Konu Başlığı: Müstekbirlerin Yandaşı Müstez aflar Gönderen: Ekvan üzerinde 01 Ağustos 2011, 11:00:46 Müstekbirlerin Yandaşı Müstez'aflar Bu gruba dahil olan Müstez'aflar, istiz'afa uğra turnalarını içlerine sindirmiş olanlardır. Bunlar kişilikleriyle yozlaşıp, kimlik ve kişiliklerini büyük oranda kaybetmiş, fıtraten bozulmuş kimselerdir. Kendilerine yönelik her türlü aşağılayıcı, saptırıcı, zorlayıcı, sömürücü, zulmedici tutum ve tavırları bir 'kader' veya hayatın 'doğal gerekleri' olarak kabul ederler. Boyunlarını eğip her türlü aşağılanmaya razı olurlar. İçinde yaşadıkları olumsuz şartları değiştirmeye yönelik girişimlerde bulunmadıkları gibi, bu tür girişimde bulunanları da engellemeye çalışırlar. Zannederler ki, durumları değişirse, kendilerini kuşatan olumsuz şartlar daha da kö-tüleşecek. Bu nedenle kendilerine kulluk ve kölelik yaptıkları müstekbirlerin emri doğrultusunda harekete geçer, statükoyu sorgulayan ve' değiştirmeye çalışanların üzerlerine yürürler. İdrakleri devreye sokmaya çalışan, gerçekleri göstermeye çabalayan bütün girişimlere görmeyen gözleri, duymayan kulaklarıyla karşı koyup, müstekbirlerin saltanatlarını kanlan, canları, mallan, mülkleri, evlatları, namusları pahasına korumanın çabasını yürütürler. Bunlar tüm bu özelliklen nedeniyle de müs tekbiri erle aynı akıbeti paylaşırlar. Bu iki kesimin dünyadaki beraberlikleri ahiretin ebedî sürecinde de değişmeden devam eder. Bunların durumu Kur'an'da şöyle açıklanmıştır: 'Kafir olanlar dediler ki: 'Biz hiçbir zaman bu Kur'an'a ve bundan Önce gelen kitaplara inanmayacağız'. Sen o zalimleri Rabb'lerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarlarken bir görsen! Zayıf sayılanlar (Müstez'cıjlar), büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) derler ki: 'Siz olmasaydınız, biz inanan insanlar olurduk'. Büyüklük taslayanlar zayıf sayılanlara derler ki: 'Size hidayet geldikten sonra sizi ondan biz mi çevirdik. Bilakis siz suç işliyordunuz'- Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara derler ki: 'Hayır! Gece gündüz (işiniz-gücü-nüz) tuzak kurmaktı. Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz'- (Onlar) artık azabı gördüklerinde, için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkaları takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar.[343] 'Melekler kendi kendilerine zulmedenlerin hayatına son verecekleri zaman derler ki: 'Neden bu duruma düştünüz?' Onlar: 'Biz, yeryüzünde zayıf bırakılmışlar (Müstez'aflar) idik' derler. (Melekler de): 'Onda hicret etmeniz için Allah'ın arzı geniş değil miydi?' derler. îşte onların barınma yerleri cehennemdir. O, ne kötü yataktır.[344] Allah, zulme razı olmadığı gibi, hiçbir haklı gerekçesi olmadan zulme rıza gösterenlerden de razı değildir. Zulme hiç tepkide bulunmadan rıza gösterenler zulmün yaygınlaşmasını ve devamını sağladıkları için sonuç itibarıyla müstekbirler-le aynı kategoriye dahildirler. Halbuki ilâhî iradenin muradı, zulmü sona erdirecek girişimlerin asıl muhatapları olan Müstez'aflarm gerçekleri görüp, kavramaları ve zulmün kökünü kazımaya yönelik bir girişimde bulunmalarıdır. Eğer şartlar bunu yapmaya müsait değilse, hiç değilse kalben zulme karşı bir tepki söz konusu olmalıdır. Bu bağlamda, şu meşhur hadisin dile getirmek istediği şey daha iyi anlaşılmaktadır: 'Sizden biri, bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle değiştirsin (o kötülüğü fiilen yok etsin). Buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin (münkerin mahiyetini açıklayıp ilan etsin). Buna da gücü yetmezse kalbiyle değiştirsin (içinden ona karşı kin beslesin); ancak bu imanın en zayıfıdır. Bundan sonra bir hardal tanesi kadar dahi iman yoktur.[345] [343] Sebe, 34:31-33 [344] Nisa, 4:97 [345] Müslim, iman 78; Tirmizî, Fiten 11; Neseî, İmanU; Ahmed, Müsned 111/20,49. |