Konu Başlığı: Medine ye Dönüş Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Temmuz 2011, 11:47:02 Medine'ye Dönüş Şehitlerin defnedilme işi bittikten sonra Resûlüllah atının getirilmesini istedi. Yorgun ve yaralı hâlde atma bindi ve Müslümanlarla birlikte Medine'ye doğru hareket etti. Medine'ye yaklaştıklarında atını durdurdu ve Müslümanları duasına katılmaya davet etti. Duası şöyleydi: Allahım! Hamd ve övgü ancak sanadır. Allahım! Senin açıp yaydığını toplayacak, senin topladığını açıp yayacak kimse yoktur. Senin saptırdığını doğru yola iletecek, senin doğru yola ilettiğini saptıracak yoktur. Senin vermediğini verebilecek, senin verdiğini de engelleyebilecek yoktur. Senin uzaklaştırdığını yaklaştıracak, senin yaklaştırdığını uzaklaştıracak yoktur. Allahım! Rahmet ve bereketini, fazl-ı keremini aç, üzerimize yay. Allahım! Senden, yoksulluk gününde nimet, korkulu günde emniyet diliyorum. Allahım! Senden hiç değişmeyen ebedî nimet istiyorum. Allahım! Bize verdiğin veya vermediğin şeylerin zararlarından sana sığmıyorum! Bize imanı sevdir. Gönüllerimizi onunla beze. Küfürden, azgınlıktan, taşkınlıktan iğrendir bizi. Din ve dünyamıza zararlı şeyleri bilenlerden, doğru yola erenlerden eyle bizi. Allahım! Bizi Müslüman olarak yaşat, Müslüman olarak öldür. Bizi sanhler, iyiler zümresine kat. Onlar ki, ne şeref ve haysiyetini yitiren, ne de dinlerinden dönenlerdir. Allahım! Senin peygamberini yalanlayan, senin yolundan yüz çeviren, peygamberinle çarpışan kafirlerin de, ehl-i kitap kâfirlerinin de cezalarını ver. ty naK ve gerçek ilâh! Onlara azabını indir!' [273] Dua bittikten sonra hareket edildi. Medine'ye gelindi. Kadınlar ve çocuklar sokaklara, evlerin damlarına doluşmuş bir hâlde mücahitleri bekliyorlardı. Savaşa katılamamış erkekler, kadınlar ve çocuklar Resûlüllah'm yanma gelip geçmiş olsun dileklerini dile getirmeye başladılar. Resûlüllah'm önüne çıkanlardan birisi Sâ'd b. Muaz'ın annesiydi. Sâ'd, annesi Kebşe hatunu Resûlüllah'a tanıttı. Resûlûllah'ı sag olarak karşısında gören Kebşe sevindi ve 'Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun. Seni sağ ve salim olarak gördüm. Sen selâmette olunca, hiçbir felaketin önemi yok; hepsi hiç gelir bana [274] dedi. Resûlüllah önde, hemen hepsi yaralı bütün mücahitler de O'nu takip ederek Medine'ye girdiler. Hiç kimseden ne bir yakınma sesi, ne de bir an önce evine gitme isteği duyuluyor veya görülüyordu. Hepsi de seslerini çıkarmadan, durumlarından şikayetçi olmadan Resûlüllah'ı takip ediyordu. Resûlüllah, Sâ'd b. Muaz'a 'Yaralılar evlerine gitsinler. Yaralarını tedavi etsinler' dedi. Sâ'd'in ilam üzerine yaralılar sessizce ayrılıp evlerine döndüler ve o gün sabaha kadar yaralarını temizleyip, kesikleri dağlayarak tedavilerini yaptılar. Yaralılardan birisi de münafıkların lideri Abdullah b. Ubeyy'in oğlu Abdullah'tı. Abdullah yarasını dağlayarak tedavi etmeye çalışırken, münafık babası onu eleştirmekten ve münafıklığının gereği olan şeyleri söylemekten geri durmuyor; 'Eğer, sen, gençlerin sözlerini dinleyen Muhammed'e değil de bana uysaydın bunlar başına gelmezdi. Ben bunun böyle olacağını biliyorum' diyordu. Fakat bu münafıkça sözleriyle oğlunu etkileyemedi. Onun iman dolu kalbi, şu sözleri inanarak söylemesine vesile oldu: 'Allah'ın Resulünün işi yanlış olmaz- O, hayır ve hikmete sahiptir. [275] Medine'ye girdiği zaman Resûlüllah son derece yorgun, yaralarından ve kaybettiği kandan dolayı bitkindi. Mescidin önüne geldi. Ancak attan inecek gücü yoktu. Aldığı kılıç darbesi nedeniyle sağ omzunu, çukura düşerken zedelendiği için de bir bacağını hareket ettiremiyordu. Çok kan kaybetmişti. Yanağı yaralanmıştı. Sâ'd b. Muaz ve Sâ'd b. Ubâde'nin yardımıyla atından inip odasına girdi. Bilâl, akşam namazı için ezan okuyunca yine iki Sâ'd'a yaslanarak odasından çıkıp mescide geldi. Namazdan sonra tekrar odasına döndü. Bilâl yatsı için ezan okudu, fakat Resûlüllah bir süre görünmedi. Mescide bitişik olan odasından çıkmadı. Cemaat bekledi, fakat gelmedi. Bilâl kapıya giderek 'Ey Allah'ın Resulü! Haydi namaza!' diye seslendiği zaman odasından çıkıp mescide geldi. Bir görgü şahidinin anlattığına göre, o sırada zorlukla hareket ediyor, herkesten daha yavaş adım atıyordu. Acı çektiği yüzünden belliydi. Sendeleyerek ve zorlukla yürüyordu. O hâlde imam olup namazı kıldırdı. Sonra tekrar odasına döndü. [273] Ahmed, Müsned, 111/424; Vakıdî, MeğazU 1/242, 243; Hakim, Müstedreh, 1/506, 507; Heysemî, Mecma'ü'z Zevâid VI/121. [274] Koksal, islâm Tarihi-Medine Devri, 111/195; [275] Vakıdî, Meğazi, 1/245. |