> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Taif Yolculuğu
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Taif Yolculuğu  (Okunma Sayısı 1773 defa)
28 Temmuz 2011, 16:13:20
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Temmuz 2011, 16:13:20 »



Taif Yolculuğu


Ya Rabbi! Güçsüz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hor görüldüğümü yalnız sana yakmıyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Sen ezilen­lerin, hor görülenlerin Rabbisin. Sen benim Rabbimsin. Ya Rabbi! Sen beni kimlerin eline bırakıyorsun? Beni sertlik ve zorbalık içinde karşılayan bir yabancıya mı? Yoksa, davamda bana etki yapacak bir düşmana mı? Yeter ki bunlar bana gazabın nedeniyle olmasın. Eğer bunlar gazabın nedeniyle de­ğilse, çektiklerimin hiçbirine aldırmam. Üzerime çöken bu musibet ve ezi­yetler, şayet senin bana karşı bir gazap ve öfkenden gelmiyorsa, ben bunla­rın hiçbirine aldırış etmem; hepsine gönülden tahammül ederim. İnanıyo­rum ki, Senin afiyetin bana karşı geniştir. Ya Rabb! Bana yönelik gazabın­dan yahut bana musallat olacak öfkenden kaçıp, her işi bir düzene koyan ve karanlıkları aydınlığa boğan ilâhi nuruna sığınıyorum. Hoşnut kalacağın kadar Sana memnuniyetimi sunuyorum. Sen her türlü tövbe ve istiğfara la­yık olansın. Kuvvet ve kudret ancak Senindir. (Hz. Muhammed (s)

Ebû Talib ve Hz. Hatice'nin peş peşe vefat etmeleri Resulüllah için katlanılması çok zor acıların yaşanmasına vesile oldu. İnsanlar arasında yalnız kaldığını hisset­ti. Bir süre evine kapandı; kimselerle görüşmedi. Yaşanan yığınla sıkıntının yanı sıra, bir de kendisine yardımcı ve sığmak şahsiyetlerden mahrum kalması, acıla­rını bir kat daha artırdı. Elbette ki kendisine destek olacak, ölümleri pahasına yar­dım edecek birçok mümin vardı. Ancak hemen hepsinin durumu öylesine kötüy­dü, öylesine büyük sıkıntılarla iç içeydiler ki, Resulüllah'a önemli bir yardımları olamıyordu. Zaten Resulüllah'ın sıkıntılarının büyük kısmı da, o müminlerin ya­şadıkları sıkıntılarla, mağduru oldukları zorbalıklarla ilgiliydi. Kendisine inanıp iman ettikleri için en dayanılmaz işkencelere uğratılan bu insanların durumu, Re-sulüllah'ı dayanılmaz acılara sevk ediyordu. Resulüllah eğer istese o müminler tüm bu zorluklarla dolu durumlarına rağmen yine de yardımcı olurlardı, ama o zorlukların içerisinde kıvranan bu insanlardan yardım istemek bencillik olurdu. Bu ise elbette ki bir dava önderine, özellikle de Resulüllah'a hiç yakışmayacak, O'nun hiçbir şekilde yapamayacağı bir şeydi.

Ebû Talib'in ölümünden sonra, Resulüllah için olumlu sayılabilecek tek geliş­me, amcası, İslâm davetinin en katı düşmanı Ebû Leheb'in yeğenine karşı yumuşamasıydı. Hatta, yeğenini ziyaret ederek: "Yeğenim amcan Ebû Talib zamanında ne demişsen, ne yapmışsan aynılarını demekten ve yapmaktan geri durma. Lâfa yemin ederim ki kimse sana zarar veremeyecek. Sana zarar vermek isteyen karşısında beni bulacak [58] dedi. Ebû Leheb'deki bu değişmenin gerçek nedenini bilmiyoruz. Ancak bazı tahminlerde bulunmak mümkün. En önemlisi, Ebû Talib'den sonra Haşim oğullarının reisi olması dikkate alınabilir. Haşim oğullarından iman etmemiş olanların dahi Ebû Talib döneminde büyük zorluklara katlanarak Resulüllah'ı ko­ruduğunu yakinen bilen Ebû Leheb, muhtemeldir ki uzun süredir kendisini dış­layan aile ve akraba çevresiyle ilişkilerim düzeltmek ve böylelikle reisliğini istedi­ği gibi sürdürebilmek, en azından reisliğine meşruluk kazandırabilmek için Ebû Talib'in rolünü üstlenmek istemişti. Ayrıca, daha önce de birçok kez ifade ettiği­miz gibi, Araplar arasında akraba bağları çok güçlüydü. Farklı bir dinden bile ol­sa, bir akrabayı desteksiz bırakmak Araplar arasında aşağılanmak için yeterli bir nedendi. Ebû Leheb böylesi bir konuma daha fazla düşmemek için yeğenine des­tek vermek zorunda kalmış olabilir ve hatta bahsettiğimiz bu iki neden birden ge­çerli olabilir. Fakat hangi gerekçeyle olursa olsun şurası kesindir ki, Haşim oğul­larının reisi olduktan sonra Ebû Leheb'in yeğenine karşı tavır ve tutumları değiş­ti; kısa bir süre de olsa ağabeyi Ebû Talib gibi olmaya çalıştı.

Ebû Leheb'deki değişim Mekke eşrafını korkuttu. En yakın ve sağlam dava ar­kadaşlarım kaybediyor olmanın korku ve sıkıntısını yaşamaya başladılar. Hatta paniklediler. İbnü'l Gaytala isimli bir müşrikin Resulüllah'a küfretmesinden ha­berdar olan Ebû Leheb'in İbnü'l Gaytala'yı yakalayarak hakaret etmesi ve tokatla­ması, Mekke eşrafının korkusunu daha da büyüttü: Daha düne kadar en yakın ar­kadaşlarının bir anda karşı saflara geçtiğini düşünmeye başladılar. Sohbetlerinde 'Ebû Leheb dinini terk etti' diyerek, sıkıntı ve korkularını dile getirdiler. Daha ön­celeri Kur'an'dan etkilenen Velid b. Muğire ve Utbe b. Rabia'nm dinlerini terk et­mesini önleyecek çözümleri bulan ve korktuklarının başlarına gelmesini önleyen Ebû Cehil, bu sefer de Ebû Leheb'in kendi saflarında kalmasını sağlamak için çö­züm arayışına girdi. Çözümü bulmakta da zorlanmadı. Ebû Leheb'i yeğenine yak­laştıran nedenlerden birisinin akrabalık bağına saygı olduğunu biliyordu. Ebû Le­heb'i bu en hassas olduğu alandan etkileyebileceğini düşündü ve Ebû Leheb'le gö­rüşerek, başta babası Abdülmuttalib olmak üzere diğer atalarının Allah katındaki durumlarının ne olduğunu yeğeninden sormasını istedi. Ebû Leheb büyük bir me­rakla Resulüllah'ı bularak sorusunu yöneltti. İşittiği sözler karşısında kafası karış­tı. Biraz da şaşırdı. Umduğu cevabı alamamıştı. Resulüllah, aralarında Abdülmut­talib de olmak üzere İslâm öncesinde ölen tüm atalarının durumunun Allah ka­tında belli olduğunu söylüyor, ama onları övmüyor; cennetlik olduklarını söyle­miyordu. Halbuki Ebû Leheb daha net ve olumlu bir şeyler duymak istiyordu. Ak­rabalık bağına saygı adına koruduğu yeğeninin, akrabalığa, daha da önemlisi say­gın atalarına karşı bu yaklaşımını kabul edemeyeceğini ifade etti ve desteğinden vazgeçti. Kararını Resulüllah'm yüzüne karşı olanca açıklığı ile dile getirdi: 'Al­lah'a yemin ederim ki, artık ebediyen senin düşmanın olarak kalacağım.[59]

Ebû Leheb'in Resulüllah'ı kollayrp-korumaktan vazgeçmesi Mekke eşrafı için yıllardır arayıp bulamadıkları fırsatın doğmasına yol açtı. Artık Resulüllah'a yöne­lik fiilî müdahalelerde bulunmaktan çekinmemeye, her fırsatta.sataşmaya, haka­ret etmeye, fiziki zarar vermeye başladılar. Resulüllah'm üzerine toprak atmak en sık başvurdukları davranışlardan birisini oluşturuyordu. Bu davranışın, Arap ge­leneğinde, muhatabı aşağılayan, rencide eden bir anlamı vardı. Ayrıca, namaz kı­larken yakaladıkları Resulüllah'm üzerine koyun işkembesi koymak, yemek kabı­nın içine pislik atmak, öldürmek niyetiyle boğazım sıkmak, namaz kılarken boy­nuna basmak gibi çok farklı girişimleri oldu. Resulüllah, kendisine yönelik fiilî saldırılardan bazılarından Ebû Süfyan'm evine girerek kurtuldu. Ebû Süfyan, evi­ne sığman Resulüllah'a gerekli himayeyi sağlamaktan geri durmadı. Bu nedenle­dir ki Resulüllah, Mekke'nin fethi sırasında, Ebû Süfyan'm evine sığınanlara hiç­bir zarar verilmeyeceğini bildirerek vefa borcunu ödedi.

Resulüllah, amcası Ebû Talib'in ölümünden sonra, daha önce benzeri olma­yan bir şekilde, müşriklerin fiilî saldırılarının hedefi olmaya başladı. Müşrik eşraf çok farklı tarzlarda terbiyesizliklere, zorbalıklara başvurmakta eskisi kadar çekim­ser değildi. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar Resulüllah'm direncini kıramadılar. Hat­ta mahcup olup üzülen kendileri oldu. Örneğin, Resulüllah'm evinin önüne pis­lik attıkları zaman kendileri mahcup oldu. Resulüllah, evinin önüne atılmış pisli­ği bir ağaç yardımıyla alarak havaya kaldırıp 'Ey Abdumenaf oğulları! Bu nasıl kom­şuluktur? Komşuluğunuz bu mu [60] diye seslendiğinde, Resulüllah'm karşısına çıka-mayıp, gizlenmek zorunda kaldılar. Resulüllah her zaman itidalini korudu. Başı­na toprak atılıp, toz-toprak içerisinde kaldığı zaman, ağlayarak yardımına koşan kızma 'Korkma ve ağlama kızım! Allah babana yardım edecektir [61] diyerek itidalini muhafaza etti. Müminlerden de itidalli olmalarını istedi.

Resulüllah artık şunu açıkça anlamıştı: Mekke'de yapacak bir şey kalmamış, Mekke'deki îslâm daveti kilitlenme sürecine girmişti. Üstelik zorluklar da daya­nılmaz bir aşamaya ulaşmıştı. îslâm daveti için Taif in uygun bir üs olacağını dü­şündü. Taifi, Mekke dışında herhangi bir yerleşim merkezinde olmak için değil, bir planın gereği olarak seçti; bilmiyoruz ama belki de seçtirildi. Taif, eğer islâm davetinin merkezi haline getirilebilirse, islâm daveti önemli bir imkâna, büyük bir açılıma sahip olabilirdi. Üstelik Taife egemen olmak, Mekke'yi kuşatmak demek­ti. Zira, Mekke eşrafından hemen herkesin Taif te büyük mülkleri, yazlık evleri vardı. Taif in islâm egemenliğine girmesi durumunda Mekke eşrafı önemli bir dar­be alır, ekonomik güçleri büyük oranda zayıflardı. Mekke müşriklerinin, mümin­lerin Habeşistan'a hicretleriyle birlikte Habeşistan pazarını kaybederek zarara uğramalarının bir sonraki önemli aşaması Taif ile gerçekleştirilebilirdi. Ayrıca, Ta­if te iki büyük kabile vardı. Bunlar Malik ve Ahlaf kabileleriydi. Taifin yönetimi bu iki kabilenin temsilcileri tarafından yürütülüyordu. Taifli kabilelerle, Kureyş arasında gizli sayılamayacak bir rekabet vardı. Bir ara Mekke'ye alternatif bir tapı­nak inşa etmiş ve Hicaz bölgesinin merkezi olmak istemişler, hatta Ebrehe'nin or­dusuna rehberlik yaparak hem Ebrehe'nin gazabından kurtulmaya çalışmışlar ve hem de Ebrehe'nin Kabe'yi yıkması durumunda kendi tapmaklarının önem kaza­nacağını düşünmüşlerdi. Ancak beklentileri gerçekleşmemişti. Kureyş'ten ve Hevazin'den çekiniyortardı. Zira, bu iki kabileye göre güçsüzdüler. Bu nedenle, Ma­lik kabilesi Hevazin kabilesi ile, Ahlaf kabilesi de Kureyş ile ittifak anlaşmaları yapmışlar ve böylelikle kendilerini korumaya almışlardı. Her ne kadar Ahlaf ve Malik kabileleri güçsüz olmakla birlikte, hem Hevazin ve hem de Kureyş bu iki kabileyle ittifak anlaşmalarının hiçbir zaman gerçek dostluğu yansıtmadığını, ta­mamıyla politik bir karar olduğunu, esasen bu iki kabilenin birleşip başkaldırma­ları durumunda zor durumda kalacaklarını bilirlerdi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Taif Yolculuğu
« Posted on: 25 Nisan 2024, 11:31:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Taif Yolculuğu rüya tabiri,Taif Yolculuğu mekke canlı, Taif Yolculuğu kabe canlı yayın, Taif Yolculuğu Üç boyutlu kuran oku Taif Yolculuğu kuran ı kerim, Taif Yolculuğu peygamber kıssaları,Taif Yolculuğu ilitam ders soruları, Taif Yolculuğuönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes