๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 15:29:25



Konu Başlığı: Müşriklerin Anlaşma Çabalan
Gönderen: Ekvan üzerinde 29 Temmuz 2011, 15:29:25
Müşriklerin Anlaşma Çabalan


Vallahi O'ndan öyle sözler işittim ki, bu sözlerin benzerini şimdiye kadar hiç işitmedim. Vallahi bunlar ne sihirdir, ne kehânet, ne de şiir. Ey Kureyş topluluğu! Gelin beni dinleyin. Siz bu işi bana bırakın ve benimle birlikte hareket edin. Bu adamı serbest bırakalım. O'na ilişmeyelim. O'ndan uzakla-şalım. Vallahi ondan duyduğum sözler öyle bir mesaj taşıyor ki, şayet Ö'nu Arap toplumu reddedip öldürürse, biz elimizi vurmadan bu işten kurtul­muş oluruz. Yok eğer O'nun söylediklerini Arap toplumu alır ve kabul eder­se, onlarla bütün insanların hakkından geliriz. Bütün insanlara hükümdar oluruz. Çünkü onun kudret ve şerefi, bizim kudret ve şerefimiz olur. Böy­lelikle insanların en mesudu oluruz. Gelin bu söylediklerimi kabul edin. Eğer dediklerim olmazsa sonunda bana isyan edin.

Alaylar, aşağılamalar, hakaretler, tehditler ve işkencelerle geçen yılları takiben, önce Hamza b. Abdülmuttalib gibi güçlü kuvvetli ve Mekke'nin saygın bir şahsi­yetinin, onu takiben Ömer b. Hattab gibi Mekke'nin en önemli adamlarından bi­risinin islâm davetini kabul etmesi, Mekke eşrafım telaşlandırdı. Şaşkınlık içeri­sinde kalakaldılar; korktular. Yıllardır yok etmeye veya durdurmaya çalıştıkları İs­lâm davetinin, gün geçtikçe daha da güçlenip yaygınlık kazandığını hayretler içe­risinde izliyorlardı. Baskı, tehdit ve işkencelerin hiçbir işe yaramamasına bir tür­lü anlam veremiyorlardı. Bütün çabalarına rağmen gelişmelerin hiçbir şekilde kendilerinden yana gerçekleşmemesini, buna karşılık her yeni günün müminler açısından yeni umutların habercisi olmasını akıllarına sığdıramıyorlar di. iki önemli adamlarının İslâm'a girmesiyle korku ve telaşları iyice arttı. Bir şeyler, fa­kat kendileri açısından çözüm getirici bir şeyler yapılması gerektiğinin telaş ve he­yecanı içinde Dâru'n Nedve'de toplandılar. Birbirlerine karşı 'Muhammed'in işi bü­yüyor, bizim işimiz ise karışıyor' diyerek, durumlarını iyileştirecek, sistemlerini koruyacak çözüm arayışına girdiler,

Mekke eşrafı, gelinen bu son aşamada şunu anlamıştı: Zorbalık, baskı, tehdit ve işkenceler kendilerine bir fayda sağlamadığı gibi, üstelik kendi aleyhlerine ye­ni ve önemli gelişmelere neden oluyordu. O halde problemi 'hoşgörü' ve 'barış' or­tamında görüşüp, konuşarak; gerekirse anlaşarak halletmeliydiler. Aslında gaye-eri 'hoşgörü' ve 'barış', yahut konuşup anlaşmak değil, bunlar aracılığıyla üstünlüğü, kontrolü tekrar ele geçirmekti. Bu nedenle meclisteki görüşmede, yıllardır

inanmadıkları halde sırf İslâm davetine engel olabilmek için davetin lideri Resu-lüllah'ı sihirbaz, kâhin, toplumda karışıklıklara neden olan birisi... suçlamalarının işe yaramadığını belirtip; kendisiyle 'dostça' görüşmeye karar verdiler. Bu konuda kendilerine temsilci olarak Utbe b. Rabia'yı seçtiler.