Konu Başlığı: Siyasî Görevler Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:39:36 Siyasî Görevler Riyaset (Liderlik): Kusayy, Mekke'de ve dışarıda yaşayan Kureyş kabilesinin gençlerinden bir askerî birlik oluşturup Huzâaları Mekke'den kovduktan sonra Mekke'nin lideri olmuştu. Hiç kimse onun liderliğine itiraz etmemişti. Ancak Kusayy, soyuyla devam eden bir krallık tahsis etmedi. Ölümünden sonra Mekke yönetimini büyük ailelerin temsilcileri üstlendiler. Gerçi bunların içerisinde özellikle Kusayy'ın soyunun ayrıcalıklı bir yeri olmuş ve özellikle de soyundan Abdumenaf, Haşim, Abdülmuttalib gibileri doğal liderler olmuşlarsa da, yönetim tarzı aris-tokratik bir nitelikte devam etmişti. Soyların temsilcileri olan kimseler Mekke yönetiminden sorumluydular. Soyların temsilcilerinin nasıl seçildiklerini bilmiyoruz, ama muhtemelen hayatı boyunca akıllılığını, kahramanlıhğını ve takdir edilen özel yeteneklerini ispatlamış yaşlı bir kimse soyunun doğal temsilcisi oluyor ve soyunun tüm üyeleri ona itaat ediyorlardı. Fakat bu itaat, hiçbir zaman bir kölenin efendisine veya tebanın kralına itaati biçiminde değildi. Daha çok ve hatta tamamıyla saygı, sevgi temelinde şekillenen bir itaatti. Soy temsilcileri Mekke'nin yönetim işini aralarında paylaşmışlardı. Herkes öncelikle kendi sorumluluk alanında olan görevini yapar, bu görevlerin dışında Mekke'yi ilgilendiren herhangi bir problemde durumu birlikte görüşüp, birlikte karar alırlardı. Her soy temsilcisi, Mekke'yi ilgilendiren bir konuyu öncelikle kendi soyuna ait meclisde görüşüp-konuşur, sonra da Mekke şehir devletinin en üst meclisi olan Dâru'n Nedve'de karara bağlarlardı. Meclisler ve Dâru'n Nedve: insanların bir yerde toplanmasını veya toplantı ye-nni ifade eden 'ned/ Mekkelilerin meclislerim ifade eden bir isimdi. Her soyun bir meclisi vardı. Her soyun yaşlıları, saygın şahsiyetleri, Kabe civarında inşa ettikleri bir binada veya gölgelikte toplanırlardı. Bu meclisler birer istişare merkezleriydi. Soy mensuplarının bir konuya ait genel kararı burada oluşurdu. Meclisler, özellikle akşamlan çok hareketli yerlerdi. İnsanlar gruplar halinde toplanırlar, aralarında sohbet ederler, eğlenirlerdi. Bolca içki içilirdi. Şairliği olan veya güzel şiir okuyanlar, okudukları şiirlerle, hikaye bilen ve güzel anlatanlar anlattıklarıyla kalabalığı eğlendirirlerdi. Mekke'nin asıl meclisi Dâru'n Nedve idi. Dâru'n Nedve bir asiller meclisiydi. Dâru'n Nedve'yi ilk kez tesis eden kişi Kusayy'dı. İlk zamanlar Kusayy'm evi Mekke'nin idarî binası olarak kullanılmış, ancak daha sonra, yaklaşık 440 yılında, Kabe'nin kuzeyine, tavafa başlanan yerin arka tarafına bir bina inşa edilerek burası Mekke şehir devletinin meclis binası olarak kullanılmaya başlanmıştı. Kureyş'e mensup olan ve yaşı 4O'ı geçmiş olan her erkek meclisin doğal üyesiydi. Ancak yaşı küçük olmasına rağmen, Meclis toplantılarına katılan, kararlarda etkili olan kişiler de vardı. Ebû Cehil 28, Haşim b. Haşim 20 yaş civarında Meclis'in üyesi olmuştu. Çünkü bunlar zekalarıyla, yaptıkları işlerle, beceri ve yetenekleriyle 'olgunluklarım' ispatlamış kimselerdi. Bütün idarî işlerin yanı sıra, Mekke kızları için çocukluktan evlenilebilecek çağa geçtiğinin ilanı olan tören, evlilik merasimleri, elçilerin kabulü, büyük ticaret kervanlarına ait kararlar, ticarî faaliyetlerle ilgili konular Dâru'n Nedve'de yürütülen mutad işlerdendi. Dâru'n Nedve İslâm davetinin başlamasıyla bir şehir devletinin gerçek meclisi olma özelliğini kazandı. Daveti durdurma kararları orada alındı, konuya ilişkin planlar hep orada yapıldı. Risâlet döneminin ilk ayetlerinden birisi Dâru'n Nedve'nin işlevini tespit etmek açısından oldukça önemlidir. Ayette, Resulüllah'ın İslâm davetine engel olmak isteyen ve bunu da zorbaca yapan Mekke eşrafından birisinin durumundan bahsedilip, yaptığı zorbalığa karşılık azapla uyarılırken önemli bir terim ifade edilmiştir. Ayet şöyledir: 'Hayır! Eğer o bu yaptığı işten vazgeçmezse onu perçeminden yakalarız. O yalana, günahkar perçeminden. O zaman o gitsin de nâdiyesini çağırsın.[234] Ayette geçen (nâdiye\ toplantıların yapıldığı meclis, toplumun şura merkezi, önemli anlarda toplum adına önemli kararların alındığı 'temsilciler meclisi' anlamlarına gelmektedir, işte bu terim, Mekke'deki idarî yapı konusunda ipuçları verdiği gibi, aynı zamanda daha risâletin ilk günlerinden itibaren Resulüllah'ın Mekke şehir devletinin en üst kurumu olan Meclis ile karşı karşıya kaldığını da ifade etmektedir. Resulüllah tarafından İslâm davetinin başladığı yıllarda Dâru'n Nedve'nin sorumlusu Abdüddâr soyunu temsilen Esed b. Abdu-luzza idi. Esed b. Abduluzza'nın üstlendiği sorumluluk, herhalde bir tür Meclis başkanlığı idi. Meşvere (Masura): Meşvere, kaynaklarda hakkında ayrıntılı bilgi bulunmayan bir idarî birimdi. Bu konuda en ayrıntılı bilgiyi İbn'ul Kalbî'nin kitabında buluyoruz. Onun verdiği bilgiye göre, Meşvere (Masura), Dâru'n Nedve'de alman kararları onaylayan bir üst meclisti. Bu durumda Meşvere'nin yetki itibarıyla, Dâru'n Nedve'nin de üstünde bir idarî birim olduğu anlaşılmaktadır. Bu idarî birim adına Esed oğullarından Zem'at b. el-Esved, Dâru'n Nedve toplantılarına katılırdı. Her ne kadar bu idarî birim hakkında ayrıntılı bilgilere sahip değilsek de, Dâru'n Nedve'nin üyeleri dikkate alındığı zaman, İslâm davetini durdurmak veya yok etmek için Kabe'de yahut Dâru'n Nedve'de yapılan bütün toplantılara Dâru'n Nedve'nin üyelerinden ziyade Velid b. Muğire, Utbe b. Rabia, Ebû Cehil b. Hişam, el-As b. Esved, Vâil b. el-Esved, Ebû Leheb gibi şahısların katıldığı tespit edilmektedir. Bu durumda Meşvere'nin üyelerinin Mekke'nin en yaşlı ve sözü geçen bu şahsiyetlerinin olduğu anlaşılmaktadır. Meşvere'yi Mekke şehir devletinin senatosu olarak isimlendirmek mümkündür. Sifûre: Tam yetkili siyasî temsilcilik veya elçilik olarak tanımlanabilecek olan sifâre görevi, Adiyy oğullarının sorumluluğunda olup, İslâm'ın ilk yıllarında Adiyy soyu adına bu görevi Ömer b. Hattab yürütüyordu. Mekkeliler ile yabancılar arasında açığa çıkan problemlerin çözümü için Mekke şehir devleti adına, karşı tarafla görüşmeleri yürütme işi sifârenin sorumluluk alanında yer alıyordu. Ömer b. Hattab'm islâm'a girmesiyle Sifâre'nin Sehm soyuna geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Zira müminlerin Habeşistan'a hicreti üzerine onları Habeş kralından Mekke'ye iade etmesini istemek için giden heyetin başına Sehm soyuna mensup Amr b. Âs getirilmişti. [234] Alak, 96:15-17 |