Konu Başlığı: Korku ve Güven Gönderen: Ekvan üzerinde 28 Temmuz 2011, 15:56:19 Korku ve Güven Mekke eşrafı Resulüllah'ı ellerinden nasıl kaçırdıklarını bir türlü anlayamamışlardı. Medine'de güç bulacağına emin oldukları İslâm'ın kendileri için önemli bir enlıke olduğunun farkındaydılar. Her geçen gün korktuklarının biraz daha gerçekleştiğini, islâm davetinin gittikçe güçlendiğini görüyor, önlem olarak ne yapa-ueceklerini düşünüyorlardı. Medineli Müslümanları korkutmalarının işe yaraya böylelikle Resulüllah'ı desteklemekten vazgeçirebileceklerini düşündüler. Ebû Süfyan ve Ubeyy b. Halef birleşerek bir mektup yazıp, Mekke Devleti adına Medineli Müslümanların önde gelenlerine gönderdiler. Tehdit dolu mektuplannda şöyle diyorlardı: '.Şurası kesin ki, Araplar arasında çıkacak hiçbir savaş, sizinle bizim aramızda çıkacak savaştan daha yakıcı olmaz. Gerçekte siz, bizim aramızdan çıkmış asil ve güvenilir bir kimseyi destekliyorsunuz. O'nu himayenize aldı-nız. Fakat bizim O'nunla bir düşmanlığımız var. Bizimle O'nun arasına girmeyin. Eğer O doğru yolda ve doğru İş yapıyorsa bunun şerefi herkesten önce bize aittir. Yok yanlış yolda ve yanlış işler yapıyorsa O'nu engellemek ve cezasını vermek herkesten çok bize aittir. [47] Mekke eşrafının bu tehdit mektubuna Ka'b b. Malik şiirle cevap vererek Resulüllah'ı desteklemeye devam edeceklerini bildirdi. Mekke eşrafı Me-dineli Müslümanlar ile amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayınca, kendilerine başka taraftar aradılar. Resulüllah nedeniyle krallık umutları sönmüş bulunan Abdullah b. Ubeyy'den yararlanabileceklerini düşündüler. Ona ültimatom niteliğinde bir mektup gönderdiler. Amaçları, korkutarak isteklerinin gerçekleşmesini sağlamaktı. Mektuplarında şöyle dediler: 'Aramızdan kaçıp gelen birisine sığınma hakkı tanımış bulunuyorsunuz. Allah'a yemin ederiz ki, şayet O'na karşı çıkmaz ve O'nu memleketinizden çıkarıp atmazsanız, adamlarınızı öldürmek ve kadınlarınızı cariye edinmek için üzerinize geleceğiz. [48] Bu mektup bazı Medineli müşrikleri ve Müslüman olmakla birlikte iman henüz kalbine tam yarleşmemiş kişileri korkuttu. Mekkelileri karşılarına almakla büyük bir tehlikeye kapı araladıklarını, başlarına bela geleceğini konuşmaya başladılar. Fakat Ensardan bazı Müslümanların devreye girmesiyle korkularını bastırdılar. Medine, Mekke'ye göre Müslümanlar için daha emniyetli yer olmasına rağmen, ilk günlerde yine de bazı korku ve sıkıntılar yaşandı. Küba'da kaldığı günlerde Resulüllah'm bulunduğu evin taşlanması bu korku ve sıkıntıları hakhlaştırıyordu. Henüz herkesin gerçek durumunun tam olarak bilinmediği; dost ve düşmanların henüz birbirinden açıkça ayrılmadığı bu günlerde duyulan korkuları, yaşanan sıkıntıları haksız bulmak mümkün değildir. Bu nedenledir ki, Resulüllah'a gelerek 'Acaba silahlarımız yanımızda olmadan geceleri korku duymadan, güven içinde geçireceğimiz; yüce Allah'tan başka hiç kimseden korkmayacağımız günler gelecek mi?' diye soranlar oldu. O günlerde Resulüllah da düşmanların saldırısına uğramaktan çekiniyordu. Bir kişinin kapısında nöbet tutmasını arzuladığı zamanlar oluyordu. Bu düşüncesini yakınlarına ifade ettiği bir gün kapısının önünden sesler geldi. Ne olduğunu anlamak için dışarı çıktığında Sâ'd b. Ebî Vakkas ile karşılaştı. Resulüllah, Sâ'd'a niçin geldiğini sorduğu zaman, 'Ey Allah'ın Resulü! Birilerinin sana zarar vereceğinden kuşkuya kapıldım, bu nedenle rahat edemedim, ka-pında nöbet tutmaya geldim [49] dedi. Resulüllah sevindi ve Sâ'd için dua etti. Fakat takip eden günlerde 'Allah seni insanlardan koruyacaktır. Şüpkeyok ki Allah kâfirler topluluğunu başarıya ulaştırmaz [50] ayeti vahyolunca, Resulüllah hem korku ve sıkıntıları üzerinden attı; hem de kapısında nöbetçi bulundurmaktan vazgeçti. Ayrıca, korkusuz günlere sahip olup-olmayacaklanm soran Müslüleride öyle günler gelecek ki, sizden biriniz üzerinde hiçbir demir parçası topluluk içinde rahatça oturabilecek' dedi. Çünkü vahyolunan bir ayet ° ma müjdesini veriyordu. Ayet şöyleydi: 'Allah, iman edip, dürüst ve faydalı iş-anlara, tıpkı kendilerinden önce gelip geçen bazı toplumları yeryüzüne hakim onları da yeryüzüne mutlaka hakim kılacağım ve onlar için hoş görüp, olduğu' dini, sağlam temellere oturtup, yerleştireceğini ve korkularının ardından mutlaka güvenli bir duruma kavuşturacağını vaadetmiştir. Çünkü böyleleri Inız'bana kulluk eder, başkasını bana ortak kılmazlar. Artık bundan sonra, kim inkâr yolunu seçerse, işte onlar ilâhi sınırları aşmış kimselerdir.[51] Resulüllah'm daha yakından tanımamızı sağlayan bilgilerden bir kısmının kaynağı Enes b. Malik'tir. Zira O, yıllarca Resulüllah'm yanında kalmış ve O'nun hizmetinde bulunmuştu. Hicretin daha ilk günlerinde hizmetinde çalışması için annesi tarafından Resulüllah'a takdim edilmişti. Enes o anı şöyle anlatmıştır: 'Resulüllah Medine'ye geldiği zaman sekiz yaşında bir çocuktum. Annem beni elimden tutup O'na götürdü. 'Ey Allah'ın Resulü! Ensar'ın erkek ve kadınlarından sana hediye vermeyen kalmadı. Ben ise bu oğlumdan başka sana hediye olarak verebileceğim bir şeye sahip değilim. Bunu al, senin hizmetinde bulunsun' dedi. On sene Resulüllah'a hizmet ettim. Beni ne dövdü, ne kötü bir söz söyledi ve ne de yüzünü ekşitti. [52] Enes b. Malik, Hicretin ilk günleriyle ilgili önemli bilgiler de vermiştir. Onun verdiği bu bilgilerden hareketle hicretin o ilk günlerinde Müslümanların sahip oldukları bazı korku ve endişelerden ayrıntılı bir şekilde haberdar olma imkânı elde ediyoruz. Bu çerçeveden olmak üzere bir defasında şunları anlatmıştır: 'Medine de bir ses, ne olduğu belli olmayan bir gürültü duyulursa Resulüllah herkesten önce atına atlar ve yine herkesten önce oraya giderdi. Bir gece Medineliler bir bağırtı duyup kork-muşlar,bu bağırtının sebebini de anlamak istemişlerdi. Ancak hiç kimse cesaret edip gürültünün geldiği yere gidemiyordu. Bir süre sonra bazıları cesaretlerini toplayıp bağırtının geldiği tarafa doğru gitmeye karar verdiler. Ancak o sırada Resulüllah'm atının çıplak sırtına binmiş, kılıcı da elinde olduğu bir hâlde son surat o taraftan geldiği görüldü. Bir yandan insanlara evlerine dönmelerini söylerken, bir yandan da: 'Korkmayın, korkmayın' diyordu. [53] Bu günlerde vahyolunan ve yukarıda zikrettiğimiz ayet [54] muhtemelen müşriklerin, münafıkların ve Yahudilerin Müslümanları korkutma girişimleri karşısında tüm Müslümanların kalplerine güven aşıladı. [47] Ibn-i Habib, Kitabu'l Muhabber, 271; Ibn Hişam, es-Siretü'n-Nebeviyye, 1/445. [48] Abdürrezzak, el-Musannef, V/358, 359. [49] Tirmizî, Menakıb 27; Buharî, Cilıad 70. [50] Maide, 5:67 [51] Nûr, 24:55 [52] Buharî, Edeb 39; Müslim, Fezail 51. [53] Buharî, Hibe 31; Cihad ve's Siyer 24, 46, 50, 55, 115, Edeb 39; Ibn Sâ'd, et-Tabakatü'l-Kübra, 1/373; Ahmed, Müsned, III/185. [54] Nur, 24:55 |