> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Miraç
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Miraç  (Okunma Sayısı 945 defa)
28 Temmuz 2011, 16:11:31
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 28 Temmuz 2011, 16:11:31 »



Miraç


Ey Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükle­me.

Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı!

Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et! [67]

Taiften taşlanarak kovulduğu gün, Resulüllah'ın kişisel tek kaygı ve korkusu, Rabb'inin hoşnutluğunu kazanamamış olması ihtimaliydi. Göreviyle ilgili şeyler­de bir yanlışlık yaptığını veyahut bir şeyleri gerektiği gibi yapamadığını düşünmüş ve bu durum üzülmesine neden olmuştu. Üzüntü ve isteğini ise en içten gelen ya­karışla dile getirmiş ve eğer gerçekleşmesinden korktuğu şey doğru değilse, Ta­iften kovuluşu sırasında yaşadığı zorlukların daha fazlasına tahammül etmekte zorlanmayacağını ifade etmişti. Risâletin ilk zamanları olsa, insanların tepkileri, yalanları, alaya almaları nedeniyle görevinin gereklerini yerine getirmekte bazı sı­kıntı ve tereddütler yaşardı. Ama artık yıllar geçmişti. Risâletin ilk günlerinde in­sanların tepkilerinden çekinen birisiyken, Taif dönüşünde İnsanların yaptıkları kötülükler karşısında hiçbir korkusu olmayan birisi haline gelmişti. Çünkü O, va­hiyle eğitilip yetiştirilmişti. O, çoktandır insanlardan çekinmeyi, insanların kötü söz veya davranışlarından korkmayı üzerinden atmış birisiydi. Artık, Rabb'inin rı­zasından başka bir şey düşünmeyen, bu rızayı kaybetmekten başka korku tanıma­yan olgunluğa ve yüceliğe erişmiş bir şahsiyetti.

Resulüllah, insanların islâm davetine iltifat etmemelerini, müşrik zorbalıkları­nın artmasını ve Ebû Talib ile Hatice gibi destekçi ve yardımcılarını kaybetmesi­ni, Rabb'inin kendisine yönelik bir hoşnutsuzluğunun işaretleri olarak düşün­müştü. Taif te muhatap olduğu muamele ise endişelerini desteklemiş, düşündüğü şeyde haklı olmaktan korkmuştu. Bu nedenle de kafasını kurcalayan, endişelendiren düşüncesini Taif dönüşündeki duası ile dile getirmişti. Duasından hemen sonra, bazı cinlerin, okuduğu Kur'an'ı dinleyerek Müslüman olduklarının bildiril­mesi, ilâhî katta makbul olduğunun bir işaretiydi; ama endişeleri silinmemişti. Mekke'ye döndüğü zaman evine kapandı; olup-bitenleri anlamaya, durumunu de­ğerlendirmeye ve nerelerde hata yapmış olabileceğini tespit etmeye çalıştı. O böy­lesi bir sıkıntı içerisindeyken, ilâhi irade, Resulünü ödüllendirip kalbini güçlen­dirmeyi, endişelerini silmeyi murat etti. Ama bu, sadece Resulüllah'ın kendisi ile ilgili bir şey olmayacak; aynı zamanda müminleri de imtihan edecek, kalbinde az da olsa şüphe bulunanları eleyecek bir durum Resulüllah'a yaşatılarak gerçekleş­tirilecekti.

Taif yolculuğundan sonraki günlerin birisinde, bir gece, Resulüllah yatağına yatmış ve uyku ile uyanıklık arası bir durumdayken, uzaklara (Uzaktaki mescide/Mescid-i Aksa'ya) götürüldü. Bu, Kur'an'da 'gece yürüyüşü1 anlamına ge­len 'isra' terimi ile tanımlanan mucizevî bir yolculuktu. Fakat yolculuk burada bit­medi, buradan da semanın katlarına doğru bir yolculuk yaptı. Birçok uhrevî du­ruma şahit oldu. Bu arada kendisine bazı yeni ayetler vahyolundu. Sonra tekrar gerisin geri dönüp Mekke'ye geldi. Mucizevî yolculuğun bu ikinci aşaması ise, ta­rihsel rivayetlerde, yükselmek, yükseliş' anlamlarına gelen 'miraç' ismiyle tanım­landı. Bütün bunlar bir gece içinde, yatsı namazı ile sabah namazı arasında, hatta yattığı yatak soğumayacak kadar kısa bir süre içerisinde gerçekleşti.

Kur'an'm '"isra' ile bir kısmına değindiği, tarihsel rivayetlerin ise 'miraç' ile ikin­ci kısmına değindiği manevî yolculuk, zamanla sadece miraç ismiyle anıldı ve an­latıldı. Esasen Resulüllah'a bir ilâhi lütuf olan, Rabbi tarafından terk edilmediği­nin işareti olarak yaşatılan bu durum, ikinci kısmıyla tarihsel kaynaklarda çok ay­rıntılı bir şekilde anlatılmış durumda. Bu mucizenin ayrıntılarında ve safhalarının sıralanışında kaynaklardaki rivayetler birbirinden çok farklı bilgilere ve anlatım­lara sahipler. Rivayetlerdeki farklılıklar söz konusu yolculuğun nerede başladığın­dan başlar ve her aşamasında farklı anlatılarla çeşitlenir; yolculuğun gerçekleşme zamanı, gelişme biçimi, olayın ayrıntılarının sıralaması, Resulüllah'ın bu yolculu­ğu bir rüya olarak mı, yaşadığı yoksa gerçekten mi yaşadığı, eğer gerçekten yaşadıysa ruhen mi yaşadığı yoksa bedenen mi yaşadığı gibi bütün unsurları ve özel­likleri ile tartışmalı bir boyut kazanır. Ancak, kabul edilen rivayetler açısından yolculuğun en genel özellikleri yukarıda ifade ettiklerimiz oluşturmaktadır. Böy­lesi bir kısaltmaya gitmeyi gerekli bulduk, çünkü, olayın ayrıntılarında boğulmak bir şey kazandırmayacaktır. Her şeyden önce, yaşanan şey sadece Resulüllah'ın şa­hit olduğu bir durumdu. Mucize onun içindi. Bu mucizeyi O yaşamıştı. Mümin­ler ise bu mucize ile imanlarındaki samimiyet konusunda imtihan edilmişlerdi. Bu nedenle olayın nasıl gerçekleştiği gibi bir soruyu önemsemeden, sadece bu muci­zenin sonuçlan üzerinde durmak daha anlamlı ve önemli olacaktır.

Mucize yolculuk gerçekleştiği zaman, Resulüllah, Rabbinin indinde son dere­ce makbul bir statüde olduğunu, kendisine böylesi bir mucizeyi yaşatılarak, ilâhi kattaki makbuliyetinin ifade edildiğini anladı. Kalbi yatıştı; kendisinde, davasını daha da fazla bir gönül hoşluğu içinde yürütme gücü buldu. Mucize yolculuğun sabahı Kabe'ye giderek, karşılaştığı insanlara şahit olduklarını anlatmak istedi. O'nun bu isteği Ebû Talib'in kızı Ümm-ü Hânı tarafından uygun bulunmadı; 'Ey Allah'ın Resulü! Yapma! Bunları insanlara anlatma. Onlar seninle alay ederler, seni yalanlarlar [68] dedi. Ancak Resulüllah insanlar için bir imtihan vesilesi olacak mu­cize yolculuğunu anlatmakta kararlıydı. Yalanlanacağını, alaya alınacağını biliyor­du1 ama önemsemiyordu. Önemli olan, Rabbi katında makbul ve değerli olduğu­nu anlamış olmasıydı. Bu kendisi için herşeyden değerliydi. Doğruca Kabe'nin ya­nma gitti. Ebû Cehille karşılaştı. Resulüllah'ın bir şeyler söylemek ister gibi ken­disine doğru geldiğini gören Ebû Cehil, merakla 'Bana anlatacağın bir şeyler mi var diye sordu. Resulüllah 'Evet, bu gece götürüldüm' dedi. Ebû Cehil merak ve şaşkınlıkla 'Nereye?' diye sordu. Resulüllah 'uzaklara' dedi, Ebû Cehil, alaya almak için aradığı bir fırsatı bulmuş olmanın sevinciyle ve imalı bir ifadeyle ıSonra da aramıza döndün, öyle mi? Bu söylediklerini Kureyş'in büyüklerine de anlatır mısın?' dedi. Resulüllah 'Evet anlatırım' deyince Ebû Cehil, çevrede bulunan Mekkelilere seslendi. Biraz sonra Resulüllah'ın etrafında küçük bir kalabalık toplandı. Ebû Ce­hil, (Ey Muhammedi Biraz önce bana söylediklerini bu insanlara da söyle" dedi. Re­sulüllah, mucizevî yolculuğunu anlattı. Bütün müşrikler şaşkın bir haldeydiler. Ellerini başlarının üzerinde tutmuş, anlatıp gülecekleri, alay ve hakaretlerine mal­zeme olacak bir şey işitiyor olmanın keyfiyle Resulüllah'ı dinliyorlardı. Resulüllah anlatacaklarım bitirince, müşriklerden birisi alaycı bir ifadeyle 'İlginç bir yolculuk! Demek uzaklara gittin. Bise o gitigin yerin nasıl bir yer olduğunu anlatır mısınV de­di. Amaçları F.esulüllah'm yalan söylediğini ispatlamaktı. Çünkü işittiklerine hiç­bir şekilde inanmamışlar; Resulüllah'ın yalan söylediğini düşünmüşlerdi. Ancak Resulüllah, mucizevi yolculuğunu bütün ayrıntılarıyla anlatmaya başladı. Hiçbir ayrıntıyı atlamıyordu. Müşrikler bozuldular. Velid b. Muğire'nin sesi duyuldu; 'Kalkın dağılın; Muhammed büyülenmiş; başka bir şey değil' dedi. Resulüllah'a alay edecekleri bir şeyler işitmiş olmanın keyfiyle dağılıp, buldukları herkese işittiklerini anlatmaya başladılar. Özellikle müminleri buluyor 'Bakın adamınız neler an­latıyor' diyerek işittiklerini biraz da değiştirip, amaçlarına uygun şekilde süsleye­rek anlatıyorlardı. Müminlerden bir kısmı, iman henüz kalbine tam yerleşmemiş, kalbinde hâlâ bazı kuşkular olanlar, duydukları karşısında İslâm'dan geri döndü­ler. Ancak iman kalplerine tam yerleşmiş olanlar duydukları karşısında sarsılma­dılar, etkilenmediler. Müminlerden en önemli ve örnek davranışı ise Hz. Ebû Be­kir sergiledi. Hiçbir şeyden haberdar olmayan Ebû Bekir, koşarak yanma gelen bir grup müşrikin 'Ey Ebû Bekir.' Bak dinle adamın neler anlatıyor' diyerek anlattıkları dinlediğinde 'Bunları Resulüllah mı anlattı?' diye sordu. Müşrikler, amaçlarına ulaşacakları umuduyla 'Evet, bütün bunları Muhammed anlattı' dediklerinde Ebû Bekir'in cevabı: 'Eğer O anlattıysa bunlara ve hatta daha başkalarına da inanırım; O asla yalan söylemez [69] oldu. Bu güveninden dolayıdır ki, Resulüllah tarafından 'çok samimi, çok sadık' anlamlarına gelen 'Sıddık' gibi oldukça şerefli bir unvanla anıl­maya başlandı.

Miraç yolculuğunu takiben, o güne kadar sabah ve akşam iki vakit namaz kı­lan müminler, namazı beş vakit kılmaya başladılar. Ayrıca, miraç gecesi Resulül-lah'a şu ayetler vahyolundu: 'Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti; müminler de iman ettiler. Her biri Allah' a, meleklerine, kitaplarına, peygamber­lerine iman ettiler. Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır' dediler. Allah her şah­sı, ancak gücünün yettiği ölçüde sorumlu kılar. Kişinin yaptığı her iyilik kendi yara­rına, her kötülük de kendi zarannadır. (Ey müminler deyin ki;) 'Rabbimiz! Unutur­sak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yükle­diğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği iş­ler deyükleme. Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler top­luluğuna karşı bize yardım et!.[70]



[67] Bakara sûresi, 2:286

[68] Ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 11/4...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Miraç
« Posted on: 26 Nisan 2024, 16:46:05 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Miraç rüya tabiri,Miraç mekke canlı, Miraç kabe canlı yayın, Miraç Üç boyutlu kuran oku Miraç kuran ı kerim, Miraç peygamber kıssaları,Miraç ilitam ders soruları, Miraçönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes