> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz.Muhammedin İslam Daveti > Kölelikten Kurtuluş
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kölelikten Kurtuluş  (Okunma Sayısı 1279 defa)
24 Temmuz 2011, 17:33:55
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 24 Temmuz 2011, 17:33:55 »



Kölelikten Kurtuluş


Ona iki yolu da gösterdik. Fakat o, sarp yokuşa tırman­mayı denemedi. O sarp yokuş nedir bilir misin? (O, insanları özgürlükleri­ni kısıtlayan) boyunduruklardan kurtaranlardan veya açlık gününde ye­mek yedirenlerden, yakını olan bir yetime, hiçbir şeyi olmayan yoksula (yardım edenlerden), iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenler­den, birbirlerine merhameti Öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar ödüllen-dinlendirilecek olanlardır. Ayetlerimizi İnkâr edenler ise, onlar azapla ceza­landırılacaklar; onların cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir. [171]

islâm daveti başladığı zaman, Mekke veya Medine'deki ekonomik durumu iyi olan hemen herkesin kölesi vardı. Tarlada-bahçede çalıştırmak, ev işlerini yaptırmak, çocukların veya hayvanların bakımını yaptırmak için köle edinmek Araplar ara­sında yaygın bir uygulamaydı. Kişiler ekonomik güçlerinin sağladığı imkânlara ve ihtiyaçlarına göre istedikleri kadar köle edinebilirlerdi. Kervan, köy, oba basmak ve işe yarayacağı düşünülen insanları esir alıp köle edinmek sıklıkla başvurdukla­rı bir davranıştı. Bunu kendisine iş edinmiş birçok kişi vardı. Bunlardan bazıları çok büyük miktarlara varan servetlerin sahibi olmuşlardı. Yarımada'da insanları köle edinmekten engelleyecek bir irade yoktu. Herkes her an, birisinin saldırısına uğrayabilir ve köle olabilirdi. Ancak şu da var ki aynı veya yakın yerleşim merkez­lerinde yaşayanlar, birbirlerini köle edinmek istemezlerdi. Böylesi bir durumda köle edinilen şahsın ailesinin kin ve düşmanlığına muhatap olacaklarını bilirler­di. Bu ise istenilmeyen bir şeydi. Mümkün olduğunca uzak yerleşim merkezlerin-eki insanları köle edinmeyi tercih eder; ailesinden, akrabalarından, kabilesinden opardıkları kişiye, herhangi bir destekçisi, hamisi olmadığı için istedikleri gibi davranırlardı. adece Araplar arasında değil, Yahudiler arasında da köle edinmek son derece yaygındı. Onlar da her türlü işlerini kölelerine yaptırırlardı. Kölelerin hiçbir hak bahibi istediği gibi davranır, isterse aç bırakır, isterse öldüresiye döver,

erse bir organını keser, hatta isterse öldürürdü. Köleyi satmak, takas etmek, hediye etmek yaygın davranışlardı. Gelir elde etmek için kadın kölelerini fuhşa zor­layanlara sıklıkla rastlanırdı. Köleler kendilerine sunulmuş gölgeliklerde, son de­rece basitçe yapılmış barakalarda yan aç, yarı tok; hayvanlar gibi yaşarlardı.

Medine'deki kölelerden birisi de, Müslüman olmadan önceki dönemiyle son derece ilginç bir hayat hikayesine sahip olan, Müslüman olduktan sonra ilk Kur'an neslinin önemli şahsiyetlerinden birisi haline gelen Selman'dı. Farslı olan Selman, Yahudilerden birisinin-kölesiydi. Medine'de noktalanan ve uzun yıllar de­vam eden hak dini arayış yolculukları sırasında birçok Hıristiyan din adamıyla, manastırlarda ibadetle meşgul olan münzevîlerle karşılaşmış, bunların bir çoğun­dan etkilenmiş, ama hiçbirisi arayışlarının tam karşılığı olmamıştı. Neyi aradığını tam olarak kendisi de bilmiyordu, ama bulduklarının aradığı şey olmadığını anla­makta zorlanmamıştı. Bunun için de sıklıkla yolculuk edip, farklı kişilerle tanışıp, aradığım bulmanın çabasını yürütmüştü. Bu yolculukları sırasında saldırıya uğra­mış ve esir alınıp köle olarak Medineli bir Yahudi'ye satılmıştı. ResulüUah Medi­ne'ye hicret ettiği zaman, Selman, Medine'deki kölelerden birisiydi.

O, efendisinin yoğun ve ağır işlerini yapmakla meşgul olduğu için, Resulül­lah'm hicret edip Medine'ye gelişinden haberdar olmadı. Bir gün iki Yahudi ara­sında gerçekleşen konuşma ilgisini çekti. Yahudilerden birisi, diğerine, "Allah bu Arapların belalarını versin! Mekke'den Küba'ya gelmiş birisinin başında toplanmış­lar, O'nu dinleyip duruyorlar. O ise kendisinin bir Peygamber olduğunu iddia ediyor' demişti. Bu, Selman için son derece önemli bir haberdi. Daha önce görüştüğü ço­ğu münzeviden, rahipten, dünyanın gidişatının çok kötü olduğunu, insanlığı hak dine kavuşturacak, karanlıkları yok edip, insanlığı esenliğe kavuşturacak bir pey­gamberin gelme zamanının yakın olduğunu duymuştu. Uzun yıllar böyle birisiy­le karşılaşmanın umudu içerisinde gezinip durmuştu. Şimdi duyduğu şeyler, bek­lediği şeyle ilgiliydi. Selman o andan itibaren bir fırsatını bulup Resulüllah'la kar­şılaşma ve O'nu yakından tanıma ihtiyacı hissetti. Fırsat buldukça Resulüllah'm yanma geldi. O'nun konuşmalarını dinledi, hâl ve hareketlerini inceledi. Bu sıra­da düşüncelerini meşgul eden tek soru, bu kişinin aradığı kişi olup-olmadığıyla; O'nun gerçekten bir peygamber olup-olmadığıyla ilgiliydi. Gözlemleri, bu kişinin bir peygamber olabileceği kanaatine sahip olmasını sağladı. Çünkü O'nda bir ya­lancı yüzü yoktu. Zamanla Resulüllah'a derin bir sevgi ve saygıyla bağlandı ve Müslüman oldu. O günden sonra da diğer Müslümanlarla görüşmelerinden ve fır­satını bulunca yanına geldiği Resulüllah'tan İslâm hakkında bir şeyler öğrendi ve öğrendiklerine göre ibadet etmeye, yaşamaya başladı. Köle olduğu için, Bedir ve Uhud savaşlarına katılamadı. Bu durum kendisini çok rahatsız etti; Resulüllah'm yanında bulunamamaktan dolayı çok üzüldü. Köleliğin zorluklarından kurtulmak için değil, Müslümanlardan ve özellikle de Resulüllah'tan uzak kalmaya taham­mül edemediği için büyük ıstırap duydu. Onun bu durumu Resulüllah tarafından fark edildi. Zaten O, her Müslümanm durumunu yakından takip eden, Müslü­manların dert ve sıkıntılarını öğrenip, yapabileceği yardımları yapan birisiydi. Uhud sonrası yaşanan sükunet günlerinin birisinde Selman'a haber göndererek yanma gelmesini istedi. İlk bulduğu fırsatta yanma gelen Selman'a özgürlüğünü satın alması için efendisiyle görüşüp anlaşmasını ve sonucu kendisine bildirmesi­ni söyledi. Resulüllah'm amacı Selman'ı satın alarak özgürleştirmekti. Selman de­nileni yaptı ve efendisiyle bir anlaşma yaptı. Efendisiyle yaptığı anlaşmayı Resu­lüllah'a bildirdi: 'Çukurlarım da kazmam şartıyla 300 hurma ağacı dikmemi ve 400 dirhem vermemi istiyor' Resulüllah Müslümanlardan Selman'a yardımcı olmalarım istedi. Müslümanlar el birliğiyle hurma fidelerini temin ettiler ve fideleri dikecek­leri çukurları kazdılar. Resulüllah da bir devlet başkanı, bir lider olarak değil, Müslümanlardan herhangi birisi olarak elleri ve dizleri çamurlar içerisinde, üstü-başı toz ve toprağa bulanmış bir hâlde çalıştı ve fidelerin önemli bir kısmım biz­zat kendi elleriyle dikti.

Selman için artık kölelikten kurtuluş için sadece 400 dirhemi temin etmek kal­mıştı. Fakat Selman'm bir dirhemi dahi yoktu. Üstelik bu miktar oldukça yüksek­ti. Ancak zengin birisinin temin edebileceği bir miktardı. Selman'm bu bedeli öde­mesi ve özgürlüğünü satın alması mümkün değildi. Zaten özgürlüğünü satın al­mak için efendisiyle yaptığı pazarlığı da sırf Resulüllah istediği için yapmıştı. An­cak, Resulüllah Selman'ı yanma çağırtarak, savaşların birisinde ele geçirilmiş olan ganimet mallan arasındaki bir altın külçesini kendisine verdi ve özgürlük bedeli­ni ödemesini istedi. Selman özgürlük bedelini ödedikten sonra kölelikten kurtul­du. O, artık Müslüman topluluğunun özgür bireylerinden birisiydi. O günden iti­baren Resulüllah'm hemen her zaman yanında yer alan Müslümanlardan birisi ol­du. İlmi ve ahlâkı ile Resulüllah'm övgüsünü kazandı. Resulüllah onu ailesinden kabul ederek ehl-i beytine dahil etti. Selman'm imanmdaki samimiyeti gösterme­si açısından şu iki rivayet önemlidir:

Risâletin son zamanlarıydı. Başta Ebû Süfyan olmak üzere uzun yıllar Müslü­manlarla savaşan Mekke'nin eşrafı Müslüman olmuştu. Bir gün Müslümanların yoksullarından ve bir zamanların kölelerinden Selman, Bilâl ve Suheyb oturmuş­lar, kendi aralarında sohbet ediyorlardı. O sırada Ebû Süfyan'm ve eskiden eşraf­tan olan bazı kimselerin yanlarına geldiklerini gördüler. Uzun yıllar Müslümanla­ra büyük zorluklar yaşatmış ve İslâm düşmanlığında liderlik yapmış bu kimseleri görünce dayanamadılar. Zaten onların içten gelerek iman ettikleri konusunda cid­di kuşkulara sahiptiler. O psikoloji içerisinde 'Kılıçlarımız, Allah'ın düşmanlarının boyunlarından gerekli hisselerini almadılar' dediler. Onların bu tehdit ve aşağılayı­cı sözlerini duyan Ebû Bekir rahatsız oldu; karşı çıkıp 'Siz Kureyş'in büyüklerinden olan bu insanlara nasıl böyle dersiniz?' diyerek kızdı. Sonra da gidip onları Resu­lüllah'a şikayet etti. Fakat Ebû Bekir, Resulüllah'm tepkisi karşısında şaşırdı. Çünkü, Resulüllah'm tepkisi hiç ummadığı bir tepkiydi. Resulüllah, en yakın dostu Ebû Bekir'e, 'Ey Ebû Bekir! Eğer sen bu sözlerinle onları kızdırmışsan bil ki Allah'ı da kızdırmışsındıf dedi. Ebû Bekir, o yoksul Müslümanların esasında Resulüllah'm yanında ne kadar değerli olduklarını, onların değerlerinin sosyo-ekonomik nedenlerle eşraftan kabul edilen kimselerle karşılaştırılamayacağını anladı ve tek­rar dönüp yanlarına gelerek 'Ey kardeşlerim! Umarım sizi kızdumamışımdır. Affe­din' diyerek özür diledi. Onların cevabı ise büyüklüklerinin gereğine uygundu: 'Hayır kızmadık. Allah seni affetsin. Sen bizim kardeşimizsin.[172]

Selman'm kişilik ve karakterini gözler önüne seren diğer rivayet risâlet süreci­nin sonrasıyla, Selman'm ihtiyarlık yıllarıyla ilgilidir. Selman ihtiyarlamış ti; sek­senli yaşlardaydı ve ağır hastaydı. Bir gün Sâ'd b. Ebî Vakkas kendisini ziyaret et­ti. Onun ağladığını görünce 'Ey kardeşim, Seni ağlatan nedir? Ölümden mi korku­yorsun? Resulüllah ile arkadaşlığını hatırlayıp sevinsene. Bu kaç kişiye nasip olan bir güzelliktir' dedi. Selman 'Beni ağlatan ne dünya sevgim ve ne de ölüm korkusudur. Beni ağlatan şey, sevgili dostum Resulüllah'm benden aldığı bir sözü yerine getireme­miş olmamdır. Buna üzülüyor ve ağlıyorum. O benden 'Dünyadan nasibin bir yolcu­nun azığından daha fazla olmasın demişti'. Halbuki ben şimdi zenginim' dedi. Sâ'd B. Ebî Vakkas diyor ki, 'Selman ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kölelikten Kurtuluş
« Posted on: 25 Nisan 2024, 09:08:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kölelikten Kurtuluş rüya tabiri,Kölelikten Kurtuluş mekke canlı, Kölelikten Kurtuluş kabe canlı yayın, Kölelikten Kurtuluş Üç boyutlu kuran oku Kölelikten Kurtuluş kuran ı kerim, Kölelikten Kurtuluş peygamber kıssaları,Kölelikten Kurtuluş ilitam ders soruları, Kölelikten Kurtuluşönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes