> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Yeni Bir Yurt
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yeni Bir Yurt  (Okunma Sayısı 778 defa)
28 Temmuz 2011, 16:05:59
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Temmuz 2011, 16:05:59 »



Yeni Bir Yurt


Veda yokuşundan doğdu dolunay,

ALLAH'a şükretmek üzerimize farz oldu.

Ey bize gönderilen peygamber!

Boyun eğmemiz gereken bir emirle geldin bize. (Medineliler)

Resulüllah ve yol arkadaşı Ebû Bekir, hicretleri sırasında emniyetli ama uzun bir yolu tercih ettiler. Önce Mekke'nin güneyine yöneldiler. Bir müddet böyle gitti­ler. Sonra sahile yaklaşıp, oradan kuzeye, Medine tarafına döndüler. Mekkelileri yanıltmak için üç gün mağarada beklediklerinden ve hicret için uzun bir yolu ter­cih ettiklerinden dolayı Mekke'den ayrıldıkları haberi kendilerinden önce Medi­ne'ye ulaştı. Medine'deki tüm Müslümanlar büyük bir heyecan ve özlemle Resulüllah'ı ve Ebû Bekir'i beklemeye başladılar. Mekke ile Medine arası normal şart­larda beş günlük mesafeydi. Beklenen yolcuların Mekke'den ayrılışlarının üzerin­den bir hafta geçti. Yolcular artık gelmeliydiler. Fakat gelmediler. Belki yarın ge­leceklerdi. Ertesi gün oldu, fakat yolculardan yine haber yoktu. Bir gün daha, bir gün daha... günler geçtikçe Medine'deki Müslümanlar endişelenmeye, Resulül-lah'm başına kötü bir şey gelmiş olmasından korkmaya başladılar. Belki de ödül avcıları tarafından yakalanmış, esir edilmişlerdi. Birçok bedevi topluluğun, Mek­ke eşrafının vaadettiği ödülü almak için Resulüllah'm peşine düştükleri biliniyor­du. Başlarına bir şey gelmiş olabilir miydi? Zaman geçtikçe endişe ve korku arttı; dayanılmaz bir hâl aldı.

Medine veya Resulüllah'm hicretinden önceki ismiyle Yesrib, o zamanlar top­lu bir yerleşim merkezi değildi. Eni ve boyu yaklaşık 15 kilometre olan bir ova içerisinde yer alan, birbirlerine birkaç yüz metre ile birkaç kilometre uzaklıktaki irili ufaklı birçok yerleşim merkezinin ortak ismiydi. Hz. Peygamber hicret ettiği zaman, ovadaki tüm yerleşim merkezlerinin toplam nüfusu on bin civarındaydı. Ovanın dışarıyla irtibatı, dağların arasındaki dar vadilerden geçen yollarla sağla­nıyordu. Her yerleşim merkezinde bir veya iki kuyu vardı. İnsanlar su ihtiyaçları­nı bu kuyulardan karşılıyorlardı. Evlerin tamamı taş veya kerpiçtendi ve büyük çoğunluğu iki katlıydı. Ayrıca her yerleşim merkezinde, 'Utun veya 'Ucum' ismiy­le anılan tamamen taştan inşa edilmiş küçük bir kale sayılabilecek özel yapılar vardı. Düşman saldırısı sırasında buralara sığınılarak savunma savaşı yürütülür­dü. Bazı yerleşim merkezlerindeki kalelerin sayısı onu aşıyordu. Bu da o yerleşim merkezinin nüfusunun çokluğu veya

Daha önce hicret eden Mekkeli Müslümanlar, önceden tanıdıkları Medineli Müslümanların ikamet ettikleri yerlere göre, ovadaki yerleşim merkezlerine dağıl­mışlardı. Önemli bir kısmı diğerlerine göre daha güneyde bulunan Küba'da kalı­yordu. Küba, ovanın Mekke tarafında yer alan bir yerleşim merkeziydi. Dolayısıy­la, Resulüllah Medine'ye ulaştığında önce Küba'ya gelecekti. Bu nedenle Kûba'da müslümanlar Resulüllah'm Mekke'den ayrıldığı haberini alınca, hergün köyün k ında toplanıp beklemeye başladılar. Sabah saatlerinde ve ikindi sonrasında ufukta Resulüllah'ı bekliyorlar, öğle vaktinin yakıcı sıcağında gölgeliklere ikiliyorlardı. Günler bu şekilde geçiyordu. Günler geçtikçe; günlerin geçmesine bağlı olarak merak, endişe, korku arttıkça, bekleyenlerin sayısı da arttı. Artık, Kü­ba'nın kıyısında, çölün derinliklerine uzanan bakışlarla Resulüllah'ı bekleyenler Müslümanlar değildi. Bölgede yaşayan müşrikler ve Yahudiler de hakkın­da çok şey duydukları Resulüllah'ı bir an önce görmenin heyecan ve merakı içe­risindeydiler. Müslüman olsun veya olmasın, hemen herkes, yüksek hurma ağaç­larının tepesinde veya evlerinin damında çölden gelecek peygamberi ilk gören olmanın heyecanı içerisinde bekliyordu. Günler bu şekilde geçiyor, beklenen yolcu gelmeyince umutlar hep bir gün sonrasına erteleniyordu.

Günler birbirini takip ediyor, fakat Resulüllah'tan bir haber alınamıyordu. Re-sulüllah'ın evinden ayrılışının üzerinden on iki gün geçmişti. Kutlu yolcuyu bek­leyen herkes o gün sabah saatlerinden itibaren ufku gözlemiş, yolcularla ilgili en küçük bir karaltıyı herkesten önce fark eden olmanın şerefini elde edebilmek için çabalamış, ama öğle sıcağı bastırınca evine veya bir gölgeliğe sığınmıştı. Öğle sa­atiydi, nefes almayı zorlaştıran bir sıcak vardı. Bu saatte çölde yolculuk yapmak imkânsız denecek kadar zordu. Resulüllah'm böylesi bir sıcakta yola devam ede­ceğine ve Medine'ye geleceğine ihtimal verilmiyordu. Öğle sıcağının ortalığı yakıp kavurduğu saatlerin birisinde, evinin damında bekleyen bir .Yahudi'nin sesi du­yuldu: 'Ey Arap topluluğu! Müjdeler olsun sizlere! İşte nasibiniz, devletliniz, kutlu davetliniz, gelmesini bekleyip durduğunuz ulu kişiniz geliyor'. Sokaklar bir anda ha­reketlendi, insanlar evlerinden, gölgeliklerden fırlayıp, Yahudi'nin işaret ettiği ta­rafa yöneldiler. Gözler ufku taramaya başladı. Beklenen yolcular görülmeye çalı­şıyordu. Çok dikkatli bakınca Seniyyetû Veda tepesinin yakınlarında bir karaltı fark ediliyordu. Acaba geliyorlar mıydı; gelen Resulüllah mıydı? Karaltılar seçile-miyor, gelenlerin kimler olduğu anlaşılamıyordu. Herkes dayanılmaz bir heyecan­la bekledi. Bir süre sonra karaltı biraz daha netleşti. Evet geliyorlardı, Resulüllah geliyordu. Her bir ağızdan sevinç çığlıkları yükseldi. Kimisi haykırıyor, kimisi oy­nuyordu. Sevinçten kimse ne yapacağını bilemiyordu. Sevinç çığlıkları gittikçe arttı ve bir süre sonra benzeşti. Müslümanların 'Allahu ekber, Allahu ekber; La ila­he illallah, La ilahe illallah' veya 'Muhammed geldi, Allahu ekber; Muhammed geldi, Allahu ekber' haykırışları tüm Küba sokaklarında yankılanmaya başladı. Köyün kızları, sanki bir düğün alayına katılmışlar gibi teflerini çalıyor, oynayıp şarkılar söylüyorlardı. Herkes kendince bir şeyler söylüyor, bir şeyler yapıyor, sevincini dile getiriyordu. Şarkı söyleyenler, kılıç ve kalkanlarını çıkarıp savaş oyunları ser­gileyerek, mutluluklarım açığa vuranlar birbirine karıştı. Sevinç dalgası gittikçe büyüdü, büyüdü... Müslümanlar, sevinçten yüreklerinin boşaldığını, adeta uçar casına hafiflediklerini hissederlerken; hiçbir sözün sevinçlerini ifade edemediğini fark ettiler. O andaki mutluluğu ifade edecek kelimeler yoktu. Hiçbir söz o mut­luluğu gerektiği gibi ifade edemiyordu. Sevinçten ne yapacaklarım bilemez hâlde birbirlerine bakarlarken müzik yardımlarına yetişti. Kadınlar ve çocuklar gönül­den gelen bir arzuyla, gönüllerde o anda doğan bir şarkıyı teflerin eşliğinde söy­lemeye başladılar:

Veda yokuşundan doğdu dolunay,

ALLAH'a şükretmek üzerimize farz oldu.

Ey bize gönderilen peygamber!

Boyun eğmemiz gereken bir emirle geldin bize.

Küba'da bekleşen bütün Müslüman erkekler Resulüllah'a doğru koşmaya baş­ladılar. Bir kısmı hayvanlarının sırtında, bir kısmı yayaydı. Herkes, diğer herkes­ten daha önce Resulüllah'a ulaşmak, O'nu herkesten önce görmek, O'nunla ko­nuşmak istiyordu. Önce hareket eden birkaç genç, hızla koşup Resulüllah'm ya­nma vardılar. Hava çok sıcak olduğu için yolcular mola vermişler, bir ağacın göl­gesinde oturuyorlardı. Resulüllah'm yanına herkesten önce varanlar son derece sevinçliydiler, fakat aynı zamanda da şaşırmış bir haldeydiler. Yolcuların yanma varınca soru soran gözlerle birbirlerine bakıştılar. Ağacın altında iki kişi oturuyor­du ve bunlardan hangisinin Resulüllah olduğunu bilmiyorlardı. İçlerinden hiç bi­risi daha önce Resulüllah'ı görmemişti. Acaba bu iki kişiden hangisi Resulüllah idi? Bunu soramadılar. 'Resulüllah hanginiz?' diyemediler. Sevinç içerisinde, ağa­cın altında dinlenen yolculara yaklaşırlarken, 'Ey ALLAH'ın Resulü! Hoş geldin. Safalar getirdin!' demekten başka bir şey yapamadılar. Kübalı gençler merakla iki yol­cuyla da konuşmaya başladılar. Hallerini, hatırlarını sordular. Fakat bu sırada so­rularına cevap arıyor, Resulüllah'm yolculardan hangisi olduğunu anmaya çalışı­yorlardı. Bir ara yolculardan birisi ayağa kalkarak, diğerine ağaç dallarıyla gölge­lik yapmaya çalıştı. İşte şimdi tanımışlardı, Resulüllah oturandı. Zaten o sırada Mekkeli Müslümanlardan ve Resulüllah'ı görmüş, konuşmuş Medineli Müslü­manlardan bazıları da geldiler. Herkes sevinç içerisindeydi. Birbirlerine sarılıyor 'Müjdeler bize ki bu mutlu günü gördük' diyorlardı. Mutluluktan göz yaşı döken, mutluluğun coşkusundan nefesi kesilen, sevincinden ne diyeceğini ve ne yapaca­ğını bilemeyen bir topluluk halinde Resulüllah'm etrafını sardılar.

Resulüllah, kendisini karşılamak için Küba'dan koşup gelen Müslümanlarla bir süre konuşup, sohbet etti. Durumlarım sordu. Sonra kalkıp devesine bindi. Küba'ya gitmek üzere hareket etti. Küba'ya gelince, Medine'nin eşrafından Evs'li Külsum b. Hidm'in davetini kabul ederek, onun evine yerleşti. Daha önce hicret eden Müslümanlardan Ebû Ubeyde b. Cerrah, Mıkdad b. Amr, Habbab b. Eret, Sü­heyl b. Beyzâ, Safvan b. Beyzâ, Iyaz b. Zubeyr, Vehb b. Sâ'd, Mâmer b. Ebî Şerh, Arar b Ebî Amr, Umeyr b. Avf, Abdullah b. Mahreme de Külsum b. Hidm'in evin­de kalıyorlardı. Resulüllah, ev sahibi ve diğer Müslümanlarla bir süre konuştu. Hâl ve durumlarının nasıl olduklarını sordu. Bir ara dikkatli bir şekilde çevresin­deki kalabalığa bakındı. Özellikle birisini aradığı belliydi. Es'ad b. Zurâre'yi göre­mediğini, nerede olduğunu sordu. Kûba'lı olan Es'ad, kalabalık arasında yoktu.

Resulüllah, ikinci Akabe biati sırasında on iki kişiyi Medine'deki Müslümanla­rın işlerini yürütmek, yönetimlerini üstlenmek için seçip görevlendirmiş, Es'ad b. Zurâre'yi de bu kimselerin sorumlusu olarak tayin etmişti. Resulüllah, Es'ad b. Zurâre ile görüşerek Medine'deki Müslümanların durumlarını öğrenmek istiyor­du. Fakat Es'ad görünürde yoktu. Onun, Külsum b. Hidm'in evine gelemediği söylendi. Resulüllah, bunun sebebini sorduğunda, Hazreçli olan Es'ad b. Zurâ-re'nin, Evslilerle İslâm öncesinden gele...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 28 Temmuz 2011, 16:06:35 Gönderen: Şeyma-i Nur »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yeni Bir Yurt
« Posted on: 27 Nisan 2024, 03:34:09 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yeni Bir Yurt rüya tabiri,Yeni Bir Yurt mekke canlı, Yeni Bir Yurt kabe canlı yayın, Yeni Bir Yurt Üç boyutlu kuran oku Yeni Bir Yurt kuran ı kerim, Yeni Bir Yurt peygamber kıssaları,Yeni Bir Yurt ilitam ders soruları, Yeni Bir Yurtönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes