> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Oruç
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Oruç  (Okunma Sayısı 1072 defa)
28 Temmuz 2011, 15:41:07
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Temmuz 2011, 15:41:07 »



Bir Arınma Yolculuğu: Oruç


Ey iman edenler! Allah, sizden öncekilere farz kıldığı gibi, orucu size de farz kıldı ki, (her türlü yanlışlıktan, ahlâksızlıktan, kötülükten) sakınasmız diye. Sayılı günlerde orucu tutun. Ancak hasta olanlar veya seyahatte bulu­nanlar, tutamadığı günler sayısınca orucu başka günlerde tutsun. Oruç tut­maya gücü yetmeyen ve tutamayanlar fidye olarak bir yoksulu doyurmakla sorumludurlar. Her kim gönlünden koparak iyiliği artırırsa, kendisine iyi­lik yapmış olur. Ama oruç tutmanız, fidye vermek ve kazaya bırakmaktan daha hayırlıdır, keşke bunu bilseydiniz. [109]

Resulüllah Medine'ye hicret edince, Yahudilerin, Muharrem ayının 10. günü oruç tuttuklarını gördü. Bu durum ilgisini çekti. Çünkü müşrik Araplar da aynı gün oruç tutmayı değerli bulur ve bu nedenle bazıları o gün oruç tutardı. Hatta bizzat kendisi, risâlet öncesinde, muhtemelen İbrahimî geleneğin bir kalıntısı olarak var­lığını hâlâ sürdüren oruç tutma ibadetini uygular, Muharrem ayının onuncu gü­nü oruç tutardı. Medine'ye gelince Resulüllah'm dikkatini çeken şey, ehl-i kitap olan Yahudilerin de o gün oruç tutmalarıydı. Bunun gerekçesini öğrenmek istedi ve Yahudilerden bazı kimselere Muharrem ayının 10. günü oruç tutma nedenleri­ni sordu. Aldığı cevap ilginçti: 'Muharremin onuncu günü bizler için önemli bir gün­dür. Çünkü, Allah o gün Musa'yı ve İsrail oğullarını Firavun'un elinden kurtardı; Fi­ravun ve adamlarım suda boğdu. Musa'da şükür olarak o gün oruç tuttu. Biz o gün­lerin hatırası olarak Musa'ya uyup oruç tutarız.' Bu sözler üzerine, Resulüllah, 'Ben Musa'ya ve onun orucunu tutmaya sizden daha layıkım' dedi ve aşure orucu ismiy­le bilinen Muharrem ayının onuncu günü oruç tuttu. Müslümanlardan da o gün oruç tutmalarını istedi.[110]

Resulüllah'm risâletin Medine döneminde titizlikle uyguladığı bir ölçü vardı; Yahudilerle benzerlik taşımaktan kaçınır, onlarla Müslümanların görünüm, hâl ve hareketleri arasında farklılık olmasını arzulardı. Bu nedenle hicret sonrasında ilk aşure orucunu tuttuktan ve bunu yapmalarını Müslümanlar istedikten sonra ıEğer gelecek sene sağ olursam, Muharremin dokuzunda da oruç tutacağım [111] dedi. Müslümanlara da 'Muharremin dokuzuncu günü de oruç tutarak Yahudilere muhalefet edin [112] tavsiyesinde bulundu. Ayrıca kendisi her ay üç gün oruç tutmaya büyük önem verdi. Yine, Müslümanlardan da bu şekilde oruç tutmalarım istedi.

Hicretin ikinci yılıydı. Hicretin üzerinden 18 ay geçmişti. Kıblenin Kabe'ye çevrilişinden sonra, Şaban ayının sonlarına doğru bir grup ayet vahyolundu. Ayet­ler şöyleydi: 'Ey iman edenler! Allah, sizden öncekilere farz kıldığı gibi, orucu size de farz kıldı ki, (her türlü yanlışlıktan, ahlâksızlıktan, kötülükten) sokmasınız diye. Sa­yılı günlerde orucu tutun. Ancak hasta olanlar veya seyahatte bulunanlar, tutamadı­ğı günler sayısınca orucu başka günlerde tutsun. Oruç tutmaya gücü yetmeyen ve tu­tamayanlar fidye olarak bir yoksulu doyurmakla sorumludurlar. Her kim gönlünden koparak iyiliği artırırsa, kendisine iyilik yapmış olur. Ama oruç tutmanız, fidye ver­mek ve kazaya bırakmaktan daha hayırlıdır, keşke bunu bilseydiniz.[113]

Ayetler açıktı; Ramazan ayının tamamında oruç tutmak Müslümanlara farz kı­lınmıştı. Ayetler bir şeye özellikle vurguda bulunuyor ve bu ibadetin önceki pey­gamberlere ve o peygamberlere iman etmiş müminlere de farz kılındığını, orucun tevhidin değişmeyen temel ibadetlerinden birisi olduğunu bildiriyordu. Buna gö­re Müslümanlar oruç tutmakla Yahudileri taklit etmiş olmuyorlardı. Daha da önemlisi, oruç tutmakla kesintisiz devam eden tevhidi geleneğin devamını gerçek­leştirmiş olacaklardı.

Ayette belirtildiği üzere oruç, aynen namaz gibi, insanlığın ilk ve asli dini olan İslâm'ın değişmeyen özel ibadet biçimlerinden birisi olarak anlam kazanıyordu. Her hidayet rehberi olan peygamberin uyguladığı ve Müslümanlara uymalarını, gereklerini yerine getirmelerini istedikleri bir ibadet olarak ayrıcalıklı bir öneme ve yere sahipti. Kur'an'm bu açıklaması, aynı zamanda, neredeyse diğer tüm din­lerdeki oruç ibadetinin kökenini açıklaması açısından da önemliydi. Ayetteki açıklamadan anlaşıldığına göre, diğer dinlerdeki oruç ibadeti o topluma daha ön­ce gelmiş bir peygamberin bildirdiği ibadetin geleneksel devamından veya o iba­detin kısmen değişmiş, anlamını ve işlevini kısmen veya tamamen yitirmiş biçi­minden başka bir şey değildir. Yine, çoğu zaman zannedildiğinin aksine, orucun belirli bir süre için sadece yeme-içme davranışlarından uzak durmak olmadığı, cinsel birleşme de aralarında bulunmak üzere bazı davranışlardan uzak durmak ve bir ay süreyle olumlu, nitelikli tutum ve davranışların sahibi olmak anlamına geldiği açıklandı. Ayetteki bir ifade ise orucun gerekçesini son derece açık ve an­laşılır şekilde dile getiriyordu; '(her türlü yanlışlıktan, ahlâksızlıktan, kötülükten) sokmasınız diye.

Türkçe'ye 'oruç' olarak geçen ve bu biçimiyle yaygın bir kullanım kazanan, esa­sı ise 'savm' olan kelime 'bir şeyden vazgeçmek, bırakmak'' anlamlarına gelmektedir. Savm'm (orucun) ibadet olarak anlamı ise, belirli bir süre içerisinde başta yemeve cinsel ilişki olmak üzere bazı davranış, tutum ve tavırlardan uzak olmak-üikkat çeken nokta, Resulüllah'm anladığı ve zamanındaki Müslümanlara an tıp açıkladığı orucun anlam alanının sonraki anlaşılanlardan oldukça geniş ve derece işlevsel olmasıdır. Bizzat Resulüllah'm açıklama ve tavsiyeleri bu an­lam alanının genişlemesine ve netleşmesine katkı sağlamıştır. Buna göre, kişinin vanlış kötü davranışlardan, düşüncelerden uzak durması da oruç ibadetinin ge­rektirdiği, ibadeti kemale erdiren özelliklerdendir. Resulüllah'm şu tür emir ve tavsiyeleri bu anlam alanını oluşturması açıdan oldukça önemlidir: 'Oruç kötülüklere karşı bir kalkandır. Oruç tuttuğunuz gün kötü bir söz söylemekten sakının. Kötü bir işten sakının ve şamata yapmayın. Şayet birisi söver veya kavga etmek isterse, ona 'Ben oruçluyum' deyin.[114] 'Oruç, oruçluya yakışmayan şeylerle zedelenmedikçe tutan için bir kalkandır. [115] Resulüllah orucun bir 'kalkan' olduğundan bahsedince, 'onu ne yaralar' diye soranlar oldu. Bu soru karşısında 'Yalan ve gıybet [116] dedi. Ayrıca şu sözleri de orucun mahiyetini açıklamaya yönelikti: 'Kim, yalan sözü ve onunla amel etmeyi terk etmezse, Allah'ın onun yemesini ve içmesini kesmesine ihtiyacı yoktur: [117] Oruç bu şekilde uygulamaya aktarılınca, nelere sebep olacağı da, hem orucun iş­levini ifade etmek ve hem de Müslümanları oruç ibadeti üzerinden 'güzel ahlâklı' olmaya teşvik etmek için ResulüUah tarafından şöyle açıklandı: 'Kim inanarak ve sevabını Allah'tan umarak Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları affolunur [118] 'Ramazan girdiğinde rahmet (cennet) kapıları açılır cehennem kapılan kapatılır ve şeytanlar zincirlerle bağlanır. [119]

Anlaşılan o ki, 'Alemlere rahmet olarak gönderilen [120] ve görevi­nin temel gereklerinden birisi 'güzel ahlâkı tamamlamak [121] olan Resulüllah ile Müslümanlara oruç emredilirken, ilâhî iradenin murat ettiği gaye: Müslümanların arınmaları; ah'âken, ruhen tertemiz hale gelmeleri; nefislerinin yanlış eğilimleri­ni, gidişatlarının muhtemel aksaklık veya yanlışlıklarını her yıl bir ay süre içeri­sinde gözden geçirerek, hâl ve hareketlerini, istek ve arzularını olması gereken ro­tasına yerleştirmeleri veya eğer bu özellikleri olması gereken rotada ise bunu sa-bitleyip, sağlamlaştırmalarıdır. Emredilen Ramazan orucu ile ahlâkî, ruhanî bir yolculuğa çıkılması istenmiştir. Arınma sürecinin daha sistemli ve yoğun gerçek­leştirilmesi hedeflenmiştir. Bunun böyle olduğunu hem Resulüllah'm ifade ve açıklamalarından ve hem de Kur'an'm oruç tutanlarla ilgili tanımlamalarından ko­laylıkla anlamak mümkündür. Kur'an'da oruç tutan erkeklerden bahsedilirken 'sâihûn [122] kadınlardan bahsedilirken 'sâihâf [123] sıfatının kullanılmış olması, oru­cun hedefiyle ilgilidir. 'Seyahat eden' anlamına gelen bu kelimeler, söz konusu ma­nevî, ahlâkî yolculuğun; arınma sürecinin bir gereği olarak anlam kazanmaktadır. Ramazan orucu farz kılınınca bu ibadetle sorumlu Müslümanlar büyük bir is­tek ve arzuyla ibadetlerinin gereklerine göre davranmaya başladılar. Manevî dün­yalarında, ahlâkî yapılarında gerçekleştirdikleri yolculuğun gereklerini titiz bir şekilde yerine getirmenin çabasını yürüttüler. Ramazan orucunun farz kılındığı ve Müslümanların bu orucu ilk kez tutmaya başladıkları ilk günlerin birisinde, Re­sulüllah yatsı namazından sonra, daha önce yapmadığı bir şekilde cemaate fazla­dan namaz kıldırdı. Bu, Resulüllah'ın ıkıyâm-ı ramazan' diye nitelediği, daha son­raları teravih namazı olarak isimlendirilecek olan ve Ramacan ayına mahsus nafi­le bir namaz idi. Resulüllah oruçla gerçekleşecek arınmanın namazla da destek­lenmesini arzulamış olmalıdır. Bu nedenle 'Allah, sizlere Ramazan orucunu farz kıldı. Ben de kıyâm-ı ramazanı sizler için bir sünnet kılmak istiyorum [124] dedi.

Müslümanlar, Resulüllah'ın imamlığında cemaatle kıldıkları teravih namazı nedeniyle sevindiler. Arınmalarının, manevî yolculuklarının namazla desteklen­miş olması hoşlarına gitti. 'Kötülüklere kalkan olan orucun [125] 'insanı kötülüklerden alıkoyan [126] namazla birleştirilmesi nedeniyle memnun oldular. İlk gün Resulüllah'ın imamlığında teravih namazı kılanlar, ertesi gün olunca, herke­si teravih namazından haberdar ettiler. İkinci gün Resulüllah'ın arkasındaki cema­at daha da kalabalıklaştı. Herkes büyük bir coşkuyla teravih namazı kılmak için gelmişti. Üçüncü gün önceki iki gün olmayanlar da geldiler ve tüm mescit Müs­lümanlarla dolup, taştı. Dördüncü gün Müslümanlar tekrar mescitte toplandılar. Peygamberin arkasında teravih namazı kılmak istiyorlardı. Peygamberlerini bek­lemeye başladılar. Ancak Resulüllah mescide gelmedi. Biraz daha beklediler. Re­sulüll...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Oruç
« Posted on: 25 Nisan 2024, 05:16:19 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Oruç rüya tabiri,Oruç mekke canlı, Oruç kabe canlı yayın, Oruç Üç boyutlu kuran oku Oruç kuran ı kerim, Oruç peygamber kıssaları,Oruç ilitam ders soruları, Oruçönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes