> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Sizin Dininiz Size...
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sizin Dininiz Size...  (Okunma Sayısı 1025 defa)
29 Temmuz 2011, 15:21:32
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 29 Temmuz 2011, 15:21:32 »



Sizin Dininiz Size, Benim Dinim Bana


De ki: 'Ey kâfirler! Ben sizin ibadet ettiklerinize ibadet etmem. Siz de benim ibadet ettiğime İbadet etmezsiniz- Ben sizin ibadet ettiğinize asla İbadet etme­yeceğim. Siz de benim İbadet ettiğime ibadet edecek değilsiniz. Sizin dininiz si­ze, benim dinim de banadır.[280]

Müşrikler, alay ve aşağılama biçiminde başlayan, hakaret ve tehditlerle devam eden ve en sonunda ağır işkenceler aşamasına ulaşan tepkileriyle islâm davetini durduramayınca, tekliflerde bulunmaya başladılar. Resulüllah'a, Mekke yönetimi­ni ve zenginliklerini paylaşabileceklerini söylediler. Hatta, geleneklerine aykırı ol­makla birlikte, kendisini kral olarak tanımaya hazır olduklarını da bildirdiler. İs­tedikleri tek bir şey vardı; tevhid gerçeğinin insanın bireysel ve toplumsal haya­tında karşılığı olan sorumlulukları gözden geçirip, yeniden düzenlemek ve mev­cut hayat tarzını meşru kabul etmek. Özellikle de bazı siyasî, ekonomik hassasi­yetlerine dokunulmasını istemiyorlardı. Bu bazı hassasiyetlerinin meşruiyet daya­nağı olan ilkeler kabul edilmeli veya açıkça tepkide bulunulmamalıydı. Eğer bu gerçekleşirse, İslâm ile aralarındaki her türlü ayrılığı, husumeti, kini, şiddeti sona erdirmeye razıydılar. Hatta İslâm'ı birçok açıdan kabul etmeye, menfaatlerinin de­vamı için bazı sorumluluklar üstlenmeye razıydılar. Ama yeter ki Resulüllah teb­liğ ettiği dinde bazı değişikliklere razı olsun. Fakat, her seferinde, her türlü teklif­leri geri çevrildi; karşılarında ilkelerinden ve gidişatından hiçbir şekilde taviz ver­meyen bir dava ve dava lideri vardı.Müşriklerin anlamadıkları veya anlamak iste­medikleri şey, İslâm'ı, birçok örneğine rastladıkları veya hakkında bilgileri bulu­nan herhangi bir siyasî/dinî hareket olarak; Resulüllah'ı ise ilke ve gidişatını şart­lara göre kendisi belirleyen bir toplumsal hareketin lideri olarak düşünmeleriydi, islâm davetinin ilkelerini de, insanlara sunuluş yöntemini de Allah'ın belirlediğini, ilke ve yönteme uyma konusunda Resulüllah'm da diğer insanlardan farksız ol­duğunu, herhangi bir ayrıcalığa, imtiyaza sahip olmadığını anlamıyor, anlayamı­yor, anlamak istemiyorlardı. Onlar, İslâm'ı Mekke dinine eklemlemenin çareleri­ni ararken ve bu amaçla kendilerince son derece cazip bazı tekliflerle Resulüllah'a gittikleri zaman, durumu başta Resulüllah olmak üzere müminler açısından ilke ve şartlara bağlayan ayetleri bilmiyor veya işitmişlerse de bunların Resulüllah ta­rafından değiştirilebilecek şeyler olduğunu zannediyorlardı. Risâlet sürecinde tüm rehberlik ve kontrol vahiydeydi. Bu nedenle risâlet sürecinde önemli kırılma­lara, sapmalara neden olmaya aday müşrik tekliflerinin reddedilmesinde de kara­rı vahiy verdi. Allah vahyi ile her adımda Resulünü kontrol etti ve yönetti. Örne­ğin, ilk tekliflerle ilgili olarak vahyolunan ayet grubunun birisinde Resulüllah'a 'boş sözlerden, işlerden, tekliflerden yüz çevirmesi gerektiği1 bildirildi. Müminlerin işleriyle müşriklerin işlerinin; müminlerin durumlarıyla müşriklerin durumları­nın farklı olduğu açıklandı.[281] Bu İslâm ile şirk, müminlerle müşrikler arasında or­tak bir nokta tesis etmek amacında olan tekliflerin kabul edilmemesi gerektiğini bildiren ilâhî bir uyarıydı. Diğer bir ayet grubunda da özellikle 'farklılığa' değinil­di; Müminlerle müşriklerin farklı yolların yolcuları oldukları ifade edildi. Yollar­dan birisi hakti, huzurdu, esenlikti; diğeri bâtıldı, cefaydı, azaptı. Ve her kim, han­gi yolu seçerse sadece kendisi için seçiyordu. Herkes seçiminin sonuna razı olmak zorundaydı.[282] Müminlerle müşriklerin inançları ve hayat tarzları farklıydı; bu hem bilinen ve görünen boyutuyla böyleydi ve hem de ayetler bu farklılığı sürek­li dile getiriyordu. Ancak buna rağmen, ortak bazı şeyler, en azından sorumluluk açısından geçerli olan ortak bir alan olamaz mıydı? Kur'an bu yöndeki düşünceye ve bu düşüncenin neden olduğu teklife kısaca ve en açık ifadeyle 'Hayıf dedi: 'De ki: Bizim yaptıklarımızdan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin yaptıklarınızdan sorumlu değiliz. Rabbimİz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hah ile hükmedecektir. O, en âdil hüküm veren, her şeyi hakkıyla bilendir.[283] Kur'an açıkça diyordu ki, İslâm ile şirk hiçbir zaman ortak paydaları olmayan iki ayrı inanç sistemi, iki ayrı hayat tarzıdır. Bu nedenle, müminler bu farklılığa göre davranmalı, müşriklerle olan ilişkilerini buna göre ayarlamalıdırlar. Fakat bunun, hiçbir zaman, her ne kadar o anda şirk cephesinde yer alıyor olsalar da, bütün müşriklerin aynı oldukları anlamına gelmeyeceği de bildirildi. Müminlerin, bazı müşriklerin hakikate karşı tamamen kör ve sağır olmadıklarını bilmeleri ve onla­ra islâm davetini ulaştırmaları gerekliydi. Yalnız onlara daveti sunarken kalpleri­ni kazanmak için gerçeği eğip bükmenin anlamı yoktu; gerçek olduğu gibi bildi­rilmeliydi: 'Resulüm.' Onlar seni yalanlarlarsa de ki: 'Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz henim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan ufağım'. Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın?.[284] Şayet sana karşı gelirlerse de ki: 'Ben sizin yap­tıklarınızdan muhakkak ki uzağım'. Sen O mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan.[285] Bütün bunlara rağmen, kendi cephelerinden baktıkları zaman hâlâ İslâm'ı kendi inanç ve hayat tarzlarına, Resulülîah'ı da ken­di topluluklarına dahil edebileceklerini umanlar vardı. Eşraftan bazıları, çok cazip teklifler götürdükleri zaman Resulüllah'ın istedikleri çizgiye çekebileceklerini dü­şünüyorlardı. Zaten Utbe b. Rabia'nm ve Velid b. Muğire'nin bazı teklifleri bildir­mek için Resulüllah'la görüşmelerinin veya Resulülîah'ı meclislerine çağırıp bazı tekliflerini tehditler eşliğinde sunarak kabulünü kolaylaştırmaya çalışmalarının nedenleri, ResulüUah'm taviz verebileceğine dair kanaatleriydi. İçlerinden birileri bu işi biraz daha ileri götürerek, Resulüllah'a bazı putları kabul etme veya kabul etmiyorsa bile açık tepki vermeme teklifinde bulundular. Bu İslâm daveti açısın­dan son derece garip bir teklifti. Bir ayet bu teklifi en ufak şüpheye yer vermeye­cek şekilde anında reddetti: 'De ki: 'Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, bi­lin ki ben Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam. Ben ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Ben müminlerden olmakla emrolundum.[286] Ayet açıktı, karar kesindi; ama yumuşak sayılabilecek bir üslûp vardı. Eşraftan bi­rileri bundan cesaret almış olmalı ki, bir sonraki zamanda tekliflerini bir adım da­ha ileri götürerek tekrar sundular. Resulülîah'ı kendi ilke ve inançlarına göre dav­ranmaya, bunun gereği olarak da putlarına saygı göstermeye davet ettiler. Bu se­fer vahyin üslûbu sertleşti: öyle bir teklifin kesinlikle kabul edilemeyeceği sert ve her zaman olduğu gibi kesin bir ifadeyle bildirildi. Bu arada Resulüllah'a da bir uyarı da bulunularak, son derece kararlı olmaya davet edildi. Fakat esasında bu Resulüllah'tan çok müşriklere bir mesajdı; Resulüllah'ın durumunu açıklayan ve tekliflerinin hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini gösteren bir dolaylı bildirimdi. Ayet şöyleydi: 'De ki: 'Ey cahiller.' Bana Allah'tan başkasına kulluk etmemi mi emre­diyorsunuz?' Resulüm.' Şüphesiz sana da senden öncekilere de 'Allah'a ortak koşarsan, Andolsun işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda halanlardan olursun?' diye vahyolundu.[287] Günler bu şekilde geçmeye başladı. Müşrikler her ne ya­parlarsa yapsınlar islâm davetini durduramamış veya risâlet süresinde bir sapma­ya neden olamamışlardı. Ne tehditleri, ne baskı ve işkenceleri ve ne de teklifleri işe yaramıştı. Daha başka ne yapacaklarım düşünüyorlar, ama bir türlü yeni bir şey bulamıyorlardı. Sıkıntılıydılar. Problemleri gün geçtikçe büyüyordu. Bir şey­ler yapmalı ve İslâm davetini engellemeli; Resulüllah'ı saflarına çekmeliydiler. Yo­ğun düşünceler içerisinde yeni bir taktik bulmanın çabasını yürütürlerken, Resu-lüllah için hayatın ne kadar sıkıntılı olduğunu, kendisini her açıdan yığınla sıkın­tıya sahip kıldıklarım düşündüler. Artık ticaretle uğraşamıyordu. Eskiden de zen­gin değildi, ama şimdi iyice yoksullaşmıştı. Eskiden, Abdülmuttalib'in torunu ol­ması nedeniyle insanların sevdikleri, takdirle andıkları birisiydi; ama şimdi insan­lar ya onunla konuşmuyor ya da konuşmaktan korkuyorlardı. Konuşmuyorlardı çünkü inançları ve hayat tarzları farklılaşmıştı. Konuşmaktan korkuyorlardı, çün­kü müminlerin başlarına gelenlerin kendilerinin de başlarına gelmesinden çekmi­yorlardı. Müşrik liderler, kendi aralarında, Resulüllah'm ikbalini kendi elleriyle söndürdüğünü konuştular. Kanaatlerince, Muhammed bütün nasiplerini yok et­mişti. Nimetler içerisinde yüzebilecek birisi olmasına rağmen, yoksulluk, sıkıntı içerisinde bir hayat sürdürür olmuştu. Bunlar kendilerinin hiçbir şekilde kabul edemeyecekleri zor şartlardı, zor durumlardı. Bu nedenle, kendilerince son dere­ce makul bir görüş olarak, Resulüllah'la görüşüp durumunu gözden geçirmesini istediler. İyi niyetli olduklarım, tamamıyla kendisini düşündüklerini bildirip, olup-biteni bir kez daha düşünmesini söylediler. Kendisi İslâm daveti nedeniyle sıkıntı ve yoksulluk içerisindeyken, eski arkadaşları olan kendilerinin hâlâ zevk ve sefa içerisinde oluşlarını; zengin, güçlü oluşlarını düşünmeliydi. Kendileri ni­metler içerisindeydiler; para, kadın, şan, ün, makam, itibar yarışında hâlâ öndey­diler. Muhammed iyice düşünmeli ve hatalarını fark etmeliydi. Eğer durumunu gözden geçirmez ve gidişatını değiştirmezse eşraftan birisi olması durumunda el­de edeceği nimetlere, nasiplere kavuşması bir daha mümkün değildi; tüm bunla­rı kesip atmış olacaktı. Müşrik liderler, başta Resulüllah olmak üzere müminlerin nimetlerden mahrum, sıkıntılı bir hayat yaşadıklarını, ikballerini kararttıklarını, nasiplerini kesip attıklarını konuşup, '...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sizin Dininiz Size...
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:59:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sizin Dininiz Size... rüya tabiri,Sizin Dininiz Size... mekke canlı, Sizin Dininiz Size... kabe canlı yayın, Sizin Dininiz Size... Üç boyutlu kuran oku Sizin Dininiz Size... kuran ı kerim, Sizin Dininiz Size... peygamber kıssaları,Sizin Dininiz Size... ilitam ders soruları, Sizin Dininiz Size...önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes