Konu Başlığı: Putlar ve Müstekbirler Gönderen: Ekvan üzerinde 31 Temmuz 2011, 14:07:22 Putlar ve Müstekbirler insanların birçoğu, açıklandığı üzere, çok değişik gerekçelerle putlar edinmiş ve bunlara tapınışlardır. Bazısı korktuğu için, bazısı çok sevdiği için, diğer bazısı da daha başka amaçlarla. Kısacası, putperetliğin açığa çıkışı ve devamıyla ilgili yığınla gerekçeden bahsetmek mümkündür. Ancak putlara yönelişteki amaçların farklılaştığı gibi, samimiyette aynılıktan da bahsetmek mümkün değildir. Aynı puta yönelen insanların bile, o putla ilgili inançlarmdaki samimiyet derecesi ve yine o putla ilgili beklentileri birbirlerinkinden ciddi anlamda ayrılabilmektedir. Bazısı inancında samimi bir şekilde putuna yönelip, putperestliğini sürdürürken; diğer bazısı putuna bağlılıkta ve putperestliğinde samimi olmayabilmekte, daha başka beklentilerin peşinde olduğu için öyle görünme ihtiyacı hissedebilmektedir. Putperest halk kitlelerinin inançlarında genellikle samimi olduğunu söylemek gerçeğe aykırı olmaz. Onlar bazı putlara kendilerince haklı bazı nedenlerle taparlarken, bazı nesneleri kutsayıp putlaştırırlarken, düşünceleri ile inançları arasında bir çatışma yoktur. Genellikle tam bir samimiyet içerisindedirler. Eğer onlara yanlışları anlayabilecekleri bir şekilde anlatılırca, yanlışlarından dönebilir veya alışkanlık gereği yanlışlarından dönmeseler bile durumlarının problemli olduğunu kabul ederler. Ancak bazı insanlar vardır ki bunların inançlarıyla eylemleri, düşünceleriyle inançları her zaman uyumlu değildir. Esas inanç ve düşünceleri ile mensubu göründükleri inanç ve düşünceleri birbirinden farklı olabilmektedir. Bunun tipik örneği müşrik kitlelerin lideri konumundaki kimselerdir; ve elbette ki özellikle de Mekke'nin müşrik liderleri. Mekke'nin müşrik liderleri Kur'an'ın put ve putperestlerle ilgili açıklamalarından ciddi anlamda rahatsız oldular. İnançlarının reddedildiğini, putlarının aşağılandığını, samimi bir şekilde inandıklarını iddia ettikleri inançları nedeniyle kendilerine hakaret edildiğini ifade ettiler ve tüm bu gerekçelerle İslâm davetine sert tepkiler verdiler. Resulüllah'ı şikayet için Ebû Talib'e gittiklerinde ilk söyledikleri şey Resulüllah'ın putlarla ilgili yaklaşımı oldu. Ebû Talib'e yeğenini şikayet ederken şunları söylediler: 'Yeğenine engel olmalısın. Çünkü o ilâhlarımızı aşağılıyor, dinimizi eleştiriyor, dinimiz nedeniyle bizleri akılsız olmakla suçluyor. Fakat putlarının reddedilmesi ve aşağılanması nedeniyle öfkelenen müşrik liderlerin aslında bizzat kendileri, putlarına karşı lakayt ve kaba kimselerdi; içlerinde putlarını aşağılayan, hakaret eden, alaya alan kimseler vardı. Hatta islâm'ın en katı düşmanı, putperestliğin en samimi taraftan ve destekçisi Ebû Leheb, en 'muktedir' putları olan Hübel'e bağışlanan değerli eşyaların çalınması olayına karışacak kadar inandığım söylediği şeye ters düşmüş birisiydi. Üstelik onun bu durumu istisna da değildi. Müşrikler arasında, putlarına ayırdığı yiyecekleri veya undan yapılmış putları yiyenler, putlarına bağışlanmış eşyayı çalanlar eksik değildi. Yaük isimli putu karşısında 'Bu dünyada Tanrı kimine iyilik, kimine kötülük yapar. Yaûk ise ne iyilik, ne de kötülük yapabilir [453] diyen Şair Malik el-Hamdanî gibileri veya Sâ'd isimli putu karşısında; 'Biz Sâ'd'a bizi birlestirsin diye geldik, Fakat Sâ'd bizi darmadağın etti. Öyleyse biz Sâ'd'dan değiliz. Sâ'd artık çöldeki kayadan başka birşey değildir! Ona ne eğri ne de doğru için dua edilir [454] diyerek, puttan korkarak dağılan sürüsünü kızgınlık içerisinde toplamaya çalışanlar veyahut öldürülen babasının intikamı için izin almak niyetiyle gittiği putu.yanında fal oku çekip, istediği sonuç çıkmayınca; 'Babanın organını ısırasın! Eğer senin bahan öldürülmüş olsaydı beni alıkoymazdın [455] deyip, istediği gibi davrananlar her zaman görülüyordu. Üstelik bütün bunlar, Mekke toplumunda sıklıkla karşılaşılan davranışlardan olup, hiç tepki görmüyordu. Ayrıca, gelişmesine engel olamadıkları İslâm davetini kendileri için tehlike olmaktan çıkarmak maksadıyla, Mekke eşrafının Resulüllah'a teklifleri de inançlarındaki samimiyetsizliklerin en önemli belgesi durumundaydı. Davetin her gün daha güçlenerek ilerlediği bir aşamada Resulüllah'a gelerek anlaşma teklifinde bulunmuşlar ve nöbetleşe Allah'a ve putlara tapınmayı teklif etmişlerdi. Tekliflerine göre, dönüşümlü olarak bir bir yıl Allah'a, bir yıl da putlara tapmaya ve bu nedenle bir yıllığına puta tapmaktan vazgeçmeye razıydılar. Konuyla ilgili olarak Kur'an'm tartışılmaz tanıklığının ve bağlayıcılığının yanı sıra, diğer tarihi kaynaklar titiz şekilde gözden geçirildiği zaman, putlar dahilinde Peygamberlere yönelik ciddi tepkilerin halk kitlelerinden değil, putlara ve putla-nyla ilgili inançlara karşı lakayt olan toplumun eşrafından geldiği anlaşılmaktadır. Mekke toplumunda gerçekleşen de bu olmuştur. Resulüllah'ın islâm'ı tebliğ etmeye başlamasıyla birlikte İslâm'a yönelik tepkide bulunanların arasında halk kesiminden birilerine rastlamak pek mümkün değildir. Üstelik halkın arasında islâm hızla kabul görüp yaygınlaşmış, toplumun ileri gelenleri durumundaki yönetici ve zenginler ise, islâm'ın halk arasında yaygınlık kazanmasını durdurabilmek için hâl çareleri düşünmüşlerdir. Bu konuda, Ebû Leheb'in, Umeyye b. Halefin veya Nadr b. Haris'in değişik zamanlarda, islâm'ın halk arasında yaygınlaşmasını önlemek için tedbirler alınması gerektiğini ifade etmeleri önemlidir. O halde ne oldu da Kur'an'm putları reddetmesi veya müşriklerin putlarla ilgili düşünce ve kanaatlerinin eleştirilmesi özellikle eşrafın sert tepkisine neden oldu? Bizzat kendileri inançlarının gerekleri konusunda son derece lakayt kişiler olmalarına rağmen, niçin müminlere tepki verdiler? Bu tamamen putların fonksiyo-nuyla ilgilidir. Ancak bu, halk arasında yaygın olan 'aracı, 'şefaatçi' fonksiyonlarıyla değil, daha özel fonksiyonlarıyla ilgilidir. Bu fonksiyon ise doğrudan eşrafın konumu ve durumuyla bağlantılıdır. Halk putlara samimi bir şekilde inanıyor ve tapıyordu. Ancak müşrik liderlerin durumu böyle değildi. Geleneğin yanı sıra, geleneğin bir unsuru olan putlar, müşrik toplumdaki mevcut inançlara ve hayat tarzına meşruiyet sağlıyordu. -Bu müşrik liderler için önemli bir özellikti. Onlar, putları ile ayrıcalıklı, imtiyazlı konumlarını devam ettirme imkânı elde ediyorlardı. Resulüllah'ın ve diğer müminlerin statükoyu ve putların sahte fonksiyonlarım reddetmeleri ise Mekke eşrafının en önemli menfaat araçlarını geçersiz kılıyordu. Eğer İslâm daveti halk açısından kabul görecek olursa, eşraflıkları sona ereceğinin farkındaydılar. Bu nedenle, islâm davetini durdurmanın veya saptırmanın mevcut konum ve durumlarını devam ettirebilmek için son derece hayatî bir konu olduğunu düşündüler. Halkı, tanrılarıyla (putlarıyla) alay edildiği bahanesiyle ayaklandırmak ise en kolay yoldu. Böyle olduğu içindir ki her çağda ve toplumda İslâm davetine ilk tepki verenler hep müşrik liderler olmuştur. Onlar kendilerine itaat eden ve ne söylerlerse yapan halka dönerek 'Pes etmeyin, yürüyün gidin, ilâhlarınıza sımsıkı sarılmaya devam edin, yapılacak tek şey budur! [456] veya 'Sakın Tanrılarınızı terk etmeyin. Özellikle Vedd'i, Süva'ı, Yegûs'u, Yeûk'u ve Nesr'i bırakmayın [457] demişlerdir. Kur'an, putlar ile müşrik toplumun liderleri arasındaki bu gizli ilişkiyi gözler önüne serdi. Hatta, çok dikkatli kimselerin ancak fark edebileceği bu ilişkinin herkes tarafından fark edilmesini sağlayacak açıklamalar yaptı. Put-müstekbir ilişkisini fark edemeyecekler için putların hangi amaçla tahsis edildiğini bizzat kendilerini put! aş tiranları örnek göstererek ve onların durumlarını ayrıntılı bir şekilde anlatarak ortaya koydu. Kur'an'm bu konuda örnek olarak anlattığı müstekbir-lerden birisi Nemrut'tur. Kur'an, bir hakikat önderi olan Hz. İbrahim'in Nemrut'la mücadelesini anlatırken, pulculuğun müstekbirler için yerine getirdiği gizli özelliğe dikkatleri çekti ve inancında samimi putperest kitlelerin, mensubu oldukları inancın kendilerine ne gibi zararlar verdiğini bir de bu yönüyle düşünmelerini sağladı. Çünkü, za'fa uğratılarak bilinçleri yok edilmiş, düşünceleri dondurulmuş insanların uyanmalarını, başlarındaki müstekbirlerin oyunlarını bozarak özgürleşmelerini istiyordu. [453] Ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/82. [454] İbn al-Kalbî, Putlar Kitabı, 41; Ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/83. [455] İbn al-Kalbî, Putlar Kitabı, 46; İbn Hişam, es-Siretü'n-N&beviyye, 1/88. [456] Sâ'd, 38:6 [457] Nuh,71:23 |