> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Peygamberin Savasları > Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler  (Okunma Sayısı 1313 defa)
07 Ocak 2011, 15:24:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 07 Ocak 2011, 15:24:08 »



Harbin Evveliyatı Ve Bu Harbi Doğuran Sebepler:


41. Evvelemirde yeni İslâm dinini kabul ettikle­ri için Mekkeliler hemşehrilerini merhametsizce tazyikleri altında tuttular ve onları hicret etmeye zorla­dılar; yukarıda da zikredildiği gibi, Mekke'yi terke-denlerin geride bıraktıklan mal ve mülklerini znptet-tiler ve bu muhacirlerin sığındıkları memlekeUoriri, yani önce Habeşistan ve sonra Medine idarecilerine, bunların nüfuzlu insanlarına boş yere de olsa siyasî baskı icra ettiler. [64] Bütün gayeleri mücrim addettikle­ri bu insan'arın iadesi ve onların tekrar memleketle­rine dönmeleri idi. Diğer yandan Müslümanlar Me­dine'ye hicret ettikten sonra onları iktisadi baskı al­tına almak ve kendi kontrol veya nüfuzu altında tut­tukları Medine havalisinden Kureyşlilere ait kervan­ların geçmesini yasak etmek suretiyle mukabelei bil-misilde bulunuyorlardı. Bütün bunlar Kureyşliler ta-rafından tecavüzî bir harbin başlatılması için kâfi sebeplerdi.                           

42. Kureyşlilere ait kervanlara yapılan hücum­ların basit bir çapulculuk olarak mülâhaza edilme­mesi icap eder. Çünkü ne Kureyşliler masum ve ne de hücum edenler sırf bu iş için teşkil edilmiş bir çe­te idiler.  Sadece,  iki  Şehir-^Devleti  arasında mevcut bir harp mevzuu bahisti; bir harp durumu ise muha­rip tarafların birbirlerine gerek can ve gerek mal ve gerekse  düşmanın  diğer  menfaatlarına  karşı  zarar verme hakkını verir.

43. Bu   sebeple  ben,   Kureyşlilerin  kervanlarını yağma edip onlara zarar vermek gayesiyle tertip edil­miş bu seferlerin mevcudiyetini inkâr için deliller arayan bazı çekingen İslâm müdafileri ile hemfikir de­ğilim. Hz. Peygamberin (A.S.) hayatı üzerindeki tet­kikleriyle tanınmış hintli yazar profesör Şiblî, o dev­re ait en iyi bir isbât vesikası olan Kur'âna müracaat edip Bedr savaşma dâir mülâhazaları aydınlatmaya çalışmıştır. Filhakika Kur'ânm 8/6. âyetinde şöyle de­nir: «...sanki gözleri göre göre ölüme sürülüyorlar-mış gibi...» Keza, Hz. Peygamberin (S.A.) mü'minle-ri ticâret kervanı üzerine bırakmayıp aksine Kureyş­lilerin silâhlı kuvvetlerine karşı koymağa sevkedişi dahi esas biri delildir. Aynı şekilde Kur'ânm aynı sû­re ve bir sonraki âyetinde (8/7) deniyor ki:

«Hani Allah size iki taifeden birinin muhakkak si­zin olduğunu vadediyordu, siz ise kuvvetli ve silâhı bulunmayanın kendinizin olmasını arzu ediyordu­nuz...» Bu âyet, o zaman Müslümanların kervana mı, yoksa düşman silâhlı kuvvetlerine karşı mı savaşma­ları lâzım geldiğini pek kes tireme miş olduklarını sa­rahaten gösteren kâfi bir delildir. Her iki vaziyet de müsavi idi. Kervan bin deveden müteşekkil ve getir­diği mallar, yarım milyon dirhem kıymetindeydi. [65] Ev­velce kervan idarecilerinin yaptıkları istihbarat, ken­dileri daha hariçte iken bile Müslümanlar tarafından takip edildikleri merkezindeydi. [66] Müslümanlar şun­dan emindi ki, Mekkeliler, bu kervanı himaye için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar, gerek kendi ve gerekse müttefiki bulundukları kabilelerden toplıya-caklan gönüllüler ile bu himayeyi başarmaya çalışa­caklardı. Bu yüzden Müslümanlardan bir kısmı Me­dine'den uzaklara, Mekke istikametinde gitmeyi «Ölümim ağzına girmek* olacağını düşünüyorlardı. On­lar ölümden korkmuyorlardı. Hz. Peygamber (S.A.) yaşça çok küçük Umeyr isimli bir gönüllünün teşkil edilen orduya gönüllü olarak katılmaktan menedil-mesi neticesi, bu çocuğun canhıraş feryat ve ağlama­lar içinde kalması ve sonunda Hz. Peygamberin (S.A.) bu küçük gönüliüyü kabule mecbur oluşu, diğer Müs­lüman askerlerini heyecan içinde bırakmıştı. Çocu­ğun sevinci hudutsuz bir haldeydi; o kadar küçüktü ki, büyük kardeşi Sa'd'ubn Ebî Vaqqâs, onun harp teçhizatını giymesi için kendisine yardım etmeye mecbur olmuştur.[67]

44. Suriye'den gelen kervan, Müslümanlar tara­fından batı kesiminde veya Medine'nin şimalinde dur­durulabilirdi. Hz. Peygamber (S.A.) tarafından hu­susî surete Suriye'ye gönderilmiş casuslar vasıtasiy­le kervanın bu seyahatmdan dönerken takip ettiği yol ve geçtiği mıntıkalar hakkında Medine'ye tam ma­lûmat verilebilmiştir.[68] Öyle ki, bu devirde ne telgraf ve ne de sür'atli ulaştırma vasıtaları vardı; bir deve kervanı hakkında istihbarat gene deve vasıtasiyle ya­pılabiliyordu. Bu yüzden bir haberci kıt'ası, doğruca batıdaki sahil bölgesinden dolaşsa bile, hareketi, do­laşıp haber araştırması ve bunu Medine'ye ulaştır­ması takriben iki gün veya daha fazla bir zaman alı­yordu. Muhakkak ki, büyük bir kervan böyle bir iş­le vazifelendirilmiş bir askeri müfrezeden daha az hareket kabiliyetine sahiptir. Bununla beraber, ker­van kılavuzları iki durak arasındaki yollarını rastge-le değiştiriyorlardı. Neticede, Suriye'den gelen ve hâlen şimalde olan bu kervanı güneye doğru inip Mek­ke istikametinde durdurmanın daha emniyetli oldu­ğuna karar verdiler. Bunda, rlîğer mıılâhazalar da te­sirli olmuş olabilir: Güney bölgesinde yaşayan halk, Müslümanların dostu ve müttefikiydi; halbuki kuzey­dekiler böyle değildi. Bu sebepten güney halkı ker

Bedi' savaşının krokisi.

vanı durdurma işinde bir mâni yerine bir yardımcı vazifesini görebilirdi. Bahusus büyük bir kervanın bir yerde mola verişinin mahalli halk için büyük bir gelir kaynağı teşkil etiğini düşünmek lâzımdır. Keza Bedr havalisi gerek gizlenmek ve gerekse bir pusu kurmak için elverişli imkânlara sahip bir yerdi.

45. Zaman, oruç ayı  olan  Ramazan ayına   rast­lamaktadır ve o gün, tam manasıyla çok kızgın bir güneş altında geçiyordu.  Bir iki günlük yürüyüşten sonra Hz. Peygamber  (S.A.), teşkil ettiği askeri  bir­liğe  sefer  boyunca  orucu   bırakmalarını   emretti, ve Medine'den  ayrılırken  resmî  işleri  tertip  ve  tanzim etmek üzere bir vekil tayin etti. Orduda çeşitli mu­hitlerden gelen gönüllüler, evvelki kendi bayrakları altında toplandı ve Ensârilerden Kays'ül-Mezînî mü­him bir vazife olan muhafız kıt'ası kumandanlığına getirildi. [69] Bir hâdise vardır ki askerî ehemmiyeti do-layısiyle  kayda değer bulunmaktadır:' Bedr'e doğru yolda gelirken   (keza Mekke'nin fethi için de yürü­yüşe geçildiği zaman da)  Hz. Peygamber  (S.A.), de-yelerin  boyunlarına  v.s.  yerlerine  asılmış  olan  çın­gırak ve çanların, hareket halinde olan ordunun ge­ce yürüyüşünü ihtiyaten gizlemek gayesiyle, çıkarıl­masını emretmiştir.[70]

46. Bedr, Kızıl Deniz sahiline oldukça yakın bir yerdedir.  Mühim ve büyük  bir konak yeridir;  ker­vanlar umumiyetle buradan geçerler. Burası Suriye'­ye, Mekke'ye, Medine'ye giden yolların birleştiği bir kavşak noktasıdır.  Bu noktanın  ehemmiyeti dolayı-siyle  Hz.  Peygamber   (S.A.),  gelmesi beklenen ker­vandan birkaç saat evvel Bedr'e vardı.

47. Hz. Peygamberin (S.A.) buraya gelirken mu­tadı veçhile, tanınmayan ayrı bir yolu kullanmış ol­ması mümkündür. Yolda mütemadiyen keşif kît'aları çıkarıyor [71] ve bazan da bu vazifeyi bizzat îfa ediyordu. Veyahut da Ashâbdan birkaç kişi ile birlikte or­dudan ayrılıp vadiler arasında, düşman hakkında malûmat topluyordu. Bazan yeni bir haberle dönse bile, bazan hiç bir haber elde etmeksizin döndüğü de vâkiydi. Bu çıkışlarından birinde O, Demre bede­vilerinden düşman hakkında bazı mühim haberler elde etti. [72] Keşif kıtaları develere binmiş olarak Bedr civarındaki köylere varıncaya kadar nüfuz ediyorlar ve gayelerini gizliyerek gûyâ buralardaki kuyular­dan su içmek için durmuş gibi yapıyorlardı. [73] Bir defasında bu kuyulardan birinin başına gelmiş iki kızın, «kervanın, pek yakında geleceğini, artık on­ların hizmetinde bazı işlerde bulunup elde edeceği ka­zançla kendine olan borcunu ödeyeceğine» dâir ara­larındaki konuşmaları tesadüfen işittiler; bu kadarı kâfi idi. Derhal ordugâha dönerek haberi bildirdiler. Hemen Bedr'de pusu kurup kervan Bedr ovasına ku­zeydeki dar olan dağ geçidinden duhûl ettiği zaman hücuma kalkmayı kararlaştırdılar.

48. Gördüğümüz gibi kervan, bu seyahati bo­yunca Müslümanlar tarafından bıkıp usanılmadan uzaktan ve yakından takip edildiğini kervan idareci­leri de öğrenmiş bulunuyorlardı. Hattâ kendilerinden evvel altı yedi kervanın da böylece takip edildiklerini bilmekteydiler. Bilhassa, Müslümanların nüfuz ve te­sir sahaları olan bu bölgede endişe içinde idiler. Sıra­sı gelmişken söyliyelim ki, İslâmdan evvelki günler­de Gifâr.kabilesi, yağmayı itiyat hâline getirmiş ol­masıyla mâruftu;  hattâ bunu,  hac  mevsiminde  harâm olduğu halde hacılara karşı da icra ederlerdi ve bunlar da Bedr civarında otururlardı". [74] Genç yaşında Mekke'de îslâmiyeti kabul eden Ebû Zer el-Gifârî, Hz. Peygamber (S.A.)  tarafından bu havâinle Müslüman­lığı yaymak için vazifelendirilmişti".[75] Düşünülebilir ki bu kabileye mensub olan bazı yeni Müslüman olmuş kimselerin enerjileri, bu sefer yeni dinin düşmanları­na yâni Kureyş kabilesi kervanlarına karşı zarar ver­mek üzere yöneltilmiştir. Tabiî olarak gelen kervanın reisi Ebû Sufyân dahi endişeli ve müteyakkız idi. Bu yüzden Bedr - Huneyn sapağında bir durak yerdi"[76] ve Bedr düzlüğünün mola için kalma veya geçip gitme bakımından   emniyetli   bir   yer  olup  olmadığını   gör­mek  üzere  bizzat kendisi keşfe  çıktı.  Mevsimin  çok sıcak  bir gününde  bulunulduğunu  evvelce söylemiş­tik; bu yüzden develerle gecelen seyahat ediliyor, gün­düzleri ise mola veriliyordu. Ebû Süfyân herhalde, sa­bahleyin çok erken Bedr'e varmış olmalıdır ve o sı­rada, muhakkak ki, kuyu başında birçok yerli toplan­mış birbirleriyle konuşuyorlardı. Ebû Süfyân mühim bir şahsiyetti;  ihtimal ki onun gelişini işiten Cuhey-nilerin başkanı Mecdî ibn Amr, çadırından çıkıp gel­miş vo ona hoş geldin demek istemiştir. [77] Mecdî, Yan-bû yakınında yaşıyordu. Onun burada bulunuşu, bu­radan geçecek bu büyük kervana ne kadar ehemmi­yet atfettiğini gösterir. Her nasılsa Bedr yerli halkı, Müslüman ordusu hakkında hiç bir şey bilmiyordu.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler
« Posted on: 19 Nisan 2024, 23:26:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler rüya tabiri,Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler mekke canlı, Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler kabe canlı yayın, Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler Üç boyutlu kuran oku Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler kuran ı kerim, Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler peygamber kıssaları,Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebepler ilitam ders soruları, Harbin evveliyatı ve harbi doğuran sebeplerönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes