> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Boykot Yıllan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Boykot Yıllan  (Okunma Sayısı 977 defa)
28 Temmuz 2011, 16:22:37
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Temmuz 2011, 16:22:37 »



Boykot Yıllan


Onlar hakkında acele etme. Biz onlar için (günlerini) teker teker sayıyoruz. [1]

Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz. [2]

inkâr edenler ateşe arzolunacakları gün (onlara şöyle denir): Dünyadaki ha­yatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, Onların zevkini sürdünüz. Bu­gün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkma­nızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz! [3]

Risâletin 7. yılının başlarıydı. Son iki yıl müminler için son derece zorluklarla do­lu bir dönem olmuştu. En ağır işkencelere uğramışlardı. Yasir ailesinin iki ferdi bu işkenceler sırasında şehit olmuştu. Her yeni gün daha büyük zorluklarla baş­lamıştı. Daha birkaç yıl önce tahayyül bile edemeyecekleri zorluklar, günlük ha­yatlarının değişmeyen unsurları haline gelmişti. Ancak direnmiş, hiçbir şekilde pes etmemişlerdi. Sabrı gerçek manâsında hayatlarma aktarmışlar, sabrın yaşayan bedenleri olmuşlardı. Fakat insandılar, onların da bir tahammül sınırı vardı ve ar­tık güçleri bitme noktasına gelmişti, ilahî iradenin bir an önce durumlarına mü­dahale etmesini bekliyorlardı. Zor günlerin bitip, zorlukları göğüslemek zorunda kalmadan hayatlarını sürdürebilecekleri günleri büyük bir özlemle bekliyorlardı. Müminlerin durumu böyleydi; zorluk, sıkıntı had safhadaydı. Ancak mümin­lerin bu durumlarının sebebi olan müşriklerin durumunun iyi olduğu, onların ke­yiflerinin yerinde olduğu söylenemezdi. Mekke müşrikleri ve özellikle de eşraf, müminlerinkinden daha başka nitelikte bir zorluk yaşıyorlardı; öfkeliydiler, öfke­den ne yapacaklarını bilemez haldeydiler. Çünkü, ne yaparlarsa yapsınlar, hangi tedbire başvururlarsa başvursunlar, İslâm davetini durduramamış veya isteklerine uygun yönde bir sapmaya uğratamamışlardı. "Bu sefer kesin sonuç alırız' diyerek verdikleri her yeni karar ve bu kararın uygulanması müminlere yeni imkânlar aç­mış, daha önce düşünmedikleri yeni problemlerle karşı karşıya kalmışlardı. Tüm bu süreçte, en önemli ticaret merkezlerinden birisi olan Habeşistan'daki işleri büyük oranda bozulmuştu. Hicret eden müminleri oradan getirmeyi veya en azından kitlelerin huzurunda rezil-rüsvay edip Habeşistan yönetimi katında itibarsız bı­rakmayı düşünürlerken; müminler kabul görmüş, kendileri rezil-rüsvay olmuşlar­dı. Habeşistan yöneticilerinin katında kendilerinin itibarı yok olmuştu. Gelişme­ler bununla da kalmamış, Daru'n Nedve'nin bazı saygın üyeleri dahi hiç umma­dıkları bir şekilde ve zamanlarda müminlerin safına katılmışlardı. Hiçbir zaman kendilerinden kopacağını düşünmedikleri, meclisin en sağlam adamlarından Ömer b. Hattab da artık karşı saflardaydı. Velid b. Muğire ve Utbe b. Rabia ise ne­redeyse karşı saflara geçmek üzereyken, yerlerinde kalmaları, saflarını değiştirme­meleri zorla temin edilebilmişti.

Risâletin 7. yılının ilk aylarında, önceki yıllara oranla Mekke eşrafını daha yo­ğun şekilde meşgul eden soru ve düşünceler genellikle 'Daha başka ne yapabiliriz? Nasıl bir önlem alır da Muhammed'i durdurabiliriz?' cümlelerinde toplanıyordu. Aslında yapabilecekleri bir şey vardı; bunu sürecin başından beri biliyorlardı, ama bir türlü gerçekleştirememişlerdi. Resulüllah'a doğrudan, fiilî bir engellemede bu­lunarak işi kökünden çözebileceklerinin farkındaydılar. Ancak böylesi bir girişi­min, toplumun en önemli kesimlerinden ve sistemin temel dayanaklarından olan Haşim oğullarını karşılarına almak olacağının, böylesi bir girişimin Mekke'deki aileler arasında bir savaşa neden olacağının farkındaydılar. Resulüllah'a fiilî mü­dahale, her şeyi alt-üst edecek bir savaş demekti. Bu nedenle Haşim oğullarını dik­kate almazlık edemiyorlardı. Daha önce birkaç kez Ebû Talib'le görüşerek Resu-lüllah'ı önlemesini veya yalnız bırakmasını istemelerinin sebebi de buydu. Ama is­tekleri bir türlü gerçekleşmemişti. Ebû Talib ve onun şahsında Haşim oğulları Re-sulüllah'ı desteklemekten vazgeçmemişlerdi. Son bir umutla Ebû Talib'le tekrar görüşmeye karar verdiler. Eşraftan bir heyet yanlarına Velid b. Muğire'nin oğlu Umare b. Velid'i de alarak Ebû Talib'e gittiler ve tekliflerini bildirdiler: 'Ey Ebû Ta­lib! dediler; 'Sana Kureyş'in yakışıklı, güçlü ve yiğit bir gencini getirdik. O senin ço­cuğun olsun. O seni baba, sen de onu evlat bil. Senin hizmetini görsün, sana yardım­cı olsun. Buna karşılık yeğenini bize teslim et. Biliyorsun o babalarımızın dinini terk etti. Birlik ve beraberliğimizi parçaladı. Hadi bu sefer teklifimizi kabul et. O'nunla aramıza girme de şu işi bitirelim. O'nun ölümü toplanıp, birlik ve beraberlik içinde ol­mamızı sağlayacak, aramızdaki kin ve husumetleri sona erdirecek.' Ebû Talib işittik­leri karşısında şaşırdı. Böyle bir teklifle karşılaşacağını düşünmemişti; Teklifiniz kabul edilecek bir şey değil. Hiç böyle bir şey olabilir mi; ben sizin evladınızı alıp bes­leyeceğim, siz ise benim evladımı alıp öldüreceksiniz. Bu adalet mi?' dedi. Mut'un b. Adiyy söze karıştı; kısmen tehdit içeren bir ses tonuyla 'Kavmin sana son derece adil davranıyor. Seni mağdur etmek istemiyor. Ama ne var ki sen inadında devam edi­yorsun. Bırak bunu; artık vazgeç yeğenini kollayıp, gözetmekten' dedi. Ebû Talib 'Siz bana adil davranmadınız. Teklifinizi kabul etmem mümkün değil. Anladığım kadanyla herkesi bana karşı kışkırtmak ve beni zorda bırakmak istiyorsunuz. Elinizden ne gelirse onu yapın; Muhammed'i size vermeyecek ve O'nu korumaya devam edeceğim [4] dedi. Eşraf bir kez daha hayal kırıklığına uğramış, istediklerine kavuşamamış bir halde Ebû Talib'in yanından ayrıldılar.

Ebu Talib, Mekke eşrafıyla bu son görüşmesini takiben Resulûllah hakkında endişelendi. Eşrafın O'na bir zarar vermesinden korktu. Korkusu o gece daha da büyüdü. Sabah olunca bazı kimseleri Resulüllah'm evine göndererek, ne halde ol­duğunu görmelerini istedi. Ebû Talib'in gönderdiği kimseler Resulüllah'ı evinde bulamadılar. Çevrede aradılar, ama bulamadılar. Sordukları bazı kimselerden de hakkında bilgi alamadılar. Geri dönüp durumu Ebû Talib'e bildirdiler. Ebû Talib korktuğunun gerçekleşmesinden endişelendi. Hemen eli silah tutan gençlerin si­lahlarım yanlarına alarak yanında toplanmalarını istedi. Biraz sonra bir grup silah­larını yanlarına almış bir halde Ebû Talib'in evinin önünde toplandılar. Ebû Talib gençlerin önüne geçti ve 'Şimdi Kabe'ye gidecek ve Ebû Cehil'i bulacağız. O kimler­le birlikte oturuyorsa Muhammed'e zarar vermiş olanlar onlardır. Onların hepsini öl­düreceğiz' dedi. Kabe'ye doğru yürümeye başladılar. Biraz ilerlemişlerdi ki Zeyd b. Harise ile karşılaştılar. Ebû Talib, merak ve endişe içerisinde Zeyd'e yaklaşıp, ye­ğenin nerede olduğunu, kendisine bir kötülük dokunup dokunmadığını sordu. Zeyd, Resulüllah'm sağ olduğunu, kendisine herhangi bir kötülük dokunmadığı­nı söyledi. Ebû Talib sevindi. Ama girişiminden de vazgeçmek ve önceki gün ken­disine yöneltilen tehdidin altında kalmak istemiyordu. Bu nedenle yanma aldığı gençlerle birlikte Kabe'nin yanma gitti. Aralarında Ebû Cehil'inde olduğu eşraftan bazı kimseler gölgeliklerinde oturmuş sohbet ediyorlardı. Ebû Talib'i bir grup gençle birlikte kendilerine doğru geldiğini görünce endişelendiler. Birbirlerine ne­ler olduğunu sormaya başladılar. Onlar merak ve korku içinde olup-biteni anla­maya çalışırlarken Ebû Talib kendilerine iyice yaklaştı ve hangi niyetle evinden çıktığını anlatıp, eğer yeğenine bir kötülükleri dokunursa bunun hesabını sor­maktan çekinmeyeceğini söyledi. Sonra adamlarını yanma alıp evine döndü.

Ebu Talib'in bu son girişimi Mekke eşrafını hepten endişelendirdi. Onlar nasıl yapıp da Haşim oğullarını yanlarına çekebileceklerini, Resulüllah'm desteksiz kal­masını sağlayacaklarım düşünürlerken, Haşim oğullarının Resuîüllah'ı korumak­tan vazgeçmek niyetinde olmadığını açıkça gördüler. Gerekirse savaşmaktan çe­kinmeyeceklerini anladılar. Bunun karşısında yeni bir şeyler yapmaları gerektiği­ni düşündüler. Bir şeyler yapıp Haşim oğullarını Resulüllah'ı desteklemekten vaz­geçirmeleri gerekiyordu. Haşim oğullarından sadece Ebû Leheb kendi saflarınday. O da Mekke geleneğine sırtını dönerek, en kutsal değerlerinden olan aile bağ-larını kopararak, zaten temelsiz kalmış durumdaydı. Bir yolunu bulur ve Haşim oğullarını devre dışı bırakabilirlerse, problemin kesinlikle çözüme kavuşacağına tenlikle inanıyorlardı. Ama nasıl?

Düşünülen, ancak bir türlü gerçekleştirilemeyen tedbir için gizlice faaliyet yü­rütülmüş olmalı ki, sonunda Ebû Leheb dışından Haşim oğullarından herhangi bir temsilcinin olmadığı, Mekke'deki bütün aile temsilcilerinin yer aldığı, bilindi­ği kadarıyla Daru'n Nedve'nin tarihindeki en kalabalık toplantılarından birisi ger­çekleştirildi. Toplantının ne kadar önemsendiğini ve kapsamlı bir karar alınması planlandığını göstermesi açısından, aslında Mekkeli olmadıkları halde Haşim oğullarının geleneksel müttefiklerinden Ehabiş kabilesi temsilcisinin de toplantı­ya davet edilmiş olması dikkat çekicidir. Toplantıda oy birliğiyle bir karar alındı: Bundan böyle Haşim oğullarına mensup olanlarla, ister Müslüman olsunlar ister­se olmasınlar, her türlü ilişki kesilecek; görüşülmeyecek, konuşulmayacak, alışve­riş yapılmayacak, kız alınıp verilmeyecek, hiçbir şekilde barış ve himaye anlaşma­sı yapılmayacaktı. Bu topyekûn boykottan başka bir şey değildi. Bu boykot, Ha­şim oğullarının 'Resulüllah'ın kafasını koparmak için kendilerine teslim etmelerine kadar' devam edecekti. Boykota uyulması ve bu konuda bir zafiyet gösterilmeme­si için toplantıya katılan aile ve soy temsilcilerine yemin ettirildi. Alman karar ya­zılı metne dönüştürülerek katılımcılar tarafından imzalandı ve anlaşmaya kutsal­lık atfetmek için götürülüp Kabe'ye asıldı.

Risâletin 7. senesinde, Haşim oğullan, Resulüllah'a verdikleri açık veya gizli destek nedeniyle yalnız bırakıldılar. Resul...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Boykot Yıllan
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:12:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Boykot Yıllan rüya tabiri,Boykot Yıllan mekke canlı, Boykot Yıllan kabe canlı yayın, Boykot Yıllan Üç boyutlu kuran oku Boykot Yıllan kuran ı kerim, Boykot Yıllan peygamber kıssaları,Boykot Yıllan ilitam ders soruları, Boykot Yıllanönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes