๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Peygamberin Savasları => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 07 Ocak 2011, 15:07:38



Konu Başlığı: Hendek savaşı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 07 Ocak 2011, 15:07:38
Hendek Savaşı:


145. Esas olarak Sal' Dağında ve eteklerinde ka­rargâhlarını kuran Müslümanlar, küçük birlikler ha­linde ayrıldılar ve bunlar hendeğin daimî ve esaslı bir şekilde tarassut ve muhafaza altında bulundurul­ması için devriye usulüne göre kullanıldılar. Süvari­ler ve piyadeler arasında vazife taksimi yapıldı. Da­ha esas savaş başlamamıştı, fakat sadece her iki ta­raftan da bazı kimseler birbirlerine ok atmayı deni­yorlardı. Bilhassa düşman, hendeği geçebilmek için bir köprübaşı tesis etmek gayesiyle harekete geçtiğin­de şiddetli ok atışına tutuluyorlardı. Düşman atlıları da hendek boyunca dolaşıyorlar, Müslümanlar cihe­tinde müdafaası ihmâl edilmiş bir giriş mahalli arı­yorlardı. Bunlardan bazı cesur atlılar bir iki defa hendeği atlıyarak aşmaya teşebbüs ettiler. Evvelce de gördüğümüz gibi Nevfel'ubn Abdillah el-Mahzû-mî de hendeği atlamış fakat aşamıyarak içine düş­müştü. Müslümanlar hemen onu taşlamaya başladı­lar. Nakledildiğine göre Hz. Ali, arkadaşlarını dur­durmuş ve hendeğe inerek onun kafasını koparmıştı. Düşman, onun cesedinin iade edilmesi için on bin dirhem vermek istiyordu; bununla beraber Hz. Pey­gamber (S.A.) onun bilâ ücret (fidye alınmaksızın) iade edilmesine müsaade etmişti. [216] Diğer bir defasın­da birkaç düşman atlısı, İslâm ordusu hatlarına nüfuz etmeye muvaffak oldu. Fakat, kendi birlikleriy­le irtibatı kesilmiş olarak hasımları içinde kaldılar. Ölümü bu dünya hayatından daha fazla özlemiş bu Müslüman muharipler arasında daha (fazla kalamı-yacaklanm anlayarak, hemen geldikleri yere döndü­ler, fakat geride birçok arkadaşlarını ölü bırakmış­lardı.[217]

146. Karanlık bir gecede devriye gezen ve kar­şı istikametlerden gelerek karşılaşan Müslüman iki devriye birliği, birbirleriyle çarpıştılar; bu arada açık­ça parola kullanılmış, fakat yanlışlık meydana çıka­na kadar yaralananlar olmuş, kan dökülmüştü. Vak'a Hz. Peygambere (S.A.) anlatıldığı vakit dedi ki: «Ölen, şehit olarak ölmüştür,  yaralananlar, Allah yolunda yaralanmışlardır.» Neticede bu vak'a dolayısiyle kim­seyi  cezâlandirmamiştır.[218] Tabiatiyle O  bununla,  İs­lâm camiası mensuplarını ileride daha dikkatli olma­ları için îkaz etmiş olmalıdır.

147.  Kureyşlilerin gerek   kendileri    ve    gerekse hayvanları  için yiyecek yığınakları  tükenmeye baş­lamıştı.   Anlaşılan   bunlar,   yolu daha   emniyetli ve Mekke'den daha yakın olan Hayber'den bir miktar yiyecek takviyesi görmüşlerdir. Naklediliyor ki, Na­diri Yahudilerinden olan Huyey'ubn Ahtab, Hayber'­den 20 deve yükü   arpa,   hurma ve hurma  kabuğu göndermiştir. Fakat bunlar, uyanık Müslüman devri­yelerinin eline düşmüştür. Devriyeler, develeri yükleriyle birlikte, ganimet olarak İslâm Ordusu karargâ­hına ulaştırmışlardır.[219]

148. Erzak yığınlarının tükenmesi ve muhasa­ranın gayri müessir bir şekilde devam edip gitme­sinden son derece sinirlenen Kureyşliler, bir Nadiri Yahudisi olan Huyey'ubn Ahtab'dan, Medine'de ya-şıyan Yahudileri İslâm ordusuna karşı şehir içinden harekâta geçmeleri suretiyle arkadan vurmaya teş­vik etmesi şeklinde istifâdeyi düşündüler. Medine'de yaşayan Yahudilerin en kuvvetlileri olan Qurayza Yahudileri, kendi kurnaz dindaşları tarafından (her ne kadar başlangıçta tereddüt etmişlerse de) sonun­da bu işe ikna edilmişlerdir. Bunun üzerine Qurayza-hlar hazırlığa başladılar. Fakat onların pek erken­den değişen tavırları, bazılarının Hz. Peygambere (S.A.) ismen tecâvüz ve hakarette bulunması, etraf­larında bulunan bazı Müslümanların durumdan şüp­helenmelerini mucip olmuştu. Hz. Peygamber (S.A.) hakikî durumu araştırmak ve haber toplamak ga­yesiyle, gizli bir memurunu şehre gönderdi; bu aja­na, şayet bu söylentiler doğru ise kimseye bir şey sezdirmemesi talimatını vermişti. Bu memur, geri döndüğünde her şeyi öğrenmiş, Hz. Peygambere (S.A.) hakiki durumun mevzuubahis şüphelerden da­ha, da vahim olduğunu haber vermişti [220] Onların bir ani hücuma kalkma düzenleri, Hz. Peygamberin (S.A.) buna karşı almış olduğu tedbirlerden de çıka­rılabilir. Şe'mî'ye nazaran [221] Qurayzalılar, geceleyin şehrin Müslüman kesimine taarruz etmek istiyorlardi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.), iki yüz kişi­lik bir kuvvetin başında Selîmet'ubn Eslem'ibn Hu-reyş ve üç yüz kişilik bir kuvvetin başında da Zeyd'-ubn Hârise'yi Müslümanların oturduğu bölgeyi koru­mak üzere hemen muhtelif istikametlerden şehre şevketti. Bu muhafız askerler, bütün gece yüksek ses­le «İslâm harp nidası» olan (Allahu Ekber)'i tekrar ettiler. Qıu"ayzî'ler dehşete kapılmışlardı, yerlerinden icıpırdayamadılar bile.[222]

149. Diğer bir tarihî rivayete göre [223] Hz. Ebû Bekr şöyle demiştir:  «Ben,  bu çok  muhataralı olan gün­lerde, sık sık Sal' Dağının zirvesine çıkar, Medine'ye. Müslüman evlerine bakar ve onları yerli yerinde görünce de Allaha şükrederdim.»

150. Sal' Dağı üzerindeki grafit kayalara kazıl­mış bazı yazılar dahi, bu savaşın  şiddeti hakkında malûmat vermekte ve aynı zamanda Müslümanların hissettikleri ciddî endişelere şehadet etmektedir. [224] Hz. Ömer'in el yazisiyle yazılmış  bu yazılardan birinde şunlar okunuyor: «Gece gündüz, bütün bu aksilikle­rin düzelmesi için Ebû Bekr ve Ömer, âcizane duada bulundular». Çok beliğ olan bu ifâde şerhedilirse du­rum kavranılabilir.

151.. Anlaşılan, hendeğin öte tarafından muha-saracıjar faaliyetlerini o kadar arttırmışlardı ki Hz. Peygamber (S.A.) ve diğer müdafiler, namazları için bile vakit bulamamaya başladılar. Hattâ, bir defa­sında, öğlen, ikindi, akşam ve yatsı-namazlarını geceîeyin, hepsini birden eda etmek mecburiyeti hasıl olmuştu' [225] Bx\ vak'a muhasaranın son günlerinin ne kadar buhranlı olduğuna dâir en çok anlatılan hâdi­sedir. Evvelce de gösterildiği gibi, bu günlerin cid­diyeti jçin Kur'ân'm da şahadetine müracaat edile­bilmektedir.

151/a. Maqrîzi'nin İmtâ' adlı eserinde 15 veya 20 gün yahut da yaklaşık olarak bir ay denmek su­retiyle muhasaranın iki ilâ üç hafta sürdüğü ifade edilmiştir. Bu süre farkları, düşman kuvvetlerinin Medine'y© hep beraber aynı anda gelmemiş olma­larıyla izah edilebilir: Buna göre ilk gelenler belki bir ay kaldılarsa, son gelenler sadece onbeş gün sa­vaş alanında kalmış olmalıdırlar. [226]

 

Soğuk Harp:
 

152. Hal ve vaziyet süratle hareket etmeyi icap ettiriyordu. Bu yüzden, Hz. Peygamberin (S.A.) düş­man safları arasında ayrılık yaratmak için Haris' ubn Avf ve Uyeynet'ubn Hısn'in reislik ettikleri Gata-fân ve Fezâre zümreleriyle, Kureyşlilerin bu haris ve aç gözlü müttefikleriyle ayrı sulh görüşmelerinde bulunmak üzere gizli memurlar gönderdiğini müşa­hede etmekteyiz. Bir müddet pazarlıktan sonra, bir anlaşma zemini ortaya çıktı ve bu, bir parşömen üzerine kaydedildi. Medine'nin senelik hurma mah­sulünden hisse isteniyordu -. Hz. Peygamber (S.A.) ta­rafından «üçte bir» teklif edilmesine mukabil, müş-külpesend düşman, «yarı» hisse talep ediyordu. Tek­rar edelim ki bunlar, Kureyşlilerle esasen buna mümâsil şartlar tahünda kuvvetlerini birleştirmişlerdi; bunu daha evvel arzetmişUk. Ayrıca, bunlarla Müs­lümanlar arasında hususi bir münazaa ve ihtilâf yok­tu; onlar sadece ücretle tutulmuş menfaatperest as­keri topluluklardı. Mamafih Medineli bahçe sahiple­ri bu fahiş talebe razı olmakla, pek istifadeli neticeler dolmayacağım sanıyorlardı; neticede müzakereler ke­sildi.[227]

153. Bundan sonra Hz. Peygamber (S.A.) pro­paganda ve ; soğuk harp yoluna müracaat etti. Şi­mali Arabistan kabilelerinden Eşcâ'ların bir mensu­bu ve henüz îslâmı kabul ettiği herkes tarafından bi­linmeyen, kabilesiyle beraber Hendek muhasarasına gelmiş ve o esnada Müslüman olan Nu'aym'ubn Mes'-ûd'u evvelâ Qurayza Yahudileri arasına gönderdi. Bu zât orada dedi ki: «Bu vaziyette Mekkelilerin muvaf­fakiyet kazanacakları katiyyetten çok uzakta kalmış­tır. Fakat, bir defa bu müstevli yabancılar dönüp gi­derlerse ki, er geç mutlaka hiç bir şey yapamadan dönüp gideceklerdir, siz kendinizi Hz. Peygambere (S.A.) karşı müdafaadan âciz kalırsınız. Siz, Mekke-lilerin eski hemşehrilerine karşı hücuma kalkmala­rı kaüyyet kesbetmedikçe onlarla aranızı son dakika­ya kadar bozmayınız. Bu maksatla onlardan temi­nat olarak rehin isteyiniz." Qurayzalılar bu nasihati mâkul buldular; sonra gizli ajan, Kureyşlilerin karar­gâhına gitti ve onlara aldığı haberlere göre Qurayza Yahudilerinin Hz. Peygamberle birlikte gizli bir ha­rekete giriştiklerini ve onunla olan dostluklarına te­minat olmak üzere bazı Kureyş ileri gelenlerini ele geçirip ona rehin olarak teslim edeceklerini vâdet-tiklerini söyledi:  «Bu Yahudilere   dikkat   ediniz! En iyisi, şu müşterek savaşta sizinle olan teşriki mesâile­rinin samimiyet derecesine teminat olmak üzere mu­kaddes Cumartesi günü onlardan savaşa katılmaları­nı isteyiniz. Çünkü Müslümanlar, o gün Yahudilerin bu hallerini bildiklerinden onların cephesinde mü­dafaayı gevşek tutarlar». Bilâhare aynı şekilde Gata-fânî ve diğer düşman zümrelerine de öğütler verdik­ten sonra Nu'aym, İslâm ordugâhına avdet etti ve bu defa burada Yahudilerin Hz. Peygambere (S.A.) tes­lim etmek üzere, müstevlilerden teminat istedikleri şayiasını yaydı. Hz. Peygamber (S.A.) de, Ordugâhta çıkan bu söylentilerden usulen haberdâr oldu ve de­di ki; «Yahudilere bu şekilde hareket etmelerini bel­ki de biz emrettik». Mes'ûd'un-Nemmâm isimli düş­man casuslarından biri (Bu zatın, Hz. Peygamber (S.AJ tarafından gönderilen, yukardaki gizli ajan Nu'aym'ubn Mes'ûdun babası olduğu anlaşılıyor; ken­disi ebleh bir ihtiyardı), acele Kureyşîlerin kampına koştu, mükemmel bir haber getirmiş olmak kaygu ve özentisi içinde Kureyşîlerin kumandanı Ebû Sufyân'a, Hz. Peygamberin (S.A.) Yahudilerden rehin isteme­leri hususunda nasıl talepte bulunduğunu olduğu gi­bi anlattı. Aynı zamanda Yahudilerden de bir heyet gelmiş, Hz. Peygamber (S.A.) ile alenen savaşa baş­lamalarından evvel rehin almak istediklerine dair.ar-zularım izah ediyorlardı. Mezkûr propaganda, Kurey-şîler arasında şüphe tohumlarının ekilmesine cidden muvaffak olmuştu. Bu suretle, Qurayzalılarla mütte­fiklerinin arası soğumuş ve teşriki mesâi etme işi su­ya düşmüştü.[228]

154. Harbe müsait ayların sonuncusu olan Şev­val ayı sona ermek üzereydi. Allanın silâhları terk hususunda iradesi olduğu müteakip Eşhur'ul-Hurum denen  üç  aydan  ilki,  Zu'l-Qa'de  ayı  yaklaşmaktay­dı. Bu aylarda Mekkeliler Eşhur'ul-Hurum'a tecâvüz edip  savaşmaktansa,  Kabe'nin bulunduğu Mekke'ye dönüp gelen hacıları karşılamayı ve onlardan fayda­lanmayı daha müreccah ve mâkul buluyorlardı; bu onlar için bir dönüş sebebiydi. Nitekim, gıda yığınak­ları tükenmişti; hattâ hava da bozmuş, müthiş bir rüz­gâr çıkmış, ordugâhta söküp atmadığı çadır bırak­mamıştı. Ebû Sufyân memleketi Mekke'ye dönmeye karar verdi ve diğerleri de onları takip ettiler. Nak­ledildiğine nazaran, Ebû Sufyân o kadar perişan bir halde idi  ki,  bindiği devenin ayaklarının iple bağlı olduğunu hatırlayamayacak kadar şaşkın bir halde ona atladı ve hemen dönmek istedi. Bu halde bile ze­ki Mekkeli kumandan,   telâş   arasında   Hâlid'ubn'ul-Velîd ve Amr'ubn'ul-As'a herhangi bir Müslüman ta­kibi halinde dönen ordunun ardını iki yüz kişilik bir süvari kuvvetinin başına geçerek korumalarını em­retmeyi unutmadı".[229]

 

Netice
 

155. Hz.  Peygamberin   CS.A.)   bu  arada yaptık­larına gelince, O, itimat ettiği bir subayını bu soğuk ve rüzgârlı, müthiş gecede,  «düşman ordugâhındaki durumun ne merkezde olduğuna dâir haberler topla­ması» için hemen gönderdi ve onları asla korkutup tedirgin etmemesini tenbîh   etti.   Bu   vazifeye   tayin edilmiş olan rfuzeyfet'ubn Yemân bakm neler rivayet odiyor: ^Hz. Peygamber (S.A.) birçok defa bu iş için gönüllü istedi. Fakat bu pek korkunç fırtına sebebiyle kimse ortaya çıkmamıştı. Sonra beni ismimle çağırdı. Artık ben de tabiatiyle bu sarih emri reddedemezdim. Ben, düşman karargâhı ile bizimki arasındaki bu uzun mesafeyi hiç bir müşkülâta uğramaksızın, san­ki sıcak bir hamam içinde yürüyormuşum gibi rahat­lıkla aştım ve geri döndüm. Bizzat gözlerimle, Ebû Sufyân'ın nasıl ayaklan bağlı olan devesine binmek istediğini gördüm; o kadar yakındım ki okumu ona muhakkak isabet ettirebilirdim. Fakat, «düşmanı as­la korkutup tedirgin etmemek» hususundaki talima­tı hatırhyarak baş düşmanımızı öldürmekten vazgeç­tim ve geri döndüğümde Peygamber (S.A.)'e bütün gözlediğim şeyleri anlattım[230]

156.  Bu   suretle,   Mekke - Yahudi   büyük  suikast teşebbüsü semeresiz bir şekilde sonuçlandı. [231]



[216] Ibn Hanbel, C. I. s. 271-, eş-Şe'mî, C. IV, s. 214a ve müt.

[217] Taberi,  C.  I,  s. 475-76.

[218] Fazla   malûmat    için,    Burhan'ud-Din    el-Merğıriânİ'nin •ez-Zahiret'ul-Burhâniyye»   adlı   eserinin   «savaşta   arkadaşlarını öldüren   Müslümanlar»   meselesini   inceleyen   23.   bölümüne  ba­kımız:  Yeni Cami, İstanbul, elyazması.

[219] eş-Şe'mî,  ait olduğu  yerde.

[220] Vâkıdi,  vr.   105a.

[221] C. II, s. 213a.

[222] tbn   Sa'd,   H/1,  s.  48.

[223] eI-Vâqidi,  vr.  105b.

[224] Bu yazılar hakkında bak. Islamic Culture, October 1939f ttaydarabad/Deccan.

[225] Kenz'uİ-Ummâl,   5/5483,   Ahzâb   bahsi;   İbn  Sa'd,   H/1,   s. s. 49; Makrizi, îmtâ', C, I, s. 233.

[226] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 126-130.

[227] îbn H;3«m. .s. e?6: Taberî, f. 1474.

[228] Ibn Hişâm, s. 680-81: ~Sarahsi, Şerhus-Siyer'il-Kebîr, C,I, s. 84-85; yeni neşir; I, 121-22.

[229] tbn Sa'd. II/l. s. 50. Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 130-133.

[230] Beyhaqi'nin   -Sımen'ııl-Kubrâ-sında,   Müslim'in  Sahih'in-den alındığı kaydıyla olan Hadîs;  İbn Hişâm, s. 683.

[231] Muhammad Hamidullah, Hz. Peygamberin Savaşları, Yağmur Yayınları, İstanbul 1991: 133-134.




Konu Başlığı: Ynt: Hendek savaşı
Gönderen: Derya 7/B üzerinde 18 Ocak 2015, 00:38:10
Hendek savaşı, Müslümanlarla Mekkeli müşriklerin yapmış olduğu son savaştır. Bu savaş hicretin beşinci yılında, 627 senesinde yapılmıştır. Müslümanların hendek kazarak yaptıkları savaş stratejisi, savaşın bu isimle anılmasına sebep olmuştur. Yahudi ve müşriklerin birleşimiyle kurulan bir orduyla yapılan bu savaşa Anzab Savaşı da denmektedir. Müşriklerin sayıca daha üstün olduğu savaşta, Müslümanlar galip gelmiştir. Müslümanlar için savunma savaşı olarak tarihe geçmiş bir savaştır.


Konu Başlığı: Ynt: Hendek savaşı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 15 Aralık 2018, 07:28:10
Esselamu aleyküm Hendek Savaşı'nın adını aldığı hendek kazma fikri Selman-ı Farisi nin dir Allah sahabe efendilerimizden razı olsun Rabbim paylaşım için razı olsun