๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Peygamberin Savasları => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Ocak 2011, 14:58:44



Konu Başlığı: Huneyn ve Tâif savaşları
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Ocak 2011, 14:58:44
6- HUNEYN VE TÂİF SAVAŞLARI


(H. 8.  Yıl. Şevval / M. Aralık 629)
Hııneyn Mevkii Ne Tarafa Düşer:
 


178. Bizzat ismi Kur'ân'a geçmekle ebediyete in­tikal eden meşhur ve mühim bir meydan muharebesi olan   Hımeyn   savaşının   daha   İslâmın kuruluşunun ilk  günlerinden   itibaren   unutulmaya   yüz    tutması calibi merak bir şeydir. Eski tarihçiler ve coğrafya­cılar, bu savaşın yerini tam ve doğru olarak tesbit edememektedirler.  Bazıları, meselâ Maqrîzî gibi [263], bu mevkii Mekke'den bir günlük mesafe, yani yirmi beş kilometre olarak, diğer bazı müverrihler ise bu ye­ri, mukaddes beldeden dört günlük mesafe olarak ta­rif ederler. Bir kısmı da bu ikisi arasında rakamlar ileri sürerler ki bu sırada yani Fethin akabinde Hz. Peygamber   (S.A.), bu son  zaferini sağlam esaslara bağlamak ve Feth'i, İslâm Devletinin iktisadî ve siya­sî  prensiplerine göre   itmam   etmek   için   Mekke'de meşgul bulunuyordu.

179. Bu gibi ihtilâfların sebebini bulmak zor de­ğildir : Huneyn mevkii meskûn olmayan bir nımtaka idi. Hz. Peygamber (S.A.) Hâvâzinîler ile karşılaş­mak üzere, ordusu ile birlikte bir sefere çıkmıştı. Sa­bahın erken saatlerinde, dar bir vadiden geçerlerken İslâm ordusu, düşman tarafından anî bir hücuma uğ­radı. Bu arızi vakıa bir yana, ne evvelce, ne de bun­dan sonra hiç bir münâsebetle Huneyn, tanınan, bili­nen bir yer olmuş değildir. Burasının susuz, otsuz, göçebe topluluklarına bile cazip gelmeyen yaban bir mıntaka olduğu muhakkaktır.

180. Son birkaç sene.zarfında, birçok ilim adamı ve en sonuncu olarak Şekib Arslan, Bâ Selâme ve di­ğer kimseler, Huneyn mıntakasmı keşfetmek için te­şebbüslere giriştiler. Pek tabiîdir ki, her biri>ayrı ne­ticelerle,  birbirleriyle  asla uzlaşmayan çeşitli görüş ve kanaatlara vardılar. Bu mütehassıslar umumiyet­le araştırmalarım Tâif - Mekke anayolu üzerinde yap­mışlardır. Bu suretle onlar, Hz. Peygamberin  (S.A.) askeri  seferlerinde  daima,  düşman üzerine ilerleyi­şinden hasımlarının haberdar olmamasını teminat al­tına almak için, asla ana yolları takip etmemeyi şiar edindiğini nazarı itibara almamaktadırlar.

181. Bâ Selâme, bu işi yapacak en iyi kimseydi; bu topraklarda dünyaya gelmiş ve 1946 yılında ölü­müne kadar, Saudi Arabistan'ın Mekke parlamento­sunda âzalık etmiş ve dört ciltlik Hz. Peygamberin (S.A.) hayatına dair bir eseri olan ve seyahatten hoş­lanan, hakikî bir memleket evlâdıydı. Havaliyi gayet iyi tanımaktaydı. O, eserinde,   bu   tarihi   mm takayı araştırmak ve bulmak için epey bir zaman harcadı­ğını yazmakta ve bu mahalli bugünkü Necd  otomo­bil yolu üzerinde, Mekke'den takriben yirmi beş ki­lometre  mesafede  bir nokta  olarak göstermektedir. Onun çizdiği bu yolu takip ettim; itiraf etmeliyim ki, 12.000 kişilik bir ordunun, üstelik de Hz. Peygamberin (S.A.) kumandasındaki bir ordunun düşman okçu­ları tarafından pusuya düşürülebileceği hiç bir mü­sait mahalle raslamadım. Sonra buradan, îslâmdan evvel her sene bir panayırın kurulduğu tarihî meş­hur Zu'1-Mecâz kuyusuna geldim. Burada Kureyş gö­çebe kabilelerinden biri yaşamaktadır. Göz alıcı ve sanatkârane işlenmiş elbiseleriyle derhal diğer gö­çebelerden tefrik edilen bu kabileye mensup kızlar, otomobilimizin suyunu, seve seve ikmâl etmemize yardım ettiler. Bu kuyu, Arafat'ın kuzeyinde ve Ara­fat ile şimdiki Necd otomobil yolundan biraz sapa talî bir havalide bulunmaktadır. 1932 ve 1939'da Hi­caz'a ilk ziyaretlerimde, Huneyn mıntakasmı tayin etmek için teşebbüs ettim, hattâ bir defasında Kara' Dağı üzerinden Taife olan yüz yirmi kilometrelik me­safeyi bir merkeble katettim; gayem, yolda Huneyn'i araştırmaktı. Huneyn savaşı ile alâkalı olarak tari­hin kaydettiği Evtâs v.s. mahallen de bu yol üze­rinde aradım, durdum. Bütün bunlar boşa gitti; bu araştırmaların devamını, bizlerden daha çok imkân ve müsait şartlara mâlik olacak olan müstakbel araş­tırıcılara bırakıyorum. [264]

 

Muhtemelen  Huneyn,  Tâ'ifin 50-60 Km. Kuzeydoğusunda Bulunmaktadır:
 

182. Sultan II. Abdülhamîd devrinde «Hicaz De­miryolları İdaresi» tarafından hazırlanmış olan hari­taya kısaca bir göz atalım. Her ne kadar pek fazla itimada şayan olmasa bile bu harita, bize Evtâs na-mıyla  [265] bir yer vermekte ve bunu Tâif şehrinin kuzeydoğusunda, 50-60 kilometrelik bir mesafeye yerleştir­miş bulunmaktadır. Ben, bu havaliyi ziyaret edeme­dim, bununla beraber, Huneyn yeri için yapılan araş­tırmalarda gösterilen yerlerin en mâkulü olarak ha­ritadaki bu mezkûr yeri kabul etmekteyim; sebebini de şimdi izah edeceğim :

183. Evvelce de izah edildiği gibi, bütün eski mü­verrihlerin de naklettiklerine göre [266], Hz. Peygamber (S.A.) Tebûk seferi müstesna, her defasında şaşırtı­cı ve aldatıcı istikametlerde yola çıkmıştır. Önce, aksi istikamette yola çıkıyor, epey gittikten sonra, yarım daire şeklinde çark ederek esas seferdeki hedefin istikametini alıyordu. Bununla beraber, aynı zaman­da ihtiyatî tedbir olarak her zaman kullanılan yol­ları değil, aksine, az istimal edilen düşmanın şüphe-lenemiyeceği geçit ve bölgeleri tercih ediyordu. Hz. Peygamber (S.A.) Mekke'yi fethettikten sonra, Hevâ-zin kabilesinin İslâm topraklarına hücuma hazırlan­dıklarını haber aldı. [267] Hz. Peygamber (S.A.), bunun üzerine hemen tebdili kıyafet etmiş bir subayını He-vâzin kabileleri arasına gönderdi. Burada, birkaç gün geçiren ajan, düşmanın hakikaten pek yakın bir za­manda hücuma geçeceğini tesbit etti. [268] Bunun üzeri­ne Hz. Peygamber (S.A.) düşmanı, kendi arazisinde iken yakalamak üzere Mekke'den hareket etti.

184. Huneyn'in Mekke'den bir günlük mesafede olduğu şüphelidir. Düşmanın Mekke yakınlarına bu kadar sokuluşu ve İslâm haber alma teşkilâtının bun­dan bihaber olması, o devrin şartları nazarı itibara alınırsa, uygun düşmez. Bundan başka, «dört günlük mesafededir» görüşü de muvafık değildir; çünkü, Hu­neyn karşılaşması her iki hasırım tam yan yolların­da bir nevi buluşma yeri gibi bir mahzara arzetmek-tedir. Bu arada, Tâ'if in bile Mekke'den deve ile iki -üç günlük bir mesafede bulunduğunu düşünmek icab eder. Hevâzinîlerin arazileri Mekke'de dört günJ lük mesafede olduğuna göre Huneyn karşılaşması­nın Mekke'den 50:60 km. mesafede cereyan etmiş olması icab etmektedir.

185. Huneyn savaşının, Evtâs dağı yakınında ce­reyan ettiği söylenmektedir. [269] Bugünkü nesil bu ismi dahi unutmuş vaziyettedir. Diğer kayda değer bir ma­lûmat da şudur  Huneyn'den alınan ganimet, Hz. Peygamber (S.A.) tarafından muhafaza edilmek üze­re Ca'irrâne'de bırakılmıştı. [270] Çünkü, etrafı kale du-varlariyle çevrili Tâ'if şehrine sığınmak üzere kaçan düşmanı takip eden Ordunun ağırlıklarından kurtul­ması icab ediyordu. Bu münasebetle, kaynaklarda zikredilen Ca'irrâne bize, Huneyn'in Arafatta veya şâir yerlerde değil, bu istikamette araştırılması ge­rektiği fikrini telkin etmektedir. Her neyse kaynakla­rımız, Tâ'ife doğru kaçan düşmanın takib edilmesi sı-rasında, Hazreti Peygamberin (S.A.) Nahle-Yemeniy-yeden geçerek Liyye'ye vardığını nakletmektedirler.[271]

Ca'irrâne ve Nahle ve Qırn'dan geçirilecek olan bir hat, yarım dâire teşkil etmektedir; Liyye ise Tâ'ifin gü­ney doğusunda, Mekke'nin tam aksi istikametinde, eskiden'olduğu gibi hâlen de Tâ'ifin meşhur bir ke­nar mahallesini teşkil etmektedir.

NAHLE

MEKKE

Huneyn savaşı için takip edilen muhtemel yürüyüş plânı.

186.  Hatırlanacak  diğer bir şey de 1939'da ev­lerinde misafir kaldığım kimselerin bana kafi olarak söylediklerine göre   Hevâzin göçebe kabilelerinin hâ­lâ Tâ'if den üç günlük mesafede yaşamakta oluşla­rıdır. [272]

 

Hz. Peygamberin (S.A.) Askerî Yürüyüş Yolu:
 

187. Öyle zannediyorum ki şimdi biz,    Hz. Pey­gamberin  (S.A.Π  bu seferinde katettiği askeri yürü­yüş yolunu sarahaten takip edebileceğiz. Hz. Peygamber  (S.A.), Hevâzinilerin Tâ'if halkı ile birleşmesine mâni olmak  istiyordu.  Önce,  Mekke'yi kuzey istika­metinde terk etti... Bir müddet sonra, kuzey doğu isti­kametine kıvrıldı ve bir yarım daire çizmeye başla­dı.    İşte, bu sırada, Huneyn havalisinde düşman ile karşılaştı.   Düşmanın  burada  kurmuş  olduğu  pusu, hiç de beklenmeyen bir darbe teşkil ettiğinden, önce muvaffak oldu. Fakat, Hz. Peygamber (S.A.) yine ör­nek bir hareketle darbe tesirinden yavaş yavaş sıy­rılarak Müslümanları tekrar bir araya getirdi. Hevâ-ziniler, sayısız zigzaglar halindeki vadilerin koruyu­culuğu  ve  avantajından istifadeyle  kaçmaya başla­dılar; takib edenlere asla karşı koyamayacak bir hal­deydiler.   Müverrihlerin   verdikleri   malûmata   göre, düşman beraberinde   kadınlarını,   çocuklarım, hattâ bütün koyun ve deve sürülerini alıp getirmişti; onlar, bu saydıklarımızın zafer veya ölüm tahakkuk edene kadar, askerlerin bütün gayretleriyle savaşmalarına müessir olacağını düşünüyorlardı.  Fakat bu düşün­celeri, iyi tâlim ve terbiye görmüş disiplinli İslâm or­dusu karşısında neticesiz kalmıştır. Sonunda da bü­tün kadın ve çocukları, hayvan sürüleri, bu askerle­re ganimet olarak kaldı. Hz. Peygamber  (S.A.), ga-nâimi  Ca'irrâne'de muhafaza edilmek üzere  Mekke istikametinde  bir subayın   muhafızlığı  altında  yola çıkardı; gayesi, daha kolaylıkla hareket edebilmekti. [273] Aynı şekilde yarım dâire biçiminde bir yürüyüş hat­tı takip edilerek Tâ'ifin doğu güney doğusunda yer alan Liyye'ye varıldı ve buradaki kale tahrip edildi. [274] Bahçeli ev ve bostanlardan müteşekkil bu müreffeh kasaba, büyük bir iktisadî ehemmiyet taşıyordu. Buranın kaybedilmesi, Tâ'if halkı için pek elim bir ne­tice olmuştur. Bundan sonra Hz. Peygamber (S.A.), etrafı surlarla çevrili Tâ'if şehrini ordugâh kurmaya ve manevra yapabilmeye müsait geniş bir araziye ba­kan tarafından muhasaraya başladı. Bu harbin Müs-lümn şehitler mezarlığı, bugünkü İbn Abbâs Camii Kebîrinin yanında bulunmaktadır; burası aynı za­manda Müslüman ordusunun çadırlı ordugâhını kur­duğu mahaldir. [275]



[263] İmtâ  adlı  eserinde.

[264] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 155-157.

[265] Hu t tideki  değil de Karabetteki  «t»  ile ki, bu da esasen  yerin umum imlâ seklidir.

[266] îbn  Hişâm,  s.  894  bilhassa  zikre   değer.

[267] Hakikaten,  bugün  Hevâzin bedevileri,  yaptığım   araştır­malarda bana söylenenler doğru ise, hâlft Tâ'if in kuzey doğusun­da,  epey  bir  mesafe  ileride  yaşamaktadırlar.

[268] Ibn Hişâm, s. 842;  Kettanî,  «et Terâtîb'üt-İdâriyye»,  C.  I,. s.  363  adlı  eserde,  Hevâzinîlorin  memleketinde  Evtâs  adlı  ma­halde yerleştirilmiş, Uz. Peygamberin  (S.A.)  devamlı olarak bir casusunun mevcut olduğu  gösterilmektedir.

[269] îbn Hişâm, s. 840 ve müt.

[270] Bu mevki hâlâ bilinen, Mekke'den on beş kilometre me­safede, mukaddes şehrin şimal doğusunda bir yerdir.

[271] Îbn Hişâm,  s. 872.

[272] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 157-160.

[273] îbn Hacer, İsâbe, No. 2066.

[274] îbn   Hişâm,   s.   872.

[275] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 160-162.