Konu Başlığı: Tevhid Şirk Çatışması Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 16:24:44 Tevhid-Şirk Çatışması Hz. Musa, Firavun idaresinin bütün bu zorbalıkları büyük bir titizlikle uygulandığı bir zamanda, ilâhî hakikâti bildirmek ve zorba idarenin 'azgınlıklarını1 terk etmesini sağlamak için ilâhi bir görevle görevlendirildi. Allah, O'na 'Şimdi artık Firavun'a git, şüphe yok ki, O pek azdı [77] emrini verdi. Bu görevlendirmeyi takiben Hz. Musa ve (muhtemelen kardeşi Harun'la birlikte) Firavun'un huzuruna çıktı. Hz. Musa'dan ilâhî hakikatleri duyan Firavun'un ilk tepkisi oldukça ilginçti. Musa'nın kendi yanında, sarayda yetişmiş olmasını, Musa'dan duyduklarını dikkate almamanın gerekçesi olarak ileri sürdü. Bu tavrıyla, 'Bana nasıl böyle şeyler söyleyebilirsin, sen de bir zamanlar benimle birlikte değil miydin, sen de bu idarenin bir mensubu değil misin? Bu söylediklerin, sana yaptığım ikramlara karşılık nankörlük yapmak değil midir?' anlamlarına gelen bir serzeniş vardı; 'Musci mesajını Firavun'a tebliğ edince, Firavun: 'Biz, seni çocukken yanımızda yetiştirmedik mil Sen ömrünün pek çok yılını, bizim aramızda geçirmedin mi! Ama sonunda yapacağını yaptın ve nankör biri olduğunu gösterdin!.[78] Halbuki konu, Hz. Musa'nın hangi şartlarda yetişmiş olduğu veya daha önceleri Firavun'a olan yakınlığı değildi. Hz. Musa, bu kişisel durumlarım anlatarak Firavun'dan bir şeyler istiyor da değildi. Konunun, hiçbir şekilde kişisel tarafı yoktu. Firavun'dan istenen, zortarlada her çeşit işte, harçta ve kerpiçte hayatlarını acı ettiler. Ve Mısır kralı, birinin adı Şifra ve onbirinin adı Pua olan İbrani ebelere söyledi ve dedi; 'ibrani kadınları için gebelik hizmeti yaptığınız, ve onları doğurma iskemlesi üzerinde gördüğünüz zaman, eğer doğan bir erkek çocuksa onu öldüreceksiniz. Fakat eğer kız ise o yaşayacaktır'. Fakat ebeler Allah'tan korkarlardı. Ve Mısır kralının kendilerine emrettiğine göre yapmadılar. Ve erkek çocukları sağ bıraktılar. Ve Mısır kralı ebeleri çağırıp onlara dedi; 'Niçin hu şeyi yaptınız ve erkek çocukları sağ bıraktınız' Ve ebeler Firavun'a dediler; 'Çünkü İbrani kadınları Mısırlı kadınlar gibi değildirler; çünkü onlar canlıdırlar ve ebe onların yanına gelmeden evvel doğuruyorlar.' Ve Allah ebelere iyilik etti ve kavim çoğaldı ve ziyadesiyle kuvvetlendiler. Ve vaki oldu ki, ebeler Allah'tan korktuklarından onları ev bark sahibi etti. Ve Firavun bütün kavmine emredip dedi; 'Her doğan erkek çocuğu ırmağa atacaksınız', ve her kızı sağ bırakacaksınız.[79] bah£ı terk etmesiydi. Bütün zorbalıkları terk etmeli ve gerçek ilâh olan Allah'ın sanlar için tayin ettiği esaslara göre yaşamayı ve yönetmeyi seçmeliydi. Böyle yaarak ülkede hakkı, hukuku, adaleti, iyiliği, güzelliği, güzel ahlâkı egemen kılma vdı Bunu risâlet görevini başlatan ilâhî talimatlarda ve Hz. Musa'nın Firavunla ilk konuşmalarında gayet açık olarak görüyoruz; 'Ey Musa! Ben seni, kendime elçi olarak seçtim Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi Firavun'a götürün, beni anmayı ihmal etmeyin. Firavun'a gidin. Çünkü o, gerçekten azdı. Ama onunla yumuşak bir dille konuşun, o zaman belki aklım başına toplar, yahut da olur ki korkar'. Musa ile Harun- 'Ey Rabbimiz!' dediler 'Korkarız, hakkımızda çok aşın davranır yahut da büsbütün azar.' Allah; 'Korkmayın!' buyurdu. 'Şüphesiz ben sizinle beraberim, olacak şeylerin hepsini işitir ve görürüm. Hemen ona gidin ve deyin ki: 'Biz ikimiz senin Rabbi-nin elçileriyiz. Bunun için, îsrail oğullarının bizimle gelmesine izin ver ve onlara artık işkence etme. Biz sana Rabbimizden delille geldik. Selâmet ve saadete erenler ancak doğru yolu tutanlardır. Bize vahyedildi ki, Allah'ın azabı, peygamberleri yalan sayıp, onlara sırt çevirenlere erişir.[80] (Ey Musa!) Firavun'a de ki: 'Kendini günah ve küfür kirlerinden temizlemeye niyetin var mı? Ve sana Rabbinin yolunu göstereyim de korkasın, saygı duyasın.[81] Fakat, Firavun kendisine açıklanan gerçeği kabullenmedi. Kendi yanında yıllarca kalmış, bakımını üstlendiği bir kişinin bu şekilde her şeyi değiştirecek teklifle karşısına çıkmış olmasını anlayamadı. Anlasa da kabullenemedi. Bu nedenle Hz. Musa'yı kendisine karşı nankörlük yaptığı suçlamalarıyla sıkıştırma ve zorda bırakmaya çalıştı. Fakat Hz. Musa'nın konuyu kişiselleştirmeyip, görevini ısrarla yerine getirmesi üzerine, Firavun bu sefer de konuyu bir başka yönden çarpıtmaya çalıştı. Hz. Musa'nın sözlerini, kendi ırkçı ve pek tabiî olarak da zorba yönetimine karşı çıkan, karşıt ırkçı hareket olarak değerlendirdi. Hz. Musa'nın bir zamanlar bir Kıptî'yi öldürmüş olmasını da bu karşıt ırkçı hareketin eylemlerinden birisi olarak takdim etti. Bu düşüncenin etkisiyle, O'nu ısrarlı bir şekilde nankör olmakla suçladı: 'O yaptığın işi (Kıptî'yi ölûrme işini) de sen işledin; Sen nankörlerdensin' (Sara, 26:19). Fakat Hz. Musa, Firavun'un oyununa gelmedi. Konunun, Firavun'un zannettiği gibi kişisel iktidar hevesi veya karşıt ırkçı hareket olmadığını, daha önce yaptığı işin suç olduğunu kabul ederek açıkladı: ''Musa: 'Ben o işi, henüz o anda sonucun ne olacağını bilmeyerek yaptım yani öldürmek için vurmadım. Simden korkunca da aranızdan kaçtım, ama daha sonra Rabhim, doğruyla eğri arasında hüküm verebilme yeteneği bahşetti ve beni peygamberlerinden biri yaptı' dedi.[82] Firavun'un konuyu çarpıtarak, kişiselleştirme nedenini çok iyi anladığım da belirtmeyi ihmal etmedi. Bunu, bir zamanlar Firavun'un yanında yaşamış olmasının nedenini açıklayarak ifade etti. Kendisi Firavun'un sarayında yaşamış, çocukluk ve gençlik yıllarını sarayda geçirmişti. Ama bu Firavun'un iyiliğinin değil zorbalığının sonucuydu. Firavun'un ırkçı politikları ve zulümleri nedeniyle öl-dürülmemesi için annesi tarafından nehre bırakılması üzerine saray kadınlarından birisi tarafından bulunmuş ve saraya alınmıştı. Halbuki eğer Firavun'un o zorba politikaları olmasaydı, bir kulübede, yoksulluk içinde büyürdü ama annesinin de yanında olurdu: 'O başıma kaktığın iyiliğe gelince, bu israil oğullarını köleleştirmenin bir sonucu değil miydi?[83] Firavun sonunda asıl konuya gelmek zorunda kaldı. Meseleyi çarpıtma ve kişiselleştirme gayretlerinin faydasız olduğunu anladı: 'Firavun: 'Bu alemlerin Rabbi de kim oluyor?' dedi.[84] Artık bu safhadan sonra tevhid-şirk çatışması başladı. Bir taraf ilâhî hakikâtleri hatırlatıp onlara göre inanıp yaşamaya davet ederken; diğer taraf çeşitli gerekçelerle meşru kılınmış kötülüklerin, zorbalıkların, baskıların, sömürülerin, işkencelerin, katliamların... savunuculuğunu yaptı. Bir taraf gerçek adaletin hakim olduğu bir dünyaya ve bu dünyanın devamı olan sonsuz saadete çağırırken; diğer taraf içinden ilelebet çıkılamayacak karanlığa, azaba çağırdı: Biz sana Rabb'inden bir mucize ile geldik. Dünya ve ahiret selâmeti, hidayete tâbi olanlaradır.[85] Firavun: 'Bak' dedi. 'Eğer benden başka bir ilâh benimsersen, seni mutlaka hapse attırırım.[86] kaldığı kadar, Mekke'deki hakikat önderi de maruz kalmıştı. Hepsi de hakikat çağrılarının politik bir dalavere olduğu suçlamasıyla eleştirilip, suçlandı. Bu nedenle Hz. Musa ve Harun'un işittikleri yeni ve orijinal bir şey değildi. Üstelik aynı suçlamayı daha sonraları başkalarından da işittiler. Firavun idaresinin en önemli payandaları olan ve statükoyu meşrulaştırma/savunma görevleri karşılığında en büyük menfaatleri elde eden sihirbazlar da Hz. Musa'yı aynı şekilde suçladılar. Onlar, Hz. Musa'nın davet ettiği şeylerin mevcut zulüm sistemini çökertecek güçte olduğunu anlayınca, aralarındaki görüşmede İslâm davetinin seyrinin çarpıtarak kitlelerin gerçeği görmesini önlemenin çarelerini konuşup, kararlaştırdılar. Hz. Musa'nın davetinin politik bir oyun olduğunu iddia ettiler. Hz. Musa'nın amacının yönetimi ele geçirip, kişisel saltanatını kurmak olduğunu ifade ettiler. Buna göre Firavun'un temsil ettiği iyi bir saltanatın yıkılıp, Musa'nın egemen olacağı kötü bir saltanatın kurulması çabası yürütülmekteydi. Onlar, desteklerini mevcuttakinden yana koyup, onu aslı olmayan faziletlerle donattılar. Tüm bunları ise aralarındaki gizli konuşmada birbirlerine karşı şöyle ifade ettiler: 'Musa ile Harun iki büyücüdür. Sihir yoluyla sizi ülkenizden çıkarmak ve geleneksel yaşama tarzınız olan örnek yolunuzu ortadan kaldırmak istiyorlar. Bunun içindir ki, düzenleyeceğiniz oyuna iyi karar verin ve tek bir güç olarak boy gösterin. Çünkü bugün üstün gelen, gerçekten başarmış olacaktır.[87] Fakat ne ilginçtir ki, bu sihirbazlar Hz. Musa'ya iman ettikleri ve Firavun'un safından uzaklaştıkları zaman, aynı suçlamaya kendileri maruz kaldılar. Toplumun birlik ve beraberliğini bozmak suçlamasına ve Firavun'un tehditlerine muhatap oldular: '(Firavun dedi ki;) 'Ben size izin vermeden, Musa'ya inandınız öyle mi? Bakın, bu yaptığınız, şehrin halkını oradan çekip götürmek için yaptığınız sinsice hazırlanmış bir tuzaktır. Ama yafanda başınıza ne geleceğini bileceksiniz. Andolsun ki, bana aykırı hareketinizden dolayı, ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra hepinizi hurma dallarına asacağım.[88] [77] Taka, 20:24 [78] Şuara, 26:18 [79] Tevrat, Çıkış 1:7-22 [80] Taha, 20: 41 -48 [81] Naziat, 79:18,19 [82] Şuara, 26:20,21 [83] Şuara, 26:22 [84] Şuara, 26:23 [85] Taka, 20:47 [86] Suara, 26:29 [87] Taha, 10:78 [88] Araf, 7:123,124 |