Konu Başlığı: Savaş Sonrası Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Temmuz 2011, 12:12:40 Savaş Sonrası Mekke'nin müşrik ordusu bozguna uğrayınca Resûlüllah Müslümanları üçe ayırım Bir grubu Ali'nin komutasında kaçan müşrikleri kovalamakla, ikinci grubu savaş alanındaki ganimetleri toplamakla, üçüncü grubu ise komuta merkezinde nöbet tutarak düşmanın ani saldırısına karşı gerekli tedbirleri almakla görevlendirdi. Resûlüllah, müşrikleri kovalayanlara bazı isimleri bildirerek, onları yakalayacak olurlarsa öldürmemelerini, eziyet etmemelerini söyledi. İsimlerini verdikleri savaşa zorla getirilmiş kimselerdi. Aralarında Abbas, Ebû'l Bahteri b. Hişam, Akil, Nevfel, Talib gibi kimseler vardı. islâm ordusu Bedir'de üç gün kaldı. Resûlüllah bütün şehitleri cenaze namazı kılmadan defnetti. O günden sonra şehitlerin cenaze namazını kılmamak islâm'ın önemli geleneklerinden birisi oldu. O gün orada cenaze namazı kılmmaması şehitler için bir onurdu, çünkü ölümleriyle tevhid hakikatinin şahitliğini yapmışlardı. Zaten şehitlikleri bunun gereğiydi. İmanlarına tanıklık etmek için cenaze namazına ihtiyaçları yoktu. Müşriklerin cesetleri de ortada bırakılmadı, açılan bir çukura gömüldüler. Müşrik eşrafından 24'ü bir kuyuya atılarak üstleri toprak ve taşlarla kapatıldı. Bu şekilde kuyuya atılanlardan birisi Utbe b. Rebia idi. Utbe'nin cesedi yerde sürüklenerek kuyuya doğru götürülürken Müslümanların safında bulunan oğlu Ebû Huzeyfe'nin rengi değişti. Babasının bu haline üzülmüştü. Resûlüllah, Ebû Huzeyfe'nin üzüntüsünü fark etti ve ona yaklaştı, 'Ey Ebû Huzeyje! Yoksa babanın hali seni etkiledi mi?' diye sordu. Ebû Huzeyfe'nin cevabı, iman dolu bir kalbin gereğine uygun bir cevaptı: 'Hayır, vallahi etkilemedi, üzülmedim ya ResuJallah! Babamın burada vurulup düşeceğine şüphem yoktu. Ancak babam ileri görüşlü, yumuşak tabiatlı ve bazı faziletlere de sahip birisiydi. Bu özelliklerinin onu İslâm'a sevk edeceğini umuyordum. Buna rağmen onun küfründe ısrar etmesi ve bir kâfir olarak ölmesi beni üzdü.[199] Müşrik liderlerin cesetleri gömüldükten sonra, Resûlüllah gidip içine atıldıkları çukurun başında durdu ve 'Ey kuyuya atılanlar!' diye seslendi. Sonra da her birini ismen çağırmaya başladı: 'Ey Utbe b. Rebîa! Ey Seybe b. Rebia! Ey Umeyye b. Halef! Ey Ebû Cehil b . Hişam....' Bu seslenişini takiben, hem kendi kalbine ve hem de çevresindeki müminlere ve esir edilmiş müşriklere mesaj veren sözlerini dile getirdi: 'Sizler, Peygamberin en azgın düşmanlarıydınız- Başkaları peygamberi tasdik ederken, sizler yalanladınız- Siz beni yurdumdan, yuvamdan çıkardınız! Başkaları ise bana kucak açtı. Siz benimle savaştınız, başkaları İse bana yardım etti. Siz Rabbinizin, size vadetmiş olduğu azabı gerçek olarak buldunuz mu? Ben Rabbimin bana vaadetmiş olduğu zaferi gerçek olarak buldum. [200] [199] İbn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 11/640, 641. [200] Vakıdî, Meğazi, 1/83, 84; Taberî, Tarihu'r-Rusûl ve1-Mutofe.il/285; İbnü'l Esir, el-Kâmil fi't-Târih, U/61. |