Konu Başlığı: Sorumluluktan Kaçış Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:15:45 Sorumluluktan Kaçış Müşrikler ahiret inancını şiddetle reddettiler. Hayatlarını etkileyecek böylesi bir inanca sahip olmak istemediler. Sorumsuz hayatlarını sürdürme ve hesabını vermeme isteği ahiret inancını reddetmelerinin asıl nedeniydi. Ancak bunu açıkça söyleyemedikleri için, ahiretin olamayacağının delillerini bulmaya çalıştılar. Kör bir inatla, ölenin dirilmesinin, ölüp çürüyen bedenin tekrar bir araya gelmesinin mümkün olamayacağını savundular. Bu konuda nakledilen bir rivayet şöyledir: Mekke eşrafından ve davetin katı düşmanlarından Ubeyy b. Halef bir gün eline aldığı büyük oranda çürümüş bir kemikle Resulüllah'm yanına geldi. Amacı öldükten sonra dirilmenin 'imkânsızlığını' ispatlayarak, İslâm'ın 'saçmalığını' gözler önüne sermekti. O şunun farkındaydı; eğer bir konuda İslâm'ın yanlış', 'saçma' olduğu ispatlanabilirse; diğer ilkeleri ve esasları konusunda da ciddi bir kuşku oluşturmak ve böylelikle Resulüllah'm yürüttüğü daveti sonra erdirmek ya da en azından Mekke için tehlikeli bir hareket olmaktan çıkarmak mümkün olacaktı. Öldükten sonra tekrar dirilme inancını ise amacına en uygun konu olarak gördü. Bu düşüncelerle Resulüllah'm yanma gelince, elindeki kemiği parmaklarının arasında ufalayıp, tozlarını Resulüllah'm yüzüne üfleyerek 'Sen bu çürümüş kemiklerin tekrar diriltileceğim söylüyorsun, öyle mi?' dedi. Aslında bu bir soru değil, soru torunda ifade edilen karşıt görüştü; ahireti reddeden bir yaklaşımın soru biçiminde dile getirilişiydi. Resulüllah tereddüt etmeden 'Evet' dedi; 'Allah tüm ölmüşleri diriltecek ve seni de günahlarından dolayı o gün cehennemine koyacak". Ubeyy b. Halef görünüşte istediği cevabı almıştı; Resulüllah tekrar dirilmenin gerçekleşeceğini söylüyordu. Ama aldığı cevap Ubeyy b. Halefin işine yaramadı. Hatta oyununu bozdu. Zira, Peygamber sadece o çürümüş kemiğin tekrar diriltileceğim söylemeş Ubeyy'in cehenneme gideceğini de söyleyerek, çevredeki insanların ilgi ve dikkatini Ubeyy'in cehenneme gidişine neden olan günahlarına, kötülüklerine, zorbalıklarına çekmişti. Ubeyy b. Halef öfkelendi, suçlanıp utandırılmış birisi olarak oradan uzaklaştı. Bu olayı takiben ahiret inancını tekrar ele alan ve bu konuda ilâhî hükmü bildiren şu ayetler vahyolundu: 'insan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş. Kendi yaratılışım unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve 'Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?' diyor. De ki: 'Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.[255] Mekke'nin müşrik eşrafı, bir defasında, kendilerince son derece tutarlı bir görüşle, ölenlerin tekrar dinlemeyeceğini, tekrar dirilme olmayınca hesap gününün, mahşerin, cennetin, cehennemin 'hayal ürünü şeyler' olduğunun ispatlanabileceği-ni düşündüler. Görüştükleri bazı müminlere de bu konuyu açtılar. Amaçlan ahiret inancının 'saçmalığım' ispatlayarak, görüştükleri o müminleri İslâm'dan uzaklaştırmak ve böylelikle islâm davetinde bir çözülmeyi başlatmaktı. Görüşme sırasında Resulüllah'm hakkında ileri-geri konuştular; O'nun akla uymayacak saçma sapan şeyler dile getirdiğini, gidişatının iyi olmadığını, muhtemelen aklını yitirdiğini iddia ettiler. Bu iddialarını ise tekrar dirilme inancını delil göstererek ispatlamaya çalıştılar. 'Vücudumuz tamamıyla çürüdükten, toprağa karışıp yok olduktan sonra nasıl olur da tekrar diriliriz! O eriyip kaybolmuş parçalan, değil diriltmek, bir araya getirmek bile mümkün değildir' dediler. Sonra da amaçlarının gerektirdiği asıl düşüncelerini dile getirip; 'Aklınızı başınıza toplayın. Durumunuzu tekrar gözden geçirin. Peşinden gittiğiniz, düşüncelerini kabul ettiğiniz adam aklım yitirmiş zavallıdan başka birisi değil' dediler. Onların bu itirazları ve oyunları kısa süre sonra bir ayette karşılığını buldu ve hiç ummadıkları bir cevapla karşılaştılar: 'Biz, onların seni ne maksatla dinlediklerini, kendi aralarında jısıldaşırlarken de o salimlerin (bazı müminlere): 'Siz, büyülenmiş bir adamdan başkasına uymuyorsunuz'.' dediklerini biliyorum. Baksana, onlar senin için ne kötü benzetmeler yaptılar! Bu yüzden, (öyle bir) saptılar ki, artık doğru yolu bulamazlar. Dediler ki: 'Sahi biz, bir kemik yığını ve kokuşmuş bir toprak olmuş iken, yeniden diriltileceğiz, öyle mi; (Bu olacak şey mi)!' De ki: 'ister taş olun, ister demir. İsterse aklınıza yeniden dirilmesi imkânsız gibi gorûnen herhangi bir şey! Bunların hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin, Allah'ın si^i yeniden diriltmesini güçleştirmez. Bu durumda diyecekler ki: 'Bizi tekrar (hayata) kim döndürecek?'De ki: 'Sizi ilk kezyaratan (kim ise hayata da tekrar o döndürecek). Bunun üzerine onlar sana alaylı bir tarzda başlarını sallayacak ve 'Ne zamanmış o?' diyecekler. De ki: 'Yakın olsa gerek! (Şunu bilin ki) Allah'ın sizi (tekrar dirilmeniz için) çağıracağı gün, kendisine hama ederek çağrısına uyarsınız ve (ölüm halinde) çok az kaldığınızı sanırsınız.[256] Müşriklerin İslâm'a muhalefet ederken en çok üzerinde durdukları ve imkânsız olduğunu düşündükleri konu yeniden dirilmekti. Kur'an, ahirete geçişin şartı olan yeniden dirilmenin Allah için bir zorluk olmadığının örneklerini verdi. Örneğin ilk yaratılışa dikkat çekti. Müşrikler bunu kabul ediyorlardı.[257] Kur'an bunu esas alarak, ölümden sonra dirilişin de Allah için hiç zor olmadığını belirtti. Şu iki ayet bunun örneklerini teşkil etti: 'Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?.[258] 'ilk yaratmada acizlik mi gösterdik? Bayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.[259] Müşrikler, tabiattaki oluşumların, çekirdekten bitkinin çıkmasının, ölü toprağın canlanmasının Allah'ın ilmi ve iradesi ile olduğunu biliyorlardı.[260] Kur'an bu bilgiye bağlı olarak, yeniden dirilmenin Allah için zor olmadığını açıkladı, insanın yeniden dirilişi, çürüyüp bir şeylere karışmış olsa bile, bir tohumdan bitkinin yetişmesi gibiydi: 'Ölü toprak onlar için mühim bir delildir. Biz ona yağmurla hayat verdik ve ondan done çıkardık.[261] Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak: Arzı, Ölümünün ardından nasıl diriltiyor! Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecekür. O, her şeye kadirdir.[262] 'Allah gökten bir su indirdi ve onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti Şüphesiz ki bunda dinleyen toplum için bir ibret vardır.[263] Uyku da, yeniden diriliş için verilen örneklerden bir diğeriydi. Çünkü herkes uykunun ne olduğunu bilirdi ve uyku büyük oranda ölüme benziyordu. Uyuyan kişi uyanmasa bu ölüm olurdu ve uyanma insanın iradesinde olan bir şey değildi: 'Allah, bazılarının canlarını ölümleri anında, diğer bazüarınınkini ise uykulann-dayken alır. Sonra uykudakilerin canını iade eder. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek bir toplum için ibretler vardır.[264] Ancak inkarcıların ahiretin mümkün-lüğünü ispatlayan bu delillere ilgi ve iltifatları olmadı. Zaten ahireti biliyorlardı. Ama inkârlarının asıl nedenini söyleyemezlerdi. Çeşitli gerekçelerle inkârlarını sürdürmeye devam ettiler. Fakat ne var ki vahyolunan her ayet durumlarını biraz daha gözler önüne serdi. Her ayet öfkelerini biraz daha artırdı. Çünkü bu ayetlerde hem ahireti inkârlarının gerekçesi olan sorumsuz hayat tarzlarının ve kişiliklerinin olumsuz, kötü, ahlâksız, aşağı özellikleri deşifre ediliyor ve hem de gidecekleri yerin özellikleri, oradaki durumları gözler önüne seriliyordu. Şu bazı ayetler bu durumu dile getirmekteydi: Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün: 'Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygamber'e de itaat etseydik!' derler. [265] O gün, zalim kimse (pişmanlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: 'Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana! Keşke (bâtıl gidişatın mensubu olan) falancayı dost edinmedeydim! Çünkü zikir (Kur'an) bana gelmişken o kişi beni ondan saptırdı. Zaten şeytan insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yüzüstü bırakıp rezil rüsvay eder.[266] Şurası muhakkak ki, kim Rabbine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise orada ne ölür ne de yaşar! [267] İnkâr edenlere cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, küfürde ileri giden her nankörü böyle cezalandırırız. [268] Şüphesiz, cehennem pusuda beklemektedir. Orası azgınların barınacağı yefdir. Onlar orada nice çağlar boyu kalacaklar. [269] O ateşe ancak kötü olan girer. Öyle kötü ki, (hakikati) yalanlayıp yüz çevirmiştir. (Sorumluluğunun bilincinde olup, kötü ve yanlış şeylerden) korunan ise ondan (ateşten) uzak tutulur. [270] [255] Yasin, 36:77-79 [256] îsra, 17:47-52 [257] Zuhruf, 43:87 [258] Vakıa, 56:62 [259] Kaf, 50:15 [260] Ankebut, 29:63 [261] Yasin, 36:33 [262] Rum, 30:50 [263] Nahl, 16:65 [264] Zümer, 39:42 [265] Ahzâb, 33:66 [266] Furkan, 25:27-29 [267] Tâhâ, 20:74 [268] Fâtır, 35:36 [269] Nebe, 78:21-23 [270] Leyi, 92:15-17 |