> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Sahte İmanın Adamları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sahte İmanın Adamları  (Okunma Sayısı 815 defa)
16 Temmuz 2011, 14:37:49
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 16 Temmuz 2011, 14:37:49 »



Sahte İmanın Adamları


Risâletin Mekke döneminde Müslümanlarla müşriklerin safları birbirinden tama­men ayrıydı. Her iki tarafın mensupları da hem kendilerinden olanları ve hem de karşı safta olanları tanıyor, biliyorlardı. Saflar arasında bir karışıklık yoktu. Özel­likle Müslüman olanların kimlikleri konusunda her şey açık ve berraktı. Bir kişi eğer İslâm davetini kabul edip Müslüman olduğunu bildiriyorsa, gerçekten öyle olduğu içindi. Çünkü o yularda Resulüllah ve Müslümanlar kuvvet ve otoriteye sahip değillerdi. Bu nedenle hiç kimsenin Müslümanlardan korkarak, çekinerek Müslüman olması gerekmiyordu. Ayrıca zamanın şartları, hiç kimseye iman etti­ği için dünyalık bir imkân sunmuyordu. Hatta, islâm davetini kabul edip Müslü­man olmak her türlü sıkıntıya, aşağılanmaya, maddî ve manevî boykota, baskıya, zulme muhatap olmak anlamına geliyordu. Çünkü müşrikler güçlüydüler, otori­teyi ellerinde tutuyorlardı, siyasî, ticarî bütün yetkiler ellerindeydi. işte bunlardan dolayı, islâm davetini kabul ettiğini, iman edip Resulün yanında yer almaya karar verdiğini söyleyen herkes bu söylediklerinde samimiydi. Hiçbir Müslüman bir di­ğer Müslümanm samimiyetinden kuşku duymuyordu. Müslüman saflarında yer alan hiç kimsenin imanından şüphe etmeyi gerektirecek bir durum söz konusu değildi. Ancak müşrik tarafa gelince, belki küçük bir karışıklığın müşrik safların­da bulunduğunu söylemek mümkündü. İslâm'a, Resulülları'a ve Müslümanlara düşman olduğunu söyleyen veya böyle olduğunu hâl ve hareketleriyle açığa vu­ran herkesin, gerçekte söylediği ve davrandığı gibi olmama ihtimali söz konusu olabilmekteydi. Müşrik saflarında yer alan ve sayıları son derece az olan bazı kim­seler esasen kalplerinde Resulüllah'a karşı sevgi, saygı hislerine sahip bulunmala­rına, islâm davetini kabul etme istek ve arzusu taşımalarına rağmen, müşriklerin tepkilerinden, zorbalıklarından çekindikleri için kalplerinde olana göre konuş­mak ve davranmak yerine, sahte bir görünüme sahip olmayı tercih edip, zorba müşriklerle birlikteliği tercih edebiliyorlardı. Resulüllah'm amcası Abbas bunun en tipik örneğiydi. Zira o zamanda ve ortamda Müslüman olmak yiğit insanların, yaratılış sorumluluğunu her türlü engele rağmen yerine getirme kararlılığında olan kahramanların, bâtıla ölümü pahasına karşı koyabilecek korkusuzların, ima­nı için malını, mülkünü, sermayesini harcayabilecek fedakârların işiydi. Ve elbet­te ki herkes Hatice, Ebû Bekir, Ali, Zeyd, Bilâl, Osman, Ömer, Sâ'd b. Ebî Vakkas, Talha b. Ubeydullah, Safiye gibi yiğit ve fedakâr değildi.

Medine'ye hicret birçok bakımdan bir dönüm noktası oldu. Sahte imanın adamları olan münafıklar ilk kez Medine'de görüldüler. Risâletin Medine yılları, şirkini gizleyip Müslüman görünmek isteyen adamların olduğu bir dönemi teşkil etti. Çünkü Medine yılları, Müslümanların fiziksel anlamda güçlü olmaya, top­lumsal otoriteyi temsil etmeye, askerî gücü elinde bulundurmaya, ekonomik ha­yatın araçlarını ellerine geçirmeye başladıkları bir dönemi oluşturdu. Medine'de­ki en önemli muhalif güç olan Yahudilerle anlaşma yapılması ve anlaşmayı bozan­ların Medine'den kovulmaları, bir varoluş savaşı olan Bedir'de en büyük rakip Mekke müşriklerine büyük zarar verilmesi, Müslümanların artık düşmanlarının baş edemediği bir güce eriştiklerini gösteren önemli olaylardı. Bu aşamadan son­ra sahte imanın adamları olarak tanımlanabilecek münafıklar kendilerini konum-landırmaya, duruşlarını korkularının ve çıkarlarının gösterdiği yönlere göre belir­lemeye başladılar. Bundan böyle, Müslümanların safları,'Mekke dönemindeki gi­bi içi ve dışıyla, inancı ve davranışıyla, düşüncesi ve sözüyle aynı olan adamların safı olmaktan biraz da olsa uzaklaştı, içi ve dışıyla, İnancı ve davranışıyla, düşün­cesi ve sözüyle aynı olmayan adamların da yer aldığı bir safa dönüştü. Bunun ise birçok nedeninden bahsedilebilir. Ancak özellikle ikisi çok belirleyici olmuştur. Bunlardan ilki ve en önemlisi can ve mal güvenliğiyle ilgili olandır. Müslümanla­rın her geçen gün kuvvet ve otoriteye sahip olduğunu gören bir kısım müşrikler, canlarını ve mallarını korumak veya bazı menfaatler elde etmek için kerhen de ol­sa Müslümanlarla birlikte olmak, Müslüman görünmek ihtiyacı hissettiler. Bunla­rın içinde en tanınanı Abdullah b. Ubeyy idi. Ve onun hayat hikayesi, münafıklı­ğın nedenleri konusunda önemli ip uçları vermektedir.

Hazreç kabilesinin eşrafından olan ve Hazreç ve Evs'in kralı ilan edilmek üze­reyken Resulüllah'ın Medine'ye hicreti ile bu amacına kavuşamayan Abdullah b, Ubeyy islâm'a, Resulüllah'a ve Müslümanlara karşı kin ve düşmanlıkla dolu biri­siydi. Ama kalbindeki kin ve düşmanlığı açığa vurmadı. Kalbindeki düşmanlığı açı­ğa vurması durumunda, büyük çoğunluğu Müslüman olmuş kabilesinin tepkisiy­le karşılaşmaktan ve gittikçe güçlenen ve hatta sadece Medine'de değil tüm yarıma­dada en büyük güç haline gelen Müslümanları karşısına almaktan korktu, islâm'a ve Müslümanlara düşmanca bir konumda olmanın bütün dünyevî imkânlarını, ik­bal planlarını sona erdireceğini biliyordu. Düşmanlığının kendisine ölüm veya sür­gün getireceğinin farkındaydı. Krallık amacına ulaşamamış olsa da, toplumunda eski saygınlığı kalmamış olsa da mevcut saygınlığını, sosyo-ekonomik ve politik gücünü koruyabilmek için Müslüman görünmek sorunda olduğunu düşündü ve buna göre davrandı. Bu kararın ve görünüşteki değişimin dönüm noktasını ise Be­dir savaşı oluşturdu. Daha önce Müslüman görünme ihtiyacı hissetmezken Bedir savaşını takiben Müslüman görünmesi gerektiğine karar verdi. Bu nedenle Mescid-i Nebî'de namaz kılmaya, Müslümanların safında bazı askerî harekâtlara katılmaya başladı. Onun bu görünüşteki değişiminde Bedir savaşının dönüm noktası olma nedenini ise bizzat kendi ifadelerinde bulmak mümkün olmaktadır. Müslümanlar Bedir savaşını kazanıp, Mekke müşriklerini çok ağır bir zarara uğratınca Abdullah b. Ubeyy değişiminin gerekçesi olacak bir tespitini şöyle dile getirdi: 'Bu, zafer ve galibiyetin Müslümanlara geçtiğini gösteren açık bir durumdur. [175]


[175] Koksal, Asım, îslâm Tarihi-Medine Devri, 11/206.




[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sahte İmanın Adamları
« Posted on: 20 Nisan 2024, 00:00:40 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sahte İmanın Adamları rüya tabiri,Sahte İmanın Adamları mekke canlı, Sahte İmanın Adamları kabe canlı yayın, Sahte İmanın Adamları Üç boyutlu kuran oku Sahte İmanın Adamları kuran ı kerim, Sahte İmanın Adamları peygamber kıssaları,Sahte İmanın Adamları ilitam ders soruları, Sahte İmanın Adamlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes