> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Safların Ayrılışı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Safların Ayrılışı  (Okunma Sayısı 1834 defa)
01 Ağustos 2011, 11:56:57
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 01 Ağustos 2011, 11:56:57 »



Safların Ayrılışı


Asra yemin ederim ki.

İnsan hüsran içindedir.

Ancak, iman edip, iyi işler yapanlar, birbirlerine hakkı ve sabn tavsiye edenler istisna. [91]

Risâletin ilk günlerindeki islâm davetinin niteliğini ve seyrini anlamak için dikka­te alınması gereken temel konulardan birisi, vahyin insanları değerlendiriş tarzı­dır. Bir başka söyleyişle, vahyin insanları hangi açıdan olumlu veya olumsuz de­ğerlendirdiği dikkate alınmalıdır. Bu bakımdan dönemin ayetleri incelendiğinde dikkat çeken özelliklerden birisi ve belki de en önemlisi, bugün kullanılan anla­mıyla salt 'inanan-inanmayan' ayrımının yapılmamış, böylesi bir ayrımın hiçbir şe­kilde kayda değer bir ölçü olarak nitelenmemiş olmasıdır. Kur'an, esasen hiçbir zaman insanları değerlendirişinde, onların sadece 'inandıkları' veya 'inanmadıkla­rı söylemini dikkate almamıştır. Sadece inanan olmak, hayat tarzında vahye ilgi­siz olup sadece zihinsel kabul gerçekleştirmek, Kur'an'm önem verdiği veya olum­lu değerlendirdiği bir durumu ifade etmemiştir. Yine risâletin ilk zamanlarıyla il­gili olmak üzere dikkat çeken konulardan bir diğeri de, risâletin ileri aşamaların­da anlam kazanan muhtevasıyla mümin-kafir veya Müslüman-müşrik isimlendir­melerinin vahyin pek iltifat etmediği konular olmasıdır. Bu terimlerin kavramlaş­ması daha sonraları gerçekleşmiş ve kavramsal inşaları tamamlanınca da sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. İnsanların davet karşısındaki konumlarını ifade etmek için ilk zamanlar kullanılan terimler, sonraki zamanlardakinden çok daha başka­dır. Bu ilk zamanlar 'Allah'a karşı sorumluluk bilincine sahip olmayı1 ifade eden 'takva' ayrıcalıklı bir öneme ve yere sahiptir. İlk ayetlerde 'takva1 sıklıkla geçer. Bir çok ayette, insanların "takva" sahibi olmaları istenir. Ayrıca 'hakikati onaylamak' (tasdik), Allah'tan çekinmek; O'ndan sevgi ve saygıyla korkmak' (haşyet) 'yüksek ahlâklılık, iyilik' (birr) de ebedî hakikatler karşısında olumlu hâl ve gidişata sahip olanların tanımlanmasında kullanılan diğer bazı terimlerdir. Bu terimler 'mü-min/müslümari teriminin kavramsal inşasında önemli bir işlev yerine getirmeleri­ne karşılık; 'kü/ür/şirk'in kavramlaşma sürecine katkıda bulunan terimler ise daha çok 'azgınlık (şakâvet), 'hayasızlık' (fücur), 'ölçü, kural tanımamak (icram), 'yalan­lamak' (tekzib), 'haddi aşmak' (tuğyan), 'büyüklenmek' (istiğna), 'kibirlenmek (is-tikbâr) ve benzerleridir. Tüm bunlar, mümin-kafir karşıtlığım ifade etmek için ayetlerde sürekli yer bulan kavramları oluşturmuşlardır. Hepsi de sadece 'inan-mak-inanmamak' söylemiyle değil, doğrudan eylemlerle, tutum ve davranışlarla il­gilidir. Risâletin ilk yıllarında daveti kabul edenleri sorumluluğunun bilincinde olan, hakikati onaylayan, Allaha karşı sevgi ve saygısı nedeniyle bir yanlışlık yap­maktan çekinen, hakikate uymakta samimiyet gösterip ahlâkını yüksek kılan, kendi­ni her türlü yanlıştan, kusurlardan arındırmaya çalışan, hâl ve davranışlarında, tu­tum ve tavırlarında dengeli, iyiliklere, nimetlere müteşekkir, mevcut olumlu, doğru özelliklerini koruma konusunda dirençli, sabırlı, ahlâklı... kimseler olarak tanımla­yan Kur'an; davetin muhaliflerini ise hakikate doğruya güzel ahlâka uzak duran, sırt dönen, yüz çeviren; hakikat konusunda kuşkucu, kararsız, kendisini sorumlu ka­bul etmeyen, azgın, hayasın, hakikati yalanlayan, iyilik ve nimetlere karşı nankör, büyüklenen, kibirli, günahkar, suçlu, zalim, asık, şımarık, cimri, müsrif, küstah, hoyrat, menfaatperest, saldırgan, taşkın, boş işlerle uğraşmayı seven, insanları aşağı­layan, yetime, fakire, yardımcı olmayan, hayra engel olan... kimseler olarak tanım­lamıştır. Burada dikkat çeken ve önemli olan şey, insanların bu ayrışmasının, ha­kikat karşısındaki tutum ve tavırları nedeniyle gerçekleşmiş olmasıdır. İnsanlara sırf'inandıkları' veya 'inanmadıkları' için bazı olumlu veya olumsuz sıfatlar atfedilmemiştir.

Kur'an için öncelikle önemli olan, 'inanmak-inanmamak değil; nasıl olunduğu ve ne yapıldığıdır. Özellikle ilk ayetler için bu son derece önemli ve sürekli vur­gulanan bir ölçüdür. Kur'an'da eylem, her zaman söylemden önce gelmiştir. Bu açıdan, davetin ilk günlerinde vahyolunan bir ayet önemli ve dikkat çekicidir. Me­leklerin cehennemdeki bir grup insana 'Sizi şu yakıcı ateşe (cehenneme) sokan ne­dir?' sorusuna, cehennemdekilerin verdiği cevap şöyledir: 'Biz (insanı kötülükler­den alıkoyan) namazı kılmadık; yoksulu/aç kalmışı koruyup/kollamadık, doyurma­dık; yanlış/kötü işlere dalmış olanlara arkadaşlık ettik, onlarla birlikte yanlışlıklara kötülüklere dalıp durduk; tüm yaptıklarımızdan sorumlu olacağımızı kabul etmedik. Sonunda işin aslını anladık; ölüm bize gerçeği gösterdi ama artık yapacak bir şey yok.[92] Yine şu ayetler de, aynı merkezde olmak üzere, konuyu 'inanma-inanmama' veya ismen ayrımından ziya­de; tutum ve tavır, hâl ve gidişat ekseninde ele alınışlardır:

O cehennem ateşine, ancak iflah olmaz azgın kimse girer. Öyle ki, o kimse ya­lanlayıp hakikatten yüz çevirmiştir. Ama Allah'a karşı sorunluluğunun bilin­cinde olan (muttaki) o ateşten uzak tutulur. O ki, sorumluluk bilinciyle (tak­va) arınmak için malım Allah yolunda harcar. [93] Hakikati yalanlayanı hiç düşündün mü? İşte o, yetimi İtip kakan, imkânı oldu­ğu halde yoksulun ihtiyacını karşılama düşünce ve arzusuna sahip değildir. Ya­zıklar olsun şu nanîaz kılan bazı kimselere ki, onlar namazlarının gereğine uy­ma konusunda lakayttırlar. Onların yaptıkları sadece gösterişten ibarettir. Ha­yırlı işlere yardımcı olmazlar. [94]

Ona iyiliğin ve kötülüğün, hakikatin ve yanlışın yolunu gösterdik. Ama buna rağmen sarp bir yokuşa tırmanmaya benzeyen zor bir işe girmeyi denemedi, ö sarp yokuşa tırmanmaya benzeyen zorluk nedir bilir misin? O, insanları tutsak­lık zincirlerinden kurtarmaktır; kendisi ihtiyaç içindeyken bile başkasının İhti­yaç içinde olduğunu düşünüp bencillik yapmamak, açları doyurmaya çalış­maktır; yakınlığı olan bir yetime veya herhangi bir yakirdık bağı olmayan ya­bancı yoksula yardım etmektir; iman edenlerden ve birbirlerine sabrı, merha­meti tavsiye edenlerden olmaktır. [95]

Gayesi huzur ve rahatlık olan yolu senin için kolaylaştıracağız. O hak1",, kabul ederek faydalansın veya faydalanmasın, hakikati başkalarına hatırlatmaya de­vam et. Allah'tan korkan, öğüt alıp faydalanacaktır. Kötü kimse ise öğütten fay­dalanmaktan kaçınacaktır. O kendisine yapılan öğütten faydalanmadığı için ateşe gider; orada ne ölür ne de yaşar. Doğrusu her türlü kötülükten, yanlışlık­tan arman kimse kurtuluşa erer; mutlu olur. O, Rabbinin adını anıp O'na gere­ken biçimde kulluk eden kimsedir. [96]

Şunlarm hiçbirine taraftar olma, hâl ve gidişatları konusunda kendilerine uyma: Yemin edip duran aşağılık kimselere; dedikodu yapana, iftira atana; iyiliğe engel olana, ölçü tanımayana, zorbaya; ihtiras ve tutkularının esiri olmuş zalime, kö­tüye. O sermayesi ve kendini destekleyen oğulları, adamları nedeniyle azıp du­rur. Ona hakikati açıklayan âyetle^trniz okunduğu zaman onları, 'Öncekilerin masalları!' diyerek reddeder; değerini küçümser. [97] Yetime sakın haksızlık etme; maddî veya manevî açıdan ihtiyaç içinde olan ve el açıp yardım isteyeni sakın eli boş çevirme. Ve Rabbinin nimetini minnet ve şükranla an. [98]

Kur'an'm hakikati sunuş yöntemi ve insanları değerlendiriş tarzı, risâlet süre­cini doğru anlayabilmek ve bütün zamanlar için örneklik çıkarabilmek açısından önemlidir. Konu dahilinde dikkate alınması gereken ayet sayısı ise pek çoktur. Burada, risâlet sürecini anlamaya katkı sağlaması için sadece bir-iki ayet grubu ele alınarak, konu, bu Örnekler dahilinde incelenecektir. Fatiha ve Asr sûreleri ise, bazı ayrıcalıklı özellikleri nedeniyle önemli ve konuyu anlamaya katkı sağlamala­rı açısından yeterlidirler.



[91] Asr sûresi, 103:1-3

[92] Müddessir, 74: 42-47

[93] Leyi, 92:15-18

[94] Maun, 107:1-7

[95] Beled, 90:8-17

[96] A'lâ, 87:8-15

[97] Kalem, 68:10-15

[98] Duha, 93:9-11


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Safların Ayrılışı
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:18:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Safların Ayrılışı rüya tabiri,Safların Ayrılışı mekke canlı, Safların Ayrılışı kabe canlı yayın, Safların Ayrılışı Üç boyutlu kuran oku Safların Ayrılışı kuran ı kerim, Safların Ayrılışı peygamber kıssaları,Safların Ayrılışı ilitam ders soruları, Safların Ayrılışıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes