Konu Başlığı: Kuran ın İlahîliğinin Korunması Gönderen: Ekvan üzerinde 02 Ağustos 2011, 17:05:53 Kur'an'ın İlahîliğinin Korunması Ebedî saadetin kaynağı ve teminatı olan Kur'an'da çeşitli nedenlerden kaynaklanabilecek bir eksilme önemli bir problemdi. Açıklandığı üzere, bu problem, daha açığa çıkmadan ilâhî hatırlatma ve yardımla hiçbir zaman gündeme gelmeyecek şekilde çözüme kavuşturuldu. Ancak ayetleri yazarak koruma tedbirini takip eden günlerde muhtemel bir başka problem için gerekli tedbiri alma zorunluluğu açı-ğa çıktı. Bu, Kur'an'a Kur'an dışı bir şeyin karışması, Kur'an'ın ilâhîliğinin lekelenmesi ihtimaliydi. Resulüllah, risâletin ilk zamanlarında, beşerî ifadelerin karışması nedeniyle Kur'an'ın tahrif olması ihtimalini düşünmemişti. O'nun zihninde böyle bir problem yoktu. Fakat ilâhî bir uyarı, bu ihtimali Resulüllah'a düşündürttü ve en kisa zamanda tedbir almaya yöneltti. Uyarı, Resulüllah'm açıklama ve yorumlarının Kur'an'a karışması ihtimaliyle ilgiliydi. Allah, müşriklerin Kur'an'la ilgili bir şüphelerini cevaplarken, aynı zamanda Resulüne de konuyla ilgili gerekli mesajı verdi: 'Bu Kur'an elbette şerefli bir Peygamberin Allah'tan aldığı sözüdür. O, bir şairin sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Alemlerin Rabb'İnden indirilmiştir. Eğer o Peygamber bazı laflar uydurup bize iftira etseydi, elbette ondan gücünü, kuvvetini alırdık. Sonra onun can damarım keserdik. Simden hiç kimse buna engel olamazdı.[143] Ayetteki açık ve sert ifade, müşriklerin Kur'an'ın ilâhî oluşuyla ilgili tereddütlerini yok etmeyi amaçlıyordu. Fakat Resulüllah'a da dolaylı bir mesaj veriliyordu. Resulüllah'm böylesi olumsuz bir duruma tevessül etmesini beklemek elbette ki mümkün değildir. Allah, O'nu insanlar arasından seçip görevlendirmiştir. Eğer O, ilâhî emanete sadık birisi olmasaydı, risâlet için seçilmezdi. Ancak buna rağmen, Resulüllah'a verilen dolaylı mesajda, vahyi, kendi ifadelerinden koruması gerektiği de bildirilmiştir. Resulüllah gerekli tedbirleri almalı ve âyetlere kendisine ait beşerî ifadelerin karışmasına izin vermemelidir. Kur'an'a beşerî bir şeyler karıştırmak, Kur'an'ı tahriften başka bir şey değildir. Böylesi bir şeyi, bilerek ne Resulüllah, ne de diğer müminler yaparlardı. Fakat bu durum, risâlet süreci itibarıyla problemin muhtemel varlığım yok etmeye yetmiyordu. Herhangi bir kasıt olmadan da Kur'an'a beşerî unsurların karışması mümkün olabilirdi. Kur'an'a beşerî unsurların karışmasının en muhtemel biçimi ise, Resulüllah'm bir resul sıfatıyla Kur'an'ı teşkil eden âyetler dışında sarf ettiği sözlerinin (Kavlî Sünnet) müminler tarafından ayet zannedilerek Kur'an'a dahil edilmesiydi. Gerçi Resulüllah'm ayetlerle, kendi sözlerini birbirinden ayırt edilecek şekilde sunduğunda kuşku yoktur. Fakat okur-yazar olan müminler Kur'an'dan ayrı olarak Resulüllah'm açıklama, hatırlatma, teşvik, yorum, ihtar, tavsiye niteliğinde olan sözlerini de yazıyorlardı. Bu, ayetlerle sünnetin birbirine karışması açısından gözardı edilemeyecek önemde bir tehlikeydi. Bu konuda Hakka sûresinin ilgili ayeti önemli bir hatırlatma oldu. Resulüllah hemen tedbirini aldı ve Kur'an'dan başka hiçbir şeyin yazımlamasını açık ve kesin ifadeyle emretti; 'Benden Kur'aridan başka bir şey yazmayın. Kim Kur'an'ın dışında bir şey yazmış ise onu yok etsin [144] dedi. Bu yasak bir süre devam etti. Bazı istisnaları hariç, Kur'an'ın dışında olan şeylerin ve elbette ki özellikle de kavli sünnetin yazılmasına müsaade edilmedi. Ne zaman ki Kur'an'ı ezberleyenlerin ve okuryazarların sayısı çoğaldı, Kur'an metinleri derli toplu biraraya getirilmeye başlandı, ancak ondan sonra kontrollü bir şekilde sünnetin de yazılmasına izin verildi. Bu ise ancak risâletin Medine döneminin sonlarına doğru mümkün olabildi. Ayetlerin unutulmasını veya Kur'an'a beşerî unsurların karışmasını önleyecek tedbirlerin alınması ve daha da önemlisi, sonraki dönemlerde, Kur'an'ın yüce Allah tarafından korunacağının bildirilmesi [145] Resulüllah'm sorumluluk yükünü hafifletmişti. Görevini rahat bir şekilde yürütecek olmanın huzurunu kavuşmuştu. Ahlâkına ve kişiliğine güvendiği kimselere ayetleri tebliğ işini daha şevkle yerine getiriyordu. Fakat bu arada bir başka sıkıntı gündeme geldi. Bu Kur'an'ın doğru anlaşıhp-anlaşılmamasıyla ilgili bir sıkıntıydı. [143] Udkkâ, 69:40-47 [144] Müslim, Zühd 72; Hbû Davud, ilim 3; Ahmed, Müsned 111/12,21,39,56; Darimî, Sünen [145] Zikri (Kur'an'ı) biz indirdik, O'nu biz koruyacağız.' (Hicr, 15:9) |