelidir ki bayrağı göklerde dalgalansın Allah herkesi muhafaza eylesin tedbirler önemlidir
Konu Başlığı: Ynt: Hz. Peygamber s.a.v. in tatbikatı Gönderen: Kader 7/C üzerinde 13 Mayıs 2014, 18:20:29 Bir vatan ancak milletini ve yurdunu sevmelidir ki bayrağı göklerde dalgalansın ALLAH herkesi muhafaza eylesin tedbirler önemlidir çOK HAKLISIN GERÇEKTEN... |