> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Uhud un Kazandırdıkları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uhud un Kazandırdıkları  (Okunma Sayısı 1413 defa)
26 Temmuz 2011, 11:44:31
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 26 Temmuz 2011, 11:44:31 »



Uhud'un Kazandırdıkları

 

De ki: 'Ben de sizin gibi bir insanım; bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Kim Rabb'ine kavuşmayı arzu ediyorsa iyi iş yapsın ve Rabb'ine (yap­tığı) ibadete hiçbir şeyi ortak kılmasın. [277] Allah'a ve peygambere itaat edin ki, size merhamet edilsin... Bu (Kur'an) in­sanlara bir açıklama, (Allah'tan) korkanlara yol gösterme ve öğüttür. Gev­şemeyin, üzülmeyin, eğer (gerçekten) inanıyorsanız, mutlaka siz üstün geleceksiniz.[278]

Uhud, Müslümanlar için zorluklarla, acılarla dolu bir savaştı. O gün orada yetmiş şehit verdiler. Üstelik savaşa katılanların tamamına yakını yaralandı. En şiddetli biçimiyle ölüm korkusuna ve Resulüllah'ı kaybetme acısına sahip oldular. Savaşın ilk aşamasında elde ettikleri galibiyetin hemen arkasından yaşadıkları mağlubiyet ve hepsi yaralı olmasına rağmen mağlubiyetin arkasından tekrar toplanıp düşma­nı takip etmeleri ile iki günde çok farklı tecrübeleri bir arada yaşadılar. Hataları­nı fark edip, doğruların neler olduğunu yaşayarak öğrendiler. Tüm bu nedenlerle Uhud Müslümanlar için zor, ama başardıkları bir imtihan oldu. Yaşananların her biri başlı başına bir dersti. Ve bu anlamlı, bu değerli ders için yüksek bir bedel ödediler.

Müslümanların Uhud1 da ödedikleri yüksek bedel karşılığı kazandıkları şeyle­rin en önemlileri şunlardı:

Allah, insanları esenliğe, esenliği inşa eden adalete, doğruluğa, güzelliğe, iyili­ğe çağırmış ve bu çağrıyı elçisi ile, elçisine verdiği kitap ile yapmıştır. Elçisiyle ve elçisine verdiği kitabıyla, ilâhî çağrıya uyanların esenlik yolunun yolcuları ola­caklarını, gerçek anlamıyla kurtuluşa ereceklerini bildirmiştir. Bu kimselerin dün­yanın ve ahiretin esenliğine kavuşacaklarını müjdelemiştir. Allah'ın insanlığa sun­duğu bir lütuf ve davetiye olan Kur'an açıklamıştır ki, yaşamak; gerçekten yaşa­mak, yaşamaya değer bir hayata sahip olmak İslâm ile mümkündür. Bu nedenle ilâhî çağrıya uyan ve daveti kabul edenler gerçek hayatın mensubu olacaklardır.

Onlar, İslâm'la, sadece bedenen yaşamanın değil, insanca yaşamanın, dosdoğru en güzel, en iyi yaşamanın teminatını elde edeceklerdir. Bu durumu açıklayan ayetlerden bazıları şöyledir: 'Ey iman edenler! Sizi yaşatacak şeylere çağırdığı za­man Allah ve Resulünün çağrısına koşun.[279] Allah kullarını esenlik yur­duna çağırıyor.[280] Ve elbette ki bütün bunların gerçekleşmesi için ilâ­hî çağrıya uymak, çağrının sahibine ve elçisine itaat etmek gerekmektedir. 'Allah ve Resulüne itaat ediyorum' deyip de, keyfince davrananlar ancak kendilerini alda­tırlar. Böyleleri esenliğe kavuştuğunu zannedip hezimete, karanlığa, acılara, kötü­lüklere mahkum olmaktan başka bir şey elde edemezler. Şu ayet bunu açıklamış­tır: 'îşte onlar o kimselerdir ki, hidayet karşılığında sapıklığı satın aldılar ve ticaret­leri kâr etmedi; doğruyolu da bulamadılar.[281] Tüm bunları, bu gerçek­leri, risâlet çağının Müslümanları, imanı düzeyde değilse bile fizikî boyutta, zafer ve hezimet boyutunda Uhud'da bir gün içinde en açık biçimiyle yaşadılar ve öğ­rendiler. Şu ayetlerin bildirdikleri hakikatleri yaşayarak öğrendiler: 'Ey iman eden­ler Allah'a ve Resulüne itaat edin, işlerinizi hoşa çıkarmayın.[282] Bilin ki, Allah'ın elçisi içinizdedir. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya dü­şerdiniz.[283]

Müslümanlar, Allah ve Resulüne itaat ettikleri zaman zafere ulaşmakta zorlan­madıklarını Bedir'de yaşayarak öğrenmişlerdi. Bedir'de sayıları az, teçhizatları son derece yetersiz ve hazırlıkları yok denecek kadar az olmasına rağmen savaşı ka­zanmışlardı. Çünkü Allah nasıl emrettiyse, Resulüllah ne istediyse yapmışlar ve istedikleri sonuca ulaşmışlardı. Zaferle taçlanmışlardı. Ancak, Bedir'dekine göre daha iyi şartlara sahip olmalarına rağmen, Resule itaat etmedikleri için, Resulün isteklerine uyma konusunda gerekli titizliği göstermedikleri için Uhud'da ağır bir yenilgiye uğradılar. Hem de galip iken, düşmanı önlerine katıp kovalarken yeni­len taraf oldular. Böylelikle başarının sırrının kendileri, kendi güç ve kuvvetleri olmadığını, galibiyetin, başarının, güzelliğin, iyiliğin, esenliğin elde edilmesinde­ki sırrın Allah ve Resulüne itaat olduğunu yaşayarak öğrendiler. Allah ve Resulü­ne itaatin sadece sözde bir çağrı, teorik bir ilke değil; bizzat hayatın ilkesi olduğu­nu yaşayarak gördüler. Böyle olunca şu ayetlerin mesajını çok daha iyi anladılar: 'Allah'a ve peygambere itaat edin ki, size de merhamet edilsin... Bu (Kur'an) insanla­ra bir açıklama, (Allah'tan) korkanlara yol gösterme ve öğüttür. Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer (gerçekten) inanıyorsanız, mutlaka siz üstün geleceksiniz.[284]

Peygamber elbette ki bir insandır; ama herhangi bir insan değil, seçilmiş bir in­sandır. İnsanların arasından Allah tarafından seçilip, insanların ebedî modeli kı­lınmıştır. Ancak O'nun seçilmişliği ve seçkinliği, O'nun ilâhî irade ile özel bir ir­tibatının bulunması, O'nun hiçbir zaman sıkıntıya, zorluğa, acıya, üzüntüye uğra­mayacağı anlamına gelmez. O, istemediği, hoşlanmadığı, beğenmediği şeyleri yok bunların yerine istediği güzel, iyi, kolay, şeyleri koyacak iradeye sahip ö'ldir Çünkü o bir kuldur. Elçi olmasının, Allah tarafından beğenilip getirdiği farklılıklar olabilir ve olması da beklenir; ancak onlar O istediği için gerçekleşir. O zor durumda kalınca durumunu kolaylığa H "nüstüremez; O çaresiz kalınca durumunu esenliğe ulaştıramaz; O bir el hareke­ti'vle bir sözle kendisine yönelenleri defedemez, düşmanları yok edemez, uçamaz, Ja veva ateşte yürüyemez, gayb alemine hükmedemez. Bu nedenle bir şey ye-mezse acıkır ve açlıktan zayıf düşer; düştüğü zaman yaralanır, taş çarpınca yüzü parçalanır, dişi kırılır; çok hareket edip çabalayınca gücü kaybolur yere yığılıp kahr ve ancak bir başkalarının yardımıyla doğrulabilir. O hâlde Müslümanlar bilme­lidirler kî Muhammed'in Allah'ın elçisi olması O'nu insan üstü bir varlık kılma­maktadır. O elçidir ama insan olan bir elçidir. O'na ve O'nun şahsında Müslüman­lar verilen nimetler, başarılar, yardımlar, O istediği ve irade ettiği için değil, Allah istediği ve irade ettiği için gerçekleşir; bunların ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği­ni de sadece ve sadece Allah bilir; O da dahil olmak üzere başka hiç kimse bilmez. Müslümanlar bütün bunları Uhud'da, bir gün içinde görerek, yaşayarak öğrendi­ler. Resulüllah'ın kendileri gibi yaralandığını, vücudundan kanlar aktığını, yor­gunluktan ve kan kaybından bitkin düştüğünü, Medine'ye dönünce yorgunluktan uyuyakalıp namaza dahi çıkamadığım bizzat görerek, yaşayarak öğrendiler. O za­man, daha önce vahyolmuş şu ayetin bildirdiği ebedi gerçeği daha iyi anladılar: 'De ki: 'Ben de sizin gibi bir insanım; bana ilâhınızın bir tek ilâh olduğu vahyolunuyor. Kim Rabb'ine kavuşmayı arzu ediyorsa iyi iş yapsın ve Rabb'ine (yaptığı) ibade­te hiçbir şeyi ortak kılmasın.[285]

Başarı birçok sebebin bir arada olmasına bağlıdır. İman etmiş olmak savaştaki başarıyı elde etmek için yeterli değildir. İman etmek ilâhî iradenin teveccühüne nedendir, fakat bu teveccüh yine aynı ilâhî irade tarafından konulmuş yasalara ay­kırı gerçekleşmez.[286] Eğer bir işte başarılı olmak isteniyorsa, ilâhî iradenin takdir ettiği sebep ve şartlara sahip olmak gerekir. Savaşta hezimete uğramamak ve galip gelmek isteniyorsa gerekli hazırlıklar yapılmalıdır; ordu teşkil edilmeli, ordu sa­vaş için eğitilip hazırlanmalı, gerekli ve en etkili teçhizatlara sahip olunmalı, ge­rekli ve en başarılı planlar yapılmalı, yapılan planlar uygulanmalı, planlar dahilin­deki emirlere uyulmalı, başarıya motive olunmalı...vb. işte ancak bütün bunları rakiplerine göre daha üstün ve iyi düzeyde gerçekleştirenler galibiyeti elde edebi­lirler. Bu hazırlıklarda kim daha ilerideyse başarı ona ait olur. Allah, Uhud ile Müslümanlara başarının sadece Müslüman olmaları nedeniyle kendilerine veril­meyeceğini; başarıyı, yaptıkları-hazırlık ve çabalarla hak edenlere vereceğini, ge­rekli hazırlıkları yapmayanlara veya gerekli emirlere uymayanlara ise mağlubiyet vereceğini gösterdi. Bu da önemli bir ölçüydü. Çünkü her durumda başarının Müslümanlara ait olması, iman etmek ve etmemek farkını yok ederdi. Böyle bir durumda insanlar iman-küfür farklılığını anlamadan hep başarılı olan Müslüman­ların safında yer alırlardı; kâfirler ve münafıklar olmazlardı. Hayatın bir imtihan oluşu, imtihan için yaratılmış olmak anlamını yitirirdi. Bu nedenle iman etmenin getirileri, savaş örneğinde olduğu gibi, dünyadaki işlerde doğrudan verilmemeli, yetersiz çaba ve çalışmaları nedeniyle gerektiğinde Müslümanlar da başarısız ol­malıydılar ki, insanlar iman edilmesi gerektiği için iman etmiş olsunlar; başka bir nedenle değil. Dünyadaki başarıların olduğu gibi, kayıpların da doğrudan ve bire­bir imanla ilgisi yoktu. Bir ayet bu gerçeği şöyle açıkladı: 'Eğer size (Uhud'da) bir yara dokundu ise, o (müşrikler) topluluğuna da (Bedir'de) benzer bir yara dokunmuş­tu. O günleri, (evet) onları biz insanlar arasında çevirip dururuz. [287]

Resûlüllah Müslümanların arasındaydı. Müslümanlar onun rehberliğinde, li­derliğinde, komutasında, öğretmenliğinde, mürşitliğinde işlerini yoluna koyuyor, zorluklarını kolaylığa çeviriyor, problemlerini çözüyorlardı. Çünkü O Allah'ın in­sanların arasındaki hûdasıydı. Ve Müslümanlar O'nun bir insan olduğunu, zama­nı gelince ölüp aralarından ayrılacağım hiç düşünmüyorlardı. Sanki O hep yaşa-yacakmış gibi düşünüyorlardı. Halbuki baki olan Resul değil Allah'tır, kalıcı olan Muhammed değil, insanlığa sunduğu dindir. Bu nedenle, kalıcı olanın peygambe­rin vücudu değil, O'nun bir hûda olarak insanlığa sunduğu din olduğunu; insan­larla birlikte kalacak olanın Kur'an olduğunu, islâm olduğunu Müslümanlara ha­tırlatmak gerekiyordu. Müslümanlar Resulün olmadığı zamanlara hazırlıklı kılın­malıydılar. Onlara 'Kur'an elinizde ol...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uhud un Kazandırdıkları
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:52:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uhud un Kazandırdıkları rüya tabiri,Uhud un Kazandırdıkları mekke canlı, Uhud un Kazandırdıkları kabe canlı yayın, Uhud un Kazandırdıkları Üç boyutlu kuran oku Uhud un Kazandırdıkları kuran ı kerim, Uhud un Kazandırdıkları peygamber kıssaları,Uhud un Kazandırdıkları ilitam ders soruları, Uhud un Kazandırdıklarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes