๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Hz.Muhammedin İslam Daveti => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 28 Temmuz 2011, 15:59:20



Konu Başlığı: Mescidin İnşası
Gönderen: Ekvan üzerinde 28 Temmuz 2011, 15:59:20
Mescidin İnşası


Mescit, Resulüllah döneminde sadece namaz kılman bir ibadethane değil, birçok toplumsal faaliydin yürütüldüğü kompleks bir yapıydı. Mescit, gerektiğinde mah­keme salonu, hastane, nikah salonu, sohbet mekanı, yatakhane ve devlet dairesi olarak kullanılmıştı. Bu itibarla Medine'de ilk mescidin inşasını bir ibadethanenin inşası olarak düşünmek doğru olmaz. İnşa edilen mescil, bir bina inşasından öte, bir toplumun inşası sürecinin önemli bir aşaması olarak anlam kazanmıştır.

Kaynaklardan öğrendiğimiz kadarıyla Medineli Müslümanlar ikinci Akabe bi-atmdan sonra Medine'ye döndükleri zaman toplanıp konuşabilecekleri ve toplu olarak namazlarını kılabilecekleri bazı mekanlar oluşturmuşlardı. Bu mekanlar mescit olgusunun ilk aşamasını teşkil ettiler. Asıl işleviyle bir mescit Resulüllah'm Medine'ye gelişini takiben inşa edildi. Hicretin ilk günlerinde mescidin inşası için gerekli hazırlıklara başlandı. Mescit için seçilen yer, Peygamberimizin Medine'ye ilk geldiği gün Kusva'nm çöktüğü alandı. Herhangi bir ücret istemedikleri ve bu konuda ısrarcı olmalarına rağmen, arsanın bedeli, sahipleri olan yetim gençlere ödendi. Daha sonra vakit kaybetmeden mescidin inşası için çalışmalara başlandı. Mescidin inşası hicretin 7. ayında gerçekleştirildi. Muhacir ve Ensar gruplarına mensup bütün Müslümanlar inşa işinde fiilen çalıştılar. Her Müslüman, böylesi bir inşaatın işçisi olmaktan büyük onur duydu. Resulüllah'm da fiilen çalıştığı bir işin sevabından hiç kimse mahrum kalmak istemedi. Resulüllah inşaatın sadece organizasyonuyla yetinmedi, aynı zamanda inşaatın sıradan bir işçisi de oldu. Öy­lesine büyük bir çabayla çalıştı ki, O'nun bu durumu Müslümanları rahatsız etti. Resulüllah'ı bu yoğun çalışmadan alıkoymak için çaba gösterenler oldu. Ama ba­şarılı olamadılar. Resulüllah'ı çalışmaktan engellemek ve O'nun sadece işi organi­ze etmekle yetinmesini sağlamak isteyen Müslümanlardan birisi, bir kişinin zorla taşıyabileceği bir kerpici kucaklamış Resulüllah'm önüne geçerek: 'Anam babam sana feda olsun ey Allah'ın resulü! Yapma ne olur! Bırak biz yapalım. Ver ben taşı­yayım' dediği zaman, Resulüllah bu isteğe iltifat etmedi; 'Eğer istiyorsan sen de on­ları taşı' diyerek başka kerpiçleri gösterdi ve 'Sen Allah'a benden daha muhtaç de­ğilsin [45] dedi. Tanıkların ifadelerine göre, Resulüllah küçük kerpiç ve taşları ba­zen elbisesinin eteğine doldurarak taşıyordu. Resulüllah'm fiilen çalışmasını bir kabullenemeyen, bu durumdan vicdanları son derece rahatsız olan Müslü-nlann bazıları, başka yöntemler deneyerek Resulüllah'ı çalışmadan alıkoyma-calıştılar. Anımar b.Yâsir bunlardan birisiydi. Her seferinde herkesin taşıdığın­dan iki kat fazla yük taşıyarak 'Birisi benim için, diğeri Resulüllah için' diyerek Re­sulüllah'm çalışmasına gerek olmadığım, O'nun yerine kendisinin çalıştığını gös­termeye çalışıyordu. Fakat Resulüllah bir işçi gibi çalışmasını sonlandırmadı, Am-mar'm yanma giderek sırtını sıvazladı ve dua etti. Mescit inşaatında çalışanlar mutluluklarını şiirler okuyarak açığa vurdular. Abdullah b. Revaha'nm Tâ Rab! Mükafat ahiret mükafatıdır- Ensan da Muhaciri de esirge' nakaratlı şiirine bizzat Re­sulüllah da eşlik etti.

Mescid-Nebî (Peygamber Mescidi) ismiyle meşhur olan mescit, kompleks bir yapının esas kısmını oluşturuyordu. Yaklaşık 70x70 metre boyutlarmdaydı. Mih­rabı Kudüs'e doğruydu. Cemaat ve özellikle de Cuma namazı kılmaya imkân sağ-aması mescit mekanı geniş tutulmuştu. Mescidin tabanına kum serildi. Yapı-milblr kısmının ûstü hurma ağaçlan ve bitkilerle örtülerek gölgelik haline geti urası daha sonra 'suffe' ismiyle anılacak olan ve eğitim faaliyetlerinin yürü-tu eceğı, bu faaliyetlere katılanların ikamet edecekleri bir mekan olacaktır. Mesci-ın hemen yanında ise Resulüllah'm İkameti için İki oda yapıldı. Odaların üstü urma kütükleri ve dallarıyla kapatıldı. Takip eden yıllarda odaların sayısı ihtiyaç enıyle artarak dokuza kadar çıktı. Resulüllah ilk zamanlar bu iki odayı eşi Sevde ile kızları Ûmm-ü Külsûm ve Fâtıma ile paylaştı. Ümm-ü Gülsüm Bedir sava­şından sonra Hz. Osman ile evlenince kendi evine ayrıldı. Fâtıma ise Hz. Ali ile evlendikten sonra da uzun bir süre bu odada kalmaya devam etti ve Kaynukala-rın Medine'den sürgün edilmesinden sonra ayrılarak Kaynukalardan kalan bir eve yerleştiler.

Mescidin temelleri taştan, duvarları kerpiçten inşa edildi, insanların rahatça girip çıkmasını sağlamak için üç kapı açıldı. Duvarların yüksekliği yaklaşık iki metreydi. İlk zamanlar geceleri aydınlatmak için hurma dal ve yaprakları yakılı­yordu, ancak daha sonraları zeytinyağı kandilleri yakılmaya başlandı. Resulüllah, mescidin zeminin temiz tutulması ve düzenlenmesine büyük önem veriyordu. Bu konuda Müslümanları uyarıyor ve ayrıca insanların pis kokulardan rahatsız olma­ması için mescidin sürekli güzel kokularla kokulandırılmasmı istiyordu. Temiz­lik, üzerinde ısrarla durduğu ve bizzat takip ettiği bir konuydu. Bir defasında du­varda balgam görünce bundan tiksindiğini belli etmiş ve böyle davranılmaması gerektiğini bildirip, eline aldığı bir ağaç parçasıyla o balgamı bizzat kendisi temiz­lemişti. Yine ilk zamanlar zenci yaşlı bir kadın mescidin temizlik işlerine gönüllü oldu. İşini başarıyla yerine getirdi. Resulüllah bir gün onu göremeyince merak edip nerede olduğunu sordu. Öldüğü söylenince mezarının yerini öğrendi ve gi­dip cenaze namazı kıldı.


[45] Semhûdî, Vefaü'l Vefa bi Ahbâri Dâri'l Mustafa,.1/237.