> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Umre Yolculuğu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Umre Yolculuğu  (Okunma Sayısı 1432 defa)
22 Temmuz 2011, 13:54:40
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 22 Temmuz 2011, 13:54:40 »



Umre Yolculuğu


Hendek savaşının üzerinden tam bir yıl geçmişti (Mart-628). Resulüllah bir rüya gördü. Rüyasında başı tıraşlı olarak Kabe'yi tavaf ediyordu. Bundan umre amacıy­la Mekke'yi ziyaret etmesi istendiği kanaatine ulaştı. Rüyasını Müslümanlara an­latıp, düşüncesini açıkladı. Bu özellikle Muhacirler arasında büyük bir sevince yol açtı. Yıllardır ayrı kaldıkları eşlerini, çocuklarını, evlerini görme zamanının geldi­ğini, bir sürelisine de olsa hüzünlü ayrılığın biteceğini düşündüler. Ensarın sevin­ci ise daha başkaydı. Onlar, Mekke'yi ziyaret ederek, yıllardır savaş alanlarında karşı karşıya geldikleri, her seferinde bir oranda da olsa çekindikleri Mekkelilere artık kendilerinden korkmadıklarını gösterme fırsatı elde edeceklerini düşünüp, sevindiler. Ayrıca Muhacir kardeşlerinin eş ve çocuklarına, evlerine, memleketle­rine kavuşmaktan dolayı sahip olacakları mutluluk kendileri için de önemli bir se­vinç kaynağıydı. Herkes sevinç içerisindeydi. Tüm Medine'yi saran bu sevinç dal­gasının tek nedeni ise Resulûllah'm kendilerine anlattığı bir rüya idi. Resulüllah'm rüyası Müslümanlar için önemliydi. Çünkü, peygamberlerin rüyalarının herhangi bir rüya olmadığını, ilâhî bilgi taşıdığını biliyorlardı. Böyle olduğu içindir ki Hz. ibrahim gördüğü rüya üzerine oğlunu kurban etmeye kalkışmış ve kendisine ilâ­hî kattan bir kurban sunulmuştu.[265] Üstelik bir ayet [266] bu rüyanın herhangi bir rüya olmayıp, ilâhî iradenin muradım gerçekleştirme amacıyla izin/talimat niteliği­ne sahip bir rüya olduğunu açıklamıştı.

Büyük bir sevinç içerisinde yol hazırlıklarına başlandı. Yolculuk sırasında yan­larına sadece 'yolcu silahı' olan kılıçlarını alacaklardı. Hiç kimsenin yanında kılı­cından başka bir silah bulunmayacaktı. ResulüUah bunu özellikle belirtmişti. Müslümanlar şaşırdılar. Bu son derece tehlikeli bir yolculuktu. Düşman denizinin ortasında yolculuk yapacak ve Kureyş gibi düşman bir topluluğun yanma gide­ceklerdi. Bu şartlarda sadece kılıçla yolculuk yapmak intihar etmekten farksızdı. Hz. Ömer 'Ey Allah'ın Resulü! Seninle savaş halinde olan bir topluluğun üzerine ger­çekten silahsız olarak mı gideceksin? Ebû Süfyan ve adamlarının saldırmalarından endişe etmiyor musun? Gerektiğinde kullanmak için silahlarımızı yanımıza almamı­zı gerçekten İstemiyor musun?' diyerek hem Müslümanlar adına bir sıkıntısını bil­dirdi ve hem de bu konuda Resulüllah'ın ne oranda kararlı olduğunu anlamak is­tedi. Resulüllah istek ve talimatının ne anlama geldiğini biliyordu; ortada bir yan­lışlık yoktu. 'Ben umreye niyetlendim, savaşa değil' diyerek tercihinin bilinçli oldu­ğunu ifade etti. Resulüllah'ın bu kararlılığı karşısında Ömer sesini kesip verilen karara içten gelen bir itaatle uydu. Bazıları ise yapılan işin yanlış olduğunu düşün­melerine rağmen itiraz etmediler. Çünkü ölüme bile gidiyor olsalar, içten gelen bir itaatle Resulüllah'ın isteklerine uyarlardı. Resulüllah bir konuda istişare eder­se düşüncelerini rahatlıkla söylerlerdi; hiçbir çekinceleri olmazdı. Ama Resulüllah istişare etmez ve isteğini doğrudan bildirirse, bilirlerdi ki o konu kendileri için üzerinde düşünüp, görüş bildirecekleri, tartışmaya açacakları bir konu değil; sa­dece uymaları gereken bir konudur. Bunun böyle olması gerektiğini bildiren bir­çok ayet vardı. Bu ayetler ışığında hangi şartlarda Resulûllah'a ölümleri pahasına bile olsa itaat etmeleri gerektiğinin bilincindeydiler. Şu ayetler bunun örneklerinden bazılarını teşkil ediyordu:

Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bu­lunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır! [267]

Allah ve Resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsı­nız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. [268]

Her kim Allah'a ve Resulüne itaat eder, Allah'a saygı duyar ve O'ndan sakınır­sa, işte asıl bunlar mutluluğa erenlerdir. [269]

Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı ge­lirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur. [270]

Müslümanlar, o günün şartlarında yolculuk silahı' olarak isimlendirilen kılı­cın dışında silah almadan tehlikeli bir yolculuğa çıkmanın, düşman denizine dal­manın, ölüme davetiye olduğunu biliyorlardı. Fakat sorumluluklarının bilincin­de kimseler olarak itiraz etmediler. İçlerinde bir kuşku ve sıkıntı olmadan Resu-lüllah'ın isteğine uyup, hazırlıklarına başladılar. Çünkü biliyorlardı ki Allah ve Resulü bir konuda bir hüküm verirse o doğrudur; o istek veya emir bir azap, sı­kıntı nedeni değil; esenlik aracıdır, zaferdir, mutluluktur. Bu, bir ayette 'Ey ina­nanlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resulüne uyun.[271] denilerek bildirilmişti. Onlar o an için sadece kendilerine verilen emre itaat ediyor ve bu itaatlerinin hayra neden olacağına inanıyorlardı. Öyleydi de. Onlar her ne kadar bu hayrın ne olduğunu bilmeseler bile, Resulüllah'ın emri çok önemli bir taktiğin gereğiydi. Zira, umre veya hac yolculuğuna çıkanların yanlarına sadece kılıçlarını almaları hayatlarını veya mallarını muhtemel bir sal­dırıdan korumalarının teminatıydı. Bu uygulama köklü bir geleneğin gereğiydi. Arap geleneğinde umre veya hac için silahsız yolculuk yapmak tehlikeyi davet eden değil, tehlikeyi uzaklaştıran bir şeydi. Böyle kimseler güçlü geleneğin koru­ması altına girer ve saldırıya uğramazlardı. Olur ki bir tecavüz gerçekleşirse, mü­tecaviz, Araplar katında bütün itibarını kaybeder ve suçlu bulunurdu. Üstelik Müslümanlar umre yolculuğunu haram ayda; savaşmanın, çatışmanın, kavganın yasak olduğu bir ayda yapacaklardı. Böylelikle daha da güçlü bir koruma şemsi­yesinin altına giriyorlardı. Kendilerine saldıranlar, bütün Arapların suçlu buldu­ğu taraf olurdu. Kimse böylesi bir duruma düşmeyi göze alamazdı. ResulüUah, yanlarına yolcu silahından başka bir şey almamalarını söylerken, Müslümanların büyük çoğunluğunun o zaman düşünemedikleri bu geleneksel özellikten yarar­lanmayı planlamıştı. Yolcu silahıyla ve üstelik haram aylarda yolculuk yapmala­rı her haliyle Müslümanlar için avantajdı. Eğer olur ki Kureyş veya bir başka düş­man topluluk saldıracak olursa, bu saldırı o topluluğun bütün itibarını yok ede­cekti. Saldıran tarafın Kureyş olması, Kureyş'in Arapların katındaki liderliğini, seçkinliğini sona erdirecek ve bu da İslâm davetinin önündeki en önemli engeli kaldıracaktı. Eğer bir saldırı olmaz ve umrelerini tamamlarlarsa, düşmandan korkmadıklarını göstermiş ve üstü örtülü bir şekilde tüm düşmanlara meydan okumuş olacaklardı. Böylesi bir durumda özellikle Kureyş'i evinde tehdit ederek psikolojik bir savaşın galibi olacaklardı.

Resulüllah, namaz imamlığı için Ibn Ûmm-ü Mektûm'u, idarî işler için de Nu-meyle b. Abdullah ile Gülsüm b. Husayn'ı vekilleri olarak Medine'de bırakarak, bin dört yüz Müslümanla birlikte yola çıktı. Birisi Resulüllah'm eşi Ümm-ü Sele­me olmak üzere umre yolcularının dördü kadındı. İki yüz kişinin atı vardı. Diğer­leri ise develerine binerek veya yürüyerek yolculuk yapıyorlardı. Yirmi kişiden oluşan süvari grubu keşif birliği olarak önden gidiyordu. Yetmiş kurbanlık deve ise görevlilerin gözetiminde arkadan getiriliyordu.

Resulüllah, ilk konaklama yerinde kurbanlık devesini istedi. Devenin hörgûcünü hafifçe çizdi ve üzerine bir çelenk geçirdi. Diğer Müslümanların da kendi kurbanlıklarını bu şekilde nişanlamalarını istedi. Bu, yolcu silahı taşımakla düş­man topluluklara verilen mesaja ek olarak, yolculuk amacını gösteren bir diğer önemli mesajdı. Develerin kurban edileceği, yolculuğun umre dışında bir amacı­nın olmadığı bu uygulamayla bir başka yoldan tekrar gösterilmiş oluyordu. Bu mesaj özellikle de Kureyş'e yönelikti.

Medine'den hareket edilirken, Eşlem, Cüheyne, Gıfar, Müzelne ve Eşca toplu­luklarına haber gönderilerek, onların da umreye katılmaları istendi. Resulüllah bu davetiyle başka toplulukları da yanma almak istiyordu. Ancak bir savaş çıkacağı­na ve yanlarında sadece kılıçları bulunan Müslümanların katledileceklerine olan güçlü inançları nedeniyle söz konusu kabileler işlerini bahane edip özür beyan ederek daveti kabul etmediler. Onların kendilerini Müslüman olarak nitelemele­rine rağmen sahip oldukları bu olumsuz tavırları, daha sonra vahyolunan ayetle ilâhî katta eleştirildi. Üstelik ayet onları 'itaatsizlikleri nedeniyle 'Müslüman1 ola­rak nitelemiyordu. Söz konusu ayetler şöyledir: 'Bedevilerden geri kalmış olanlar, sana diyecekler ki, 'Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah'tan bizim bağışlan­mamızı dile.' Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki: 'Allah size bir za­rar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin bir şeye gü­cü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerini­ze güzel göründü de kötü zonda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.[272]

Haram bölgenin başlangıç noktalarında birisi olan Zül Huleyfe'ye gelindiğin­de mola verildi. Resulüllah iki parça kumaşla vücudunu örterek ihrama girdi. Müslümanlardan da aynı şeyi yapmalarını istedi. İhrama girmek cahiliye döne­minde hac ve umrenin en önemli şartlarından birisiydi. Resulüllah, Büsr b. Süf-yan'ı elçi olarak Mekke'ye gönderdi. Ondan, yolculuklarının amacının sadece um­re olduğunu Mekke liderlerine bildirmesini istedi.

Zü'l Huleyfe'de umre hazırlıkları yapılırken, Nehd kabilesinden bir grup geldi.

Resulüllah, Nehd kabilesinin ileri gelenleriyle görüştü, onlara İslâm'ı anlatıp, Müs­lüman olmalarını istedi. Fakat daveti kabul görmedi. Nehdîler, Müsl...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Umre Yolculuğu
« Posted on: 26 Nisan 2024, 11:26:52 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Umre Yolculuğu rüya tabiri,Umre Yolculuğu mekke canlı, Umre Yolculuğu kabe canlı yayın, Umre Yolculuğu Üç boyutlu kuran oku Umre Yolculuğu kuran ı kerim, Umre Yolculuğu peygamber kıssaları,Umre Yolculuğu ilitam ders soruları, Umre Yolculuğuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes